Hadîs imâmı. îsmi, Hasen bin Sabbâh bin Muhammed el-Bezzâr el-Bağdâdî olup, künyesi Ebû Ali el-Vâsıtî’dir. Bağdad’da doğmuş olup, yine Bağdad’da 249 (m. 863) de Rabî-ül-âhır ayında vefât etmiştir. Büyük hadîs âlimi olan Hasen bin Sabbâh, Süfyân bin Uyeyne, Ebün-Nasr, Vekî’ bin Cerrâh, Velid bin Müslim, Zeyd bin Habbâb, İshâk bin Yûsuf el-Ezrak, Ca’fer bin Avn, Rûh bin Ubâde, Ebû Usâme, Ahmed bin Hanbel, Ali bin el-Medînî ve daha birçok âlimden ilim almış, hadîs-i şerîf öğrenmiştir. îmâm-ı Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî, îbrâhim el-Harbî, Ebû Bekr el-Bezzâr, Ebû Bekr bin Âsim, Abdullah bin Ahmed, îbn-i Nâciye, Ali bin Abdülazîz el-Begâvî, Ebû Bekr es-Sigânî (Muhammed bin İshâk), Ebû îsmâil et-Tirmizî ve bir çok âlim de Hasen bin Sabbâh el-Bezzâr’dan hadîs-i ? erîf öğrenmiş ve rivâyet etmişlerdir, mâm-ı Ahmed bin Hanbel: Ebûl Ali elVâsıtî’nin rivâyetlerini yazınız. O sikadır (sağlam ve güvenilir) ve sünneti iyi bilir. Onun hayır işlemediği hiç bir günü yoktur” buyurur, onun çok kıymetli, amel-i sâlih işliyen, çok hayır yapan, mübârek bir zât oldı^ğunu her yerde beyân ederdi. Ebû Hâtim: “Hasen bin Sabbâh Ebû Ali elVâsıü hadîsde sadûk (râvide aranan şartların hepsine hâiz ve çok doğru) bir zât olup, Bağdad’da kadr-ü kıymeti pek çoktur” buyurdu. îmâm-ı Nesâî ise, onun Bağdad’da hadîs aldığı üstâdlann ve kendisinin; sâlih, kıymetli zâtlar olduğunu söylemiştir, îbn-i Hibbân da onu sika râviler arasında zikretmiştir. Son derece haramlardan sakınan, dünyâya kıymet vermeyen, şüphelilerden dâima uzaklaşarak yaşayan Ebû Ali Vâsıtî (r.a.), insanların hayırlılarından idi. Hıfzının sağlamlığı, îslâmiyeti yaşamaktaki çok fazla gayreti sebebiyledir ki, rivâyet etmiş olduğu hadîs-i şerifler, Buhâıi, Müslim ve Sünen kitaplarında yer almıştır. Buhârî’de ve Müslim’de bu zâttan başka üç tane daha Bezzâr geçmektedir ki, onlara bu isim kumaş ticâreti yaptıklarından verilmiştir. Diğerleri Muhammed bin Seken el-Bezzâr, Bişr bin Sâbit el-Bezzâr ve Halef bin Hişâm el-Bezzâr el-Mukrî’dir. Bu dört zâta el-Bezzâz-i Bizâzeyn denilir. Hep* sinin de rivâyetleri uygun olup, Buhârî ve Müslim hepsini aynı derecede kabûl etmişlerdir. Herkese iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden (yasaklayan), Ebû Ali el-Vâsıü zamanının halifesi Me’mûn’a da emr-ı bil-ma’rûf yapmıştır. Buyurdu ki: Üç defa halife Me’ mûn’un yanına girdim. Başımı kaldırdım ve ona iyiliği emrettim. Beni böyle konuşmaktan men etti. îkinci defa girdiğimde, yine iyiliği emrettim. Bana; “Sen iyiliği mi emrediyorsun?” dedi. “Hayır fakat kötülükten men ediyorum” dedim. Bunun üzerine beni sopa ile dövdükten sonra serbest bıraktılar. Üçüncü defa yanma çıktığımda bana: “Sen Hz. Ali hakkında, kötü şeyler mi söylüyorsun?” diye sordu. “Allahü teâlâ, benim efendim, seyyidim Hz. Ali’ye ve senin efendine rahmet etsin. Ben Yezîd’e söğmüyorum. Çünkü, o senin amcamn oğludur. Kaldı ki, benim efendim Hz. Ali’ye mi söğeceğim” cevâbını verdim. Halife Me* mûn “Yolunu açınız” dedi, ben de serbestçe çıktım gittim. O zaman meşhûr bir fitne olan ve mu’ tezile fırkasının ehl-i sünnet akâidine uygun o lm ay an “ K u r’ân-ı kerîm mahlûktur” bozuk inançlarını kabûl etmeyip, îmâm-ı Ahmed bin Hanbel gibi ehl-i sünnet i’tikâdını muhafaza ve müdâfaa etti. Bu yüzden işkencelere ma’ruz kalmış ve daha sonra Anadolu taraflarına hicret etmişti. Bu fitne kalktığı zaman, o vefât etmişti. Hasen bir Sabbâh el-Bezzâr’m (r.a.) Kitâb-üs-Sünen isimli bir hadis kitabı vardır.
Hasen Bin Sebbah El-Bazar
24
Nis