Islâmiyetin talimatı başlıca üç ana bölüme ayrılır: (1) İtikada,
yâni inanca âit hükümler. (2) Amele [işlemeğe] âit hükümler. Bu
ikinci kısım da kendi içinde bölümlere ayrılır. İbâdetler, muâmeleler,
cezalar, imâmet ahkâmı ve şâire gibi. (3) Ahlâk ve tasavvufa
âit hükümler.
Tasavvuf, kısaca İslâm ahlâkı demektir. İslâm tasavvufunun
esası Kitâb, Sünnet ve Selef-i sâlihîn efendilerimizin [yâni sahâbe-i
kiram ve tâbiin’in] bize ulaşan güzel hâlleri, sözleri ve amelleridir.
İtikadda, amelde Müslümânlar arasında fırkalar meydâna çıktığı,
bunlardan sâdece Elıl-i Sünnet ve Cemâat mezhebinin hak mezJıeb,
fırka-i nâciye olduğu, diğerlerinin ehl-i bid’at olduğu açık bir
gerçektir.
Durum tasavvuf ve ahlâk mevzûunda da böyledir. Ehl-i Sünnet
tasavvufu haktır, doğrudur buna uymayan tasavvufî cereyanlar ise
bâtıldır, bid’atçidir.
Gerek itikad, gerek amel, gerekse tasavvufta Ehl-i Sünnet ölçüsü
şudur: Kitâba, Sünnete, icmâ-yı ümmete yâni Şeriata uygunluk…
Bir tasavvuf cereyanı, kitâbı, şahsiyeti eğer İslâm şeriatine tamamen
uygun ise o cereyan, kitâb, şahsiyet haktır, doğrudur, faydalıdır.
Tasavvuf mevzûunda İslâm dünyâsında üç ana cereyan vardır:
(1) Birtakım kimseler tasavvufu tamamen reddederler, kötülerler.Onlara göre Islâmda tasavvuf yoktur. Dışarıdan gelmiş lıurâfelerden
ibârettir. (2) Bâzıları ise tasavvuf diye bâtmiliğe kaçmış, Şeriatın
zâhirine uymaz fikirlere saplanmış, uygunsuz işler işlemiştir.
(3) Üçüncü cereyan ise orta yoldur, itidal dairesidir. Bunlar tasavvufu
yüksek İslâm ahlâkı olarak anlarlar, kötülüklerden kurtulmak,
iyi ve güzel ahlâkla bezenmek, mânen Allah’a yaklaşmak için çalı
şırlar.
İlk iki cereyanın birisi tefrit, diğeri ifrat hâlinde dır ve hatâ etmektedirler.
Doğru olan üçüncü cereyandır. Çünkü o hikmet ve
i’tidal dair esindedir.
Ümmet-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) iki kanadla
■uçar ve yükselir. Biri şeriat, diğeri tasavvuftur. Bu hâl tarihen sâbit
olduğu gibi, zamânımızda tasavvufun gerilemesinin acı neticelerini
bütün basiret sâhibleri görmektedirler.
Fatih ffultan Mehmed Han’ın hocası, şeyhi, mürşidi olan büyük
sâfî Akşenıseddin hazretleri «Risâletü’n – nur» adlı eserinde, sûfilere
yapılan hücumları gâyet güzel cevâblandırmış ve muterizleri
sıısturmuştur. , Bu eserin Arapçası ve eski Türkçe tercümesi Süleymaniye
Kütüphânesinde «Hacı Mahmud Kitâblığı» kısmında 2408
numarada kayıtlıdır. Aynı eser, Ali İhsân Yurd tarafından değerli
not ve açıklamalarla «Fatih Sultan Mehmed Han’ın Hocası Şeyh
Akşemseddin, Hayâtı ve Eserleri» (İstanbul, 1972) adlı büyük kitâbın
içinde Arapçasıyle birlikte yayınlanmıştır. Akşemseddin hazretlerinin
bu eseri tedkik edilecek olunursa tasavvuf düşmanlarının fikirlerinin
mesnedsizliği anlaşılmış olacaktır.
İMÂM GAZALİ VE TASAVVUF:
26
Oca