wiki

MÜCÂHİD BİN CEBR

Tâbiînin en meş- hûr âlimlerinden. Künyesi Ebu’l- Haccâcdır. îbn-i Cübeyr ve Mahzûm kabilesine mensup olduğu için de Mah- zûmî denilmiştir. 24 (m. 645) senesinde doğdu, 104 (m. 723) de Mekke’de namaz kıldığı bir sırada secdede iken vefat etti.
Tefsir, hadîs, fıkıh ve kırâat ilimlerinde zamanının ileri gelen âlimlerinden olup, tefsir ilminde yüksek derecede idi. Bu se- beble tefsirde imâmdır denilmiştir. Mücâhid bin Cebr’in en başta gelen hocası Eshâb-ı kirâmın meşhûrlanndan lbn-i Abbâs’dır. Ondan tefsir, kırâat ve hadîs ilmini öğrenmiştir. Başka lbn-i Abbâs olmak üzere Abdullah bin Ömer, Ebû Hüreyre, Câbir bin Abdullah ve hazret-i Ali, Sa’d bin Ebî Vakkas, Abâdîlei erbeâ (Abdullah bin Ömer, Abdulah bin Abbâs, Abdullah bin Zübeyr ve Abdullah bin Amr), Rafi bin Hadic, Üseyd bin Zübeyr, Ebû Saîd Hudrî, Ümm-i Seleme, Cüveyriye binti Hâris, hazret-i Âişe ve Ümm-i Hânî’den hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. îbn-i Abbâs’ın derslerine devam edip, kırâat ilmini öğrenmek için Kur’ân-ı kerimi defalarca hatmetmiş ve bizzat ki- râatını ona dinletmiştir. Kur’ân-ı kerimin her âyetinin tefsiri, nüzûl (geliş) sebebi hakkında ayn ayn üçer defa sorup, izâh et mek sûretiyle cevap almıştır. Kendisi şöyle buyurmuştur. “Ben Kur’ân-ı kerimi otuz defa lbn-i Abbâs hazretlerinin huzûrunda okudum. Her âyeti okudukça üzerinde durup, izâhını ve nüzûl sebebini sorup inceledim.” Rivâyete dayanan ilk tefsir kitabını Mücâhid bin Cebr yazmıştır. Tefsire dâir rivâyetlerini hocası lbn-i Abbâs’tan naklederek yazdırmıştır. Onun tefsire dâir rivâyetlerini imlâ eden (kaleme alan) Kâsım bin Eb’il Bez’dir. Mücâhid bin Cebr’in tefsirini lbn-i Nûceyh, lbn-i Cerir gibi âlimler rivâyet etmiştir. Ayrıca kendisinden Katâde bin Diâme, Hakem bin Uteybe Amr ibn-i Dînâr, Mensûr, el-A’meş Ham- mâd bin Süleymân ve daha çok sayıda âlim ilim öğrenip, hadîs-i şerîf rivâyetinde bulunmuşlardır. Kıymetli bir Ehl-i sünnet âlimi olan Mücâhid bin Cebr, zamanındaki ve kendinden sonraki asırlarda yetişen âlimler tarafından rivâyetine mürâcaat edilen seçkin bir zâttır. îbn-i Cübeyr, “Mücâhid’ten ilme dâir bir mes’ele dinleyip, öğrenmek bana ehlimden (çoluk çocuğumdan) ve malımdan daha sevimlidir” demişti. A’ meş, “O ilimde büyük gayret sâhibi idi. Konuştuğu zaman sanki ağzından inci saçılırdı” demiştir. İmâm ı Şâfiî ve İmâm ı Buhârî de onun güvenilir bir âlim olduğunu belirtmişlerdir. Hadîs kitaplarının en başta geleni ve en kıymetlisi olan Buhârî’ de, onun tefsirinden ve bildirdiği hadîs-i şeriflerden çok sayıda rivâyetler vardır. Ibrâhim aleyhisselâmın öz babasının Tâeûh olup, putperest olan Âzer’in ise, •üvey, babası ve amcası olduğunu lbn-i Abbâp’tan naklen, senedleri ile birlikte bildiren Mücâhid bin Cebr hasretleridir (r.a.).
MÜCÂHİD BİN CEBR
Onikinci asır sonlarında yapılmış, üzeri mineli bir kase.
Rivâyet ettiği hadîs-i şeriflerden ba’ zılan: “Dünyâda garib gibi veya yola çıkacak yolcu gibi ol.” “Şüphesiz ki, Allahü teâlâ, namazı Peygamberiniz Muhammed aleyhis- selâmın dilinden yolcuya iki rek’at, mukîm olana da dört rek’at olarak farz kıldı. ” (öğle, ikindi ve yatsı namazının farzları) “Lâ ilâ/ıe illallah diyen bir kimsenin üzerine kıyamet kopmaz.” “İnsanlarla, Lâ ilâhe illallah deyinceye kadar savaşmakla emr olundum. ” “Cebrail (a. s.) bana komşuluk hakkından o kadar bahsetti ki, komşunun komşuya vâris olacağını zannettim.” ‘1
“Dünya metâmın (nVmetlerinin) en hayırlısı sâliha bir hanımdır.” “Kıyâmet günü insana dört şey sorulur; ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle nasıl amel ettiğinden, bedenini nerede yıprattığından ve malını nereden kazanıp nereye harcadığından. ” Mücahid bin Cebr’in sözlerinden bir kısmı şunlardır: Allah için birbirlerini seven müslüman- lar bir araya gelip, gülerytiz ve tatlı sözle konuştukları zaman, ağaçların kuruyan yapraklarının rüzgârda döküldüğü gibi günahları dökülür.” “Cehennemlikler, Cehennemde öyle şiddetli uyuz hastalığına yakalanırlar ki, bütün etleri kemiklerinden sıyrılır. Bunlara bu hastalıktan rahatsız oluyor musunuz diye sorulunca, evet derler. İşte bu azab dünyâda mü’minlere yaptığınız eziyetin ve verdiğiniz sıkıntının cezâsıdır, denilir.” Abdullah İbn-i Abbâs’dan naklettiği bir nasihat şöyledir: “Sana lâzım olmayan i
ve faydası dokunmayan şeyleri konuşma, çünkü bu boş bir iştir. Üstelik zararından da emin değilsin. Yeri gelmedikçe lüzumlu olan sözü de söyleme. Çok kerre faydalı söz yerini bulmaz da boşa söylenmiş olur. Ne yumuşak huylu kimseyle, ne nefsine uyan kimseyle, ne de ahmakla münâkaşa etme. Münâkaşa edersen, yumuşak huylu kimse sana kalbinden buğzeder. Ahmak âdî kimselerle münâkaşa edersen, onlar da sana dil ile eziyet ederler. Tanıdığın bir kimse yanından ayrılınca seni nasıl anmasını istersen, sen onu öyle an.” “Bir mü’min kalbini Allahü teâlâya bağlarsa, Allahü teâlâ insanları ona yardımcı eder.” “Her sabah ve akşam tövbe etmeyen kimse, kendine zulmeder.” “Evinden çıkan bir kimse “Bismillah” dediği zaman bir melek hidâyete ulaştın der. “Tevekkeltü alellah” dediği zaman, Allahü teâlâ “Ben sana yeterim” buyurur. “La havle velâ kuvvete illâ billah” dediği zaman bir melek her tehlikeden kurtulmuş oldun der. Bunun üzerine şeytanlar; hidâyete ulaşan, Allah’ın yardımına kavuşan ve himâyesine giren kimseye daha ne zarar yapılabilir diyerek yanından uzaklaşırlar.” “İnsana vesvese veren şeytan, insan Rabbini zikredince kaçar gider. Kalb gaflete dalınca yine vesvese vermeye başlar. İnsan Rabbini zikredince kaçar, gaflete dalınca musallat olur. Karanlıkla aydınlığın çarpışması gibi çarpışır durur.” “Kişi evlâdının iyiliği ile mezarında müjdelenir.” “Bir kimse, ayakta iken, yatarken, yerine göre kalbinde veya dilinde Allah zikri olmazsa, Allahı çok anan zümreden sayılmaz.” “Resûl-i ekremden başka herkes, bu âlemde söylediği bütün sözlerinden kıyâ- met günü sigaya (hesâba) çekilecek.” “Kıyâmet günü, bir mü’min için Cehenneme atılmasına emir verilir. O mü’min kul, bu hâl içinde şöyle söylenir: “Yâ Rabbi, sen daha iyi bilirsin. Ama ben senin hakkında böyle düşünmüyordum.” Bunun üzerine: “Yolunu açın, doğruca Cennete girsin” emri gelir.” Affedilmek istediğin hususlarda affedici ol. Nasıl muamele görmek istersen, başkalarına öyle muamele et. Suçlu olarak yakalanıp da affedilen kimsenin ameli gibi amel et.” “Ağzından çıkan her söz yazılır. Âhı- rette ona göre cezâ veya mükâfat görür.” “Din kardeşinin gıybetini yapmanın keffâreti, onu övmek ve ona hayır duâ etmektir.” “Kalb açık bir el gibidir. Kul her günah işledikçe bir parmak kapanır. Nihâyet elin bütün parmaklarının kapandığı gibi kalb
Islâm İlimleri Ansiklopedisi 3 2 7
MÜNZİR BİN MÂLİK
“ Yabancı dil öğrenin, düşmanın şerrinden böylece kurtulursunuz. ” Hadîs-i şerif
3 2 8 İslâm alimleri Ansiklopedisi
Mavi zemin üzerine siyah boyalı ve üzeri sırlı bir tas. Onikinci asırda Suriye ‘de yapılmıştır.
üzerine perde çekilir. İşte kalbin kapanıp, mühürlenmesi böyledir.” “Hiçbir gün ve gece yoktur ki, insana şöyle demesin; bu güne ve bu geceye girdin, artık ne bu gün, ne gece geri gelmez. Ne yaptın bir bak.” “Ölen insan kabre konunca kabir ona şöyle der: Ben böcek ve haşerat yeriyim. Ben yalnızlık yeriyim. Ben garip ve karanlık bir yerim. Bunlara karşı ne hazırladın, nasıl amel ettin?” “Nefsini aziz eden, dînini yıkar. Nefsini zelil eden kimse, dînini aziz eder.” “Bir kimse Allahü teâlânın emrettiği yerlere dağ kadar altın harcasa isrâf olmaz. Bir dirhem gümüşü veya bir avuç buğdayı haram olan yere vermek isrâf olur.” “Asıl sabır, müsîbetin geldiği ilk anda yapılan sabırdır.”
1) Hilyet-ül evliyâ cild-3, sh-279 2) Tezkiret-ül-Huffâz cild-1, sh-92 3) el-A’lam cild-5, sh-278 4) Tabakât-ül kübrâ cild-1, sh-39 5) Mu’cem-ül Müellifin cild-8, sh-177 6) Keşfüz-zünûn cild-1, sh-430 7) El-Menhel-ül azb-ül-mevrûd cild-1, sh-58 8) Tam ilmihâl Seâdet-i Ebediyye sh-95, 344,586

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir