«Fi sebilillah» terkibini İbn el-Esir şöyle açıklamıştır: Farzları, nâfileleri ve her nevi hayırları yerine getirerek Allah’a yaklaşma, O’nun rızasına erme maksadı güdülen her ihlaslı amel «Allah yolunda» dır. Ancak bu ifade kayıtsız, şartsız söylenince çok kere cihâd anlaşılır, bu mânada çok kullanıldığı için ona (cihada) mahsus bir ifade haline gelmiştir. (85) Tâbirin cihad mânasmda ittifak edilmiş, bunun dışındaki hayırlı faaliyetlere, müslümanlann faydalanmalan için yapılacak tesislere şâmil olup olmadığı tartışılmıştır. Dört mezhebe göre islâmın muhâfazası ve tebliği için yapılan savaş (cihad) kesin olarak fi sebilillah’a dahildir. Zekât bizzat cihada katılanlara verilir. Bu fasıldan zekât, amme hizmetleri için yapılan câmi, okul, köprü, hastane gibi yerlere verilemez. Hanefilere göre cihad edenin fakir olması şarttır. Şâfiî ve hanbelîlere göre mücâhid, devlet bütçesinden maaş ve maişet almayan gönüllülerden olacaktır. Hanefîler dışında kalan üç mezhebe göre cihad için gerekli olan sûr, köprü, barınak gibi yerlere de sarf caizdir. Aynca hanbeliler hac ve umre yapanlan da bu sınıfa katmışlardır. Fahraddin er-Razî, mezkûr âyetin tefsirinde elKaffâl’den, bu mefhumu daha da genişleten ve bütün hayır müesseselerini buna dahil eden bir görüş nakletmiştir. (86) Bu görüşü îmamiyye ve Zeydiyye dışında Sıddık Hasen, (87)
7 — Allah yolunda:
12
Ara