wiki

DAVETTEN DÖNMENİN ÂDÂBI

Bunun üç âdâbı vardır:
1 — Ev sâhibi, m isâfirleri ile beraber kapıya kadar çıkm alıdır
Bu, m isâfire ikrâm dır. Resûl-i Ekrem, böyle em retm iştir. Nitekim h a ­
dîsde:
«Allah’a ve âhirete îmân eden, misâfirine ikrâm etsin.» buyurm
uştur. Diğer bir hadîste:
«Misâfiri, kapıya kadar uğurlamak, usûldendir.» buyurm uştur.
Ebû K atâde şöyle anlatıyor: «Hâbeş K ıralı Necâşî’nin bir heyeti Resûl-i
Ekrem Efendimizi ziyârete gelmişti. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) bizzât
onlara hizmete başladı. B unu gören Ashâb: «Biz varız, sen otur, yâ
Resûlallah» demeleri üzerine, Resûl-i Ekrem Efendimiz:

«Hayır, aslâ müsâade edemem. Çünkü onlar benim Ashabıma
orada (Habeşistan’da) ikrâm ettiler, ben de bizzât mukaabelede bulunmak
isterim.» dem iştir.
Misâfire tam m ânasiyle ikrâm etm ek için geldiğinde, sofra basında
ve giderken kendisine güler yüz gösterm ek ve hoş sohbette bulunm
aktır. M isâfirin asıl arzû ettiği güler yüz, ta tlı dil ve hüsn-i kabûldür.
Evza’î’ye: (60) «Misâfire ikrâm nedir?» diye sorm uşlar, Evza’î
«Güler yüz ve ta tlı dildir» dem iştir.
Yezîd b. Ebî Ziyâd da: (61) «A bdurrahm an b. Ebî Leylâ’nın (62 ı
huzûruna her girdiğimde, benimle güzel konuşur ve bana nefis yem
ekler yedirirdi.» dem iştir.’
2 — Misâfir, — her ne kadar kendisine gereği gibi ikrâm yapı­
lam am ışsa d a — gönül hoşluğu ile ve m em nûniyetini ifâde edecek
şekilde ayrılm alıdır. Böyle yapm ak, iyi ahlâk ve tevâzuun eseridir.
Nitekim Resûl-i Ekrem Efendim iz (S.A.V.):
«Muhakkak ki kişi güzel ahlâkı sâyesinde, gündüz oruçlu, gece
ibadet edici (olanların) derccesine yükselir.» (63) buyurm uştur.
Eskilerden birinin verdiği bir ziyâfette dâvetlilerden birisi bulunam
am ıştı.’D âvet edildiğini duyunca sonradan ev sâhibine geldi. Ev
sâhibi:
— Ne var, ne istiyorsun? diye sordu. Adam:
— Dâvet etm iştiniz, geç haber aldım ve şimdi geldim, dedi. Ev
sâhibi:
— İyi am a, dâvet bitti, m isâfirler dağıldı gitti. Adam:

— A rtan bir şey kalm adı mı, isterse bir ekmek ufağı olsun bana
yeter, dedi. Ev sâhibi:
— Maalesef hiç bir şey kalm adı dedi. Adam:
— O halde yemeğin piştiği tencereyi getirin onu sıyırayım , dedi.
Ev sâhibi:
— Maalesef onu da yıkadık, deyince, m isâfir: «Elhamdülillâh»
diyerek oradan ayrıldı. B unu görenler:
—- Ne idi, nasıl oldu bu iş? Diye sorduklarında, adam :
— Ev sâhibi bizi hayır niyetiyle dâvet etti. [Yetişemedim, sonra
gittiğim de de yine iyi niyetle geri çevirdi.] Biz de m em nûn olarak
ayrıldık, dedi.
İşte tevâzu, güzel ahlâk budur. Şöyle hikâye olundu: Cüneyd-i
Bağdâdı’nin hocasını, bir çocuk dört kere babasının ziyâfetine d â ­
vet etti. F ak at her defâsm da da babası bu zâtı kovdu. Her defâsm da
çocuğun gönlünü hoş etm ek için dâvete icâbet ettiği gibi, babasının
arzûsuna uyarak da geri dönerdi.
İşte bu gibiler, belâyı Mevlâdan bilen, Allah için tevâzû ile zillete
düşen, tevhîd ile huzûr bulup red ve kabûlü A llah’ın bir im tihârn
kabûl eden, insanların ikrâm ı ile koltukları kabarm adığı gibi, onların
tahkirine de aldırış etmeyip her şeyi Allah’ta n bilen kim selerdir. Bun
u n için biri: «Ben dâvete hiç de icâbet etm ek istemem. F ak at icâ-
betim in sebebi, C ennet’in yem eklerini hatırlam ak içindir. C ennet’in
yem ekleri nefis, zahm etsiz olduğu ve herhangi bir şekilde hesâb sorulm
ıyacağı için, dâvet yemeği de öyledir.» dem iştir.
3 — Ev sâhibinin m üsâadesini alm adan çıkmamalı, gönlünü alıncaya
kadar oturm alıdır. M isâfir olarak gittiği yerde ev sâhibine ağ ırlık
vermemek için, üç günden fazla kalm am alıdır. Nitekim Resûl-i
Ekrem (S.A.V.) Elendimiz:
«Misafirlik üç gündür. Bundan fazlası sadakadır.» (64) buyurm
uştur. Ev sâhibi sam im î olarak ısrâr ederse, o zam an daha da fazla
kalabilir. Misâfire bir yatak te ’m in etmek, m üstehabdır. Nitekim Resûl-i
Ekrem:

«Bir yatak kendisinin, biri âilesinin, biri de misâfirinindir. Bundan
fazlası şeytân içindir.» (65) buyurm uştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir