A) İSLAMA GÖRE İNSAN ve HAYATIN GAYESİ Yerküresi üzerinde tarih boyunca tanıyabildiğimiz canlı varlıklar içinde, kendisi ve çevresi hakkında bilgi ve şuur sahibi tek varlık insandır. İnsanoğluna kendini ve çevresini tanıyaiblmesi, bilgi sahibi olabilmesi için duyular, akıl, sezgi, ilham gibi vâsıtalar verilmiş, bunları tamamlamak ve gayb âlemini tanımak için de ilâhi vahye dayanan dinler gönderilmiştir. Ancak filozof ve bilginler içinde akıl ve duyuların verdiği bilgiler dahil her şeyden şüphe edenler, yalnız akla veya akıl ve duyulara güvenenler olmuş, bunların yanmda sezgiye ve ilhama da dayananlar bulunmuş, vahyi ve dini, bütün bunların üstünde görenler mevcut olmuştur. İşte bu vasıtalarla kendini tanımaya uğraşan insanın bilgisi, şümul ve gerçeklik bakımlarından kullandığı, dayanıp güvendiği vâsıtalara bağlı kalmış, buna göre eksik veya tam, doğru veya yanlış, hak veya bâtıl olmuştur. İnsanların vicdanına hâkim olan, düşünce ve değer hükümlerine yön veren inançlar, ferd ve toplum olarak hayatına hâkim olan sistem ve doktrinler de, yukarıda andığımız vasıtalar ile elde edilen bilgilere bağlıdır. Meselâ yalnız akıl ve duyularına dayanarak bilgi sahibi olduklarını, gerçeği bu yoldan bulduklarını iddiâ eden materyalistlere göre insanoğlu, maddenin kendi kendine ve tesadüfen mârûz kaldığı kimyevî değişme ve birleşmeler sonunda meydana gelmiş, tekâmül yoluyla (evrim) hayvandan oluşmuş ve gelişmiştir. İnsanoğluna ait, dıştan dikte edilmiş bir gaye yoktur-, yapılacak iş insanların maddi refahlarını sağlamak, onlan mümkün olduğu ölçüde arzu ettiklerini yapma hürriyetine kavuşturmaktır. İşte asırlardan beri maddeci filozof ve bilim adamlannın ileri süregeldikleri bu doktrin, eksik bilgi vasıtalarına, meçhûllere, tesadüf gihi îlmî nlmavan mefhumlara, anele edilmiş erenellemelere… da-
GİRİŞ
13
Ara