İslam

Cinler, cisimleri ateşten yaratılmış akıl ile muttasıf ve göze görünmiyen ‘ varlıklardır

CİNN:
Cinler, cisimleri ateşten yaratılmış akıl ile muttasıf ve göze görünmiyen ‘ varlıklardır. Kendilerini muhtelif şekillerde gösterirler. Yapılamıyacak İşleri yapabilirler. Mevcudiyetleri hakkında pek çok âyât-ı kerîme var ise de müs- ‘ takil olarak inzal buyurulan cinn sûre-İ celîlesi kâfi delildin. Bu itibarla mevcudiyetleri sabit olan cinnlerin inkârı, insanı küfre götürür. Ginn kelimesi, bir şey’i histen örtmek, gizlemek mânasını ifade eder. Bu itibarla, cünne: Kalkan yâni, siper, cenin: Henüz doğmamış ana rahmindeki çocuk, çenan: vücudumuzun içinde bulunan kalp, cennet: zemini örtülmüş bağ ve bostan, çünun: nefs ile akıl arasına hâil olmuş delilik anlamlarına gelir. Melekler göze görünmediği için, onlara da ecinne adı verilebi-
lir- ‘ .Cinn ismi, Ragıb-ı İsfehânî’nin Müfredat’ında iki bölümde incelenir. Birincisi, cinn genel anlamda kullanır ki buna gör® melâilte-i kiram ve şeyâtin cinnden sayılır. Yalnız, her melâike-i kiram tyr cinndir, fakat her cinn melâi- ke-i kiram değildir. İkincisi, cinn ruhanî olan şeylerin bazısına denir. Bu da üç kısımda mütalâa edilir:
1 — Cinn, melâike-i kiramdır. Allah Teâlâ’mn. emrinden çıkmaz, yanlış iş yapmaz ye insanı ;aldatmaz.
2 — Cinn, eşrar kuvvetleridir, yani, şeytanlardır ki insanları aldatarak şerre ve fenalığa çalışırlar. 3 — Cinn, ne melâike-i kiram, ve ne de şeytandır, ikisinin ortasıdır.
Hayırlısı da şerlisi de vardır. Bazısı hayırlı, bazısı şer, bazısı hoş ve sevgili, bazısı alçak ve hasistir. Kimi iyi işlere yarar, kimi kötü işler yapar, işte özel mânaşıyle cinn bunlara denir. «Hakikaten biz,. kimimiz salâha ermiş (iyi kişi) leriz, kimimiz ise bunlardan aşağıdır. Çeşit ç«f it yollar (a nahip) olmuşuz.» (70) âyetri kerîmesi ile,

«Gerçek, kimimiz müsiümanlar, kimimiz ise zulmedenlerdir.» (71) âyet-i kerîmesinin delâletinden bunlar olduğu anlaşılır.
Cinn, cins isim olup, tekili cinnî’dir. Cinnin cemaatine cinne denilir. Cinnin neden yaratıldığına gelince, bu hususu Kur’an-ı Kerîm bize açıkça bildirir.

«Cânnı da yalın bir ateşten yarattı.» (72) âyet-i kerîmesinden cinninin yalın ateşten yaratıldığını anlıyoruz. Yalın ateş acaba nasıl bir ateştir, bu husus da açıklanmıştır.

«Cânnı da daha önce çok zehir/i ateşten yarattık.» (73) âyet-i kerîmesinden ateşin çok zehirli bir ateş olduğu anlaşılıyor. Zehirli ateşten maksat, mesâ- mata kadar işleyen dumansız ve harareti müthiş bir ateş akla gelir. Diğer taraftan bu âyet-i kerîmeden cinnin insanlardan evvel yaratıldığını anlıyoruz. Yalnız buradaki cânnı kelimesinin, cinn veya cinnin babası iblis anlamına geldiğini beyan eden müfessirler mevcuttur. .
Cinnin mahiyeti hakkında iki görüş vardır. Birincisi, cinn ne cisim ne de hulul eden cismanî olmayıp binefsiha kâim ve cevâhiri mücerrededir diyenlerin görüşü.. İkincisi ise, cinn insanların bedeninden ayrılmış olan ruhları ve nefsî natıkalarıdır diyenlerin görüşü… Bu iki görüş sabit bir delile dayanmamaktadır. Yalnız şurası kat’îdir ki, Allah Teâlâ’ya cidden iman edenler onlardan korkmaz ve onların istilâlarına uğramaz. Zira Kur’an-ı Azîmüşşan’ın nuru onları yakar.
Allah Teâlâ’mn gizli mahlûku plan cinni; müşrikler, meleklerin analar* kabul edip ulûhiyet derecesine çıkarıp Allah Teâlâ’ya şirk koşmuşlardır. Ayrıca, Allah Teâlâ iie cinnîler arasında bir de nesep uydurmuşlardır.

«Bir de O’nunla cinler arasında bir hısımlık uydurdular. Andolsun ki biz
(

zât cinler dahi onların behemehal, (cehenneme) ihzâren getirileceklerini (peJc.iyi) bilmiş (ler) dir.» <74) âyet:> kerjmesi müşrik|erir1 yaptıkları iftirayı gösterdiği gibi bû hususu cinlerin .dahi reddettiğini bizlere* bildirir. • , Peygamberlere tâbi olarj muhtelif din erbabı cinnin varlığını ‘tasdik etmiş fakat mahiyetinde ihtilâf etmişlerdir. İslamîyetten önce cinnler, serbest olarak dolaşırlar rken. Hazret-i Süleyman (A.S.) zamanında, zapt ve idare edilmişlerdir, Bu hulusu: ‘

«Süleymânm cinlerden, insanlardan, kuşlardarç ordular» foplandı. İşte bütün bunlar (onun tarafmdan) zapt ,vş idâre ediliyorlardı.» (75) âyet-i kelimesi btelpre alıkça bildirir.
Cinnler iman ve necata’ erebilirler 0u itibarla mu’min olanları cennete, iman etmiyenieri de cehenneme gireceklerdir., Cinnlerin bir kısmı Kur’an-ı Kerim’i “dinleyerek rhüslüman olmuşlardır. Peygamberimiz (SAV) bir gün Ukkâz panayırına giderken îslahle denilen’ bir ‘mevkide kıldırdığı bir sabah namazı ‘esnasrnda^anndea bir tâife gefip Kur’an-ı Kerîmi dinlemiş ve müs- lüman olmuşlardır.

«Hâni biz cinlerden bir taifeyi Kur’an dinlemeleri için sana (doğru) çevirmiştik. İşte bunlar onun huzuruna gelince (birbirine) susun (dinleyin) demişler, (okunması) bitirilincede (kendilerini azab ile) korkutmaya me’mur olarak kavîmlerîne dönmüşlerdir. Ey kaymımiz, dediler, hakikaten biz Musa’dan sonra indfrîtmiş olan, kendinden öncekileri tasdik eden,, hakka ve doğru vola ileten bir kitap dinledik. Ey kavmimiz, Allah’ın davetçisine icabet edin Ona iman edin ki (Allah) sizin günahlarınızdan bir kısmını yargılasın ve sizi acıklı bir azabdan kurtarsın.» (76) âyât-ı kerîmeleri bunu bizlere bildirir. Di-* ğe^ âyât-ı kerîmelerde ise bu keyfiyet Resûl-i Ekrem (S.A.V?.) Efendimize bildirilmiş ve:

«(Habibim) de ki: Bana şu hakikatler vahyolunmuştur: Cinnden bir zümre (benim Kur’an okuyuşumu) dinlemiş de (şöyle) söylemişler: — Biz, hakikî hayranlık veren bir Kur’an dinledik ki o, Hakka ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de ona iman ettik. Rabbîmize (bundan sonra) hiç bir (şey) i asla^ ortak tutmayacağız. Hakikat şudur ki: Rabbimizin büyüklüğü (her*bü- yüklükten) yücedir. O ne bir zevce, ne de bir evlât edinmemiştir.» (77) buyrularak ona (Resûl-üs-Sakaleyn) yani, hem insanın hem de cinnlerin peygamberi denilmiştir. Cinlerden müslüman olanlar yaradılışlarına ve hallerine uygun bir tarzda şeriat hükümlerince amel etmektedirler. Bazen de Kur’an-ı Kerîm’i dinlemek için iştiyakla âdeta birbirine yapışık vaziyette Resûl-i Ekrem’in (Ş.A.V.) etrafında toplanıyorlardı.
Peygamberlerin, cinnleri inzar ve tahziri ikaba, onların işledikleri hayır işlerinin müteaddit derecelerinin bulunması da sevaba delâlet etmektedir. Peygamberimizin dinini inkâr edenler şeytanlardır. Onlar Allah Teâlâ’mn rahmetinden koğulacak ve cehenneme atılacaklardır.
Allah Teâlâ, cinnlere yine kendi aralarından peygamberler göndermiştir. f
Bu husus:

«Ey cinn ve ins cemaati, sîze âyetlerimi anlatan, bugüne kavuşmanızı (ihtar ederek) korkutan, kendinizden peygamberler gelmedi mi?» (78) âyet-i kerîmesinde görülmektedir. Peygamberlere inantmyanlar hakkında da:

«Ey ins ve cin! lieride siz (in hesabınızı görrrijy)e yöneleceğiz.» (79) âyet-i .kerîmesi buyrularak:

«Cemaatın birtni (bir kısmım) hidâyete emdiren O’dur. Öteki isex delâleti hakketti. Onlar Allah’ı bırakarak şeytanları can ciğer dost edinmişlerdi de kendilerini doğru yola ermiş sanıyorlardı.» (80) âyet-i kerîmesi île, durumları daha net açıklanmıştır-.
Cinnlerden şeytanlara uyan; doğru yoldjan ayrilan ve zu(medeniefin âkı- beti çok kötü olacaktır. Zira bunların akıbeti hakkında Zülcelâl hazretleri «Fakat benden (sadır olan): Cehennemi bütün cinnlerden ve insanlardan muhakkak^dolduracağım, sözü hakk olmuştur.» (82) buyrularak cehennem ehlinin bir kısmının cinnlerden olacağı bildirilmiştir. Diğer bir âyet-i kerîmemde de Zülcelâl hazretleri yukarıda, zikrettiği hususu yerine getirdiğini bizlere bildirmektedir.«Ve böylece Rabbinin, cehennemi bütün cinnlerden ve insanlardan döldura- cağım diye söylediği söz yerini buldu.» (83) âyet-i kerîmesi bunun için bir delildir.

«Zulmedenlere gelince: Onlar da cehenneme odun oldular.» (81) buyurul- muştur. Diğer bir âyet-i kerîmede:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir