EBÛ MÜSLİM HORASÂNÎ; serdâr ve hâkim
olup, Horasan’daki dînî ve siyâsî hareketin başına
geçerek, Emevîleri deviren ve Abbâsîleri tahta
çıkaran komutan. Soyu, nereli olduğu ve nasıl
yetiştiği hakkında kesin bilgi yoktur. Sikkelerinde
adı Abdurrahman bin Müslim olarak zikredilir.
Bir rivâyete göre İsfehan’da 719 (H. 100) yılında
doğdu. Gençliğinde at uşaklığı yapmaktayken,
Küfe eşrâfmdan bir aralık Horasan’a gelmiş bulunan,
Icl boyundan İdris bin Ma’kil ile kardeşi
Isâ’nın hizmetine girmişti. Fırsatlardan faydalanmasını
bilen bir delikanlı oluşu kendisinin yeni
efendileri tarafından takdir edilmesine ve yetişmesi
konusunda ihtimam gösterilmesine yol açtı.
Daha o zamanlarda Hâşîmîlerin dostu olması itibârını
arttırmıştı.
İdris bin Ma’kil, Ebû Müslim’i, Abbâsî kolunun
reisi olup Balka’da Humayme köyünde ikâmet
etmiş bulunan Abbasoğullarından Muhammed’e
hediye etmiş, o da bilâhare oğlu İbrâhim’e vermiştir.
İbrâhim onu, çıkarılacak olan bir ihtilâli
idâre etmek üzere 745’te Horasan’a gönderdi. İlk
anda Ebû Müslim’i kabul etmek istemeyen Nakîbler,
daha sonra onu kendilerine reis edindiler.
Neticede 747 yazında Horasan’da isyân patlak
verdi. Yemeniler ve Benî Rabîa kabilelerinin de
bulunduğu Emevî Hânedânmın bütün düşmanları
Ebû Müslim’in etrâfında toplandılar. Ebû Müslim
748’de Merv’e ve sonbaharda da Nişâbur’a
girdi. Emevîlerin şark umûmî vâlisi Yezîd bin
Ömer bin Hubeyre’nin, Horasan’daki ihtilâli bastırmak
için gönderdiği ordulara karşı mücâdele etmek
üzere Ebû Müslim, Abbâsî nakîblerinden
Kahtaba’yı komutan tâyin etti. Kahtaba, karşısına
çıkan Emevî kuvvetlerini bozguna uğrattığı gibi,
Faluca muhârebesinde bizzat Yezîd’i mağlûb etti.
Böylece şarkta, garpta Emevîler kesin mağlub
edildiler. Böylece Emevîler yıkılarak Abbâsî hilâfeti
kuruldu.
Ebû Müslim daha sonra 754 senesinde hacca
gitti. Dönüşünde Halîfe Ebü’l-Abbâs’ın vefât ettiğini
ve yerine Ebû Câfer Mansûr’un halîfe îlân
edildiğini öğrenince yeni halîfeye bîat ederek
onunla birlikte Kûfe’ye döndü. Bu sırada halîfenin
Şam vâlisi Abdullah bin Ali’nin kendini halîfe
îlân edip, ordusuyla Irak’a yürümeye hazırlandığı
haberi geldi. Bunun üzerine halîfe, Horasanve Irak ordularını Ebû Müslim’in emrine vererek
ona karşı gönderdi. Nusaybin civârında beş ay
süren çarpışmalardan sonra gâlip gelen Ebû Müslim,
Abdullah’ın bütün hazînesini ele geçirdi. Ebû
Müslim’in bu hazîneyi halîfeye göndermemesi ve
tâyin edildiği Şam vâliliğini kabul etmeyip, onun
müsâdesi olmadan Horasan’a gitmek istemesi,
halîfeyi endişelendirdi. Nihâyet halîfe Mansûr
tarafından hîle ve yalan vâdlerle Irak’a çağrıldı ve
13 Şubat 755 (H.24 Şâban 137) yılında katledildi.
Ebû Müslim’in katli, bilhassa onun ulûhiyetine
inanan İran Mecûsîleri arasında pek fenâ akisler
uyandırmış ve ayaklanma çıkmıştı. Sonraları
zuhûr eden Ehl-i sünnet dışı fırkalar, Bâbekiler
ile Hurremîler ve Bâtmîler (İsmâilîler) kendi itikatlarının
menşei ve tarîkatlerinin kurucusu olarak
Ebû Müslim’i göstermişlerdi. Ayrıca Şiîliğin az-çok
yayıldığı bölgeler ahâlisi arasında da büyük kahraman
olarak tanınmış ve onun adına aslı olmayan
romanlar ve destanlar yazılmıştır.
Abbâsî Hânedânınm kuruluşuna vesîle olan
Ebû Müslim, kendi şahsî düşmanlarına olduğu
kadar, Abbâsîlerin düşmanlarına karşı da şiddetli
hareket etmekten geri durmamıştır. Târihler kendisini
çok soğuk kanlı, ketûm, hasûd ve kindâr, aynı
zamanda insâfsız ve merhâmetsiz bir kişi olarak
zikretmişlerdir. Aslında Ebû Müslim Horasânî
yaptığı işlerin neticesini göremediği gibi, cehâletiyle
pekçok Müslüman kanının dökülmesine de sebeb
olmuştur.
EBÛ MÜSLİM HORASÂNÎ
19
Eki