Kısa anlamlı hikaye

Birbirine Benzemiyen İki Dost

Birbirine Benzemiyen İki Dost

Bugün, Adnan, Direklerarasmda Raifi bulacak, ve ilk defa Abdülhak Hâmit’i göreceklerdi. Adnan, Zeynep Hanım konanının önünde Moize rastladı.

Moiz: \

— Sana hıanmiyacağm bir havadisim var; nedir? Bil bakayım.

Adnan bu havadisi bilemezdi. Moiz güldü, güldü; «bizim

Tevfik evlenmiş ayol!» dedi; ve anlattı: Dört ay evveT (Ibil)^ sokağındaki eve hep beraber gittikleri gündenberi Tevfik hpcsr gizli gizli oraya birçok taşınmış; Filâreti’den yüz bulamamış*. Nihayet geçen hafta eski sivas valisi Hacı Hulûsi Paşanın çıraklarından bir dul kadınla evlenmiş.

Adnan bozuldu: Filâreti kendine bunu niçin anlatmamıştı?’

Adnan;

— Hocada para mara yok.. İç güveyısi mi girdi yoksa? Moiz:

— O, avukatlık ediyor şimdi.. Geçende İzmirde bir dava aldı, kopuk gitti, kalantor döndü. Bir aydanberi bir odada oturmuyoruz. Ev tuttu; haberin yok senin : artık cüppenin altına kolalı gömlek giyiyor.

Adnan :

—- Fakat evlendiğini benden ne diye saklıyor? Ayıp şeyi

Moiz:

— Yalnız senden mi? Benden de sakladı.

Adnan :

— Sebep?

Moiz:

— Utanmış.

Evlendiğine utanan adama Adnan hayret edecekti. Karşıdan şair Raif göründü. Moiz, Raife yumuşak bir tebessümle bakacak oldu; Raif somurttu. Adnan, yanına baktı, Moiz kaçmıştı: «Bu Raif çok çetin adamdı.»

Dağda ilâh olarak oturan büyük ilham adamına neşeli gittiler, meyu£ döndüler. Onlar o şairin yıldırımlarına koşmuşlardı. Halbuki karşılarına, kendileri gibi bir insan çıktı. Şair Raif somurtıyordu. O, zaten kahkahaya garazdı; fakat Hâmidi görünce Adnan da Raif kadar şaşırmıştı: Hamit ne kadar peltek konuşan bir yıldırımdı. Yelesinde berberin, tarağın izleri vardı. Bitmeyen alnında aradıkları, güzel te6ennünü bulaöıadılar: Uzun sakalında vücudu kaybolan velinin yerinde* rübası ütülü bir zat vardı. Halbuki, onlar, o dağa, gayri tabiî bir hilkat vak’as* görmek için tırmanmıştılar. 4

Adnan şimdi yanında çatık çehreyle yürüyen Şair Raifi

kendi kendine çekiştiriyordu: Bu Raif zaten acı adamdı-; tesadüfen güldüğü olursa, yüzü rahatsız olurdu. Dostlarını hergün muayene eder, dünkü adamı buğün ayni adam bulmazsa, bırakır kaçardı; ona göre insan, havasız yaşaması lâzım olan mumyaydı; haricî havaya bir tarafı değerse çürürdü.Her sab^h evin-den çıkarken Mark Orel gibi: «Yine bugün bir sahte vekare, bir yalancıya, bir haksıza, bir akılsıza rastlıyacağım.» derdi* Fakat bu sözü, Mark Orel. gibi o adamları m.azur görmeğe hazırlanarak söylemezdi; herkese kızmaya niyetlenerek sokağa çıkardı. Zaten sokaktan tiksinirdi. Ve «Ah, evimden çıkmıyabil’ sem!* derdi. Caddelerden tenha sokaklara sapar, vücudunu duvarlara çevirerek kaçıyor gibi yürürdü.Selâmını kimseye vermemek için elile beraber cebinde saklardı. Para bilmezdik insanlığın parasız devrinde yaşıyor gibiydi. Lâkırdıya budala* sükûta kibirli diyordu. Makırkö-yünde ağlayan dostu varsa, Erenköyünde güleni affetmiyordu. Çiçekler, yıldızlar yüzüne yağsa yine -somurtkandı.

Adnan böyle değildi. «En pis çehre yoktur ki bir damla gözyaşının arasından teniiz görünmesin; gözlerini? dolarak bakıntzy çamur da nuranîdir.» derdi. Adnan, şair Raifi hasta buluyordu:

Penceresiz, kapısız bir namusun inzivasında kendisini hapseden bu zehirli adama hayatı anlatmak için:

— Güzel düşünülmüş yalana, üstübaşı temiz rezalete insanlar mühtaçtir; İçtimaî silâh olan iftirayı, teselli olan dedikoduyu,’kazanılmamış parayı kaldır, bütün müesseseler yıkılır, diye-\ çekti; cesaret edemiyordu.

Raif uzun uzun düşündükten sonra:

— Halkın önüne düşecek kudretimiz yok; arkasından yürüyecek adam da bulamıyoruz; dedi.,

Adnan:

— Raif, dedi; sen (meş’ale adam) Ta (amele adam) ı karıştırıyorsun; san’at adamı Hamit meşaledir; hareket adam oldur

ğu gün bu meş’ale söner; tepesinde upuzun bir dumanla in-sanboyu bir siyah deynek kaim

Bunu, Eminönünden tramvaya binmişler, orada konuşuyor-lardi. Biletçi para isteyince birbirlerine baktılar. İkisi de birbi* rine güvenerek tramvaya binmiştiler. Ve ikisinde de on para yoktu, Biletçi tramvayı durduttu. Onlar, süklüm, büklüm tramvaydan inerken, biletçi bilet parasını gürültüye ketirmek için istilahlı konuşan bu iki dolandırıcının arkalarından başını sallıyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir