— ansİkl. Astron. Gökyüzü terimi, dünyamızın üzerini kaplayan ve gündüz mavi renkte, gece ise karanlık gözüken, Güneş, Ay, gezegenler, yıldızlar gibi gökcisimlerinin bulunduğu gök kubbesinin Yer’den görünen yüzeyi için kullanılır.
Eskiler, üzerinde gökcisimlerinin asılı olduğu gerçek bir gök kubbesinin varlığına inanıyorlardı. Fakat, değişik gökcisimlerinin birbirinden ayırt edilmesi ve her birinin öz hareketlerinin gözlenmesi, astronomların, farklı hızlarla dönen eşmerkezli birçok saydam küre düşünmesine yola’çtı; Aristoteles’e göre yıldızlar, sonuncu kürede (sekizinci gökyüzü), gezegenler ise billûr küreler denilen eşmerkezli birçok küre üzerinde sabit bir yer tutuyordu. Ortaçağa kadar astronomlar, Yer’i evrenin merkezi olarak kabul eden bu oldukça basit düşünceyi benimsediler. 1543’te Kopernik, merkezinde Güneş’in bulunduğu bugünkü gezegenler sistemini ortaya attı. Daha sonraları gök dürbünlerinin bulunmasıyle, Yer’e daha uzak olan yıldızlar ve daha yakın olan gezegenler birbirinden ayırt edilebildi.
Takımyıldızlar şeklinde gruplanan bütün yıldızların ve bütün gökcisimlerinin bir gök-kubbe üzerindeymiş gibi görünmesi tamamen bir perspektif olayıdır, (lm)
Gökyüzü incelemesi, Aristoteles’in dünya sistemini açıklayan eseri. Ona göre, küre biçiminde olan evrenin merkezi hareketsiz olan Dünya’dır. Çeşitli yıldızlar, eksenleri değişik eğimli ve merkezleri aynı olan birçok «küre»’nin çember şeklindeki hareketlerine uyarak Dünya çevresinde döner, (l)
GÖL i. (esk. türk. kol’den). Coğ. Topraklarla çevrili, oldukça derin ve geniş durgun su örtüsü. Yeşil kurbağalar öter göllerde f Kırıldı kanadım kaldım çöllerde (Halk türküsü). Akşam, yine akşam, yine akşam / Göllerde hu dem bir-kamış olsam (Ahmed Haşini). |Bk. ansİkl.] (Bk. gölcük ve batAKLIK.) || Göl ayağı, göl suyunun fazlasını başka yere akıtan çay. ¡! Göl başı, göle akıntısı olan çay.
— Biyol. Bk. ansİkl. ,
— Devi. huk. Göllerin geleneksel sınır çizgisi, akan sularda olduğu gibi, gölü uzunluğuna kesen ve iki kıyısına eşit mesafede bulunan orta çizgi.
— Göl bil. Göl esnemesi, atmosfer basıncındaki değişiklikler veya rüzgâr etkisiyle göl seviyesinin zaman zaman değişmesine yol-açan dalgalanma. (Göl esnemesine denizlerde, körfezlerde ve bazen kanalı limanlarda da rastlanır.)
— Hidrol. Bk. ansİkl.
Mad. oc. Göl yatağı, nehirlerin bir göl içine sürüklediği bitki kalıntılarından meydana gelen kömür yatağı: Göl yatağı tipindeki maden yatakları genellikle kalındır, fakat her yerde aynı kalınlıkta devam etmez.
— ansİkl. Coğ. Göllerin çeşitli oluşum şekilleri vardır:
• Tektonik göller, döküntü bakımından fakir çöküntü bölgelerinde görülür. Bu göllerin boyutları genellikle çok büyüktür; dipleri deniz seviyesinin altına kadar İnebilir (Baykal, Tanganyika, Nyassa).
• Buzul gölleri, suyun aşağı kesiminde karşı yamaçlar, kayalıklar (buz yalağı gölleri, bazı tekne gölleri) veya buzultaş setleriyle (buzul seti gölleri) sınırlanan buzul vadisi kesimlerinde yer alır. Buzul yalağı gölleri genellikle küçüktür; oysa birkaç yüz metre derinliğe ulaşan geniş boyutlu tekne gölleri büyük buzul dilleri tarafından oyulmuş kesimlerde görülür.
