Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül ile Ordu’da düzenlenen “Kitap Şenliği”de Gazete Habertürk yazarı Amberin ZAMAN’a konuştu…
Önceki gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül ile Ordu’da düzenlenen “Kitap Şenliği”ne katılmak üzere bir grup gazeteciyle birlikte seyahat ettik.<br /> <br /> Amberin ZAMAN<br /> <br /> Yer darlığından dolayı Hayrünnisa Hanım ile ilgili izlenimlerime yer veremiyorum (inşallah köşemde). Ama şunun altını çizmek isterim. Hayrünnisa Hanım gerçek bir sanatsever, vatansever. Estetik duygusu çok kuvvetli. Detaycı ve titiz. Pembe Köşk’ü adam etmek, çürümeye yüz tutmuş sanat hazinesini kurtarmak, Cumhurbaşkanlığı’nın imajını yukarılara taşımak için olağanüstü çaba sarf ediyor. Ve bu çabaları takdir bir yana kötü niyetli yorumcular tarafından yerden yere vurulup küçümsenmiş. Gerçekten çok büyük haksızlık bu. Sözü Hayrünnisa Hanım’a bırakıyorum….<br /> <br /> Hangi sıklıkla kitap okuyorsunuz ?<br /> – Çok yoğun bir tempoda yaşıyoruz ama fırsat buldukça okumaya gayret ediyorum. Şimdi ortalama vermiyorum, değişiyor.<br /> <br /> ‘BAZI ŞEYLER YAZIYORUM’<br /> <br /> En son okuduklarınızı ve ilk okuduğunuz kitabı hatırlıyor musunuz?<br /> – Bu imkânsız; çünkü çok küçük yaştan beri okuduğumuz için. Ben bazen iki kitabı aynı anda okurum.<br /> <br /> Günlük tutuyor musunuz?<br /> – Günlük değil ama bazı şeyleri yazıyorum. Yazmadığınız zaman unutuyorsunuz. O andaki heyecan ve duygularınız zamanla kaybolduğu için çocuklara da bugün aynı şeyi söyledim. Bazen dönüp bakıyorum. O anki heyecanla yazdığım şeyler çok güzel oluyor. Oğlumun son okuduğunu söyleyeyim. Google’ın kuruluş hikâyesini okuyordu.<br /> <br /> Köşk’ün restorasyonuyla ilgili çok polemik var…<br /> – Cumhurbaşkanlığı’nın depoları ve sanat eserlerini ortaya döktük. İçine girdik ve çıkamıyoruz. Dolmabahçe’den gelen çok eser var. Yılların ihmali var. Her türlü eser mevcut. Onları onarmaya çalışıyoruz. Pembe Köşk’ün ilk defa rölevesini çıkardık. Holzmeister’ın (Köşk’ün mimarı) talebesini çağırdık. Avusturya’dan iki kez.<br /> <br /> Kurumsal kimlik, armabayrak konusunda da çalışmalarınız var…<br /> – Arşive çok önem veriyorum. Bizden önceki dönemi dijital ortama geçirdiğimiz gibi kurumsal kimlik için çalışıyoruz. 4’üncü yıl bitti hâlâ Cumhurbaşkanlığı, kurumsal kimlik maddelerine yenileri ekleniyor. Açık konuşalım fors da yanlış. Unutmuyorum bir gün yolda giderken bu bayrak kare dedim. Yaver döndü, “Olabilir mi hanımefendi” dedi. Arabadan indiğimizde yürüdüm, beyefendi de geldi. Maalesef 80’li yıllarda ihtilal döneminde, birisi forsun ucunu kesmiş. Normalde Atatürk döneminde, Cumhurbaşkanlığı Forsu dikdörtgen. Fors kare olunca, bayrakla eşit olmamış, bayrağı da kesmişler. Ve hiç kimse de bunu fark etmemiş. 15-20 yıl böyle devam etmişler. Başyaver, “Çok mahcup oldum“ dedi. Ondan sonra biz bayrak çalışmaya başladık. Önce atlas dokutmaktan başladık. TSE’den rengi ve kumaş kalitesi için onay aldık. Birkaç atölye Olgunlaşma Enstitüsü’nde bize bayrak dikiyor. Büyükelçiliklerimizde çok büyük bayrak sıkıntısı var. Bütün Türkiye büyükelçilikleri ve konsolosluklarına, nerede bizim temsilcimiz varsa, oraları da düşünerek 200’e yakın noktaya bayrak gönderdik ve her gittiğim yerde büyükelçiler teşekkür ediyor<br /> <br /> ‘KÖŞK YIKILMAK ÜZERE’<br /> <br /> Sizi eleştirenler de oldu<br /> – İnsanın motivasyonu kırılıyor. Bu konuda da beni çok eleştiren yazılar yazdılar. Çok gücendim gerçekten. Pembe Köşk konusunda çok incittiler. Ama yemin ettim, Pembe Köşk yıkılmak üzere, içim de gidiyor ama yapmayacağım bizim dönemimizde diye. Kurumsal kimlik konusunda da “Kırmızıyı kaldırdılar” diye çok kötü yazılar çıktı. Halbuki ben kırmızıyı da kaldırmadım. Bütün Cumhurbaşkanlığı kimlik kartları kırmızıya devam ediyor. Ama bazı malzemelerde “Bazen kullanmayalım” diyoruz. “O kim oluyor da nasıl kaldırır da” diye yazılar. Ben hiçbir zaman bunu tek başıma yapmadım. Her şeyi ben biliyorum diye iddia etmiyorum.