wiki

VURGUN

Denizin derinliklerinden yüzeye çıkan dalgıçlarda ve çok fazla yükselen havacılarda atmosfer basıncının aniden düşmesine (dekompresyon) bağlı olarak meydana gelen, hastalık hâli. Dekompresyon hastalığı, Caisson hastalığı da denir. Eğer bir dalgıç su altında vücudunda büyük miktarda azotun çözünebileceği kadar uzun bir zaman kalmışsa ve sonra aniden deniz yüzeyine çıkarsa, hücre içi veya hücre dışı vücut sıvılarında önemli miktarlarda azot kabarcıkları teşekkül eder ve bu da meydana gelen kabarcıklann miktarına göre vücudun hemen her yerinde küçük veya ciddî hasarlar meydana getirebilir. Bu durum deniz dibinde bir atmosferden fazla bir basınca maruz kaldıktan sonraki dekompresyon (basıncın kalkması) esnasında olabildiği gibi, benzer şekilde, deniz seviyesinden (1 atmosfer) yukarı doğru 0,5 atmosferlik bir basınca yapılacak çıkışlarda da olabilir. Dalgıç denizin derinliklerinde kaldığı müddetçe vücudunun dışındaki basınç çözünmüş gazları sıvı şekilde tutmaya yetecek bir şekilde bütün vücut dokularını sıkıştırır. Sonra dalgıç aniden deniz yüzeyine çıktığı zaman vücudun dışındaki basınç sadece 1 atmosfer olur, bu esnada vücut sıvılannın içindeki basınç vücudun dışındaki basınçtan daha fazladır. Bu yüzden çözünmüş durumda bulunan gazlar kaçarak dokuların içlerinde gerçek kabarcıklar meydana getirebilirler. Eğer vücut sıvılarındaki azot basıncı vücut dışındaki basıncın üç katından daha fazla yükselmemişse “aşırı doygunluk kuralı” azotun önemli miktarlarda kabarcık meydana getirmeyecek şekilde çözünmesine izin verir. Bu sayede bir dalgıç teorik olarak denizin 22 m. derinliğinden (3 atmosfer basınçlı) deniz seviyesine (1 atmosfer) önemli bir kabarcık teşekkülü olmadan ve dekompresyon hastalığı gelişmeden biranda çıkarılabilir. Fakat güvenlik açısından bir dalgıcın denizden çıkarken bu teorik sınırları zorlamasına nadiren izin verilir. Dekompresyon hastalığında; aşırı vücut ağırlığı, uzun süreli basınca maruz kalma ve eksersiz olayı arttıran faktörlerdir. Yaşlılık, bitkinlik ve geçmişte geçirilmiş bir hadise de bilinen menfî faktörler arasındadır. Bu durumlarda muhtemelen gazın dokulardan dış çevreye taşınmasında bir bozukluk vardır. Giderek artan basınçlara düzenli bir şekilde maruz kalan şahıslar belirgin dekomperyon hastalığına karşı daha az yatkın
olurlar. Bu yüksek basınca maruz kalma sonlandıktan sonra, kazanılan muhite alışma özelliği de kaybolur. Dekompresyon hastalığının klinik Belirtileri gaz kabarcıklarının damar yatakları ve damar dışı bölgelerde birikmesine bağlı olarak çeşitlidir. Bu belirtiler ani dekompresyondan sonraki birkaç dakika ile bir saat içinde görülür. Bununla birlikte nadiren belirtiler dekompresyondan sonraki 6 saat veya daha fazla Zamanda gelişebilir. Kabarcıklar bir bölgeye geçici olarak yerleştikten hemen sonra belirtiler ortaya çıkar; kanlanma bozulur, ağrıya sebep olur veya organın işleyişini bozar. Belirtilerin hafif ve ciddî olarak ayn ayrı tasnifi hastanın d’irUmuna göre tedavi plânı yapmayı sağlamaktadır. Hafif dekompresyon hastalığının aşikâr hususiyetleri cilt veya lenfatik tutulumudur. Bacak ve kollarda eklemlerin civarına yerleşen ağrı en sık görülen belirtidir. Başlanıçta hasta uyuşma hisseder. Zaman geçtikçe rahatsızlık şiddetlenir ve kuvvetli ağrı kesiciler kullanmak gerekebilir. Ağrılı bölgede ödem olabilir. Anında basınç odasına alınan hastada ağrı tamamen geçer veya azalır. Tedavi edilmeyen ağrı birkaç günde yavaş yavaş azalır. Cilt belirtileri arasında kaşıntı, moraran bölgeler olabilir. Hastayı basınca almak cilt belirtilerinde çok seri şekilde etkilidir. Tedavi edilmeyen belirtiler 2-3 gün içinde geriler. Ciddî dekompresyon hastalığı sinir sistemi veya dolaşım-solunum sisteminin tutulumuyla karakterize- dir. Belirtileri çeşitlidir ve önceden tahmin edilemez. Ağır vakalar şok ve ölümle sonuçlanır. Felçler ihtiva eden ciddî, kalıcı sinir sistemi arazları meydana gelebilir.lir. Diğer vakalarda mühim nörolojik arazlar haftalar \e aylar süren bir dönemde dereceli olarak düzelir. Dolaşım-solunum sistemin tutan dekompresyon hastalığında; göğüste rahatsızlık, öksürük, nefes darlığı olur. Nefes alma esnasında nefesin tutulması hissi olur. Kabarcıklar akciğer kanlanmasını daha fazla bozacak olursa nefes darlığı tablosunu aşırı akciğer ödemi takip eder ki bu da ölüme sebep olabilir, t Bir dalgıç su üstüne yavaşça çıkartılacak olursa dözünmüş azot akciğerlerden dekompresyon hastalısını önleyebilecek bir hızla atılabilir. Eğer bir dalgıç ı zun bir süre denizin derinliklerinde kalmışsa saatlerce c ekomprese edilmesi gerekebilir. Bir dalgıcın hangi hızla s u yüzüne çıkartılacağı ilk olarak indiği derinliğe, ikinci c larak burada kaldığı süreye bağlıdır. Su yüzüne çıkma 1 izinin tayininde basınçlı hava soluyan dalgıçlar için japılmış “dekompresyon tabloları” kullanılmaktadır. ] 00 m. derinlikte 20 dk. kalmak iki buçuk saatten fazla dekompresyon zamanını gerektirir. (45 dk. durulacak tjlursa 5 saatten fazla gerekir). Eğer dalgıç yukan çıkarken saf oksijen soluyacak olursa vücut sıvılannda azo- Un uzaklaşma hızı önemli ölçüde artacaktır. Böylece ( eniz yüzeyine çok daha hızlı çıkarılabilecektir. Dekompresyonda bilhassa aşın kirli sularda ve 1 ava şartlan sebebiyle kullanılan diğer bir metod dalgıcı } üzeye hemen çıkartmak ve çıktıktan sonra 5 dk. içinde l ir basınç odasına (dekompresyon tankı) yerleştirmek- t r. Bu odada basınç tekrar uygulanır. Uygun bir c ekompresyon tablosu kullanılır. Dekompresyon hastalığının belirtileri gelişen bir ş ahıs bu şekilde bir basınç odasına uzun süreli yerleştiri- 1 :rek tedavi edilebilir. Bu süre normal dekompresyon sürelerinden birkaç kat uzundur, azotun vücudu yavaş bir şekilde terk etmesi sağlanır. Dekompresyon hastalığındaki ciddî bozukluklar günler geçmesine rağmen basınç tedavisine cevap verebilmektedir. Fonksiyonun tam olarak yerine gelmesi iki yıl gibi uzun bir süre ^labilir. Bu tedaviye ilâve olarak şokta, sıvının yerine konması, heparin verilmesi gibi destekleyici metodlar faydalıdır.. Bu tedaviye ilâve olarak şokta, sıvının yerine konması, heparin verilmesi gibi destekleyici metodlar faydalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir