ODA i. (esk. türk. otağ’dan). Bir bina veya evde duvarlarla çevrilerek ayrılmış, dışarıya bir veya daha fazla çıkışı olan, banyo, salon, antre v.b. dışında kalan bölmelerden her biıi, göz: Şu geniş dünyaya sığmayan gönül / Şimdi bir odaya kapandı kaldı (Âşık Veysel). Uyandığım zaman odanın beyaz perdelerine güneş vurmuştu (Orhan Kemal). Yatak odası. |] Oda hizmetçisi, birinin özel hizmetini gören kimse: Arabanın geldiği gün eve bir uşak, bir erkek aşçı, yeni yeni oda hizmetçileri de girdi (A.H. Tanpmar). || Bekâr odası, bekârlara tek tek kiralanan odalar için kullanılu. Mec. Dağınık ve bakımsız oda.
I] — Halk dili, ölü odası, (bazı bölgelerde) mezar. || Rahatlık odası, (bazı bölgelerde) helâ.
— DEY. Nohut oda bakla sofa. Bk. BAKLA.
— Akust. Sessiz veya sağır oda, akustik ölçmeler yapmak için, çınlaması minimum olacak şekilde düzenlenmiş oda. (Duvar-
ODA
05
Şub