Cistercium tarikatı, Katolik manastır tarikatı.
İlk manastır 1098’de Burgonya’da
Dijon yakınlarındaki Cistercium’da (bugün
Cîteaux) kurulmuştur. Kurucuları Molesmeli
Aziz Robert’in önderliğinde bir araya
gelen bir grup Benedikten keşişidir. Molesme
Manastırı’nın gevşek kurallarından hoşnut
olmayan bu keşişler, Benediktenlik
kurallarının katı bir yorumuna dayanan
münzevi bir yaşam sürmek istediler. Robert’in
ardılı Aziz Alberic’in yerini alan
Aziz Stephane tarikatın ilkelerini oluşturdu.
Yeni kurallar katı çileci bir yaşam öngörüyordu.
Feodal gelirleri’reddeden üyeler kol
işçiliğini, keşişliğin başlıca ilkelerinden biri
haline getirdiler. İlk kadın Cistercium ma*
nastırları 1120’de kuruldu.
Cistercium yönetimi aynılık (bütün manastırlarda
aynı kural-ve geleneklerin uygulanması),
genel toplantılar (manastır başkeşişlerinin
her yıl Cîteaux’daki genel toplantıya
katılması) ve ziyaret (kurucu keşişin her yıl
bağlı manastırları ziyaret ederek disiplin
uygulamasını denetlemesi) olmak üzere üç
temele dayanıyordu. Her manastır kendi
içinde özerkti. Her keşiş, yemin ederek
katıldıktan sonra, yaşam boyu manastırın
üyesi oluyordu. Ziyaretler ve genel toplantılar
ise manastırların dışarıdan denetlenmesini
sağlıyor, böylelikle bütün manastırlarda
aynı ilkeler korunabiliyor, yasalar
uygulanabiliyor, kurallara uymayanlar cezalandırılabiliyordu.
1112’de Clairvaux’lii Aziz Bernard’ın erkek
kardeşleri ve 25 kadar arkadaşıyla
birlikte gruba katılmak üzere Citeaux’ya
gelmesiyle tarikatın kaderi değişti. 1115’te
Aziz Bernard’ın kurucu keşiş olarak görevlendirilmesinden
sonra tarikat hızla gelişti.
Aziz Bernard öldüğünde (1153), Cistercium
manastırlarının sayısı 338’i bulmuş, bunların
68’ini Clairvaux’lu keşişler kurmuştu. Tarikat,
İsveç’ten Portekiz’e, İskoçya’dan Doğu
Akdeniz ülkelerine kadar geniş bir alana
yayılmıştı.
12. yüzyıl tarikatın altın çağı oldu. Yüzyılın
sonlarına doğru birçok manastırda servet
birikimine ağırlık verildi, kurallar gevşedi,
en temel ilkeler çiğnenmeye başladı. Tarikatın
hızla yayılması, yıllık toplantı ve
ziyaret ilkelerinin uygulanmasının denetimini
olanaksızlaştırdı. Üstelik manastırların
kendi başkeşişlerini seçme hakkı, çoğu zaman
kilise dışı yöneticiler ya da papa
tarafından çiğneniyordu. Manastır gelirlerini
ele geçirmeye çalışan kişiler manastır
üyesi bile olmadıkları halde başkeşiş oldular.
Reform hareketinden sonra Kuzey
Avrupa’da neredeyse hiç Cistercium keşişi
kalmadı.
Gene 16 ve 17. yüzyıllarda, Fransa’da
tarikat içinde bazı reformlar yapıldı. Bunların
en önemlisi, La Trappe Manastırı’nı
yöneten ve 1664’te başkeşişliğe getirilen
Armand de Rance’nin başlattığı reform
oldu. La Trappe başkeşişinin sessizlik, dua,
kol işçiliği ve inziva ilkesini dengeli bir
biçimde yeniden uygulamaya koymadaki
başarısı, katı kural yanlısı çeşitli grupların
Trappistler olarak adlandırılmasına yol açtı.
1960’ların sonlarına değin reformcu Cistercium
keşişleri toplu olarak ve sessizlik
içinde yatar, yemek yer ve çalışırlar, et,
balık ve yumurta yemezlerdi. Ama artık
birçok manastırda keşişler ortak yatakhanelerde
yatmamakta, katı perhiz uygulamamakta
ve sürekli sessizlik içinde yaşamamaktadır.
II. Vatikan Konsili’nin (1962-65)
reformları ve Katolik Kilisesi’nin bunu izleyen
modernleşme girişimleri ile bireye dahaj
çok önem verilmeye, çeşitli Trappist manastırlarda
da değişik’uygulamalar görülmeye
başlamıştır.
Bugün, “İtaatkâr Cisterciumcular” adıyla
anılan ilk tarikatın uzantıları, 1666’daki
ılımlı bir reformdan sonra gelişmesini’ sürdürdü.
Bu kanada bağlı bazı cemaatlerin
uygulamaları katı itaatkârlardan pek farklı
değildir. İki tarikatta edebiyat alanında bir
canlanma görülmüştür.
27
Mar