1. Vurmasına yol açmak, vurmaya yöneltmek ya da vurmasına izin vermek: Futbolda topa elle vurdurmuyorlar. —2. Bir kimseyi vurdurmak. onu silahla öldürtmek. Düşmanını kiralık katillere vurdurdu. —3. Bir şey vurdurmak, taktırmak, bağlatmak. Şu ayakkabıyı tamirciye gönderip pençe vurduralım. —4. iğne, çivi vb. sözkonusuysa, saplatmak, kaktırmak: Ayakkabıların altına çivi vurdurmak. —5. Bir madde sözkonusuysa, onu sürdürmek: Duvarlar çok kirli, ustaya bir kat boya vurduralım. —6. Destek vb. sözkonusuysa, taktırmak, dayatmak. —7. Damga, mühür vb. sözkonusuysa, bastırtmak, koydurtmak: Belgeyi postalamadan müdüre mühür vurdurun —8. Bir yeri vurdurmak, orayı top ateşine ya da kurşuna tutturmak, orayı yıktırıp yağma ettirmek.
VURDURMAK
08
Ağu