ZİHİNSEL SÜREÇLER.
Bu satırları yazarken bir sonraki cümlemi düşünüyorum. Çalışma odamın penceresini açıyor ve sonbahar renklerine bürünmüş tepeleri görüyorum. Dikkatlice dinlediğimde bir kara bakalı n ötü-■şünü duyuyorum. Yandaki odada birisinin telefonda konuştuğunu işitiyor, ama neler söylediğini anlamıyorum. Kapı çalmıyor; açtığımda karşımda bir kadın görüyorum. Onu tanıyorum, arria adını anımsayamıyorum.
Düşünmek, görmek, dinlemek, işitmek, anlamak, birini tanımak, bir adi anııh’samak, ayrıca düş kurmak, konuşmak ve öğrenmek zihinsel süreçlerin birer parçasıdır. Psikologlar bütün bu süreçleri inceler ve insan aklının nasıl işlediğini kavramaya çalışırlar.,,
Bir adı anımsamaya çalışırken yaşanan
ABD’deki California Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin pozitron salimli tomografi (PET) aygıtında renkli ekrandan alınmış bii-görüntü. Bu aygıt, herhangi bir uyaran beynin hangi alanlarında zihinsel süreçleri başlatırsa o alanları aydınlatarak ekrana yansıtır..: Burada, gözler kapalıyken (solda), gözler açıkken (ortada) ve karmaşık bir görüntü izlerken (sağda) görsel uyaranların beyinde harekete geçirdiği özel ‘ alanlar görülebiliyor.
zihinsel süreci ele alalım. Odamda çalışırken beni görmeye gelen eski bir dostun . adını anımsarnam iki saniye sürdü. Bu süre içinde zihinsel süreçlerin hepsini yaşadım; ama bunlar bilincimin dışında olup bitti. Sonuçta bu süreçlerin ancak son aşamasını, yani dostuma adıyla seslendiğim anı fark edebildim. Çünkü düş görürken, bir şey düşünürken ya da birini tanımaya çalışırken yaşanan zihinsel süreçler bilinçdışıdır. Düşünüzdeki, bir araba, tanıdığınız bir köpek ya da kurduğunuz bir öykü, bilincine vardığınız zihinsel bir olgudur; ama bu olguyu biçimlendiren zihinsel süreçler sizden habersiz olarak gelişir.
^Psikologları en ,çok uğraştıran konulardan biri, örneğin bir adı anımsamaya çalışırken beyinde neler olup bittiğini açıklığa kavuşturmaktır. Ama bu zihinsel süreçler bilinçaltında geliştiği için ipuçlarını bulmak son derece güçtür. Bunun için psikologlar,’beynin yapısını inceleyen bilim adamları ve verileri bilgisar yarla . değerlendiren uzrnanlar başta olmak üzere pek çok araştırmacının işbirliği yapması gerekir.
Beyinde 10 milyon kadar nöron ya da sinir hücresi bulunur (bak. Beyİn). Bütün davranış ve kişilik özelliklerinin, bu milyonlarca nöron
arasındaki elektrik iletisiyle biçimlendiği sanı-hyor. Yeni bir şey öğrenir ya da eski bir bilgiyi anımsarken, bir şey düşünür ya.da bir nesneye bakarken değişik türden zihinsel süreçler beyinde farklı etkinliklere yol açar. Psikologlar ve beynin yapısını inceleyen bilim adamları, beynin doğrudan incelenmesine olanak veren birçok yöntem bulmuşlardır. Sözgelimi, bir kazada başından ağır yaralanmış bir insanda bu darbenin ne gibi sonuçlar yaratabileceğini saptayabiliyorlar. Çünkü beyindeki beUrli bir alanın örselenmesi bellek yitimine, başka bir alanın örselenmesi ise nesneleri tanıma yeteneğinin yitimine; yol açabilir.
Kafatası yaralanmalarının etkisini inceleyerek insan beyninin işlevlerini saptamaya çalışmak ya da hayvanların beynini açıp incelemek dışında, kısaca PET adıyla bilinen bir aygıt bu konuda araştırmacıların en büyük yardımcısıdır. Pozitron salimli tomografi (Positron Emission Tomography) denen bu aygıt, X ışınlarıyla beynin filmini çekerek beyin etkinliklerini bir televizyon ekranına renkli olarak yansıtabilir. PET’in çalışma ilkesi, yaşanan zihinsel sürecin türüne bağlı olarak beyindeki değişik alanların etkinlik göstermesine dayanır. Beynin o anda etkin olan alanı aydınlatılır ve görüntüsü PET’in renkli ekranına düşürülür. Örneğin bir deneğe bazı sözcüklerin anlamı sorulduğunda, beynin dil ye konuşmayla ilgili alanları ekranda belirir.
Psikologlar, doğrudan doğruya beyni araştırmadan da zihinsel süreçleri inceleyebilirler. Örneğin kişiden belirli bir işi yapmasını ister ve o anda beynin yürütmesi gerektiğine inan^ dıkları zihinsel süreçleri saptamaya çahşırlar. Ama ahhan sonuçlar çoğu zaman şaşırtıcıdır.
Örneğin deneklerden, karışık olarak yerleştirilmiş çeşitli harflerin bulunduğu bir şekle kısa bir süre göz atıp sonra gördüklerini anımsamaya çalışmaları istenir. Deneklerden ^oğu 12 harften yalnızca dördünü ya da beşini anımsar. Bazı psikoloji laboratuvarlarında, saniyenin yaklaşık 20’de biri gibi çok kısa bir süre içinde bu harfleri yazabilen bir, alet vardır. Bu durumda deneklerin 12 harfi tek tek görmesi olanaksızdır; ama gene dört ya da beş harfi anımsadıkları için insanlann en çok beş harfi görebildikleri sanılabilir. Oysa uzt
manlar bu süre içinde yaklaşık dokuz harfin görülebileceğini kanıtlıyorlar. Psikologlar bu deneylerden yolai çıkarak, insanın gördüklerinin neredeyse yarısını anımsayabildiğini ve bilgiyi’ yalnızca yarım saniye için depolayan özel bir belleği olduğunu öne sürüyorlar.
Psikologların zihinsel süreçleri incelerken başvurdukları dolaylı bir yöntem de beyni çok karmaşık bir bilgisayar olarak ele almaktır. Bilgisayar bilimlerinin, zekâ gerektiren işleri yapabilecek makine tasarımlarıyla uğraşan bir dah vardır. Yapay zekâ denen bu alan, nesneleri tanıyabilen, hatta verilen bir konuda öykü yazabilen makineler yapacak kadar ileridir. Bu konu psikologları yakından ilgilendirir; çünkü bir bilim adamı, sözgelimi nesneleri tanıyan bir bilgisayarı programlaya-biliyorsa, insanların nesneleri tanırken yaşa-dıklan zihinsel süreçleri aydınlatabilecek ipuçları da böyle bir programdan çıkartila-bilir.