BALABAN (G ı y â s e d d î n U lu ğ H a n ) ; on
üçüncü asır başlarında Kutbeddîn Aybek tarafından
kurulan Delhi Memlûk İmparatorluğunun İltutmuş’tan
sonraki en büyük hükümdârı. Doğum
yeri ve târihi kesin olarak bilinmemektedir. İltutmuş’un
çocukları, zamânında çökmeye ve dağılmaya
yüz tutan devleti yeniden kuvvetlendirmiş,
Hindistan’ı Moğol istilâsına karşı korumaya muvaffak
olmuştur. Sonradan Alâaddîn Kalaç’ın Hindistan’da
İslâm nüfûzunu genişletip kuvvetlendiren
parlak fütûhâtma bir zemin hazırlamıştır.
Balaban, İltutmuş devrinde Delhi İmparatorluğu’nda
görev aldı ve kısa zamanda emir-i şikâr
ve ardından mirâhurluğa getirildi. 1246 yılında
Sultan Nâsıreddîn Mahmûd’un nâibi oldu.
1249’da kızını Sultan ile evlendiren Balaban,
çok geçmeden Han-ı âzam yâni Uluğ Hanlık gibi
yüksek bir mevkii ele geçirerek ordudaki üstünlüğünü
de sağladı. Bu görevi sırasında 1258’de
Moğol ordularını peşpeşe bozguna uğratarak,
binlerce Müslüman ve Hintli esiri kurtarmaya
muvaffak oldu. Şubat 1266’da Nâsıreddîn Mahmûd
ölünce yerine halefi olmayınca, akrâbalık dolayısıyla
Balaban tahta geçerek, Gıyâseddîn ünvânını
aldı.
Balaban ilk olarak devlet idâresini sağlamlaştırdı.
Başkent civânndaki ormanlık sâhalarda yaşayan
Meoları itâatı altına aldı. Balaban’m en büyük
düşüncesi Moğol tehlikesiydi. Bu sebeple
Hindistan’da yeni fütûhâtta bulunmaktan ve imparatorluğunu
genişletmekten çekiniyordu. Hattâ
bu tehlikeyi fırsat bilen ve aynı zamanda merkeze
çok uzakta bulunan Bengal Vâlisi Tuğrul Han,
Balaban’a isyân etti. Üzerine gönderilen kuvvetleri
bozdu. Bu duruma son derece sinirlenen ve isyânın
büyümesinden endişe eden Balaban, bizzat
sefere çıktı. Bengal’in bataklık topraklarında binbir
zorlukla ilerleyen muazzam ordu, Tuğrul Han tehlikesini
ortadan kaldırmadan geri dönmedi. Lahnauti’ye
dönen Balaban, Tuğrul Han ile işbirliği edenleri
şiddetle tâkib ettirdi ve hepsini cezâlandırdı.
Daha sonra Bengal’in idâresini Buğra Hana bırakarak
Delhi ’ye döndü.Bu şuada Multan’da bırakılan büyük oğlu
Muhammed de gelerek kendisini tebrik etti. Sind
ve Pencab işlerini yakından tâkib eden Sultan,
Moğollara karşı dikkatli davramlmasmı emretti.
Şehzade daha sonra Multan’a döndü. 1285’te Afganistan’da
Herat vâlisi olan Moğol Tîmûr Han kuzeybatı
Hindistan’a girdi. Süratle yetişen şehzâde
Muhammed bu Moğol ordusunu bozguna uğrattı.
Ancak şehzâdenin bu sırada öğle namazına durmasını
fırsat bilen Moğollar âni bir baskınla onu
şehid ettiler ve maiyetini de esir aldılar. Büyük bir
edebî kültüre sâhip, çok ciddî ve irâdeli bir kişi
olan Emir Hüsrev Dehlevî başta olmak üzere maiyetinde
birçok şâir ve âlim bulunduran ve onlara
çok hürmetkâr davranan sevgili veliahdının ölümü,
ihtiyar sultânı çok sarstı ve sıhhati bozuldu. Çok
geçmeden 1286 yılında vefât etti.
Delhi Memlûk İmparatorluğunu 40 seneden
fazla idâre eden Gıyâseddîn Balaban, ortaçağ Hint
târihinin en mühim sîmâlanndan biridir. Memleketin
çok nâzik bir zamânında başa geçerek bilhassa Moğol
tehlikesine yılmadan karşı koyması, kuvvet ve
cesâretini göstermektedir. Balaban, cemiyetin ve
fertlerin psikolojilerini çok iyi bilen tecrübeli bir
devlet adamı, ince bir diplomat, mâhir ve cüretli bir
kumandandı. Rivâyete göre 80 yıldan fazla yaşadığı
hâlde, irâdesinden ve çalışma kudretinden hiçbir şey
kaybetmemişti. Ancak imparatorluğun istikbâlini
emniyetle bırakabileceği büyük oğlunun ölümü,
hayâtında gördüğü en acı darbe oldu. Bu sâdece
müşfik bir baba kalbinin yaralanması değil, ayrıca
imparatorluğun istikbâlini birdenbire tehlikeye düşmüş
gören ihtiyar bir hükümdârın ızdırabıydı.
BALABAN
28
Eki