Son devir din âlimlerinden.
Bosna, Foça’da 1886 (H. 1303)’da doğdu. Ahmed
Bey’in oğludur. Dedesi Zülfıkâr Paşa, Akkoyunlu
soyundandır. İyi bir tahsil gördü. Yaşayışı, ilmi, edebi
herkese örnek olacak şekildeydi. Gayet vakarlı ve
sabırlı idi. Son asrın zahir ve bâtın ilimlerinde kâmil ve
dört mezhebin fıkıh bilgilerinde mahir büyük âlim Seyvid
Abdülhakim Arvasi’nin sohbet ve hizmetinde bulunurdu.
Çok sevilir ve beğenilirdi. Aldığı feyzlerin
bereketi ile kemal derecelere ulaştı. Halk içinde hak ile
beraberdi.
Yusuf Ziya Bey yakınlarından birine şöyle anlatmıştı:
“Rüyâda, Abdülhakim Efendinin elinin ayasını
öpmüştüm. Ertesi günü, Eyyûb Sultan’daki evine giderek,
rüyâmı anlatmak istedim. Her zaman olduğu gibi,
elini öpmek için eğildiğimde, mübarek elini, ayası
yukarı doğru olarak uzattı ve(Akşamrüyânda öptüğün
gibi öp) dedi ve iltifat buyurdu.
Son derece cömert olan Yusuf Ziya Bey, hocaları
Seyyid Abdülhakim Arvasi’nin “Yâ Rabbi! Bu Ziya
kuluna her türlü nimetlerini ihsan eyle” duâsma mazhar
olmuştur.
Maliye Nezareti imamlarından Boyabatlı faziletli
Ali Efendinin kerimesi Fatma Şüheda hanımla evlendi.
Nefise Siret isimli bir kızları oldu. Seyyid Abdülhakim
Efendi bu kızları ile daha çocuk yaşta iken ilgilenirdi. Bir
gün kucağına alıp şöyle buyurmuşlardı: “Bak kızım, egerbir
kimse kendini başkalarından üstün görür, kendini beğenirse
iki melek onu aşağı doğru çekerler. Rezil ve rüsvâ
olur. Allah için tevazu eder, kendini başkalarından
aşağı görürse onu iki melek durmadan yukarı çekerler.
O devamlı yükselir ve iltifat görür.” İlim, iffet, hoşgörü,
ahlâk örneği olan bu hanımefendi, faziletler sahibi, son
devrin din âlimi Hüseyin Hilmi Işık ile evlendi.
Yusuf Ziya Bey, Vefa’daki Karamürsel Kumaş
Fabrikası’nın uzun zaman müdürlüğünü yaptı. İdareciliği,
meslekteki bilgisi örnekti. Çalıştırdığı yüzlerce müsRehberlüman fakirin sığınağı idi. Cömertliği ve merhameti
herkes tarafından takdir edilirdi. İşçilerin herşeyi ile
ilgilenir, onlara müşfik bir baba gibi davranırdı. Tekstil
Sanayiinde çalışmaları, gayretleri devlet adamlarınca
da beğenilir, takdir edilirdi.
Kendisini ziyarete gelen temiz gençlerden biri; Kıyametde
buluşmanın nerede olduğunu sordukta buyurdular
ki: “Bir insanın ömrü boyunca söylediği her sözün,
yaptığı her işin, her hareketin hesabının yapıldığı o
günde, ebedi azaptan kurtulabilenlere imrenilerek
büyük kahraman diye bakılacaktır.”
Peygamber Efendimizin torunları olan Seyyidleri
çok sever, çok hürmet gösterirdi. Bunlardan biri de
Seyyid Fehim’in (k.s.) torunlarından Seyyid Taha idi.
Seyyid Taha, Van’dan her gelişinde muhakkak Yusuf
Ziya Bey’i ziyaret ederlerdi. Böyle ziyaretlerden birinde,
beraberce son devrin hattatlarından Safi Bey’e gittiler.
Hasta olan Safı Bey gelen misafirlerden şöyle bir ricada
bulundu. “Seyyid Fehim Efendi’nin kabrinde gül vardır.
Ondan mektupla birkaç yaprak gönderin. Ziya
Bey’e gözlerime, ağzıma kalbime koymalarını vasiyet
edeceğim. İnşaallah yetiştirirsiniz” . Aradan zaman
geçti. Bir ziyaretlerinde açılmış gülü gören Seyyid Taha
ricayı hemen hatırladı. Gül yapraklarını koparıp mektupla
gönderdi. Ziya Bey mektubu aldığında açmadan
telefondan Hattat Safi Bey’in vefât haberini aldı. Mektubu
açtığında Safi Bey’in vasiyet ettiği gül yapraklarını
gördü. Cenazeye gidip arzularını yerine getirdi.
Yusuf Ziya Akışık 1958 (H. 1378)’de İstanbulFatih’de
vefât etti. Kabirleri Edirnekapı Kabristanı’n dadır.
YUSUF ZİYA AKIŞIK,
23
Oca