Zamanın Farklı Saatleri
Avusturya Kralı Ferdinand’ın Kanuni Sultan Süleyman’a sunduğu saatin taşınabilmesi için 12 adam gerekliydi. Bu alet yalnızca saati bildirmekle kalmıyor, karmaşık düzeneği sayesinde Güneş, Ay ve bütün gezegenlerin hareketlerini de gösteriyordu.
İnsanoğlu zamanı tespit için çok çeşitli yollara başvurmuştur. Bunun için çeşitli araçlar geliştirmiş ve bunlara saat demiştir. Güneş saatleri, su saatleri, kum saatleri, mum saatleri, mekanik saatler, elektronik saatler ve atom saatleri bu çabaların sonucunda ortaya çıkmıştır. Ayrıca bu saatlerin her biri düzeneklerine göre kendi içinde çeşitlilik arz etmektedir.
Güneş Saatleri
Mekanik saatlerin henüz icat edilmediği veya yaygınlık kazanmadığı zamanlarda insanların zamanı tespit etmek için kullandığı pek çok araçlardan bir tanesi de güneş saatidir. İlk ve en eski çözümü temsil eden güneş saatleri, genellikle taş veya maden bir levha üzerine dikilen demir bir çubuğun gölgesinin, bu çubuğun etrafına çizilen çizgiler üzerindeki hareketine göre vaktin tespit edildiği aletlerdir.
İslâm coğrafyasındaki güneş saatleri doğrudan doğruya namaz vakitlerini belirlemek için ortaya çıkmıştır. İslâm’da namaz vakitlerinin dakik bir şekilde bilinmesi, güneş saatlerinin hızla gelişmesini sağlamıştır. Özellikle bileşik tipteki güneş saatlerinin matematikte ve astronomik hesaplarda çok bilgili kimseler tarafından meydana getirildiğini bilmekteyiz.
Oda Büyüklüğünde Saatlerden Kol Saatlerine
Günümüzde kullandığımız zaman tespit aleti mekanik saattir. Genel olarak kurma mekanizması ağırlıklı, sarkaçlı ve zembereklidir. Demir, çelik, bakır ve tahta çarklardan yapılan bu saatler önceleri bırakın saniyeyi dakikaları dahi göstermiyorken giderek daha hassas olanları yapılmıştır. 1477 yılında Fatih Sultan Meh- med’in Venedik’ten getirttiği mekanik saatler 16. yy.’dan itibaren İstanbul’da yerli ustalarca imal edilmiştir. Osmanlılarda ilk mekanik saatin yapım tarihi 1556, yapımcısı ise İstanbul Rasathanesi’nin kurucusu ve Sultan Üçüncü Murad’ın münec- cimbaşısı astronom Takiyüddîn’dir. Avusturya Kralı Ferdinand’ın 1541’de Kanuni Sultan Süleyman’a sunduğu bir saat epeyce büyüktü. Arz odasına taşınabilmesi için 12 adam gerekliydi. Bu saat yalnızca saatleri bildirmekle kalmıyor, dişli çark ve ağırlıklardan oluşan karmaşık bir düzenek sayesinde Güneş, Ay ve bütün gezegenlerin hareketlerini de gösteriyordu.
Zembereğin İcadı
Hareket ettirici bir alet olarak 1500’lü yıllarda zembereğin icadıyla saatleri küçültmek ve taşınabilir hale getirmek mümkün zaman önce fazla bir kuvvet olur, boşanmasının sonuna doğru bu kuvvet çok azalırdı. Bu durum ise saatin dakik olarak çalışmasına engeldi. Zembereldi saatleri dalak hale getirmek için ise ” fusee” kullanılmıştır. Fusee zembereğin kuvvetini kontrol edebilecek bir alettir.
100 Y ıl Önce Saat
Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın “saray saatçibaşısı” olan Johann Meyer’den sonra saatçilik geleneğini sürdüren ve 1954’te işin başına geçen Wolfgang Meyer, babasının çalıştığı devirleri -yaklaşık yüz yıl öncesini- şöyle naklediyor: ” O devirlerde iki ayrı zaman kavramı mevcuttu. Bir tanesi Avrupa saatiydi ki gece yarısından bir sonraki gece yarısına kadar hesaplanan 24 saatlik zamandı. Bu saat, ‘saat-i zevaliye’ diye adlandırıldı (zeval =öğle vakti). Zeval’de saat daima 12:00’yi gösterirdi. Diğer zaman kavramı ise Alaturka saatiydi. Gurubî saat diye de adlandırılırdı, zira güneşin batışı (gurup) sırasında saat daima 12:00’yi gösterirdi. Aynı anda yeni gün sıfırdan başlar ve bir sonraki güneş batışına kadar devam eder. Bu arada geçen süre iki tane 12 saate aynlır;
yan i gün, iki kez 12 saatlik devir yaptıktan sonra ertesi gün günbatımında sona erer. Akşam ezam bu saatle hep 12:00’de okunduğundan, ‘ezânî saat’ ismini de almıştır. Gün uzama ve kısalmaları ise her gün bir evvelki güne göre güneş kaç dakika erken batıyorsa o kadar ileri, kaç dakika geç batıyorsa o kadar geri alınarak akşam ezanı okunduğunda saatin hep 12:00 olması sağlanırdı.Bugün televizyon ve radyo sayesinde doğru saat ayarı yapmak mümkündür. Fakat dedemin, babamın ve benim gençliğimin günlerinde doğru ayarı gösteren sadece 2 saat vardı. Bunlar Tünel Caddesi’ndeki dükkânımızın saatleriydi. Bu saatlerden biri Avrupa saat ayarını, diğeri ise ezanı saat ayarım gösterirdi. İkisinin de saniye hassasiyetiyle çalışmasına büyükbabam çok çaba sarf ederdi. Müşterilerimiz gelirler ve saatlerini bizim saate göre ayarlarlardı. Hatta kapının dışından bile ayar yapan olurdu.
” O zamanda büyük camilerimizde muvakkithaneler ve burada astronomi hesaplarını çok ince şekilde yapabilen ‘muvakkit’ (vakti hesap eden) denilen vazifeli memurlar vardı. İslâm ülkelerinde erken tarihlerden beri bulunduğu anlaşılan muvakkithâneler, saat ayarının yapıldığı, ezan ve namaz vakitlerinin halka duyurulduğu yerlerdi. Akşam ezanı her gün bu muvakkitlerin hesaplarına göre okunur ve Müslümanlar da saatlerini 12:00’ye ayarlarlardı. Köylerdeki hocalar da ilim tahsil ederken astronomi derslerinde namaz vakitleri hesaplarını öğrenirlerdi.