TEKİRDAĞ

Antikçağ’da önce Blsan- the, daha sonra Rhaldestos, bu nedenle batı dillerinde uzun süre Rodosto; OsmanlI döneminde önce Rodoscuk sonra Tekfurdağı. İstanbul’un 131 km B.’sında, Marmara denizi kıyısında kent, aynı addaki ilin merkezi; 80442 nüf. (1990). • COĞRAFYA. İstanbul bir yana bırakılırsa, Trakya’nın Edirne’den sonra ikinci büyük kenti olan Tekirdağ, K. Marmara kıyı çizgisinin oluşturduğu geniş bir yayın gerisindeki küçük bir koyun kenarında kurulmuştur. Kıyıya yakın kesimi ölü yalıyar- lar üzerinde yer alan kent, basamaklar halinde geriye doğru yükselen yamaçlar ve bu yamaçları kesen Ûrdeklidere’nin tabanında yayılır, iş ve ticaret merkezi, yönetim binaları ve küçük bir park, kıyı gerisindeki ilk basamakta, batıya doğru hafif bir eğimle uzanan bir ana cadde üzerinde ve çevresinde toplanmıştır. Tarihi bazı yapılar (camı, hamam., bedesten) da ken
tin bu eski çekırdeğindedir. Kentin D. girişinde kentlerarası otobüs terminali, son yıllarda büyük gelişme gösteren kıyı kesiminde ise çağdaş konutlar, karayolu boyunca sıralanan ve daha çok yolculara hizmet veren bazı işyerleri ile gazinolar ve yeni liman kuruluşları yer alır. XVIII. yy.’da Osmanlı devletine sığınarak yaşamının bir kısmını bu kentte geçiren ve burada ölen ünlü macar milliyetçisi Râköczy’nin oturduğu ve 1966’da müze haline getirilen ev de kentin B. kesiminde, yalıyarların hemen gerisindedir. İstanbul’dan başlayan ve Marmara kıyılarını izleyerek sınırlarımız ötesinde Balkan yarımadasının içerlerine uzanan önemli bir yol (E-25) ile, verimli ve yoğun bir tarım alanı olan Ergene havzasından Marmara kıyısına inen en kısa yolların kavşağında bulunan kentin bu konumu aslında önemli bir liman olmasına çok elverişlidir. Ancak, bir yandan doğal bir limandan yoksun oluşu, öte yandan İstanbul’un rekabeti nedeniyle bu işlevi; zengin artülkesıne karşın fazla gelişememiştir Bununla beraber; Tekirdağ geçen yüzyıllarda Ergene havzasının tarım ürünlerinin (özellikle buğday) ihraç edildiği oldukça hareketli bir iskele olarak rol oynamıştı. 1890’da yaklaşık 23 000 nüfuslu orta büyüklükte bir kent idi. Ama, Balkan savaşı sırasında ve Birinci dünya savaşı sonunda uğradığı işgaller nedeniyle hemen hemen yarı yarıya tenhalaştı. Cumhuriyet dönemindeki ilk sayımda (1927) ancak 14 387 kişi olan nüfusu 1950’li yılların sonlarına kadar uzun bir duraklama geçirdi; 1950′ de 15 696 iken, daha sonra giderek büyüyen bir hızla artarak 1960’ta 23 987’ye. 1970’te 35 387’ye, 1980’de 52 093’e ulaştı; 1990’da ise 80 000’i aştı. Kentte en gelişmiş sanayi kolları besin ve ispirtolu içki (Tekel şarap ve rakı fabrikaları) sanayileridir. Yakın çevresindeki kıyılarda gelişen yaz turizmi, Çerkezköy’de doğan yeni sanayi yöresi, Tekirdağ ve Bandırma limanları arasında birkaç yıl önce başlayan ro-ro seferleri kente yeni işlevler ve hareketlilik kazandırmıştır. • TARİH. Coğrafi konumu nedeniyle stra- tejik önem taşıyan bir geçit bölgesinde bulunan kentin eski adının (Tekfurdağı), güney-batı’sında uzanan ve bizans tekfurlarının adıyla anılan dağ kütlesinden geldiği ileri sürülür. Avrupa’yı Asya’ya bağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazları arasında yer alan kent, kuruluşundan sonra sırasıyla Traklar (İ.Ö. 4000), Phrygialılar (İ.Ö. 1200), MakedonyalIlar (İ.Ö. 725), Romalılar (İ.Ö. 168) ve Roma imparatorluğu’ nun ikiye bölünmesi üzerine (İ.S. 395) payına düştüğü Bızanslılar’ın (Doğu Roma İmparatorluğu) egemenliğinde kaldı. Dördüncü haçlı seferi sırasında İstanbul’da kurulan Latin imparatorluğunun denetimine girdi (1204). Latin imparatorluğu na son veren Bizanslılar’ca geri alındı (1261). Orhan Gazı döneminde Süleyman Paşa komutasında Rumeli’ye geçen türk akıncıları tarafından fethedilerek osmanlı topraklarına katıldı (1357). Murat l’in Anadolu’dan getirttiği türkmen ve tatar göçmenleri yerleştirdiği Tekirdağ, böylece başkent Tekirdağ Edirne’ye bağlı bir sancak olarak gelişti. genel görünüm Selim III döneminde Rumeli’de bozulan düzeni yeniden kurmak üzere gönderilen Nizamıcedit ordusuna karşı Rumeli âyâ- nı tarafından burada başlatılan ayaklanma, ancak Kadı Abdurrahman Paşa komutasındaki nizamıcedit askerinin padişahın buyruğuyla İstanbul’a geri dönmesinden sonra yatıştı (1806). Mahmut II döneminde sayılı sürgün yerlerinden biri olan kent, Doksanüç harbi nde (1877-1878 Türk-Rus savaşı) rus kuvvetlerince işgal edildiyse de Berlin- antlaşması’yla (1878) yeniden osmanlı yönetimine bağlandı. Balkan’ savaşfnın ilk evresinde (1912) bulgar ordusunun eline geçmesine karşın, savaşın ikinci evresinde (1913) Edirne ile birlikte türk kuvvetlerince geri alındı. Birinci Dünya* savaşı’ndan sonra Bab Iâli’yi Sevr* antlaşması’nı imzalamak zorunda bırakmak için itilaf devletleri’nce yunan birliklerine işgal ettirilen Tekirdağ (1920), Başkomutan* meydan savaşı’nda kesin zaferi kazanan türk ordusu tarafından kurtarıldı (1922). Bugün kendi adını taşıyan ilin merkezidir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*