Yalnızlık: Bir Seçim Değil, Bir Kalkan
Yalnızlık Neden Bu Kadar Yanlış Anlaşılır?
Toplum, yalnızlığı çoğu zaman bir eksiklik gibi görür. “Neden yalnızsın?” diye sorarlar. Sanki yalnız olmak bir başarısızlıkmış gibi… Ama kimse sormaz:
“Seni oraya kim itti?”
Aslında yalnızlık çoğu zaman bir tercih değil, bir korunma biçimidir. Yorulanların, kırılanların, hayal kırıklıkları biriktirenlerin son sığınağıdır.
Yalnızlık Güçsüzlük Değil, Gücün Sessiz Hâlidir
İyi kalpli insanlar, en çok zarar görenlerdir bu hayatta.
Kandırılan, kullanılan, görmezden gelinen, değeri sonradan anlaşılan kişiler…
Bir noktada kabuklarına çekilirler.
Çünkü artık yorulmuşlardır.
Ve işte o an yalnızlık başlar. Ama bu bir zayıflık değildir.
Bu; içini, kalbini, varlığını koruma altına almaktır.
Bu, sessizce yeniden doğmaktır.
Sessizliğin İçindeki En Güçlü Irk
En güçlü insanlar, en sessiz kalanlardır.
Çünkü onlar ne yaşadığını anlatmaz, sadece susar.
Geceyle konuşur, aynayla yüzleşir.
“Seni kimse anlamaz” denilen o noktada bile kendi kendilerini iyileştirmeye çalışırlar.
Ve bu güç, bağırarak değil, sessizce kurulur.
Geceyle Gelen Gerçeklik
Gündüz herkes meşguldür. Maskeler takılır, roller oynanır.
Ama gece…
Gece geldiğinde, herkes uyurken, yalnız olanlar uyanıktır.
“En çok geceler anlar beni,” diyenlerin sessizliğinde büyük bir hikâye saklıdır.
Geceleri kendinle baş başa kalırsın. Ne rol yaparsın, ne kendini kandırırsın.
Gerçeksin. Ve bu gerçeklik, en büyük cesarettir.
Yalnızlığı Seçenler İçin Bir Not
Eğer yalnızsan, bunun bir eksiklik olmadığını bil.
Belki de sen yalnızlığı değil, yalnızlık seni seçmedi…
Sen, yalnızlığı seçtin.
Çünkü kalbini korumayı öğrendin. Çünkü artık bir şeyleri içten içe anlıyorsun.
“Yalnızlık, en güçlülerin sustuğu yerdir.”
Bu yazı, senin gibi hisseden herkesin aynası olabilir.
Yalnızsan, yalnız olmadığını bil.
Bir yerlerde, senin gibi sessiz ama güçlü biri daha var.