Bir cuma namazından sonra bana gelen haberci, “Padişahım” dedi. “Yeniçeriler isyan etmiş. Başlarında da Murad Ağa isimli biri var. Sarayın kapısına dayanmışlar. “Biz Şehzade Mehmed’i görmek isteriz.” diye bağırıp çağırıyorlar.” Şehzade Mehmed, benim ilk oğlumdu ve bu olay sırasında henüz yedi yaşındaydı. Meğer biri- leri, oğlum Mehmed’i öldürttüğümü çevreye yaymış. Gönderdiğim haberciyle, “Şehzademiz hayatta ve çok şükür sağlığı yerindedir. Kalabalık hemen dağılsın. Eğer çekip gitmezlerse üzerlerine on bin asker göndereceğim. Başlarfna ne geleceğini o asiler iyi bilirler!” dedim.Ben her sabah bahçeyi dolaşır sonra da havuza birkaç altın atardım. Bir gün vezirlerimden biri, “Padişahımız efendimiz, bu altınları niye havuza atarsınız?” diye sorunca güldüm ve “Balıklar var ya. Onları altınsız mı bırakalım?” dedim.Oysa attığım altınlar, balıklar için değil havuzu temizlemeye gelen görevliler içindi. Sadakanın açıkça verilmesini yanlış bulduğum için bu şekilde davranıyordum. İşte bu ve buna benzeyen hareket ve sözlerim kulaktan kulağa yayılmış, abartıldıkça abartılmış ve hakkımda “deli padişah” söylentisi çıkartılmıştı. Saray halkı artık bana şüphe ile bakıyordu. Eşimin derdi ise oğlumuz Şehzade Mehmed’in tahta geçirilmesi ve kendisinin de Valide Sultan olmasıydı. Onun düşündüğü tek şey buydu.
© 2007 Eserin her hakkı anlaşmalı olarak Timaş Basım Tîcaret ve Sanayi Anonim Şrrketi’ne aittir. Kaynak gösterilerek almtı yapılabilir