Duhâ sûresi çağımıza bakan ve mucize sırrı taşıyan bir Kur’ân mesajıdır. Bu sûre, Efendimizin üzüntülü bir devrinden sonra inzâl olmuştur ve yalnız O’na hitab etmektedir.
Efendimiz (S.A.V.) kendinden asırlarca sonra gelecek olan mü’minler adına büyük bir endişe duymuş, onların yaşayacağı zulmetli çağları Allah’ın izniyle görmüş, ümmetinin azalacağını ve insanların pek çoğunun kurtuluştan mahrum kalacağını düşünerek üzülmüştü.
Fakat, Cenâb-ı Hak, Efendimize bu sûre ile teminat* vermiş ve bilhassa şu içinde bulunduğumuz çağdaki mü’-minlerin imanına kefil olmuştur.
Sûrenin özet olarak yorumu şöyle-dir:
Ayet 1-2: Habîbim, senin nurunu nasıl bir “duhâ”ya, yani parlak ve ihtişamlı bir kemâle ulaştırmışsam; asırlar sonra beşeriyetin “Leyl-i Secâ”, ya-
Nurbaki
ni, derin bir gece karanlığı, şiddetli bir vahşet devresinde de mü’minlerin teminatı Ben’im! Onlara bir ilim güneşi vereceğim. Kur’ân’m İ’cazı, bütün ihtişamı ile zuhur edecektir!
Ayet 3: Rabbin sana “veda” etmedi ve ümmetine çok düşkün olmandan gücenmedi. Sana olan lütfü kesiksiz ve ebedîdir!
Âyet 4: Gelecek zamanlar, senin ve ümmetin için daha mükemmel olacaktır. İslâm’ın istikbâli aydınlıktır, geleceği, geçmişinden daha hayırlıdır!
Âyet 5: Ey Sevgili Peygamberim! Sen ümmetine harissin, sana bol bol ümmet vereceğim; onları tarihin her devrinde insanların en hayırlısı edeceğim… Sen “—Razıyım” deyinceye kadar…
Âyet 6: Seni “emsalsiz” bir fıtrat ile yaratarak, “vâcid” sırrım ile sonsuz mânâ zenginliklerine erdirmedim mi? Seni “Mustafa” makamından
Mahmudiyet” bakamına intikâl ettirerek, Muhammed Mustafa (S.A.V.) hikmetine ulaştırmadım mı?
Ayet 7-8: Senin nefsinde bütün “hidayet” sırlannı cem’ ederek, manevî güzelliklerin tamamını sana vermedim mi? Seni “yalnız” yarattım ve sonra sana insan, cin ve melek olarak, bütün kâinatı ümmet eylemedim mi?
Ayet 9-10: Habîbim! Bana ümmetin için naz âleminde sitem etme; onları, senin dilediğin gibi nimetlerime gark edeceğim!
Ayet 11: Öyleyse, Rabbinin nimetlerini açıkla, bütün incelikleriyle ümmetine bildir. “Duhâ” sûresi ile de ilân ettiğim İlâhî taahhütlerimi onlara müjdele!…
• ••
Mânâ ilmiyle meşgûl olanlar “Leyl-i Secâ” ile remzedilen karanlık devrin ve doğacağı müjdelenen “İlim güne-•jfnin hangi çağda olacağını merak etmişlerdir. Bunun anahtarı ise “Sûre-i l irdedir. Zira, İslâm güneşi, yani asr-ı saadet, Fil Vak’ası’ndan 40 yıl sonra “Duhâ Sırrına” ermiş; en parlak çağa erişmiştir.
İkinci Cihan Harbi’ndeki hava bombardımanları Fil Vak’ası’nı andırmaktadır. 1940’da başlayan bu bombardımanlardan 40 yıl sonra; milâdî 1980, hicrî 1400’de İslâmın İlim güneşi duhâ sırrı ile parlamıştır.
Nitekim Avrupa’da pek çok âlim 1980’den itibaren İslâmiyet’i kabul etmeye başlamış; toplu halde ihtidalar da bütün dünyada hız kazanmıştır.
Duhâ sûresinin verdiği müjdeler, bir bir tahakkuk edecektir İnşâallah!