i. (ar. huşül’den istihşâl). Meydana getirme, üretme: Petrol istihsal rak- kamları, pazarlar, rekabetler hemen kafamda harekete gelirdi (Ş. S. Aydemir). Gençlik memleket meseleleri, umumî terbiye, istihsal ve bilhassa hareket gibi kelimeler dilinden düşmüyordu (A. H. Tanpınar). Yeni, üretim. || Elde etme, ele geçirme: İşte bu teşebbüsât-ı milliyemizin temin-i istiklâl hususunda istihsaline muvaffak olduğu ilk netice budur (Atatürk). || İstihsal etmek, üretmek, elde etmek: Bütün dünyanın istihsal ettiği kahvenin yarısını temin eder (F. R. Atay). || İstihsal o- lunmak, elde edilmek, ele geçirilmek, üretilmek: Mutlak parmakların uzun islemesiyle istihsal olunabilecek şeyleri Nihal bir gün, yapıvermiş bulunurdu (H. Z. Uşaklı- gil). Bunun nasıl istihsal olunduğundan, müstebidin nasıl Kanunu Esasîyi verdiğinden filan hiç malûmatı yoktu (Ömer Sey- feddin). — İkt. Asın istihsal. Bk. Asın ÜRETİM. ♦ fstihsalât çoğl. i. Esk. üretilen şeyler. || Elde edilen şeyler,
İSTİHSAL
10
Eki