Osmanlı’da İlmin Genişliği
Osmanlı devrinde ilim denince hemen sadece dini ilimlerin var olduğu sanılır. Hâlbuki Osmanlı medreselerinde yıllar boyu tefsir, hadis, fıkıh gibi ilimlerle birlikte matematik, tıp, astronomi gibi fenler atbaşı gitmiştir
Mühendishaneler ve bilahare yaygınlaşan mektepler sayesinde pozitif ilimler Osmanlı âlimlerinin gündeminde bulunmaya devam etmiştir. Osmanlı Devleti yıkılmcaya kadar medreseler tedrisata devam etmiş olmakla birlikte bu makalede münhasıran 19. asırla birlikte açılmaya başlanan modern mekteplerde okutulan dersler incelenmeye çalışılacaktır.
Osmanlı’da aşağı yukarı kuruluş yıllarından itibaren hemen her köy ve mahallede sıbyan mektepleri bulunuyordu. Bu mekteplerde eğitim ve öğretimin esası, din ve ahlaktı. Buralarda Kur’ân-ı Kerîm, ilmihal bilgileri ve kitabet yani yazı dersi öğretilirdi. Zamanla sıbyan mekteplerinde Türkçe dersi de verilmeye başlamıştı.
Tanzimat’a kadar sıbyan mekteplerine kız-erkek hemen her Osmanlı çocuğu devam eder, bu müessesedeki eğitimini tamamlayıp tahsile devam edecek olanlar medreseye geçerlerdi. Medrese haricinde, hususi eğitimle yetişenler olduğu gibi, Enderun Mektebi’nde ilim tahsil edenler, askeriye mensubu olup ilim öğrenenler, mesleki yoldan mesela devlet dairelerine devam suretiyle yetişenler de mevcuttu.
Tanzimat sonrasında modem tarzda mektepler açılmaya başladığında sıbyan mektepleri zamanla iptidai mekteplere (ilkmektep, ilkokul) dönüştü, iptidailerle birlikte peyderpey rüşdiyeler (ortaokul), idadi-sultaniler (lise), darulmuallimînler (öğretmen okulu), ziraat ve sanayi mektepleri; yüksek okul olarak tıbbiye, mülkiye, hukuk mektebi, darülfünun (üniversite) vs. birçok mektepler açıldı. Bilhassa Sultan ikinci Abdülhamid Han döneminde Osmanlı ülkesinde tam bir eğitim seferberliği yaşandı.
Osmanlı Mekteplerinde Dersler
Yukarıda kısaca ifade ettiğimiz gibi Osmanlı devrinde, ilkokuldan liseye, devlet okullarından hususi mekteplere, bunların askeri ve mülki olanlarından erkek ve kızlara mahsus bulunanlarına kadar farklı pek çok mektep olup bunların da birçok sınıfları bulunduğundan tabii olarak okunan dersler de farklılık göstermektedir. Bu onlarca mektebin her birinin bütün sınıflarında okutulan dersleri göstermek elbette bu makalenin sınırlarını fazlasıyla aşar. Bu sebeple iptidai-rüşdi-idadi (II. Meşrutiyet’ten sonra idadiye sultani denildi) yani ilkokul- ortaokul-lise (ilk ikisi bugün ilköğretim olmuştur) üçlüsünün ders programlarına göz atacak, buralarda okutulan dersleri incelemeye çalışacağız. İptidailer (İlkokullar) 1892 yılında çıkarılan bir talimatta, iptidai mekteplerde şu derslerin okunduğunu görüyoruz: Elifbâ (Alfabe), Kur’ân-ı Azîmüşşân, Tecvid, ilmihâl, Ahlak, Sarf-ı Osmani (Türkçe Gramer), imla (Türkçe Yazma), Kıraat (Türkçe Okuma), Mülahhas Tarih-i Osmani (Kısa Milli Tarih), Mülahhas Coğrafya-yı Osmani (Kısa Milli Coğrafya), Hesap (Matematik), Hüsn-i Hat (Güzel Yazı). Farklı bir iptidai programında bu derslere Malumat-ı Nâfıa dersinin de ilave edildiğini görüyoruz ki bu ders, iptidai mekteplerde farklı şekillerde daima okutulmuştur.
Matematik
Daha ziyade hesap ve cebir gibi isimlerle OsmanlI mekteplerinde okutulan matematiğe umtımi olarak riyaziye de denirdi. Matematik, o günden bugüne ilkokuldan liseye bütün sınıflarda okutulan €١٦ mühim derslerden biri olagelmiştir.
Anadolu Yavrusunun Kitabı serisinin dördüncü kitah< olarak çıkan “Hesap Dersleri” Mehmed Asım ve Ahmed Cevad taraflarından kaleme alınıp İstanbul’da 1333 (1917) yılında neşredilmiş, iptidai mekteplerin ؛eniribsınıflarında okutulntak üzere hazırlanan eser. Devlet Matbaası nda yani Matbaa-i Amire’de bastlmış. Maarif Nezareti’nce kabul edilen ilkokul birinci sınıf talebesinin anlayış seviyesine göre hazırlanmış gerçekten güzel bir kitap. “M uhtasar Kavaid-i Ilm-i Hesab” isimli eser M aarif Nezareti tarafından rüşdiye mekteplerinde (ortaokul) okutulmak üzere kabul edilmiş. Daruşşafaka tarafından İstanbul’da Mahmud Bey Matbaasında 1325 (1909)yılında bastırılan eserin belidi bir müellifi yok, muhtemelen bir heyet tarafından hazırlanmış. Kitap matematikten ayrı olarak geometriye dair bölümler de ihtiva ediyor. “Mekteplere Mahsus Mükemmel llm-i Hesap” İngilizceden Türkçeye tercüme edilerek 1328 (1912) yılında Kütüphane-i İslam ve Askeri tarafından neşredilmiş. İngiliz matematikçilerinden s. 1. koney’in kaleme aldığı çalışmayı, Bahriye Harp Sınıfı Birinci Sınıf Yüzbaşılarından Şevket- nüma Gambotu Sl’ivarici M. Vasıf kandırmış 5000 civarında örnek ve problemi ihtiva eden eser, rüsdiyeden darüllfünuna (üniversite) kadar bütün okullara elverişli secide hazırlanmış olup toplam 660 sayfa.
Mütercim mukaddimede söyle diyor: “inkâr olunamaz ki bir memleketin en ziyade muhtaç olduğu bir eser, aranılan konuların tamamını içine alan bir hesap kitabıdır. Mevcut hesap kitaplarının noksan bulunduğu iddiasında olmamakla berater bütün hesap kaide ve işlemlerini içine alan bir kitap vüeuda getirmek öteden beri en büyük emelimdi. İngiltere’nin bütün hesap ؛nnalpatikıneeledım. Nihayet pek yeni olarak meşhur İngiliz matematikçilerinden Loney’in yazmış olduğu “Mekteplere Malrsus ilm-i Hesap” isimli eseri seçtim. Kitap esasen talebe için yazılmıştır fakat hemen hiçbir konu eksik değildir. Yani iptidaiden en üst seviyeye kadar bütün mektep talebelerinin ihtiyaeını karşılayacak seviyededir.” Sultan ikinci Ahdı’ilhamirl ااا-.اا devri Mabeyn-i Hümayun mütercimlerinden Mehmed izzet taraftndan yazılan “Cebir Muallimi” ilimli eser, kendisinin liselerde okutulmak ü^ere daha evvel yazdığı “Ilm-i €ebir” adlı kitabın öğretmen kitabı olmak üzere hazırlanmış. İlk kitaptaki bütün misal ve problemlerin çözümlerinin gösterildiği, cebir ilminin güç anlaşılan meselelerinin izah edildiği çalışma İstanbul’da 1319 (1902) yılında basılmış. Cebir Muallimi’nin giriş kısmında “Matematik İlimlerinin Tarifi. Mahiyeti ve Taksimatı” baslığı altında matematik hakkında, tarihçe de dâhil olmak üzere oldukça güzel bilgiler verilmekte.
Geometri (Hendese)
incelediğimiz ders programlarında bu dersin OsmanlI devrinde ortaokullardan itibaren okunmaya başladığım görmüştük. Tetkiklerimiz sırasında ilkokul üçüncü sınıfta okutulmak üzere hazırlanmış bir hendese kitabına rastladık ki hendesenin, daha ilk mektep sıralarında iken okutulmaya başlandığı anlaşılmış oldu. Söz konusu kitap ‘iptidai Hendese” adım taşımakta olup “İptidai mekteplerin üçüncü senesine mahsus” ibaresiyle 1333 (1917) yılında İstanbul’da Necm-i istikbal Matbaası’nda basılmış. Müellif Darulmuallimin-i Aliye (Yüksek Öğretmen Okulu) Fen kısmı mezunlarından Mustafa Nuri. Eserin 1330-1331 (1914-1915) seneleri program komisyonlarınca incelenerek birinci derecede kabule mazhar olduğu kapağında belirtilmiş. Kitabın ilk sayfalarında program hakkında şöyle deniyor: “Hendese dersinde birtakım geometrik terimlerin kuru kuruya tarifleriyle vakit kaybedilmeyerek el işleri dersinde mukavvadan, kâğıttan ve saireden bazı basit geometrik şekiller yaptırıldıkça veya bahçede hendesî şekiller, tarhlar inşa ettirildikçe, bu şekillerin incelikleri hakkında öğrencilerin dikkati çekilerek gözlem ve dikkat kabiliyetlerinin artırılmasına çalışılacak, bu arada müselles (üçgen), murabba (dörtgen), müstatil (dikdörtgen), daire, küre, zaviye (açı), hatt-ı müstakim (doğru çizgi), hatt-ı münhani (eğri çizgi), hatt-ı münkesir (kırık çizgi) gibi terimler öğretilerek bunların arasındaki farklar belirtilecektir.” Rüşdiye mekteplerinde okutulmak üzere kısmen tercüme kısmen telif suretiyle kaleme alınan “Amel! Hendese ve Resm-i Hattî” (Uygulamalı Geometri ve Çizim) isimli eser Kaymakam Haşan Fuad imzasını taşıyor. İstanbul’da, 1312 (1895) yılında Karabet Matbaası’nda, Maarif Nezareti’nin ruhsatıyla ikinci kez basılan eserin müellifi, Harbiye ve Mülkiye’den Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kadar birçok yerde ders veren biriymiş.
Bir diğer kitap Üsküdar Mekteb-i idadisi müdürü Mehmed Abdi’nin yazdığı “Talim-i Hendese”. Eser idadi mekteplerinin dördüncü sınıflarında okutturulmak üzere Maarif Nezareti tarafından kabul edilmiş. İstanbul’da, Kasbar Matbaası’nda 1314 (1897) yılında basılan eser 133 sayfa.
Fizik
Fen bilimlerinin babası olarak tavsif edebileceğimiz fizik, Osmanlı liselerinde Hikmet-i Tabiiye ismiyle okutulmustur. Meşhur matematikçi ve fizikçilerimizden Salih Zeki tarafından iki cilt halinde hazırlanıp 1312 (1895) yılında İstanbul’da Karabet Matbaası’nda basılan “Muhtasar Hikmet-i Tabiiye’’ isimli eser, idadi mekteplerinde okutulmak üzere kabul edilmiş. Elimizde bulunan birinci cildi 426 sayfa olup 170 küsur şekille zenginleştirilmiş. Bu ilk ciltte Mekanik ve Hararet (Sıcaklık) konuları işleniyor.
Tıp Fakültesi Hikmet-i Tabiiye ve Hayatiye (Fizik ve Biyoloji) Laboratuar Sefi M. Şevki imzasıyla 1329 (1913) yılında İstanbul’da Şems Matbaası’nda basılıp ikbal Kütüphanesi tarafından neşredilen “Yeni Hikmet-i Tabiiye” (Yeni Fizik) adlı kitap da fiziğin önemli ders kitaplarındanmış. Maarif Nezareti’nce bütün liselerde okutulmak üzere kabul edilip en son programa göre hazırlanmış olan kitap, Salih Zeki’nin eseri gibi iki cilt halinde yayınlanmış.
Kitabın mukaddimesinde müellif söyle demektedir: “Günümüz medeniyetinin en büyük rehberi, genç beyinlerin en sadık terbiyecisi olan hikmet-i tabiiyenin memleketimizde lâyıkıyla yayılması, bu ilmin liselerimizde usûl-i tecrübiyyeye (deney usulüne) kesinlikle riayet etmek şartıyla öğretilmesine bağlıdır. Bunun için de evvela mükemmel laboratuarlara, ikinci olarak muktedir ve tecrübeli öğretmenlere ve üçüncü olarak ihtiyaca uygun kitaplara sahip olmak gerekir. İki evvelki şart devlete aittir. Fakat üçüncüsü ihtisas sahiplerine düşen mesleki bir vazifedir.
“işte ben de burasını dikkate alarak “Yeni Hikmet-i Tabiiye”yi idadi mektepleri talebesinin anlayış seviyesine ve Maarif Nezareti’nin bu konuda kabul ettiği programa göre hazırlayıp yazdım.” Fizik dersiyle ilgili bahsedeceğimiz son eser Salih Şevket tarafından kaleme alınan “Fizik Dersleri”. Yukarıda ismi geçen diğer iki kitap gibi bu da iki cilt olarak çıkmış. 1340 (1921) yılında İstanbul’da Cihan Biraderler Matbaası’nda basılan kitap, kız ve erkek sultanilerin sekizinci senelerinde ve idadilerde okutulmak üzere kabul edilmiş, incelediğimiz nüsha bir kız lisesi talebesinin, Leman Nusret’in kitabıymış. Leman Hanım, kitabın kendisine ait olduğunu, başına ismini yazarak belirtmiş.
Kimya
Bugün olduğu gibi Osmanlı devrinde de sadece liselerde okutulan Kimya, fen bilimlerinin üç sacayağından biriydi. Tıp Fakültesi Kimya Muallimi Hadi Faik tarafından hazırlanan “Kimya Dersleri” isimli eser İstanbul’da 1331 ( yılında Maarif Nezareti tarafından bastırılm ıştı. Kitap, mekâtib-i sultaniyenin yani liselerin onunçu senesine mahsustu. Darulmuallimin (Öğretmen Okulu) müdürü M. S^ı tarafından >؛m^lak alınan “Mebadi-i Ulum-I Tabiiyeden Hikmet ve Kimya” (Tabii ilimlere Giri$: Fizik ve Kimya) isimli eser de o devirde hem fizik hem de kimya derslerinde okutulan kitaplardan biriydi. Eser İstanbul’da ilk defa 1327 (1911) yılında basılmış, r؛b sene içinde üç baskısı yapılmıştı. Burdurlu M. Hayati’nin yazdığı Kimya-yı Gayr-1 Uzvi (İnorganik Kimya) isimli eserin 1331 (1915) yılında ikinçi baskısı çıkmıştı”. Eser idadi ve sultani mektepleriyle öğretmen okullarına mahsus olarak hazırlanmıştı. Kanaat Kütüphanesi tarafından neşredilen eser, kapağında yer alan şu ifadelerle tanıtılmaktadır: “Madde ve çişim ile kimyevi fiiller hakkında genel bir fikir verecek gerekli ve yeterli bilgiyi, kimyanın umumi kanun ve kaidelerini, madenimsi ve madenlerden ibaret olan basit cisimler ile önemli ve kullanılan bileşimlerini ve araştırma usullerini, talebe için faydalı daha birçok malumat ile genel usuller ve çetvelleri içeren bir eser olup Tıp Fakültesi Kimya Muallimi Hadi Faik Beyefendinin tashihinden geçmiştir.”
Robert Kolej’de ve İstanbul Sanayi Mektebi’nde öğretmenlik yapan Mühendis-Kimyager Fuad Necati Bey’in eseri olan “Umumi Kimya Ders Kitabı” isimli kitap, İstanbul’da 1922 yılında basılmıştı. Eser, sultaniler ve sair orta mektepler için hazırlanmıştı.
Berlin Üniversitesi Kimya Fakültesi’nden mezun olan Nakiyüddin ise OsmanlI’nın son devri ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında, liselerin en meşhur kimya kitaplarından birini kaleme almış, eser yıllarca okutulmuştu. Eserin adı “Kimya” idi.
Biyoloji
Bilindiği gibi biyoloji, bitki ve hayvanların köken, yapı, üreme, gelişme vs. özelliklerini inceler. İdadilerde okutulan derslerden olan biyolojinin. Osmanlı devrinde tek bir ders adı altında değil de daha çok konularına göre farklı dersler olarak işlendiğini görüyoruz. Bu konular bitkiler, hayvanlar ve madenlerdir. Bu üçüne Mevâlîd-i Selâse denirdi. Bunlar Ilm-i Hayvanat, Ilm-i Nebatat ve Ilm-i Maâdin/Ilm-i Tabakatü’l-Arz olarak isimlendiriliyordu. Aslına bakılırsa madenler ve jeoloji ilmi, biyolojinin değil fizik ve kısmen de coğrafya ilminin sahasına girmektedir. Fakat Osmanlı devrinde bu üç konu birlikte değerlendirildiğinden biz de bunu bozmadık. Mekteb-i Mülkiye idadisi, Daruşşafaka ve Darulmuallimîn’de Ilm-i Hayvanat ve Nebatat öğretmeni olan Hüseyin Remzi, pek çok kitaplar telif etmiş velut yazarlardan biri olup dersini okuttuğu bu iki ilme dair de birer kitap yazmıştı. Muharririn, Muhtasar Ilm-i Hayvanat (Kısa Hayvanlar ilmi) isimli çalışması idadi mekteplerinde okutulmak üzere Maarif Nezareti tarafından kabul edilmiş ve İstanbul’da Mahmud Bey Matbaasında 1321 (1904) yılında basılmıştı. Eser “muhtasar” ismiyle çıkmakla birlikte 340 sayfa idi. Yazarın “Ilm-i Nebatat” (Bitkiler İlmi) isimli kitabı da yine liselerde okutulmak üzere Maarifçe kabul olunmuştu. 1320 (1903) yılında Mahmud Bey Matbaası’nda basılan eser. Tıbbiye Mektebi’nin tedkîk-i müelleföt komisyonu tarafından incelenmiş ve münderecatı terakkiyât-1 hâzıraya mutabık bulunup liselerde okutulması uygun görülmüştü. Halil Edhem tarafından tereüme edilen “Muhtasar İlm-i ”zrA-l’ütakabı؛T (Kısa Teoloji) isimli eser, liselerde okutulmak üzere Maarifin kabul ettiği kitaplardan biriydi. İstanbul’da 1321 (1904) sensinde basılan eserin bütün hakları Daruşşafaka’ya aitti ve içinde 59 şekil bulunuyordu. Yukarıda bahsettiğimiz bu üç kitap bir arada ciltlenmiş olup sırtına da ciltleme esnasında “Mevâlîd-i Selâse” ‘ Bu da bu üç konunun birlikte mütalaa edildiğinin güzel örneklerinden birini oluşturmaktadır
Tarih
UmmüT-ulûm yani ilimlerin anası olarak tarif edilen tarihin tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Osmanlılar da tarih ilmine her zaman itibar ederek mühim bir yer vermişlerdir. Hadiseleri yazmak üzere resmi tarihçiler yani vakanüvisler tayin etmeleri bunun başlıca bir işaretidir. Tarihin birçok alt dalı olmakla birlikte Osmanlı mekteplerinde tarih, daha ziyade İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi (Milli Tarih) ve Umumi Tarih (Dünya Tarihi) olarak üç farklı kısımda öğretiliyordu. Ali Şeydi tarafından kaleme alınan “Tarih-i İslam ‘ isimli kitap iptidailere mahsustu. İstanbul’da ikdam Matbaası’nda 1326 (1910) yılında basılan eser Hazret-i Adem’den başlayarak OsmanlIların ortaya çıkısına kadar İslam tarihini anlatıyordu. Müellif eserin başına, tarihi nasıl öğreteceklerine dair muallimlere bir hatırlatmada bulunmuştu. Meşhur yazarlarımızdan Ahmed Rasim’in kaleme aldığı “Resimli Küçük Tarih-i Osmani”, bütün iptidai mekteplerde okutulmak üzere Maarif Nezareti tarafından kabul edilmişti. Tefeyyüz Kütüphanesi neşriyatından çıkan eser İstanbul’da 1329 (1913) yılında basılmıştı. “Haritalı ve Resimli Mükemmel Tarih-i Osmani” isimli eser Ahmed Reşid tarafından iki cilt olarak kaleme alınmış tafsilatlı bir Osmanlı Tarihi idi. Bütün idadi mekteplerinde okutulmak üzere hazırlanan kitap. İstanbul’da 1328 (1912) yılında basılmıştı. Ali Reşad’ın “Tarih-i Umumi” isimli eseri İlkçağ ve Ortaçağ tarihlerini içine alan bir dünya tarihi idi. Sultani mekteplerinin dördüncü sınıfları için kabul edilen eser, 1331 (1915) yılında Kanaat Kütüphanesi yayınlarından çıkmıştı.
Coğrafya
Tarih gibi a’}lı؛rğoe da OsmanlIlarda geçmişi çok eskilere dayanan, Piri Reisler, Katib Çelebilerle şanı yüceltilmiş bir ilimdi. Mekteplerde de coğrafyaya çok ehemmiyet veriliyordu. Osmanlı mekteplerinin gelişmesi yönünde büyük hizmetleri geçen meşhur eğitimcilerimizden Selim Sabit’in yazdığı “Muhtasar Coğrafya Risalesi”, sıbyan mefoe^erine mahsustu. 1293 (1876) yılında üçüneü defa basılan eser 53 sayfa olup, sonuna iki de küçük dünya haritası eklenmişti. Uarülfünun Coğrafya Müderrisi Faik Sabri Bey tarafından yazılan “Çoçuklar için Coğrafya Hikâyeleri” isimli eser, iptidai mekteplerin ؛eniki sınıflarına mahsustu. 1337 (1921) yılında İstanbul’da basılan kitap. Maarif Nezareti tarafından acılan müsabakada birinciliği kazanmıştı. Eser, adından da anlaşılacağı gibi coğrafyayı çocuklara hikâyelerle öğreterek sevdirmeyi amaçlıyordu. Mekteb-i Mülkiye’den mezun olup Uarülfünun ve Ticaret Mektebi’nde iktisadi Coğrafya muallimi olan Safvet tarafından kaleme alman “Resimli ve Haritalı Coğrafya-yı Osmani”, tedrisat-1 tâliyenin yani ortaöğretimin (liselerin) ilk senelerine mahsus olup aynı zamanda taşra idadi mektepleriyle rüşdiyelerin ikinci sınıfları için de kabul edilmişti. 1328 (1912) ytlında ikinei baskısı yapılan kitap, Kütüphane-i Askeri tarafından neşredilmişti. Coğrafya dersi için küre, atlas ve haritalar da kullantlıyordu. Özellikle mektepler için çok sayıda atlas basılmıştı. Tüccarzade İbrahim Hilmi’nin rüşdiye mektepleri öğrencileri için haztrladıgı “Rüşdiye Cep Atlası” isimli eseri buna örnek gösterebiliriz.
Diğer Dersler
Yukarıda bugün okullarda öne çıkan bazı dersleri tek tek ineelemeye çalıştık. Aşagtda diğer bazı derslerden de bahsedeceğiz. Makalemiz haemini fazlasıyla doldurduğundan bu derslerden kısaca bahsetmek durumundayız. Btı derslerin bir kısmının bugün okullarda okutulmayan dersler olduğunu ifade edelim. Din derslerine Osmanlı mekteplerinde fazlasıyla ehemmiyet verilirdi. Ilkmekteplerde derslerin ağırlığını dinî dersler (Kur’ân-1 Kerîm, Tecvid, İlmihal) teşkil ederdi. Eğer bir talebe bir Islâm âlimi olarak yetişmek arzusundaysa zaten iptidaiden veya rüşdiyeden sonra medreseye geçerdi. Yukarıda okulların ders programlarını verdiğimiz kısımda görülebiieceği gibi orta ve lisede de dini derslere ehemmiyet verilmeye devam ediliyordu. Bütün Osmanlı devri karnelerinde din dersinin ilk sırada bulunması bu ehemmiyetin bir göstergesidir. Zaman zaman yapılan düzenlemelerde din derslerinin saatinin arttırıldığı da görülmektedir. Dini dersler için birçok kitap olmakla birlikte bilhassa rüşdiyelerin üçüncü sınıflarında Dürr-i Yekta, dördüncü sıntflarmda Nimet-i İslam okutulduğu bilinmektedir. Arapça ve Farsça da mekteplerde çok ehemmiyet verilen derslerdendi. Zira Osmanlı Türk-lslam kültürü, Müslüman Arap ve Fars kültürüyle harmanlandığı gibi bu iki dilden Türkçeye çok sayıda kelime de girmişti. Mekteplerde Arapçanın öğretilmesi klasik medrese tahsilinde olduğu gibi Emsile, Bina, Maksud, Avamil ve İzhar okutularak yapıldığı gibi modern tarzda yazılan kitapların tedrisi suretiyle de içra ediliyordu. Mesela Mehmed Zihni Efendi’nin Arapça’nın öğretilmesi konusunda yazdığı el-Müşezzeb, el-Muktazab gibi kitaplar bazı mekteplerde okutuluyordu. Farsça öğretiminde ise öncelikle Farsça kavaidı öğreten kitaplar işleniyor, sonra N ^hatü’l-Hukemâ, Pend-i Attar ve Gülistan gibi kitapların okutulmasıyla derslere devam ediliyordu. Muallim Feyzi’nin yazdığı “Zebân-ı Farisi” o devirde Farsça öğretiminde kullanılan meşhur kitaplardan biriydi.
Yabancı dil olarak o devirde bütün dünyada diplomasi dili olması itibariyle daha ziyade Fransızca öğretilmekteydi.Bedraka-i Fisan-1 Fransevi isimli kitapla Berliç Usulü Fransızca öğreten kitaplar meşhurdu. Bahriye Mektebi gibi bazı okullarda ise İngilizce öğretilmrktrydi.Mantık ve felsefe, aynı tarih ve coğrafya gibi eski ilimlerden olup mekteplerde de okutulduğunu görüyoruz. Psikolojiye ruhiyat, sosyolojiye içtimaiyat deniliyordu. Bu iki ilme de Osmanlı’nm son devirlerinde ehemmiyet verilmeye başlanmıştı. Makalemizin çeşitli yerlerinde kız mekteplerine mahsus derslerden söz etmiştik. Burada tekrar etmek yerine “Kızlara Mahsus İdare-i Beytiye” isimli kitaptan bahsetmek istiyoruz. Eser, bir ev ekonomisi kitabı ve kız talebelere mahsus. A. Rıza tarafından kaleme alınan eser Inas (Kız) Mektepleri’nin altıncı senelerinde okutulmak üzere Maarifçe seçilip kabul edilmiş. Eser, İstanbul’da 1315 (1898) yılında Karabet Matbaasında basılmış.
Sonuç Yerine
Ders kitapları elbette bu tanıttıklarımızdan ibaret değil. Bir ders kitabının bugün olduğu gibi farklı sınıf ve okullara göre tertip edilmiş farklı versiyonları o gün de vardı. Ayrıca yeni baskıları yapıldıkça kitaba ilaveler de yapılabiliyordu. Osmanlı devrinde mekteplerde okutulmak üzere basılmış binlerce kitabın tamamına ismen ulaşmak isteyenlere Seyfettin Ozege’nin beş ciltlik kataloguna veya Eski Harfli Türkçe Basma Eserler Bibliyografyasına müracaat etmelerini tavsiye ederiz. Peki, biz bu yazıyı yazarken nereden mi istifade ettik? Bu tanıttığımız kitaplar, Çamlıca Basım Yayın Araştırma Kütüphanesi’nde kayıtlı bulunmakta olup bunlardan mektep kitabı vasfı olanları tek tek tesbit edip elemeye tabi tuttuk, tamamını bizzat görüp inceleyerek size aktarmaya çalıştık. Osmanlı devrinde okutulan fen ve teknik derslerin ilmi seviyesi, bugünkü seviye ile elbette ki aynı değildir. Bugünkü uçaklarla o devirdeki uçakların, bugünkü son model arabalarla o devir arabalarının aynı olmadığı gibi. Fakat bazı dersler ise bugüne birkaç gömlek büyük gelebilir. Mesela en basitinden Türkçe dersi… Bugünkü gibi katliama uğramış, kısırlaştırılmış bir Türkçe yoktu o zamanlar; 1000 yıllık bir kültür ve medeniyetin izlerini taşıyan koca bir dünya dili vardı. Yazımızı bir mükâfat belgesinde yer alan su güzel beyitle noktalayalım:
İlmin ulüvv-i kadrini ber-vech-i bihterin
İsbâl eder şehâdet-i “helyestevi’llezîn”
Kaynaklar (M etinde Gösterilen yahut Gösterilmeyen Mektep Kitapları Hariç): Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Ankara 2007; Bayram Kodam an, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, Ankara 1999; Selman Soydemir, “Osmanlı Mekteplerinde M ükâfatlar”, Yedikıta Dergisi, sayı 10, İstanbul Haziran 2009, s. 52-55; a. mlf, “Osmanlı Mekteplerinde Karneler”, Yedikıta Dergisi, sayı 22, İstanbul H aziran 2010, s. 32-39; İsmail Kara – Ali Birinci. Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle/Sıbyan Mektepleri, İstanbul 2005; Osman Doğan, Sultan İkinci Abdülhamid Han Devri Osmanlı Mektepleri Fotoğraf ve Planlar, Çamlıca Basım Yayın, İstanbul 2007; Faruk Kasım Bilgeoğlu, “Çocuklar İçin Coğrafya Hikâyeleri”, Yedikıta Dergisi, sayı 9, İstanbul Mayıs 2009.
ortaöğretimin (liselerin) ilk senelerine mahsus olup aynı