Nihayet, dünyanın en büyük gölleri arasında yer alan bazı göller, Dördüncü zaman içbuzulunun çekilmesi sırasında meydana gelen akaçlama bozukluğunun sonucudur: meselâ, Kanada ve A.B.D. sınırındaki beş büyük göl buzul dilimleri çevresinde yavaş yavaş oluştu.
• Set gölleri, toprak kaymaları, çamur akıntıları hattâ çığların sık görüldügü vadilerde oluşur. Setler ender olarak yüksektir; göllerin oluştuğu bölgeler engebeli, vadiler de dik yamaçlı olduğundan çoğunlukla boyutları küçüktür. Lav akıntıları sayesinde set daha geniş göller meydana getirebilir (Au-vergne’de Aydat gölü).
• Krater gölleri, kapalı bir çöküntü mey-
Foto. X. Erkıİıç (MEYDAN)
dana getiren ve lavları çok su geçirmeyen sönmüş volkan kraterlerinde meydana gelir. + Karst asıllı göller, toprakaltı akış yolları kil ve balçıkla tıkanmış ve su emme yeteneğini kaybetmiş karst çukurlarında (do-linler ve polyeler) oluşur. Bu göllerden bazıları geçicidir ve yalnız su seviyesinin yüksek olduğu dönemde <su örtüsü toprak seviyesi yakınına kadar yükseldiğinde veya yağmurlar karstlı su yollan tarafından hemen boşaltılamayacak kadar bol olduğunda) ortaya çıkar.
• Yarı kurak bölgelerin gölleri, çoğunlukla içakışlı bölgelerde oluşur ve yayılma örtülerinin alçak kesiminde, taşma sularının iç eğimlerle veya savrulma çukurlarıyle karşılaşıp durgunlaştığı yerlerde görülür. Bu göllerden birçoğu geçicidir; göller kuruduğu zaman dipleri savrulma etkisiyle oyulur (sebhalar). Dünyanın en büyük gölleri arasında yer alan geri kalan yarı kurak bölge gölleriyse süreklidir (Çat, Aral gölü, Bal-kaş, Lob-Nor). Bu sürekli göller su bakımından daha iyi beslenen (yabancı ırmaklar) bölgelerde görülür; buralarda kuvvetli buharlaşma, göllerin çanak dışına taşmasına imkân vermez.
Göllerin yarlığı akarsu faaliyetleri tarafından tehdit edilmektedir; ırmakların aşağı kesimlerinde kendilerini sınırlayan seti yararak gölleri boşaltmaları veya deltalar meydana getirerek toprakla doldurmaları. Göllerin varlıklarını sürdürme süreleri değişkendir, Gevşek kayalardan meydana gelen bir sette kapanan sığ göller en kısa ömürlü olanlardır. Bir buzultaşı seti, toprak kayması, çamurlu akıntı ve hattâ karları birkaç gün içinde eriyen çığların etkisiyle oluşan göller de kısa ömürlüdür. Genişliklerinin fazla olması ve çöküntülerin faylarla kısa süre içinde kapanması sebebiyle en uzun ömürlü göller, tektonik göllerdir. Büyük tektonik göllerin çoğunluğu faal fay bölge-lerindedir (Doğu Afrika, Bayka1)’ve oluşumları uzun süreden beri devam eden çukurlarda meydana gelir; bu durum ömürlerinin çok uzamasına yolaçar. Doğu Afrika gölleri miyosen ve pliyosen devirlerden kalmadır; Baykal gölü ise çok daha yaşlıdır.
— Biyol. Göllerde yaşayan canlılar âlemi. Göl florası, kıyılardaki sığ sularda, suyun dibine tutunarak ya kısmen su altında Iralan (kamış) veya tamamen suya gömülen (susümbülü, binyaprak) bitkilerden, derin kısımlarda ise suların ışığı daha aşağı geçı-rememesinden dolayı 100 m’den aşağı İnemeyen plankton bitkilerinden ibarettir. Gö! favnası, şiddetli sıcaktık değişikliklerine, deniz veya deniz kulağından geliyorsa tuzluluk değişikliklerine, sel sularından geliyorsa hızlı akıntılara (doğurganlık veya yumurtaların hemen bir desteğe tutunması) uyabilen canlılardan oluşur.
Ilıman bölgelerde soğuk mevsim süresince, tropik bölgelerde ise sıcak ve kurak mevsimde uzun süre yumurta halinde veya dip çamuruna gömülü olarak kalan canlılar çoktur, özellikle kıyı kuşlarının ayaklarına yapışarak taşınan bu yumurtalar yeni yanardağ ve baraj göllerinin favnasını oluşturur. Çok derin olan bazı göllerde (Baykal, Tanganyika) fosforışıl olmayan renksiz ve gözsüz bir derin su favnası vardır. Göllerdeki hayvan planktonu günlük dikey bir göç yapar: geceleyin yüzeye çıkar, gündüzleri 40 m kadar derine iner. (Bk. EKCÎLT)
— Hidrol. Su yoğunluğunun en yüksek dereceye 4°C’ta ulaşması göl sularının (özellikle suları tatlı otan göller) ısı rejimini ayarlar: bu yüzden soğuk sular, genellikle, derinlerde bulunur.
Kışlan şiddetli olan bölgelerde ısı alçalmaları suların homotermisine yolaçan hareketler yaratır ve belli bir anda her taraf 4°C olur. Soğuma devam ederse yüzey suları donar ve yaza oranla ters yönlü bir tabakalaşma görülür; fakat büyük göllerde hâkim rüzgârlar, dip sularının yüzeye çıkmasına ve suların karışmasına sebep olan akıntılar yaratır; bu durum donmayı geciktirebilir veya önleyebilir; bundan dolayı nispeten ılık olan büyük su kitlesi, kışın sertliğini hayli yumuşatarak kıyı bölgelerinin iklimini değiştirir: özellikle bu duruma, Leman, Annecy gölleri kıyılarında, Amerika’da Göller bölgesinde rastlanır.
Bir gölün rejimi, besleyici akarsuların reji-
Gölbaşı mezar anıtı
mitolojik sahneler
B.L.A. V — İ8-A
mine, yağışa, buharlaşma ve sızmaya bağlıdır, Seviyesi mevsime göre değişir. Boşaltım havzası yüzeyiyle göl seviyesi arasındaki oran küçüldükçe taşmalar büyük olur. En önemli seviye değişiklikleri, tropikal bölge, çöl ve yüksek dağ göllerinde görülür. Genellikle bir nehrin yatağında bulunan göl, bu nehrin rejiminde, düzenleyici etki yapar. Göt suları, toprağın niteliği, buharlaşma ve iklim değişiklikleri nedeniyle bazen tuzlu olur. Tuzlu göller, genellikle daha geniş su örtülerinin kalıntılarıdır.
♦ Göllenmek dönşl. f. [Su v.b. sıvılar için] Birikerek göl haline gelmek, bir yerde toplanmak. (LM)
Göl, Lamartine’in en ünlü şiirlerinden biri; ISIS ekiminde yazıldı, 1820’de Méditations (Dalışlar) adlı eserinde yayımlandı. Aix – Les – Bains’e giden şair, bir yıl önce Mme Charles ile birlikte yaladığı Bourgeı gölü kıyısında kendini yapayalnız hisseder ve hiç değilse tabiatın eski mutluluklarının hatırasını yitirmemesini diler. Göl şiiri Niedermeyer tarafından bestelenmiştir. (l) GÖLBAŞI, Güneydoğu Anadolu bölgesinde (Orta Fırat bölümü, Adıyaman ili) ilçe merkezi kasaba; 29 588 nüf, Matatya-Fevzi-paşa demiryolu üzerinde; il merkezi Adıyaman şehrinin istasyonu durumundadır. Bu Öneminden dolayı Adıyaman’a bağlı ilçe merkezleri arasında Besni’den sonra en büyük olanıdır. Adıyaman’a 67 km uzaklıktadır. YÜksl. 890 m. — Gölbaşı ilçesi, 784 km*, 55 358 nüf. Merkez, Belören ve Harmanlı bucaklarına ayrılmıştır. 25 köyü vardır. Tahıl ekimi, meyvecilik ve bağcılık. Sanayi bitkileri ekimi (pamuk, haşhaş ve susam). Îm|
GÖLBAŞI, İç Anadolu bölgesinde (Yukarı Sakarya bölümü, Ankara ili, Çankaya ilçesi) bucak; 18 177 nüf.; 29 köy. — Bucak merkezi, 3 351 nüf. Ankara-Konya yolunun 16. kilometresi üzerinde; Mogan gölünün
Astron. Gökyüzü terimi
26
Oca