wiki

İkinci itiraz:

İslâm prensip olarak faizsiz, ortaklık esasına dayalı sermayetemini yolunu teklif etmektedir. Ancak bu yolla gereklisermaye temin edilemediği zaman ve zeminlerde ne yapılacaktır?Temin edinceye kadar bekleyelim denemez; çünkü ihtiyaçve zaruret beklemez; bu sebepledir ki islâmda ara çözüm adınıverdiğimiz ruhsatlar vardır. İşte bu ruhsatlardan biri de ferdîve genel ihtiyaçları gidermek için —başka yol bulunamadığımüddetçe— faizli kredi almaktır. «Özellikle müslümanlann iktisadengüçlenmeleri ve bu güçleri ile İslâmî faaliyetleri finanseetmeleri bir ihtiyaç mıdır.» sorusuna bizim verdiğimiz cevap«evet ihtiyaçtır, hatta zarurettir» şeklindedir. Buna katılmamakgerçekleri görmemekten, sünnetullahı bilmemektenkaynaklanır.«Bu kapıyı dikkatli kullanmak gerekir…» Elbette, bu kapi’hâcet ve zaruret kapısıdır, bu kapıyı açanlar «zaruretler kendimiktarlan ile takdir olunur; yani ihtiyaç ve zaruret ne kadarruhsatı gerektiriyorsa o kadan helal olur, onun ötesine biradım dahi atılamaz» (Mecelle, md. 22) demek suretiyle gerekliihtiyatı kaideleştirmişlerdir. Biz de bunu «diken üzerinde oturmak»şeklinde ifade ettik ve «müslümanlar bu uygulama içinderahatlayıp uyumamalı, safâ sürmemeli bir an önce bu araçözümden ana çözüme geçmenin yollannı aramalıdırlar, aksihalde mesul olurlar» dedik. Şunu da unutmamak gerekirki «faiz yasaktır, haramdır» hükmü ana çözüm hükmüdür. İhtiyaçve zaruret sebebiyle faiz verip ödünç almak ise haramdeğil, mübahtır, caizdir; tıpkı ihtiyaç sebebiyle haram yerleriniaçıp doktora göstermek, zaruret sebebiyle haram nesneleri yemekvb. gibi. Şu halde faiz vermeye, normal düzende «haram»,ihtiyaç ve zaruret halinde —ara çözüm olarak— «helal, caiz»demekte bir tutarsızlık yoktur.Zina ve afyon ticareti örneklerine gelince: İslâmda büyükzarann küçük zarar ile, ammeye ait zararın özel zarar ile, büyükşenin küçük şer ile giderilmesinin esas olduğunu biliyoruz.Buna göre iki zarar birbirine eşit ise biri diğeri ile giderilemez.(Mecelle, md. 25.). Küçük zararın daha büyüğü ile gidenlmeside düşünülemez. Evlenemediği için cinsî ilişki ihtiyacıduyan insanın bu ihtiyacı Allah vergisidir, meşrudur, insanlığınbekasına sebep kılınmıştır. Ancak bu ihtiyacın giderilmemesindendoğacak zarar, zinadan büyük, zinadan mahzurlu değildir;zarar zinanın kendisidir. Zinaya ruhsat verilirse zarar, eşitzarar ile giderilmiş olur; bu da caiz değildir. Bu sebeple mezkûr

ihtiyacı normal, tabii ve önemli bulan islâm prensip olarak meşru tatmin yolunu kolaylaştırmış, bu mümkün olmadığı takdirde ise zararı daha az olan telâfi yollan ve ruhsatlar göstermiştir. Cinsî ihtiyacın normal tatmin yolu evliliktir. İslâm kadar evliliği kolaylaştıran, başanlı olmayan evliliklere son verme yollarını açan bir sistem gösterilemez. Normal olmayan şartlar sebebiyle evlenme imkânı bulamayan insanlara bir yandan oruç gibi nefsi terbiye eden, iradeyi güçlendiren yollar gösterilmiş, bir yandan da toplum ilişkilerinde, insanlann cinsî duygularını tahrik eden davranışlar asgariye indirilmiştir. Anormal şartlarda, farklı toplunılarda kişi iradesine sahip olamaz, boşalmadığı takdirde zinaya düşeceğinden korkarsa «el ile tatmin yoluna başvurabilir» denilmiş, bu çare, zinadan ehven görülmüştür. (İbn Âbidin, Raddu’l-Muhtâr, C. II, s. 109; H. Karaman, Helaller-Haramlar, s. 109). Afyon, alkollü içkiler ve çeşitli uyuşturucular insanlann akıl ve ruh sağlığını, hayatlarını tehlikeye düşürmekte, yok etmektedir. İslâmm bütün hükümleri, altı değeri korumaya yöneliktir: Hayat, akıl, mal, din, nesil ve namus. Bunların korunması bakımından genel olarak müslüman ile gayr-i müslim eşit haklara sahiptir. Hukuk kaidelerine göre hak etmedikçe gayr-i müslimlerin de bu değerlerine tecavüz edilemez, aksine korunur. Uyuşturucu ticareti insanlığın hayat ve akıllarını tehdit eden bir cinayet, bir insanlık suçudur, sebep ne olursa olsun islâmm bunlan caiz görmesi düşünülemez; vâsıta gayeyi aşamaz, maksadı yıkamaz. Helal bilip yiyene, «mecbur olan» birisinin faiz vermesi, ölmek isteyen kimseye birinin zehir vermesi ile bir tutulamaz ve bu iki davranış birbirine kıyas edilemez; çünkü hiçbir zaruret, masum insanların öldürülmesine, sağlıklarının tehlikeye düşürülmesine sebep kılınmamıştır. Sorular: 1. Devletin verdiği teşvik kredilerinin faizi, genellikle enflâsyon nisbetinden daha düşük olmakta, böylece menfî faiz gerçekleşmektedir; yani almandan fazlasının geri ödenmesi bir yana, alman meblâğ bile —değer bakımından— geri ödenmemekte, enflâsyon sebebiyle eksik ödeme yapılmaktadır. Bu bakımdan düşük faizli ve uzun vâdeli teşvik redilerini almakta hiçbir sakınca yoktur ve bu uygulamada gerçek faiz söz ko- •nncn rlcscrilrHr* r lp r ifih ilır m İ ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir