NEFS-İ MÜLKİME VE DİĞER MAKAMLAR :
3 — NEFS-1 MÜLHİME: Kişi nefs-i emmâre hâlinden, pişmanlık duyup nefs-i levvâme katma yükselir, tevbe, istiğfar, zikir, ibâdet, mâsivadan kaçmak, mürşidinin terbiyesini kabullenmek ve uzun nefs mücâhedeleriyle üçüncü dereceye yükselir. Bu derecedeki kişiye ilhâmlar gelir, esintiler olur. İmân hakikatleri kalbinde inkişâf eder. İlim, aşk, mârifet ehli olur. Ancak bu ilhâm ve esintiler gurur sebebi olmamalıdır.
Bunlardan sonra sırasıyle şu dereceler gelir: 4 _ NEFS-İ MIJTMAINNE. 5 _ NEFS İ RÂZİYE. 6 — NEFS-Î MARZ1YE. 7 — NEFS-Î KÂMİLE. Bu önsözün, daha fazla tafsile tahammülü olmadığından, meraklılar? tasavvuf kitâblarvna mürâcaata dâvet ederek, nefsin yedi derecesi hakkında basit ve sathî îzâhâtımıza burada son veriyoruz. Bizim maksadımız okuyucularımızdan ınübtedi olanlara bu mühim mevzuda bir ipucu vermekten ibârettir. İmâm Gazali rahmetullahi aleyh hazretlerinin şanlı, şerefli, şöhretli bir tedris hayâtından kaçışını, «hicret» ini anlıyabilmek için bunları bilmekte fâide vardır.
İMÂM GAZALİ NEFSİNİ NASH, KIRIYORDU?
Rivayet olunur ki, ilim şâhikası İmâm Gazâli hazretleri Şam’da Emeviyye Câımii’nde itikâf ve inzivâya çekildiği zaman, geceleri yatsı namazından sonra, minâresinden iner câmiin şadırvanlarını, ah- clest mahallerini ve helalarını temizlermiş. Tâ ki, nefsi kırılsın, benliği ezilsin, gururu — kaldıysa — yerlere serilsin. Kibir, gurur ve azamet hastaları büyük İmâm’ın nefs mücâdelesinden ibret alsınlar… Mevzûâtü’l-Ulüm Tercümesinde (Cilt: 2, sahîfe 806) şu satırlar vardır: «Şam’da birkaç sene mûtekif olduktan sonra birçok ülkeleri ve şehirleri ziyaret etti, gezip dolaştı. Vardığı yerlerde meşlıed ve merkadleıH [büyüklerin kabirlerini] mescidlen ziyaret etti. Tenhâ köşelerde azıksız, döşeksiz yatıp kalktı; nefsi ile miicâhede-i ebrâr mücâhedesi etti; ona meşakkatli ibâdetler teklif edip, çeşit çeşit kurb, tâat, riyâzetler yaptırdı. Öyle bir mertebeye ulaştı ki, zamânın kutbu ve imân merkezine götüren yol oldu.» Az uyuyor, az yiyor, az konuşuyordu. Geceleri nâfile namaz kılar, gündüzleri nâfile oruç tutardı. Geçici ve aldatıcı dünyâ şeylerinin gözünde çöp kadar değeri kalmamıştı. Allahı zikr ediyor; O’ndan uzaklaştıran, O’nu zikr etmekten alıkoyan şeylerden kaçıyordu.