g. f. 1. Bir kimseyi (bir şeye) zorlamak, bir şey yapması için ona baskı uygulamak ya da zorunluluk yaratmak; mecbur etmek: Tehditlerle onu istifaya zorladılar. Tutumunuz beni sizi işten atmaya zorluyor —2. Bir kimseyi, bir şeyi zorlamak, bir kimseden gücünü aşan bir çaba istemek; bir şeyi her zamankinden, daha güçlü, daha verimli, daha etkili vb. kılmaya çalışmak; yüklenmek: Bir öğrenciyi zorlamak. Sesini zorlamak. Motoru zorlamak. —3. (Bir kimseyi, bir şey için) zorlamak, ısrar etmek, üstelemek: Eve gitmem için beni çok zorladı. —4. Bir şeyi, bir mekanizmayı (araç tüml. +) zorlamak, bir şeyi açmak, bir mekanizmayı çalıştırmak için güç kullanmak ya da asıl uygun olan yöntemden, araçtan başka bir şey kullanmak: Kapıyı zorlamak. Tornavida ile kasayı zorlamak. —5. Bir şeyi (soyut) zorlamak, onu, sınırlarını aşmaya çalışmak: Dili zorlamak. Yasaları zorlamak. —Denize. Donanımı zorlamak, herhangi bir donanıma, normal çalışma gücünü aşacak biçimde yüklenmek. || Bir donanıma aşırı güç uygulamak. —Mak. san. Makine bölümlerinden söz ederken, karşılıklı olarak, her tür çalışmaya engel olacak biçimde, kuvvet uygulamak. ♦ zorlanmak edilg. f. Zorlamak eylemi yapılmak ya da zorlamak eylemine konu olmak. ♦ zorlanmak gçz. f. Bir eylemde, bir harekette güçlük çekmek: Cevap vermekte zorlandı.
ZORLAMAK
05
Eyl