İlginç Bilgiler

En Güzeli İnsan

En Güzeli İnsan

babalarda anneler gigi insan

insan, dünyadan malzeme alır ve yeni bir eser inşa eder. Her ne kadar, ona “benim eserim” derse de, bu sahiplenme bir mecazdan öteye gidemez. Kâinat galerisindeki eserlere bir yenisi eklenmiştir ve onun da hakiki sanatkârı yine Allah’tır.

Toprağın bitkiyi, ağacın meyveyi, arının da balı yaratamayacağını anlamak zor değil. Çünkü bunlar bilgisiz, şuursuz ve iradesiz varlıklar. İnsan ise, üstün kabiliyetleri olan bir varlık. Onun şuurlu eliyle ortaya çıkıveren eserlere bakarak Allah’ı hatırlamak her zaman mümkün olmayabiliyor.

Oysa dikkatle düşününce, insanın da bir vasıta olduğunu anlamakta gecikmiyoruz. Çünkü insan, eserini
bir düzen dahilinde kurarken hiçbir malzemeyi yoktan var etmez, ancak yaratılanı tertip eder. Bunu yaparken de kendisine ihsan edilen cihazları ve duyguları kullanır. Onun mülkünde, Onun naıiıına, Onun verdiği âletler ve Onun yarattığı malzemelerle çalışan sanatçı, eserinin hakiki sahibi olamaz.

Önemli olan sanatçının iradesini hayır için mi, yoksa şer için mi kullandığıdır. Denilebilir ki, ağaç vasıtasıyla meyveyi yaratan Allah, insan eliyle de beşerî sanat eserlerini halket-mektedir. Fark, iradenin sözkonusu olup olmamasındandır. Şu halde insan, “eserimi ben yarattım” diyemez, ancak “bu
eser benim vasıtamla yaratıldı” diye düşünebilir. Hakiki sanatkârı tanımakla birlikte “bu eser benimdir” demesinde bir mahzur yoktur elbet. Vazifesi, anlayan bir akıl ve dileyen bir irade ihsan eden Rabbine şükürdür.

Sanat eserleri hakkında geçerli olan bu hükümler, teknolojik rserler için de sözko-ııusudur. Sanatçı gibi teknikçi de dünyadaki malzemeyi kullanır. I enlerin bütün kanunları kâinatta mevcuttur. İlim adamının yaptığı ıs, bu kanunları keşfedip, amelî hayatta uygulamaktan ibarettir.

Ömer

Bütün fenler, kâinat kitabının incelenmesi ve ondaki kaidelerin tesbi-tiyle ortaya çıkmıştır.

İlim ve teknik adamları da sanatçılar gibi, varlıkları idrak ederken, çeşitli âlet ve ma-kinalar yaparken Rab-lerinin kendilerine bahşettiği kabiliyetleri kullanırlar. uBu kanunu ben buldum, şu maki-nayı ben yaptım” demeleri, onların bir kanun koyucu ve bir yaratıcı olmalarını gerektirmez. “Yaptım, ettim, buldum” fiillerinin hakiki faili başkasıdır. İnsan ister, Allah da yaratır.

Nasıl düşünmüyoruz ki, daima “benim” diye sahip çıktığımız bedenimizin bile hakiki sahibi değiliz. Kalbimiz çalışır, kanımız temizlenir, hücrelerimiz yenilenir, vücudumuzda milyarlarca olay cereyan eder, fakat bunla-
Sevinçgül rın çoğundan bizim haberimiz bile olmaz. Saçlarımız dökülür, yüzümüz kırışır, belimiz bükülür, dişlerimiz dökülür, nihayet üstüne titrediğimiz hayatımız elimizden alınır, fakat biz, olup bitenlere seyirci kalmaktan başka bir şey yapamayız.

Bedeninin ve duygularının bile hakiki sahibi olmayan insan, nasıl olur da, kendisine bahşedilen nimetlerle gurura kapılıp, “her şeyi ben yaptım, ben kazandım, ben buldum” diyerek Rab-bini unutur?

Şu noktaya varmak istiyoruz: Cansızlar, bitkiler ve hayvanlar vasıtasıyla nice mucizeli eserler yaratan Allah, insanlar eliyle de eserler yaratmaktadır. Çünkü O, “her türlü yaratmayı bilen”dir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir