Çünkü bu âyette TEVHÎD kelimesi vardır. Muhyiddin ibn Arabî (K.S.) diyor ki: Âyet-i Kürsî’nin en büyük ve en kadri yüce âyet olması, muktezasmın büyüklüğündendir. Çünkü bir şey, zatının şerefiyle ve muktezasıyla şereflenir. Bu da Kur’ân âyetleri arasında ÎHLÂS sûresi gibidir. Ancak ne var ki ÎHLÂS sûresinin bunun iki yönden üstünlüğü vardır: Birincisi ÎHLÂS bir sûredir. Bu ise âyettir. Şüphesiz ki sûre daha büyüktür Hem hasmmı acze düşüren bir sûredir. Bu bakımdan da daha üstündür bu ölçüde olmayanlardan. İkincisi, îhlâs sûresi onbeş harfte TEVHÎD’i gerektirmiştir. Âyet-i Kürsî isebunıı elli harfte gerektirmiştir. Böylece az harf ile çok mâna ifade etmek suretiyle i’caz kudreti meydana çıkmış oluyor.» Süyûtî de el-îtkan adlı kitabında bu nakli yapmıştır. Yapılan rivâyete göre, Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz buyurdu ki: Lâ ilâhe illâllah ehli üzerine anında bir vahşet yoktur. Kabirden kalkıp haşir alanına gidildiğinde de onlara bir yalnızlık yoktur. Sanki ben şimdi sura üfürülüp insanlar kalktığında Lâ ilâhe illâllah ehline bakıyor gibi oluyorum: Saçlarından toprakları silkiyorlar ve «bizden üzüntü ve kederi gideren Allah’a hamdolsun» diyorlar. Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’in Cibril’den (A.S.) yaptığı rivâyette, Allahü Teâlâ buyurdu ki: «Lâ ilâhe illâllah kelimesi benim kalemdir. Kim benim kaleme girerse azabımdan emin olur.»798 Konumuzla ilgili diğer hadîsler: «Allah cennet kapılarını açar. ARŞ’ın altından bir çağırı- cı şöyle seslenir: Ey cennet! Sende bulunan bütün nimetler kimedir? Cennet ona şöyle cevap verir: Benim içimde olan her nimetle birlikte biz Lâ ilâhe illâllah ehli içiniz. Biz Lâ ilâhe illâllah ehline müştakız ve ancak Lâ ilâhe illâllah ehlini arzularız ve bizim üzerimize ancak Lâ ilâhe illâllah ehli girebilir. Lâ ilâhe illâllah demeyenlere biz haram kılındık. Bu kelimeye imân etmeyenlere de haram kılındık… Bu arada cehennem de şöyle der: Bize ancak Lâ ilâhe illâllah’ı inkâr edenler girer ve biz ancak Lâ ilâhe illâllah’ı yalanlayan kimseyi arzularız. Lâ ilâhe illâllah diyen kimseye ben haram kılmmışımdır. Ben ancak Lâ ilâhe illâllah’ı inkâr edenlerle dolacağım ve benim öfkem ancak Lâ ilâhe illâllah’ı inkâr edenleredir.» «Böylece Allah’ın rahmet ve mağfireti gelip şöyle derler: Şüphesiz ki biz Lâ ilâhe illâllah ehli içiniz. Lâ ilâhe illâllah diyen kimseye yardımcıyız, böyle diyeni severiz. Lâ ilâhe il lâllah diyen kimseye feyiz ve kerem oluruz. Lâ ilâhe illâllah diyen kimse rahmet ve mağfiretten ayn düşmez, mahcup kalmaz Biz ancak Lâ ilâhe illâllah ehli için yaratıldık. O halde Lâ ilâhe illâllah’ı ona uymayan şeyle karıştırmayın.»™ Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz, Musa Peygamber’in Cenâb-ı Hakk’a şöyle münacatta bulunduğunu beyan ediyor: — Ya Rabbî! Bana bir şey öğret ki onunla seni anayım ve duada bulunayım.. — Ya Musa! Lâ ilâhe illâllah de. — Ya Rab! Senin birçok kulların bunu söylüyor. — Ya Musa! Sen Lâ ilâhe illâllah söyle. — Ya Rab! Senden başka tapılmaya lâyık başka ilâh yoktur. Ben sadece bana özge olacak bir şey arzu ediyorum. — Ya Musa! Eğer yedi kat gökler ve benden başka mevcut olan bütün şeyler, yedi kat yer ve onda benden başka mevcut olan her şey terazinin bir kefesine, Lâ ilâhe illâllah diğer kefesine konulsa, kefe Lâ ilâhe illâllah ile dolar ve ağır gelir »™ ÂYET-İ KÜRSÎ’yi okumaya devam eden kimse bununla hem TEVHÎD, hem de tilâveti yerine getirmiş olur ki bu daha üstün bir zikir olur. Nitekim Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz buyurdu ki: «Ümmetimin en üstün ibâdeti, Kur’ân okumaktır.» Diğer hadîslerinde de: «Zikrin en üstünü Lâ ilâhe illâl- lab’dır» buyurdular. Bunun içindir ki Kur’ân okumaya devam eden kimse kemal mertebesinin zirvesine yükselir, Cenâb-ı Müteâl’e vâsıl olur Allah’tan bizim ve sizin için, ecelimiz gelinceye kadar buna devam etmemizi istiyoruz. Bilmiş ol ki: TEVHÎD faziletlerin en üstünüdür. Nasıl ki Allah’a eş koşmak büyük günahların en büyüğüyse.. Tev- hîd’irı nûru, şirkin nârı (ateşi) vardır. Şüphesiz ki TEVHÎD nuru, Allah’ı bir bilenlerin günahlarını yakar. Şirkin ateşi de müşriklerin iyiliklerini yakar. Ama TEVHÎD ibâdetlerin en üstünüdür. Allah’ı zikretmek de ona yakın olmanın en yakın (veen işlek) yoludur; zaman ile kayıtlı değildir. Diğer ameller böyle değildir. Oruç, namaz zamanla kayıtlıdır. Hac ve zekât da böyledir. Sapıklıktan kurtulmak ancak TEVHÎD yolunu bulmakla mümkündür. îmam-ı A’zam Ebû Hanife Hazretleri İmam Ebû Yûsuf’a yapmış olduğu vasiyetinde diyor ki: «Beş vakit namazı müteakip Kur’ân okumayı kendine vird edin. Âyet-i Kürsî ve İhlâs gibi sûre ve âyetleri örnek gösterebilirim. Çünkü bu ikisi de hem zikri, hem tevhidi içine alıp kapsamaktadırlar. Aynı zamanda Kur an okumak sayılırlar.
ONBİRİNCİ İSİM: TEVHÎD ÂYETİ
04
Kas