TIBB-I NEBEVİ

TIBB-I NEBEVİ

tibb-i-nebevi

“Takva sahibi için sağlık, zenginlikten daha önemlidir.”
“Sağlık, Allah’tan korkan için zenginlikten daha hayırlıdır. İnsanın kendisini iyi hissetmesi nimetlerdendir. ”
Hz. Muhammed (s.a.v.)

Tıbb-ı Nebevi, Peygamberimizin bizzat kendisinin uyguladığı ve ümmetine tavsiye ettiği tıbbî uygulama ve tavsiyeler anlamına gelmektedir. Birçok kişi için pek bilinmeyen bir tedavi yöntemidir. Yaşamımızı desteklemeye ve anlamlandırmaya yönelik olan bu tedaviler ve tavsiyeler asırlardır insanlar tarafından denenmektedir.

Tıbb-ı Nebevi ağırlıklı olarak koruyucu hekimlik tarzına, yani hastalanmadan hastalıklardan korunma yöntemleri üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu yöntemlerle birlikte, çok kapsamlı değerlendirmelere sahiptir. Kapsamlı değerlendirmeler içinde Kur’an-ı Kerim”de geçen tıpla ilgili âyetleri, tıpla ilgili hadisleri, tümden bir yaşam felsefesini içinde barındırarak, çağlar ötesinden gelen birikimlerini günümüze taşıyabilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de ‘Peygamber size ne getirdi ise onu alıp kabul ediniz. Sizlere neyi de yasak etti ise, ondan vazgeçiniz.Yine ‘Peygamberler onlara temiz şeyleri helal kılıyor. Pis şeyleri de haram edip yasaklıyordu… ’ buyurulmaktadır. Bu âyetlerle herkesin takdir edip kabul edeceği gibi peygamberlerin, insanların iyiliği ve sağlığı için tavsiyelerde bulundukları ifade edilmektedir. Burada helal kılınıp haram edilen şeylerin sadece peygamberlerin kendi istekleriyle olduğu anlamı çıkarılmamalıdır. Bu istek ve temenniler önemli oranda vahyin ışığı altında gerçekleşmektedir.

Vahyin Işığında

Vahiy Allah (cc) tarafından sadece peygamberlere gönderilen bilgilerin, yöntem ve önerilerin iletilmesidir. Bunun için dört büyük melekten birisi aracılık eder ve karşılıklı olarak bilgi transferini gerçekleştirir. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Miraç gecesinde meleklerden hangi topluluğa uğradıysam bana; ‘Ey Muhammedi Size hastalıklardan tedavi olmak için, kan aldırmanızı tavsiye ederiz! Ümmetine de kan aldırmalarını tavsiye ediniz!’ diyorlardı. ”

Peygamberimiz diğer bir hadisinde “Cebrail’in bana haber verdiğine göre, insanların tedavi oldukları şeylerin en faydalısı, kan aldırmaktır” buyurmuşlardır.

Kan aldırmanın önemi ve büyük faydaları bugün modern tıp tarafından kabul edilmekte ve tavsiye edilmektedir. Yine bir hadislerinde: “Sizden birinin yiyecek ve içeceğine karasinek düştüğü zaman, onu tamamen batırsın, sonra çıkarıp atsın çünkü sineğin kanadının birinde zehir (mikrop), diğerinde ise şifa (panzehir) vardır. Halbuki o, zehir taşıyan kanadını önce batırarak kendisini korumak ister (şifalı kanadını sonraya bırakır). İşte bu sebeple sineğin tamamını batırınız” buyurmuşlardır.

Mikroskobun, mikrobiyoloji ilminin ve mikropların bilinmediği bir çağda Peygamber’in böyle bir sözü söyleyebilmesi İlahî vahiyden başka nasıl açıklanabilir. Bu sözün ifade ettiği anlam araştırmacılar tarafından ortaya konmaya yeni yeni başlanmıştır. Bu hadislerden anlaşıldığı gibi tedavi tavsiyelerinden hepsi değil, ama bir kısmı vahiy kaynaklıdır.

Günümüz şartlan ile o zamanın şartlan elbette ki çok farklıdır. Artık ev, lokanta ve temiz ortamlarda yemekler yenilmektedir. O çağın şartlarında dışarıda ve müsait olmayan ortamlarda yemek yenildiğinden bu durumla karşılaşıldığında, mevcut fakirlik de göz önünde bulundurularak bu tavsiyeler yapılmıştır. Ama bugün yemeğimize bir sinek düştüğünde yemeği yenisi ile değiştirebilme imkânımız o zamanlara göre çok daha mümkün ve müsait. Son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda hadisin bilimsel gerçeklerle tam bir uyum içinde olduğu görülmektedir. 1871 yılında Alman bilim adamı Prof. Dr. Brifeild karasineğin impo-samosouy adlı mantar cinsinden bir bakteriye sahip olduğunu tespit etti. Bu bakteri karasineğin vücudunda yaşamını bir asalak olarak devam ettirmekteydi. Daha sonraki araştırmalarında bu bakterinin bir yosun mantarı cinsine ait olduğunu gördü. Aradan geçen uzun yıllardan sonra 1945 yılında mantarlar hakkında otorite olan Prof. Dr. Langiron, bu mantarların içinde “enzim” adı verilmiş bir salgı bulunduğunu keşfetti.

1947-1950 yılları arasında Arnstain ve Cook adlı iki Alman bilim adamı ve İsviçreli Rolius adında bir araştırmacı, yapmış oldukları çalışmalarda aynı mantarlarda “Javein” dedikleri bir madde buldular. Javein adını verdikleri bu maddenin tifo, dizanteri gibi birçok hastalığa sebep olan bakterileri ve virüsleri öldürdüğünü tespit etti.

1949 yılında ild Alman bilim adamı Omcy ve Farmer, İsviçre’den Roth, Athlenger ve Blathner de ortak araştırma gruplarında “iniatin” adında tek hücreli canlıların yaşamına son veren bir madde elde ettiler. Bu da karasinekteki mantardan elde edilmişti ve birçok bakteriye karşı öldürücü etkisi vardı.

Tüm bu araştırmalar; hakikaten karasinekte bulunan mantarlardan elde edilen çok etkili ve birçok mikroorganizmaya karşı panzehir görevini yapan bazı enzimlerin varlığını ortaya çıkarmış ve böylece, binlerce yıl önce Peygamberimizin bu hadisindeki gerçeklik ancak günümüzde anlaşılmıştır.

İlgi ve Etki Alanı

Tıbb-ı Nebî yaşamın tüm safhalarını; insan yaşamının içindeki sorumluluklarını, kendine ve yakın akrabalarına karşı sorumluluklarını, yiyip içmesinden, uyuması, düşünmesi, giyinmesi, evlenmesi, cinsel yaşamı, iş hayatı, hastalıkları ve bu hastalıklara tedavi yaklaşımlarına kadar hemen her şeyi kapsar. Bu denli kapsamlı olması Tıbb-ı Nebî konusunu ele alıp incelemeyi zorlaştırsa da, biz burada özellikle birinci derecede sağlığımızı ilgilendiren basit, pratik ve uygulama kolaylığı bulunan konuları, fazlaca ayrıntının içinde boğulmadan özetlemeye çalışacağız. Sadece sağlığımızla ilgili Tıbb-ı Nebî’de geçen konuların ifade edilmeye çalışılması bile, rahatiıkla bir veya birkaç geniş hacimli kitap alacak boyutlardadır. Bu düşüncemi konuyla ilgilenmemiş, araştırma gereği duymamış insanların abartma gibi değerlendirmelerini saygıyla karşılarım. Araştırma ve incelemelerim öncesi rahatlıkla ifade edebilirim ki, ben de konunun bu kadar genişliğe sahip olduğunu bilmiyordum.

1

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*