TEVARİH-İ ÂL-İ OSMAN

TEVARİH-İ ÂL-İ OSMAN

1

ŞEYHÜLİSLAM İBN KEMAL’İN MEŞHUR ESERİ TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMAN’IN ÜÇÜNCÜ DEFTERİ, TRANSKRİPSİYONU YAPILARAK TIPKIBASIMI İLE BİRLİKTE ILIM ALEMİNİN HUZURUNA SUNULDU…

Tarih, edebiyat ve kültürümüzün kaynak eserlerini 2003’ten bu yana neşreden Çamlıca Basım Yayın, bir ilke daha imza atarak bugüne kadar hiç yayınlanmayan Tevârih-i Âl-i Osman’ın III. Defterini inceleme, transkripsiyon ve tıpkıbasım ile birlikte araştırmacıların hizmetine sundu. Bu eser, Osmanlı tarihinin Sultan Birinci Murad dönemini teferruatıyla anlatması bakımından büyük önem arz ediyor.

Orijinal Bilgiler, Zengin Bir Kronoloji

Şeyhülislam İbn Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman’ı 10 Defter olarak yazmıştır. 3. Defter, Sultan Birinci Murad devrine aittir. Bu defterin diğer kaynak eserlerden ayrılan özelliği müstakil ve geniş bir şekilde yazılmış olmasıdır. Ayrıca daha zengin bir kronoloji söz konusudur. Eser, 15. yüzyıl Osmanlı tarih kaynaklarına göre farklı rivayetler ve orijinal bazı bilgiler ihtiva etmesi açısından da büyük önem taşımaktadır.

Tevârih-i Âl-i Osman’ın bu 3. Defter’i araştırmacılar ve günümüz tarihçileri tarafından pek kullanılmamıştır. Sultan Birinci Murad devri tarihinin incelenmesi veya yazılması söz konusu olduğunda müracaat edilmesi gereken kıymetli bir kaynaktır.

İbn Kemal, Birinci Murad Han’ı Anlatıyor

,Sultan Murad Han, Hudâvendigâr-ı Gâzî adıyla meşhur olmuştur. Bursa’da tahta çıkıp (1359-60) Anadolu ve Rumeli’de devamlı akın yapmıştır. İlk iş olarak hakikatte belayı def eden dua erbabı salihleri ve dîn-i mübîni yücelten âlimleri hoşnut edip râzı eyledi. Çandarlı Kara Halil’i ki önce kadı daha sonra vezir yaptı.

Beyt

Nakd’i vakti gazaya eyledi sarf Tığı ile açıldı kişveri Serf

(Vaktini ve parasını gaza için harcadı, Serf memleketi onun kılıcı ile fetholdu)

“Sultan Murad Han’ın kerametleri olduğu her tarafta bilinir ve insanlar anlatırlardı. Velayet sahibi (evliya) olarak meşhurdu. O güzel hasletlerde Âl-i Osman hanedanının iftiharı, sadakatte Hz. Ebûbekir, adalette Hz. Ömer ve şecaatte Hz. Ali tabiatlı idi.

“Namaza niyet etse tekbiri bir defada alamaz, üç defa tekrar ederdi. Halk onun sırrını bilemezlerdi. Bir gün

,Sizin ne hoş haliniz var. Bir tekbirde Kâbe’yi görüyorsunuz. Gözleriniz açıktır. Siz görüyorsunuz, ben göremiyorum. Demek ki, benim Hakk a hizmette kusurum çoktur.’

SEKİZ YIL BULUNDUĞU ŞEYHÜLİSLÂMLIK MAKAMINDA İNSANLAR VE CİNLER TARAFINDAN MÜŞKÜL MESELELERDE KENDİSİNE MÜRACAAT EDİLDİĞİNDEN “İNSANLAR VE CİNLERİN MÜFTÜSÜ” DEMEK OLAN “MÜFTİ’S-SAKALEYN” ŞÖHRETİNİ KAZANDI

Sultan Birinci Murad Han’ın Kosova Sahrası’ndaki Duası

“Sultan Murad Han, Kosova Sahrasında düşmanla harbe başlamadan önce akşam olup karanlık basınca, öyle bir fırtına çıktı ki, ortalık toz- duman içinde kaldı. Oyle karanlık oldu ki göz gözü görmez oldu. İnsanlar kıyamet kopuyor sandılar, çok korktular.

3

“Sultan Murad Han, sabaha kadar Cenâb-ı Hakk’a gözyaşları içinde yalvardı:

‘İlâhî! Bu havayı Müslümanların üzerinden sen def eyle. Bir yağmur yağdırıp, bu tozu sakin eyle.. Azabınla İslâm askerini harâb edip binlerce Müslüman’ın canını alma. Mücahitleri muzaffer edip, düşmanlarını mağlup eyle.

‘İlâhî! Bilmezlikle ben hata ettimse, rızanın hilafı üzerine gittimse, sen lâyık olanı bilirsin onu işle, ihsan kıl. Küffâr belasını Müslümanların üzerinden kaldırmak için canımı feda eyledim. Askerlerime zafer müyesser edip beni kurban kıl. Hudâvendigâr-ı Gâzî unvânı ile adımı âlemde alem edip beni cihad yolunda sabit kıldın, umarım ki âhir ömrümde şehid edesin. Canımı Müslümanlara feda etmekle onları ihya edip beni bu gazada şahadet muradıma erdirip dünyada saadet verdindi âhirette dahi saîd edesin.’

”Duası kabul olup hâceti makbûl oldu. Âfet sakin olup hemen rahmet bulutları çıkıp yağmur yağdı. Göğün yüzünden toz silindi, gitti. Daha sonra Kosova harbi yapıldı, Osmanlı ordusu sayıca az olmasına rağmen düşmanlarını yendi.

Sultan Birinci Murad Han’ın Şehit Edilmesi

“Hudâvendigâr-ı Gâzî o âfet gecesi Hazret-i Hakk’a ettiği niyazın kabul olduğunu bilip dururdu. Hacetlerinin ikisi hâsıl olup üçüncüsü ki şehâdete kavuşmaktı, gerçekleşmediğine taaccüb edip dururdu. Savaştan sonra askerler dağılıp kimi yağmaya meşgul olup kimi kaçanları kovalarken kendisi de yanındaki az adamla savaş yerinde geziyordu. Kâfirin namdarlarından Miloş Kovur denilen biri ölüler arasında gizlenip yatardı. Cihan sultanının yanma geldiğini gördü. Ansızın üzerine hücum edip zehirli hançer ile vurdu.

2

“Hakk’a niyazı kabul olup gaza yolunda öldü. Gazi idi, şehit oldu. Sultanın yanındakiler şehit edeni orada öldürdüler. Hudâvendigâr-ı Gâzî’nin üzerine çadır kurup gizlediler. Sultanın şehadetini kimseye bildirmediler. Bâyezîd Han tahta geçince namazını kılıp aldılar, Bursa’ya ilettiler. Kaplıca kenarındaki imâretinin civarında defnettiler.”

Beyt

Rahmetüñ kıl nasîb ilâhî aña Rahmet aña ki anı hayrla aña

Kosova Meydan Muharebesinden sonra Murad-ı Hüdavendigâr savaş meydanını geziyordu. Miloş Kovur isimli düşman askeri cesetler arasından çıkıp hançerini sultana saplamış, Üzerinde Ibn Kemale ait çamurlu kaftan ile Yavuz Sultan  Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu.

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*