wiki

Damdan Dama Atlarken Donan Kedi

Damdan Dama Atlarken Donan Kedi

1

Evliya Çelebi’nirı Erzurum’da damdan dama atlarken donan kedi hikayesi meşhurdur. Ancak bu hikâyedeki kediyi sanki Evliya Çelebi bizzat görmüş gibi anlatılır ve Çelebi’nin ne kadar abarttığı eleştirilir. Ancak gerçek sanıldığı gibi değil…

Evliya Çelebi, 1648’de Defterzâde Mehmed Paşa’nın Erzurum beylerbeyliğine tayin edilmesi üzerine müezzin ve musâhib sıfatıyla onun maiyeti arasına girerek Erzurum’a gider, aynı zamanda orada gümrük kâtipliği de yapar. Erzurum’da bulunduğu müddetçe bu şehrin her tarafını gezer. Erzurum’un isminden tarihine, tarihî eserlerinden tabiat güzelliklerine, sosyal ve kültürel yapısından meşhurlarına kadar teferruatlı olarak bahseder. Evliya Çelebi’nin meşhur Seyahatname’sinde Erzurum ile ilgili bazı ilginç hikâyelerde verilir. Erzurum’da kışın damdan dama atlarken donan bir kedinin hikâyesini Evliya Çelebi’den dinleyelim.

“Gerçi kışın sertliğinden dolayı bağı ve bahçesi yoktur, amma paşa sarayında gül bahçesi, Hacı Murad bağı gülistanı, Kefenignesioğlu güllüğü, Bedros Bağı güllüğü ve daha nice gül bağları vardır. Ama bu zikrolunan bağların katmerli gülleri meşhurdur. Yer yer kış elması ve ahlat armudu vardır. Ama başka meyve asla olmaz. Lâkin mesire yerlerinde ve gül bağlarında kavak ağacı ile salkım söğüt ağaçları çok boldur. Kışı çok sert geçtiğinden iki ayda ekerler, biçerler, harman edip döğerler ve alelacele ambarlara korlar. “Bu sene Temmuz ayında bir gürültü, şimşek, tipi, bora ve yağmur yağınca çayırdaki bütün atlar boşanıp Erzurum sahrasında olan Umudum köyüne, Kane ve Gez köyüne kadar dağılıp serseri gezdiler.

“Erzurum kışı çok şiddetli olur. Hatta insanların dilinde meşhur bir darb-ı mesel vardır. Bir dervişe: ‘Kanden (nereden) gelirsin?’, derler, ‘Kar rahmetinden gelirim’, der. ‘O ne diyardır?’ derler; ‘Sovukdan ‘ere zulüm’ olan Erzurum’dur,’ der. ‘Orada yaz olduğuna rast geldin mi?’ derler. Derviş de; ‘Vallahi 11 ay 29 gün sakin oldum, bütün halkı yaz gelir derler, amma görmedim.’ der. “Hatta bir kere bir kedi bir damdan bir dama atlarken aralıkta donup kalır. Sekiz aydan sonra bahar gelince kedinin donu çözülüp mırnav deyip yere düşer. Bu da, lâtife şeklinde anlatılan bir darb-ı meseldir. “Amma hakikaten de, bir adam eli ıslak iken bir demir parçasına yapışsa derhâl donup elinden demiri ve demirden eli ayırmak mümkün değildir. Elini demirden bin âh u vâh ile kurtarsa bile eli ayasının bir kısım derisi âhıyla demirde kalır.

“Azak diyarında ve Kıpçak çöllerinde erbaîn ve zemherir geçirdik, böyle keskin kış görmedik. Ancak halkı gayet sağlam vücutludur. “Böyle kış iken bağ ve bahçesi olmayıp bütün meyvesi iki konak yerden; Ispir, Tortum ve Erzincan’dan gelir. Al yanaklı şeftalisi, zerdalisi, kayısısı ve üzümünün okkası bir akçedir. Birer araba kavunu ve karpuzu on akçeyedir.

“Kısacası, yiyecek cihetinden benzersiz bir şehirdir. Lâkin odunu yoktur. Cümle dağları çıplaktır. Ama, hikmet-i Hudâ odunu dahi ucuzdur. İki konak yerdeki bulunan dağlardan gelir. Gürân dedikleri gemi direkleri olup boyu kırk arşındır. Kırk akçeye verirler. Onu yakıp kışm soğuğundan korunurlar. Develer ile pelit ve meşe odunları dahi iki konak yerde dağlardan gelir. Bir deve yükü odunu otuz akçeye verirler… Halkın koyunları ve sığırları çok olduğundan fukaralar sığır tezeği yakarlar. Fukaranın bütün ocakları evlerinin ortasındadır. Dört taraflarında hayvanları durur, evleri hamam gibi olur. Tandırlarında İleriseler ve ekmekleri pişmededir.”

Kaynak: Evliya Çelebi b. Derviş Mehmed Zıllî, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, (Haz. Zekeri- ya Kursun – Seyid Ah Kahraman – Yücel Dağlı) C. 2, İstanbul 1999 s. 109 şu bat 2012

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir