wiki

İstiklâl marşı

Türkiye cumhuriyetinin millî marşı. Sözlerini Mehmed Akif Ersoy* yazdı; marşı Zeki Üngör* besteledi. 1921 Yılında Maarif vekâleti bir millî marş yarışması açtı ve 500 TL. mükâfat koydu. Yarışmaya 724 şiir katıldı. Mehmed Âkif (Ersoy), yarışmada para mükâfatı olduğu i- çin ilkin katılmadı. Maarif vekili Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Mehmed Akif’e mektupla (5 şubat 1921) başvurdu; yarışmaya katılmasını engelleyen durumun halledileceği konusunda teminat verdi. Bunun üzerine Mehmed Âkif, şiirini yarışma jürisine gönderdi. Büyük Millet meclisinin 12 mart 1921 tarihli oturumunda Mehmed Â- kif Ersoy’un «Kahraman Ordumuza» ithaf ettiği şiiri, «istiklâl marşı» adiyle resmî marş olarak kabul edildi; ve maarif vekili Hamdullah Suphi tarafından meclis kürsüsünde okundu. İstiklâl marşının bestelenmesi için de bir yarışma açıldı. Yarışmaya 24 besteci katıldı. Kurtuluş savaşının kı
İSTİKLÂL
İÎÖ
İstiklâl madalyasına hak kazananlara verilen ber’at
zışması üzerine kesin sonuç alınamadı. 1924’te Ankara’da Maarif vekâletinde toplanan kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul ederek bütün okullara bildirdi. 1930 Yılına kadar çalınan bu marş, aynı yıl yeni bir emirle Riyaseticumhur orkestrası şefi Zeki Üngör’ün bestesiyle çalınmağa başladı. İstiklâl marşı aruzun «feilâtün (fâilâtün), feilâtün, feilâtün, feilün (fa’lün)» vezniyle ve dörtlükler şeklindedir. Mehmed Âkif Er- soy şiirinde, Kurtuluş savaşının kazanılacağına olan imanıyle bağımsızlık, Hak, i- man, vatan, din v.b. konulan, milliyetçi bir görüşle dile getirmektedir.
istiklâl Marşı
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayını, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl, Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklâl.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım, Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim îmân dolu göğsüm gibi serhaddim var! Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar, Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın! Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır, sana va’dettiği günler Hakk’m, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri «toprak» diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehld oğlusun, incitme yazıktır atamı, Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.
Ruhumun senden İlâhî şudur ancak emeli: Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli, Bu ezanlar – ki şehadetleri dinin temeli – Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder – varsa – taşım, Her cerihamdan İlâhi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır, rûh-ı mücerred gibi yerden na’şım, O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl. Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyyet, Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklâl, (m) istiklâl savaşı. Bk. k u rtu lu ş savaşi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir