TUNÇ SANATI

TUNÇ SANATI

Sanat ürünlerinin yapımında kullanılan tunçların bileşimi, istenen ren-
Protohistorya’nm birinci devri.
Tunç devri Hallstattve la Tene-Hall-statt devirlerini birleştiren Demir devri ile birlikte, Batı Avrupa Proto-historyası’m oluşturur. Son Cilalıtaş devrinden (Neolitik) ve Kalkolitikken sonra gelen Tunç devri Eski, Orta ve Son Tunç devirleri olmak üzere üçe ayrılır, bu devirlerin tarihleri yaklaşık olarak şöyle belirtilebilir: Eski Tunç devri, l.Ö. 2000-t.Ö. 1700; Orta Tunç devri 1. Ö. 1700 – Î.Ö. 1300; Son Tunç devri, Î.Ö. 1300 – İ.Ö. 900.
ESKİ TUNÇ DEVRİ
Önce yer yer görülen maden kullanımı, daha Cilalıtaş devrinde oluşmuş yerleşik ya da göçebe insan topluluklarında yaygınlaştı. Başlangıçta değiş tokuş aracı olan metal eşyalar, bir ticari örgütlenme ve bölgesel maden işçiliğinin ilerlemesiyle günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Bakır ve kalay çıkarımı, açık tavanlı maden ocaklarında ya da Tirol’de olduğu gibi galeride gerçekleştiriliyordu. Madenciler kayalara büyük ısı verdikten sonra, üstlerine soğuk su dökerek
ge bağlı olarak değişir; çünkü renk, alaşıma katılan kalay oranına bağlıdır: Bu oran ne kadar yüksekse, maden o kadar parlak olur. % 3 3 oranında kalay karıştırılan tunç, gümüş gibi parlar. Dökümü kolaylaştırmak amacıyla, çoğu zaman alaşıma kurşun, bazen de çinko katılır. Tunçişlemedekiikitemelişlem, dövme ve dökmedir. Sümerler daha m. binyıhn sonlarında dökme yöntemini uyguluyorlardı. I.Ö. 2250 yıllarından kalmış olan Sargon’un Portresi Babillilerin de son derece ileri teknikler uyguladıklarını kanıtlamaktadır. Bu teknikler II. binyılın ilk yarısında Batı Asya’mn bütün uygarlıklarında görülür (küçük leşyalar, heykelcikler). j Avrupa’nın bütün Protohistor-ya dönemi uygarlıklarında, madenin ortaya çıkması, kısa süre içinde süslemelerle bezenmiş eşyaların yapılmasına yol açtı.
Bu alışkanlık Demir devrinde de sürdü. Hallstatt’a özgü takılar, silahlar ve koşum takımları Protohistorya döneminin en görkemli tunç eşyaları arasındadır. Keltlerin taktıkları kolyelerin süslemeleri daha da zengindir ve Roma fetihlerine kadar varlıklarını sürdürmüştür. Daha önceki dönemlerden ancak küçük eşyalar
çatlamalarım sağlıyorlar, böylece elde ettikleri madeni, fırınlarda eriterek depolamak üzere külçe haline getiriyorlar, sonra bazen binlerce kilometre uzaklıktaki çeşitli atölyelere gönderiyorlardı.
Böylelikle, bu yoğun ticaret Batı dünyasına, Avrupa’nın doğu bölgelerindeki ve Anadolu’daki daha ileri uygarlıklarla ilişki kurma olanağım sağladı. Eski Tunç devri insanları, giderek gerileyen çakmaktaşı işleme geleneğine hâlâ bağlıydılar ve bunu giderek en yetkin hale getirmişlerdi; ayrıca, cilalı taştan çok güzel parçalar oluşturdular. Bireysel gömütlere gelince, bunlar başlangıçta düzken, giderek höyüklere dönüştüler. İnce kılıçlar ve üçgen biçimli hançerler (kimi zaman yalnız kabzaları) tunçtan dökülmeye başlamıştı, mızrak uçlarının, baltaların kenarlarına çıkıntılar yapılıyordu; İğneler, bızlar, süslü bilezikler, vb. de imal ediliyordu. Eski Tunç devrinde seramikler birçok uygarlığa biçim ve süsleme zenginliği getirdiler ve sınıflama ilkelerinin saptanmasına yardımcı oldular; sözgelimi, seramiklere ip bezemesi yapılıyor, yani hamur yaşken üstüne
(takılar, silahlar, heykelcikler) kalmışsa da, VI. yy’dan başlayarak, Yunanlılar büyük boy heykeller yapmaya başlamışlardır; Piombino Apollo-nu bunların ilginç bir örneğini oluşturur. Büyük klasik tunç heykellerin hemen hemen tümü yitip gitmiştir, ama Lysippos’un bin beş yüzü aşkın heykel yaptığı bilinmektedir [Delp-boi’deki Auriga ile Artemision Zeu-su günümüze kadar ulaşmış seyrek örneklerindendir). Buna karşılık heykelciklere ve zengin süslemeli gündelik eşyalara sık raslanmıştır; bunların arasında özellikle “tuvalet çantası” olarak kullanılan sepetler ve aynalar sayılabilir. Etrüskler bu sanatta zariflik bakımından Yunanlıları geride bıraktılar, her türlü kuyumculuk işinde de aynı başarıyı gösterdiler (Arezzo Ejderhası ile Capitoli-um ’daki Dişi Kurt güçlü üsluplarının bir kanıtıdır). Romalılar tunçtan sayısız silah ve portre dökmüşlerdir. Ortaçağ’ın pek bilinmeyen karanlık dönemlerinde, tunçtan özellikle ayin eşyaları yapılmıştır: Dagobert’m Tahtı denen parça bu türdendir. Ama yüksek kabartma tümüyle ortadan kalkmıştır. ■
bir ip bastırılarak ya da çizilerek, oymalar, yatay şeritler, kakmalar, vb. yapılarak süsleniyordu. Eşyaların tipleri bölgelere göre değişildik gösteriyordu; mezar eşyalarının, içinde yaşanan çevrelerin, vb. incelenmesi, kronolojik bölümlenmelerin, etkilerin ve bunlann coğrafî yönelişlerinin belirlenmesine olanak sağlamaktadır. Sözgelimi Bretagne’da, kıyıda yer alan Eski Tunç devri höyüklerinde genellikle düz baltalar, baltalı mızraklar, tunçtan ya da çakmaktaşından hançerler, amber plaketler, çakmaktaşından ok uçlan, şistten yapılmış yay kolçaklan bulunur. Buralarda yaşamış olan halkın kuzeyden gelmiş olduğu sanılmaktadır. Jüra’da ve Rhône vadisinde, Eski Tunç devri, İsviçre’dekine yakındır. Bu bölgelerin dışında, Batı Avrupa’nın çeşitli yerlerinde çok sayıda tek tek kalıntıya raslandığı gibi, kimi depolarda yetkin ürünler, kırılmış ve sonradan toparlanmış eşyalar ya da daha önceki dökümlerin artıklan görülür.
ORTA TUNÇ DEVRİ
Orta Tunç devrinde, tunç işleme sa-

natlannda büyük bir ilerleme gerçekleşti. Özellikle yerleşim yerleri büyük ırmakların ağızlarında bulunan halklar ürünlerini kolayca yayma olanağını buldular. Kılıçların sayısı arttı , türleri çeşitlendi ve yavaş yavaş üçgen biçimli hançerlerin yerini aldılar. Bileziklerin süslemeleri hâlâ geometrik olmakla birlikte, daha karmaşıklaştı. Seramiklerin başlıca özelliği, pişirme işleminden önce, motifin çevresinin oyulmasıydı. Höyüklerde artık birden fazla gömüt bulunmakta, kimi yerde de gerçek “höyük alanlarına Taşlanmaktadır. Yeraltınm killi bir yapısı bulunması sayesinde o çağda sözgelimi Danimarka’da yaşayan insanların giysileri tanmabilmiş-tir: Verilere göre erkekler yün pelerin, bir tür tünik ve yün ya da keçe ayakkabılar, deri kemer, tahta kas-naklı başlık giyerlerdi; kadınlarsa bir çeşit kazak ve bele iki kez dolanan eteklikler giyerlerdi, kemerin ön tarafına büyük bir tunç disk asıhyordu. Alsace’ta, Haguenau höyük öbeğinden birçok eşya elde edilmiştir: Bunlar arasında çeşitil iğneler, kılıçlar, dizlikler ya da baldır zırhları, vb. vardır.
Bretagne’daki Orta Tunç devri hö-
yüklerinde az çok dörtgen biçiminde, bir kapak taşı ya da tholosûe örtülü taştan yapılma odalar vardır. Seramikte büyük bir gelişme olmuştur. O devrin en ilginç bulgularından biri Trundholm’daki (Danimarka) güneş arabasıdır; dikey olarak yerleştirilen tunçtan güneş diski, üstü baskılı ince bir altın tabakasıyla kaplanmıştır.
SON TUNÇ DEVRİ
Tunç devrinin son döneminde büyük sarsıntılar (savaşlar, istilalar) görülür. Özellikle Anadolu’da ve Doğu Avrupa’daki karışıklıklar parlak uygarlıkların çökmesine neden olmuştur (Hitit İmparatorluğu’nun yıkılışı; Yunanistan’da Dorlarm Mykenai uygarlığını yok etmeleri). Orta Avrupa’da ölüleri yakma törenini benimseyen topluluklar (Umenfelderkul-fur ya da ölülerin yakıldığı uygarlıklar) batı bölgelerine art arda dalgalar halinde gelip yayıldılar. Eski devrelerde, toprağın içine yerleştirilen ölü külü vazosunun içine daha küçük kavanozlar yerleştiriliyordu; daha sonraları ikincil kavanozların sayısı o kadar arttı ki bunlar büyük ölü külü vazolarıyla birlikte görülmeye başladı-
lar.
Ölülerin yakıldığı uygarlıl halkların Avrupa’nın batısır lan ilk Keltler oldukları sam dır. Tunçtan hançerlerin sırti kimi kılıçların kabzaları tunı Möringen (İsviçre) tipinde g ğü gibi çok güzel olanları var kalar da çeşitlilik gösterir. Seramikler pişirilmeleri, görü ri, süslemeleri bakımından c başarılıdırlar; ölü külü vazt üstü kemer, şerit, yatay bant çimlerle süslenmiştir. Ge ayaksız ve süslü büyük kupa! lanır.
Languedoc, Roussillon, Ka gibi yerlerde, bu dönem ilk devrinin (Hallstatt) başlangıç zamanlıdır. Öbür bölgeler i yakıldığı uygarlıklardan etk miştir; Kuzey ülkelerinin v Okyanusu kesiminin dunum dir.
Ticari ilişkiler de çok harel sözgelimi, İspanya’nın kuze sunda yapılan, sapı ve yan h bulunan bir balta türü, Brel İngiltere’ye ve İskandinav ülk hattâ Sardinya’ya satılıyordu
Bodur ağaçlar dışında ağaç kapsamayan, kutup bölgelerine yakın yerlerdeki alçak ve seyrek (yani toprağın tümünü kaplamayan) bitki örtüsü. Kutuplara doğru reçineli ormanların (tayga) yerini alan tundranın özgün özelliklerinin tümü (özellikle, bodurluk ve çiçekli bitkilerin azlığı) soğukla açıklanır: Kış mevsiminde çok düşük olan sıcaklıklar, uyarlanmamış! türlerin bitkisel çevriminin gerçekle- j şebilmesi için çok yetersiz kalan kısa’ yazlann oldukça serin geçmesi ve‘ toprağın, suyun bitkilere ulaşmasını; engelleyen sürekli don durumu (permafrost), bitkilerin yeterince büyü-memesinin ve ağaçların bulunmamasının nedenini ortaya koyar. Kutuplara doğru bu sert koşulların daha da belirginleşmesi, tundranın, türler açısından yoksullaşmasını ve bitki örtüsüyle kaplı alanlann çıplak toprağa oranla az olmasını açıklar. Soğuğun bitki örtüsü üstündeki engelleyici etkisi, en küçük engebe değişikliklerine (korunak durumu) bağlı olarak, tundranın görünümü-
nün çeşitlilik kazanmasına yol açar. Bitki örtüsü, genellikle buğdaygiller, karayosunlan ve likenlerle, yükseklikleri beş-on santimetre (hiçbir zaman 40 sm’den yüksek değil) olan az sayıdaki bodur ağaçtan (söğüt, kızılağaç, huşağacı) oluşmakla birlikte, kısa süreli yaz boyunca toprağm yüzeyindeki eriyen suları toplayan to-pografik çukurlar eriophonım gibi çok özel bitkilerin geliştiği turbalık-lan banndınr. Daha kurak konmak olma niteliği taşıyan tundra, daha yüksek çalıların varlıklarını sürdürebildikleri geniş bir fundalığa (çalılık) doğru gelişir. 1
UYARLANMIŞ BİR HAYVAN TOPLULUĞU
Tundranın ısı koşullan ve besin kaynaklarının azlığı, belirgin biçimde ortama uyarlanmış bir hayvan topluluğunun varlığına yol açmıştır: Kemirgenler ve karibular, bitkilerle hayvanlar (otçul) arasında bağ kurarlar. Karibu sürülerinin yer değiştir-
meleri, beslenme koşullarım sizliğine geçici bir çözüm Beslenme zincirinin ikinci öğesini, karibulann yer değişi rini izleyen kurtlar (etçil) olı Bütün bu hayvanların, soğu] koyabilmelerini sağlayan ] vardır. Ama soğuğun son deı yük bir engel oluşturması, tuı insan açısından yerleşmeye: verişli bir bölge olmamasına lar.
Son zamanlarda tundrada in: yerleşmesinin ortaya koydı neklerin nedeni ya hidrokarb maden filizlerinin araştırma ölmesiyle ya da bilimsel deı (sözgelimi, Kuzey Buz Deniz: yılarında, ısıtılmış seralardı yetiştiriciliği) ardından, tund vaş yavaş iktisat bakımından bilir duruma getirmektir. • Gerçekten de, geniş kesimle maddeleri (kömür, petrol) ve bulunan maden filizleri (altı: mından zengindir.
tungsten
4146
Atom numarası Z = 74, atom ağırlığı ment. tungsten arasında pek çok bf
M — 183,85 ve simgesi W (eski adı Tungsten öbür iki geçiş metali olan vardır) birlikte elementleri s vrolfraımn baş harfinden) olan ele- krom ve molibdenle (bu sonuncuyla dırma çizelgesinin VI A sütı
yer alır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*