<br /> <br /> Emine Hanım’la uzun bir aradan sonra bir araya geldiniz…<br /> – Allah bazı şeyleri göstermeyince göstermiyor. “Vermeyince Mabud neylesin Mahmut” diyorum hep. Biz her zaman bir aradayız, her zaman görüşüyoruz. Ama basın ısrarla bizi küs göstermeye çalışıyor. Ben onu anlayamıyorum. Ne biz, ne çocuklarımız, ne eşlerimiz, birbirimizden vazgeçebiliriz. Biz eski arkadaşlarız her şey den önce. Biz gülüp geçiyoruz gerçekten. Bu haberleri okudukça ikimiz de gülüyoruz.<br /> <br /> ‘Annelerin yüreği yanmasın’<br /> <br /> Huber de yıkılmak üzere, içimiz eriyor. Bütçesi de hazırdı. Motivasyonunuz kaybolunca durdurdunuz mu?<br /> Bilmiyorum, Huber’i yapar mıyım ama Av Köşkü’müz bitmek üzere. O kadar çok günümü geçiriyorum ki. Bahçe peyzajından, pencere detayından günlerimi depolarda harcadım. Benim bunda bir menfaatim yok.<br /> <br /> Sevdiğiniz ressam?<br /> Modern resmi de klasik resmi de çok seviyorum. Klasikler Ankara’da, modern resimler İstanbul’da sergileniyor. Peyami Gürel’lerimiz var, Gencay Kasapçı var. Ferruh Paşa’yı çok severim.. Ömer Uluç aldım, bir de Burhan Doğançay.<br /> <br /> Gününüz nasıl geçiyor?<br /> – Filmleri uçakta izliyorum. O da eğer vakit bulabilirsem. Güne genelde herkesten önce başlıyorum. Onlar kalkmadan notlarımı ve evraklarımı topluyorum. Masamı ben toparlayabileyim ki herkesin görevlendirmesini de yapabileyim.<br /> <br /> ‘MEZUNİYETE GİDEMEDİK’<br /> <br /> Ya çocuklar?<br /> – Yetişseler bile çocuklarımın yine de zamana ihtiyacı oluyor. Tabii ki ilgilenmek istiyorum. Mesela bu sene, büyük oğlum mezun oldu. Seçimden bir gün önceydi, gidemedik. Biliyorsunuz Amerika’da aileler için çok önemlidir.<br /> <br /> Sayın Cumhurbaşkanı’nın fotoğraf albümünde yemek yaparken görüldüğü fotoğraf çok ilgi çekti, hâlâ yemek yapıyor mu?<br /> – Geçen gün mesela, girdi salata yaptı, menemen yaptı. Zamanı geliyor o da istiyor. Ben de yapmasam da giriyorum birlikte. Bizim de yeni tatlarımız oluyor. Sunumun geliştirilmesi önemli.<br /> <br /> Zaten sizin yemeklerinize bayılırmış.?<br /> – Valla yemek yapmamımı tercih eder, ülkeye hizmet etmemimi ona soralım. Ama vakit ayırmı yorum demek değil. Gerçekten çok vakit ayırıyorum. Masa düzeni benim için çok önemli. Gelen misafiri en çok etkileyen şey masanın ve salonun atmosferi. Her yemeği yaparım. Kayseri yemeğini de yaparım, Mardin, Antep yemeklerinide severim. Yapmasam bile yanlarında olabiliyorum. Şunu deneyelim: Rezeneli dolma… Mantıyı bakır tepsiye mi koyalım? Tatlılar deniyoruz mesela. Misafir geldiğinde o misafirin damak tadına uygun tatlar yakalamaya çalışıyorum. Örnek diye söylüyorum, Sarkozy, normalde fazla yemek yemezmiş. Tatlıyı bile almak istememiş. Ama sonra dayanamayıp hepsinden tatmış. Tepsi mantısı vardı. Minik bakır tepsilere uyarlamıştık. Kestaneli tatlı yaptık. Fransızlar kestaneyi çok seviyor diye. Salon çok etkileyici olmuş. Abdullah Bey “Gözlerini ayıramadı” diyor.<br /> <br /> ‘DİZİLERİ İZLEYEMİYORUM’<br /> <br /> Dizi izliyor musunuz?<br /> – Dizileri fazla izliyorum dersem yalan olur. Çok vaktim olmuyor. Tempomuzu görüyorsunuz. Ama bazen film oluyor. Invictus’u çok çok beğendik. Beyefendiyle birlikte izledim. Duygulanıyorsunuz, iyilerin kazandığını görüyorsunuz.<br /> <br /> Son günlerde terör çok arttı…<br /> – Bir anne çocuklarından herhangi birine ne olursa hissettiği acıyı, biz de ülkedeki çocukların bir yerlerine en ufak bir şey olduğunda hissediyoruz. Her şehit haberinde evimiz matem yerine dönüşüyor. Gece vakitsiz bir telefon çaldığında inanın panik içinde, “Allahım ne kötü haber alacağız” diye korkuyoruz. Allah artık sonuna erdirsin diyorum. Annelerin yüreği yanmasın. Bu çok zor. Görüyoruz, her şehit yemeğinde ben oradan hasta geliyorum. Terörün vicdanı olmuyor. Bir sürü suçsuz insan, günahsız insan, yuvalar dağılıyor. Bütün çabamız bunların bitmesi için. İnşallah en kısa zamanda, duamız o. Türkiye bununla çok enerji kaybediyor. Gerçekten ülkemize çok yazık oluyor.<br />
“Yeminliyim, pembe köşk’ü yapmayacağım”
04
Nis