Tevhidinde, Vâhid-i hakikî’den başka her şeyin mahvolup yott olacağına inanan bir muvahhid gibi Allah’a hamdederiz. Göklerde ve yerde olanların hepsi bir araya gelse, bir sivrisinek ve hattâ bir şerre yara tamı yacak derecede âcizdirler ve Allah’tan başka her şey bâtıldır diyenlerin, Allah’a olan ta ’zîmi gibi O’na ta’zîm ederiz. Gökyüzünü ışıklı bir kubbe, yeryüzünü hayâta elverişli bir döşek ve yekdiğerini tâkib eden gece ile gündüzün birbirini insânlar için perde ve istirahat, diğerini de yeryüzüne dağılıp Allah’ın fazl u kereminden ihtiyâçlarım tedârik ile geçimlerini sağlamağa elverişli bir şekilde yarattığı için O’na şükrederiz.
Mü’minlerin, susamış olarak uğrayıp, suya kanmış oldukları hâlde geri dönecekleri Havz’ın sâhibi olan Resûl-i Ekrem’e ve bütün imkânları ile dînine yardımcı olmaktan geri durmayan Âl ve Ashâbma salât u selâm ederiz.
Bundan sonra bilmiş ol ki, uluların ulusu ve sebeblerin yaratıcısı olan Allahü Teâlâ, âhireti mükâfat ve mücâzât; dünyâyı ise, sâ’y u gayret ve geçim uğrunda sıkıntı, mihnet, meşakkat, im tihan ve ibtilâ yeri olarak yaratmıştır. Dünyâda yalnız âhiret için değil, dünyâ için de çalışmak lâzımdır. Belki dünyâ geçimi, âhireti kazanmağa bir yol ve yardımcıdır. Çünkü dünyâ, âhiretin zirâatgâhı ve ona ulaştırıcı bir vâsıtadır.
İnsânlar (kazanç husûsunda) üç kısımdır:
1 — Dünyâ geçimi kendisini meşgûl etmiş ve âhiretini unutturmuştur. Böyle olanlar, helâktedir.
2 — Âhiret telâşı, dünyâlığını unutturm uştur. Bunlar, fâizîn- dendir, yâni zafere ulaşmışlardır.
3 — Âhiretini kazanmak için dünyâ ile meşgûl olanlardır. İtidâle en yakın olan, bu üçüncü derecedir. Bunlara muktesid denir. Ehl-isalâh rütbesi budur. Bu, orta derecedir. Geçimini te’mîn için doğru yoldan gitmeyen ve itidâle riâyet etmiyenler, muktesid olamazlar. Şerî’at âdâbına uygun olmayan dünyâlık, âhiret yolculuğuna vesile olamaz. İşte biz burada ticâret, san’at ve çeşitli kazançların meşıû yollarını anlatmağa çalışacak ve bunları beş bâbda îzâh edeceğiz.