wiki

ekran-alintisiAyazma Kapısı bahsinde tertip edilen Rumca kitabenin, bir hata sonucu olarak yanlış dizildiği sonradan görüldüğünden aceleyle aşağıda düzeltiyorum: Bu kitabe, Ayazma Tuğlacılar Camii’ni geçince tesadüf edilen mazgallı harap burcun karşısındadır. Kitabenin bazı harfleri zaman geçtikçe ve hava şartlarının etkisiyle bozulmuş, yazılı olduğu mermer parçaları suların donmasıyla çatlayıp düşmüş olduğundan, eksiktir. Bundan dolayı, daha sonra eklediğimiz harfler kitabede yoktur. Dikkatle incelendiğinde, söz konusu harflerin orada bulunmuş olduğunu cümlenin gelişinden anlıyoruz. Yerinde verdiğim resminden anlaşıldığı üzere, kitabenin aslı şudur:

ekran-alintisi

ki, tercümesi: “İmparator Theophilos’un (surları)” demektir. Gerçekte, Ayvansaray’dan beri Haliç sahilinde bulunan surları adı geçen İmparator inşa ettirmişti. Unkapanı Kapısı bahsindeki kitabeye gelince: Bu kitabede, Horoz Kapısı da denilen Unkapanı Kapı- sı’nın Cibali tarafında ve hemen yakınındadır. Hurda demir satan bir Yahudinin ikametgâhına bitişik burca tutturulmuştur. Bu kitabenin baş tarafındaki [TO] harfleri de düşmüştür. İbarenin, alt taraflarına işaret ettiğim virgüller dikkate alınarak okunması lâzımdır. Yerinde resmettiğim şu kitabenin de:
MEHMED ZIYA
Düzeltme- Ayazma Kapısı bahsinde tertip edilen Rumca kitabenin, bir hata sonucu olarak yanlış dizildiği sonradan görüldüğünden aceleyle aşağıda düzeltiyorum: Bu kitabe, Ayazma Tuğlacılar Camii’ni geçince tesadüf edilen mazgallı harap burcun karşısındadır. Kitabenin bazı harfleri zaman geçtikçe ve hava şartlarının etkisiyle bozulmuş, yazılı olduğu mermer parçaları suların donmasıyla çatlayıp düşmüş olduğundan, eksiktir. Bundan dolayı, daha sonra eklediğimiz harfler kitabede yoktur. Dikkatle incelendiğinde, söz konusu harflerin orada bulunmuş olduğunu cümlenin gelişinden anlıyoruz. Yerinde verdiğim resminden anlaşıldığı üzere, kitabenin aslı şudur:
Tercümesi: “En Hristo Aftokraturos”dur ki, “nâm-ı mesîha olarak imparator” demektir.
Her iki kitabenin sonundaki haç (hristos) işaretleri, ibarenin tamam olduğuna, yani burada son bulduğuna işarettir. Daha önce bahsedilmiş olan Yeniçeri Efendisi Abdullah Efendi’nin mezar taşı gayet nefis bir talik ile yazılmıştır. İhtimal ki, bu kitabeyi, daha önce adı geçen Rasim Efendi yazmıştır. Rasim Efendi’nin sol tarafında kalın küfegî taşlı bir mezar daha vardır, fakat kitabesi yoktur. Bazı kaynaklara göre, öldürülen Kırım hanının mezarı olması muhtemeldir.
Bİ Z A NS VE O S M A N L I M E D E N İ Y E T L E R İ N İ N ÖLÜMSÜZ ‘MİRASI
Hadîkatü’l-Cevâmi”de (Eğrikapı dışındaki, Savak Mescidi s. 234) deniliyor ki: “…Bu zaviyenin karşısında (Savak Mescidi) olan Eğrikapı mukabilindeki sofada Hz. Peygamber’in ismini taşıyan Hattat Hoca Mehmed Rasim Efendi medfundur ki Eğrikapı11 denmekle bilinir; yetmiş yaşında iken H. 1169’da vefat edip orada defnedilmiştir. İşaret edilen kişinin medfun olduğu sofada Yeniçeri Efendisi Altıparmak Efendi ve onun yanında Karaköçek Efendi ve onun yanında Eğrikapı Mahallesi’nde Avcı Bey İmamı Efendi ve oğlu padişahın mevlidhanı Seyyid Mahmud Efendi medfundurlar. Bunun vefat tarihi bu mısradır:
İmâm Mahmûd Efendi’ye ede cennâtı Hak mihrâb – 1182
Ve yakınında Şeyh Fındık Mehmed Efendi medfundur; ve onun yakınlarına öldürülen Kırım Ham’m defnetmişlerdir H. 966.”
Eğrikapı dışında medfun bulunanlar arasında Mehmed Salih Şem’î Efendi anılmaya değer ve kendisinden önce gelenlerin büyüklerindendir. Bu kişi, Tophane’de bir vakitler takdir ve ilgi bekleyen “birkaç ağzı bulunan düşman-ı küp topunun mucidi” bir kişidir. Sülüs ve nesihi Hoca Rasim’den meşk etmiş, çep, dîvânî, rik’a ve reyhânî gibi yazı türlerinde üslûbu beğenilmişti. Şiir söyleme kabiliyetinde de akranları içinde parlardı. Eğrikapı dışında, Kırımî Efendi çeşmeleri karşısında medfundur, H. 1170. Eğrikapı Caddesi’nin, aşağıdan yukarı çıkarken sağındaki sofada “kırk bir bölüğün önceki sekbanba- şısı Mehmed Paşa”, başında çadır şeklindeki heybetli kavuğuyla medfundur, H. 1225. Mehmed Paşa, Sultan İkinci Mahmud devri ileri gelenlerindendi. Eğrikapı’nın karşısında Savak Mescidi adıyla bilinen mescit ve tekkeyi yaptıran Haramî Ahmed Pa- şa’dır. Bu dergâh Seyyid Cemaleddin Hankâhı, diye de bilinir. Bu zat, yeniçeri ağası olup kayınpederi Sadrazam Siyavuş Paşa vefat ettiğinde (H. 1003), o da azledildi. Bir süre sonra üç tuğ ile ikram olunmuştu, çok geçmeden emekliyken ahirete göçüp mescidi civarında defnedildi. Vefat tarihi şudur: ‘Şeşcihet: 1008′. Ahmed Paşa, bu mescidi zaviye olmak üzere inşa ettiğinden, yanına, dervişler için hücreler de yaptırmıştı.
Seyyid Cemaleddin Hankâhı’nm marifetli şeyhleri arasında Seyyid Mehmed Efendi’nin oğlu Mehmed Nuri Efendi Mevlevî tarikatından olup, gayet iyi girift-zen ve musikişinas ve usulbend bir zat idi. “Hur- dekârî Fahrî Oyması” tabir ettikleri resimler yapardı; zevk sahibi kişilerden olup, daima bu dergâhta otururdu. Meraklı bir kişi olduğundan berbere tıraş olmaz, kendi kendine saçlarını makasla keserdi; bazen sakallı gibi gezer, bazen tıraş olurdu; fakat büyük küçük zevk sahibi birçok kişi mahabbetine toplanırlardı; sonra Hâlet Efendi de tekkeyi yenileyerek tamir ettirmişti. Hâlet Efendi, malûm olan hadise üzerine Konya’da idam edildikten (H. 1238) kırk gün sonra Mehmed Nuri Efendi de ölmüştür. Ömrü boyunca hiç evlenmemiştir. Dergâhı içerisinde, babasının yanında medfundur. Sandukasında mevlevî sikkesi vardır. Haramî Ahmed Paşa, mescidin sağ tarafında ve bahçede medfundur. Mezar taşı devrilmiş, örfî des- tarlı serpûşu yerlerde sürünüyor. Bir gün buralarda inceleme yaparken görmüştüm. Bununla beraber tekkenin şeyhi efendi, nimet-bilir bir zat olduğundan, lütfü gölgesinde nimetlendiği bir hayır sahibinin ebedî istirahatgâhinin bu hâlde bırakılmasını uygun görmediğinden adı geçen Ahmed Paşa’nın kabrinin düzenlenmesine gayret edeceğini bana vadetti. Hayratı yaptıran Ahmed Paşa’nın oğlu Mustafa Bey, mescidin kapısı önünde medfundur. Başında gayet zarif ve sanatkarane süslü örfî destarlı bir serpûş vardır. Mezar taşında:
Rûhıyçun fâtihâ. Lâ ilâhe illâ… “Li-ibni Vezir Ahmed Paşa Mustafa Beğ safâsı dehrin”
İ S T A N B U L VE
“Değişip zevk-i lâ-mekâna revân” “Yirmi sekizinde Şevvalin” “Oldu Yekşenbe gün arûs-ı cinân” “Ey Derûnî hemîşe merhûmun” “Ola rûhuna rahmet-i Rahmân” Li-sene-ti elf ü semân 1008
Hayır eseri olan mescidin kapısı üzerinde de:
Pek harâb olmuşıdı Câmi’-i Ahmed Paşa Etti ihyâsına fermân şehinşâh-ı vahîd
Kilk-i cevher ile târihi yazıldı Fikrî Etti Sultân Hamîd ma’bed-i yektâ tecdîd 1305
Haramî Ahmed Paşa, Fethiye Camii yakınlarındaki eski mabedi (Monastere de St. Jean-Baptiste – Tro- ullos -) cami hâline getirmişti (Fethiye Camii’nden bahsederken bunu da zikredeceğiz).
İstanbul’a gelen kırkçeşme suyu, maksem-i Sultan Süleymanî ki, Savaklar denmekle bilinir; buradan içeri girer. Kanunî Sultan Süleyman Han, has mimarı Koca Sinan vasıtasıyla kırkçeşme suyunu şehre akıtırken bu maksemi* inşa ettirmişti. Bu mahalleye Savak Mahallesi denildiği gibi Cebeci Mahallesi de derler. Sebebi, bu civar henüz boş ve yerleşim yeri değilken Cebecibaşı ağalardan biri ilk kez bir ev yaptırıp bu cemiyet ve bu mahallenin teşekkülüne ve daha sonra zikredilen mescidin inşasına vesile olmasıdır. ‘Cebeci Mahallesi’ diye şöhret bulmuştur. Önemli kişilerin sicillerinde de bu şekilde kayıtlı olduğunu Hadîkatü’l-Cevâmi’ yazıyor. Gerçekte, Haramî Ahmed Paşa Dergâhı’nın biraz yukarısında bir set üzerinde köhne bir kahvehane vardı. Şevket-meâb Sultan Mehmed Vahideddin Hazretleri’nin kılıç kuşanma alayı münasebetiyle yıkıldı ve önünde medfun olan Fatih’in cebecibaşılarından iki zatın mermer sandukalı mezarları meydana çıktı; fakat kitabeleri yoktur. İkisi kardeşmiş. Buradaki maksemin bahçesinde sekbanbaşı ağalara mahsus bir kasr-ı şehnişin varmış. Burada Hristiyanların paskalya günlerinde üç gün nöbet beklerlermiş. Hadîkatü’l-Cevâmi’de zikredildiği üzere, mescidin ve zaviyenin ahşap minaresinin heyeti 25 Safer 1192 yılına kadar değiştirilmemişken, sadrazamların büyüklerinden Silâhtar Seyyid Mehmed Paşa (vefatı: H. 1195. fî min yevmi’l-isneyn. Sultan Birinci Abdülhamid’in Bahçekapı’daki türbesine bitişik, üstü tel kafesli türbede adı geçen Padişahın hazinedârı Nevres Kadınefendi ile [17 Şevval 1211] yan yana medfundur)’nın sadrazamlığında, ahşap minarenin yerine bir tuğla minare inşasına başlanılıp ‘tervîha- tü’l-kulûb’ terkibi hesabıyla H. 1192 Ramazanında tamamlanarak şerefesinde kandiller yakılmıştı. Edirnekapı yolu üzerindeki su kuyusunu, kahve ocağını ve odasını ve karşısındaki hendek kenarında iki taş ayak çeşmeyi inşa ve bu hayratın tamir ve yenilenmesi için de bir bahçe vakfeden Şişman Mehmed Ağa ibn Baba Yusuf’dur ki, Kaleciklidir. Bu zat İstanbul’a gelip baş muhasebecisi Hafız Mehmed Efendi’nin hizmetine girmiş ve bu hizmeti esnasında hayratını yaptırmıştır. “Ravzü’l-me’vâ” terkibinin işaret ettiği H. 1193 yılında vefat ederek hayratı avlusuna defnedilmiştir.
Dışarıdan su yollarıyla şehre getirilen suyun, şehrin belirli bölgelerine dağıtıldığı yer, hazne (H. N.).
Callinicos Kapısı’ndan sonra Eizze-i Cismaniyye (Saints Corporels) Kapısı vardı. Kapının bu isimle adlandırılması Zoe l’Auguste’nin kardeşi Theodora Porphirogenete tartından inşa ettirilen dokuz tarik ehline mahsus mezkur kiliseden dolayı idi. Zikredilen kilise fetihten sonra zaman içinde harap olup gitmiştir. Bu kilise yeri bir ara Musevilerin eline geçerek, bir şişe fabrikası kurulmuştu. Anılan kapı, Kostantin Porphirogenete’nin sarayı civarında yarısı yıkılmış, harap bir hâlde duruyor; oradaki Rum mezarlığından bakılırsa görülür. Kostantin Sarayı civarında vaktiyle meşhur Kerco Portals1 vardı. Küçük bir hendek kapısı olan bu kapıya ‘Canbazhane Kapısı’ diyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir