Sağlık Bilgisi, wiki

BÖBREK VE BÖBREK SAĞLIĞI

Böbrekler kanı temizlerler. Aynı zamanda böbrekler; vücudun su, mineraller ve süper elementler dengesini muhafaza ederler.

BÖBREK; Aim. Niere (f), Fr. Rein (m.) İng. Kidney. Karında bel omurlarının iki yanında bulunan ve başlıca görevi; kanı, vücuttan atılacak maddelerden temizlemek olan organ. Her iki böbreğin uzunlukları 11-12, genişlikleri 6, kalınlıkları ise 3 cm kadardır. Yarıdan fazla kişide sağ böbrek sol böbrekten daha aşağıda bulunur. Erişkin bir kimsenin böbreğinin ağırlığı 120-300 gr arasında değişir. Böbreğin dış kenarları dışbükey, iç kenarları da içbükeydir. Bu görünüşleriyle iri birer fasulye tânesini hatırlatırlar.

Böbreğin dışında böbrek zarı bulunur. Ayrıca çevresinde de yağ toplantısı mevcuttur. Çevresindeki yağ dokusu, böbreğin, karın içindeki konumunu muhâfaza etmesini sağlar.

Böbreklerin iç yüzlerinde böbrek hilusu denilen oyuk bir kısım vardır. Burada böbreğe giren çıkan damar ve sinirler, böbrek pelevisi (havuzu) ve bunların arasını dolduran yağ dokusu bulunur. Böbrek hilusundan, böbreğin içinde bulunan ve böbrek sinüsü denilen boşluğa girilir.

Böbrek sinüsü şekil bakımından böbreğin dış görünüşüne benzer ve böbrek dokusu kalın bir kabuk şeklinde böbrek hilusundan başka bu boşluğun her tarafını sarmıştır. Bu boşlukta; böbreğe giren ve çıkan damarların devâmı, böbrek havuzu ve kesecikleri ile bunların aralarını dolduran yağ dokusu bulunur. Böbrek boyuna kesildiğinde kapsülü altında yaklaşık 1 cm kalınlığındaki kabuk (korteks) kısmı yer alır. Bunun da altında daha açık renkte olan medulla (ilik) kısmı bulunur. Medulla, huni şeklindeki böbrek piramitleri denilen doku kümelerinden meydana gelmiştir. Piramitlerin iç kısımları böbrek havuzuna bakar. Böbrekler idrarın meydana geldiği “nefron” denilen fonksiyonel ünitelerden meydana gelmişlerdir. Nefron, glomerül denilen bir damar yumağı ve borucuklardan meydana gelmiştir.

Her böbrekte yaklaşık bir milyon nefron bulunur. Glomerüllerin çapı yaklaşık 0,2 mm olup “Bowmann kapsülü” denilen bir kesecik tarafından sarılmıştır. Kandan birinci (ilk) idrarın meydana gelmesi glomerüllerde olur. Birinci idranın yaklaşık % 99’u, nefronun borucuklarından geçerken geri emilir.

Kalbin her atımında vücuda yolladığı kanın yaklaşık beşte biri böbreklere gelir. Bu kan süzülerek, glomerülde birinci idrar meydana gelir. Meydana gelen birinci idrarda, proteinler dışındaki maddelerin hemen hepsi kandaki miktarları ile aynı oranda bulunurlar. Daha sonra nefronun bo- rucukları boyunca bu maddelerden bir çoğu geri emilir. Emilen bu maddelerle birlikte vücutta su da tutularak organizmanın su dengesi sağlanır. Nefron borucuklarından sodyum ve potasyum iyonlarının geri emilmesi hormonlar etkisiyle olur. Bu hormonlara, mineralokortikoit hormonlar denilir ve böbrek üstü bezlerinden salgılanır. Böbrekte borucuklar boyunca olan geri emilme olayı iki şekilde olur.

Pasif geri emilme (Pasif reabsorbsiyon): Bu tip geri emilmede enerjiye ihtiyaç yoktur. Maddeler iki taraftaki (damar ve ultrafiltrattaki) yoğunlukların farkına göre geri emilirler. Bunda ilk önce sodyum iyonu geri emilir, bunun yanında su da emilmiş olur. Üre de pasif olarak geri emilen, maddelerdendir.

Aktif geri emilme (Aktif reabsorbsiyon): Burada glikoz gibi maddeler belli bir elektrokimyâsal güce karşı enerji harcanarak geri emilirler. Glikozdan başka sodyumun bir kısmı da aktif reabsorbsiyon ile taşınır.

Bâzı maddelerin vücuttan âcil olarak uzaklaştırılmaları ve kandaki oranlarının belli bir seviyenin altında tutulmaları gerekir. Bu maddeler, böbrek borucukları boyunca hücrelerden salınarak idrara verilirler. Bu olaya da “sekresyon” denilmektedir. Sekresyonla idrara salman maddeler; ilâçlar gibi yabancı maddeler, üre, hidrojen iyonlarıdır.

Böbrekler, kapasitelerinin çok altında çalışır. Bir böbreğimiz çıkarıldığında diğeri rahatça çıkanlan böbreğin vâzifelerini üstlenebilmektedir. Böbreği çıkarılan kimselerde diğer böbrek, hacminin iki katma yakın büyür. Hiçbir zaman böbrekler tam kapasite ile çalışmazlar. Normal bir insanda her böbreğin 1/3’ü çalışsa veya tek böbreği olan bir kişinin böbreğinin 2/3 ‘ü çalışsa normal olarak hayâtına devam eder.

Gene 1/3’ü yedekte kalır. Böbrek hastalıkları vücut için oldukça ciddî problemler getirir. Böbrekte nefron parçasının iltihâbına “nefritis” denilir. Nefritlerden en sık görüleni boğazdaki anjinlerden sonra olanıdır. Bundan başka kanda dolaşan mikroplar da böbrekte iltihap meydana getirebilir. Böbrek iltihaplarının tehlikeli olmasının sebebi, bâzı bölgelerin iş göremez hâle gelerek ileride böbrek yetersizliği ya- pabilmesindendir. Kronik (müzmin) böbrek hastalıklarında tehlikeli olabilen bir hâdise de, bu hastalıkların devamlı yüksek tansiyona sebeb olabilmeleridir. Sun’î böbrek: Böbreğin görevi genel mânâda kanı filtrelemek ve biriktiği zaman zehirleyici olarak kanı bozan maddeleri ortadan kaldırmaktır.

Böbrekler kanı temizlerler. Aynı zamanda böbrekler; vücudun su, mineraller ve süper elementler dengesini muhafaza ederler.

Böbrekler kanı temizlerler. Aynı zamanda böbrekler; vücudun su, mineraller ve süper elementler dengesini muhafaza ederler.

BOWMANN KAPSÜLÜ: Bowmann kapsülünde bir kılcal damar yumağı (Glomerül) bulunur. Bu kapsül su geçirmez olup, kandan süzülen sıvıyı ve onun içinde çözeltilen maddeleri böbrek kanalcıkları (Tubulus) ile toplama kanalına iletir

BOWMANN KAPSÜLÜ: Bowmann kapsülünde bir kılcal damar yumağı (Glomerül) bulunur. Bu kapsül su geçirmez olup, kandan süzülen sıvıyı ve onun içinde çözeltilen maddeleri böbrek kanalcıkları (Tubulus) ile toplama kanalına iletir

Böbrekler bu işi iki kademede yapar: 1) Glomerül denilen kaba filtreleme mekanizmasını kullanarak kanın süzülmesi, 2) İdrara karışmış gerekli maddelerin tüpcüklerde tekrar geri emilmesi. Bunlara, zararlı maddelerin tüpcüklere i.frâz edilmesi de eklenebilir. Sun’î böbrek makinası, glomerülün bir kopyasıdır. Ancak tüpçüklerin yaptığı görevleri yapamaz. Böbrek makinasının çalışma prensibi yoğunluk farkına bağlı olarak meydana gelen bir “dializ” (geçişme) olayıdır. Kan ve dializ sıvısı denen bir sıvı arasına yerleştirilmiş bir zar bulunur. Saflığı bozan maddeler kanda yoğun, dializ sıvısında ise azdır. Bu yoğunluk farkı, süzülecek maddelerin kandan dializ sıvısına geçmesini sağlar. Zarın deliklerinin büyüklüğü ve yoğunluk farkı süzülen maddelerin büyüklüğüne tesir eder. Önce küçük moleküller geçer, büyük moleküllü proteinler ise hiç geçemez. Eskiden böbrek makinalarında düz yüzey hâlinde, zarlar kullanılırdı. Kan ve sıvı, zarın iki yüzüne pompalanırdı. Kil levhası adıyla bilinen bu zarlar günümüzde az yer kaplayacak ve dolayısıyla hastanın evinde kendi kendine kullanılabilecek boyutlara indirilmek üzere düzenlenmiştir. Daha önceleri kullanılan zarlar zaman zaman temizlenirdi.

Günümüzde halka hâlindeki zarı kolayca değiştirmek, yenilemek ve böylece iltihapları önlemek imkânı vardır. Moleküllerin büyüklüğü kadar zardan geçiş hızlan da önemlidir. Bu ikisini iyi ayarlayabilmek için makineye verilecek kanın yeterli miktarda olması lâzımdır. Bunun için iki yol tâkip edilebilir. Bunlardan biri “fistula” diğeri “shunt” tekniğidir. Shunt, koldaki atardamarlardan birine yerleştirilen bir parça olup, kan buradan alınır. Fistula tekniğinde ise atardamar yüzeye yakın bir damara bağlanır. Bu da altı hafta içinde kalınlaşarak şınnga (iğne) ile rahat girilip çıkılan bir bölge meydana getirir. Diyaliz (süzme) sırasında makina içindeki kanın pıhtılaşmaması için heparin denilen madde (liquemin) kullanılır.

Damara kanın geri verilmesiyle içinde hava bulunmaması hayâtî önem taşır. Bu maksatla özel bir hava redektörü kullanılır. Böbrek makinasında ayrıca kanı dolaştıracak bir pompa ile vücut ısısına kadar getirecek bir ısıtıcı bulunur. Dializ, böbrek naklinin mümkün olmadığı hallerde eldeki tek çözümdür. Ekseriya, verilecek uygun bir böbrek bulununcaya kadar böbrek ma- kinası kullanılır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir