Familyası: Gülgiller (Rosaceae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Batı Anadolu. Mayıs ve haziran ayları arasında beyaz veya pembe çiçekler açan 4-8 m yüksekliğinde bir ağaç. Genellikle yetiştirilir. Bâzan yabânî olanlarına da rastlanır. Ağacın gövdesi silindirik, odunlu ve çok dallıdır. Yaprakları derimsi, üst tarafları koyu yeşil renkli, alt yüzleri ise, çok tüylü ve grimsidir. Çiçekleri dalların üzerinde teker teker bulunur ve hemen hemen sapsızdır. Meyve, çiçek tablasının etlenmesi ve büyümesi ile meydana gelmiş oval, küre şeklinde, sarı-yeşil renkli ve tüylüdür.To- humları oval, köşeli ve esmer kırmızımtrak renklidir. Kullanıldığı yerler: Bitkinin kullanılan kısmı olgunlaşan meyve, tohum ve yapraklarıdır. Meyvelerinde petkin, tanen, şeker (glikoz, sak- karoz), elma asidi ve C vitamini vardır.Tohum- larında ise müsilaj, yağ, tanen, renkli maddeler, az miktarda emygdalin ve emülsin bulunmaktadır. Meyvelerinden hazırlanan şurup ve kompostolar çocuk ishallerine karşı çok tesirlidir. Ayva meyveleri kalbe kuvvet verir ve rahatlatır, harâreti keser, mideyi kuvvetlendirir ve hazmettirir. Tohumlarından su ile kaynatarak elde edilen müsilaj ise, dâhilen ve hâricen dudak ve meme çatlakları ile ekzamalarda yumuşatıcı olarak kulanılmakta- dır. Yaprakları kabız edici olarak tanınmıştır.
dolu azabları 20.000 ve Rumeli azabları 10.000 kişiydi. Azablar kırmızı börk giyerlerdi. Silahları ise ok, yay ve omuzda asılı pala ile kalkandan ibâret- ti. Bâzan da mızrak, yâni kargı taşırlardı. Yaya azabları ilk dönemlerden 16. asır ortalarına kadar savaşlarda büyük hizmet verdiler. On beşinci asrın başlarında azablar Osmanlı Bahriye teşkilâtında da kullanılmaya başlandı. Bahriye azabları kâbiliyetlerine göre kaptanlığa kadar yükselme imkânına sâhiptiler. Bunların yedi- sekiz tânesi bir bölük sayılır ve bölükbaşısına “reis” denilirdi. Reîsliğe ise “bâdhânî” denilen yelkencilikten geçilirdi. Reîsten sonra odabaşı ve ah- çıbaşı gelirdi. Reîs aynı zamanda gemi süvârîsi olunca “vardiyan-başı” denilirdi. Süvârî olan reîs daha sonra kaptan olurdu. Ayrıca bölüksüz reîs sınıfı vardı. Kıdemli yelkencilerin terfi sırası geldiğinde boş bölükbaşılık bulunmazsa, bunlara bir rütbe olarak reîslik, yer açılınca da bölüklü reîslik verilirdi. Deniz azabları arasında 150 kadar bölüksüz reîs bulunurdu. Bahrî azablarının bir kısmı tersânede bir kısmı da gemilerde hizmet ederlerdi. Gemilerde bulunanlara “Azabân-ı donanma”, tersânedekilere de “Azabân-ı tersâne” denirdi. Azabların tersâne yanında bir kışlaları vardı. Bugün buraya Azapkapı denilmektedir. Ayrıca hudut kalelerinde yaya azablarından teşkîl olunan bir azab birliği görev yapardı. Kale içinde oturan bu askerlerin bir kısmı ulûfeli (maaşlı) bir kısmı tîmarlıydı ve her kalede belli bir mikdârı değişmez sayıda idiler. Ulûfeli azab lâyık görülürse, tîmarlı olurdu. Azab teşkilâtı, Sultan İkinci Mahmûd Han döneminde kaldırıldı.
AYVA AĞACI (Cydonia oblonga)
19
Tem