Genel

HOLLANDA

HOLLANDA
Kuzey Denizi’nin kıyısında, Ren ve Meuse nehirlerinin ağzında yer alan Hollanda’nın Kuzeybatı Avrupa’da önemli bir konumu vardır. XVII. yy’da Birleşik Eyaletler’den oluşan bu küçük devlet daha o zamanlarda büyük bir ticaret, finans ve sanat merkeziydi. Avrupa Birliği’nin öncüsü ve kurucu üyesi olan Hollanda, büyük limanlarına ve çokuluslu şirketlerinin dinamizmine güvenebilir.
Uzun süre yabancıların hükümranlığı altında kalan, ama büyük bir deniz gücüne ve sömürgelere sahip olan Hollanda, petrol ve liman endüstrisine tekrar açılarak ve bu sayede köle pazarında kaybettiklerini dengeleyerek akılcı bir ekonomik değişim geçirmeyi bilmiştir. Denizden ve göllerden kurutarak toprak elde etmede, denizcilikte çok başarılı bir ülke ve kıyı düzenleme konusunda muhteşem bir örnektir.

FİZİKÎ COĞRAFYA

Hollanda, Avrupa’nın deniz seviyesine göre yüksekliği en az olan ülkesidir. En yüksek noktası ancak 321 metredir ve topraklarının üçte biri deniz seviyesinin altındadır.

Yüzey şekillen ve akarsular. Dördüncü Zaman’da, en uçtaki güney kısmı hariç, ülke buzul derelerinin getirdiği topraklarla ve deniz tortularıyla doldu. Ülkenin görünüşü su birikiminin azlığına veya çokluğuna, toprak altının yapısına ve yüksekliğine de bağlıdır. Doğuda ve güneyde (Drenthe, Veluwe, Brabant…) taşkınlardan her zaman korunmuş olan tepeler, düzlükler ve kumlu platolar hâkimdir. Batı, kuzey ve büyük nehirlerin vadileri sürekli olmayan bir kumul kordonunun ortaya çıktığı hem kara, hem deniz hayatının mümkün olduğu bir ortam oluşturur. Orta-çağ’dan beri, set çekme ve kurutma çalışmaları, bugün deniz seviyesinin üzerinde bulunan tarlaların ve çayırların kapladığı killi toprakların yavaş yavaş kazanılmasını sağladı. XX. yy’da denizi kurutarak toprak elde etme yöntemi 1932’de kapatılan eski Zu-iderzee’de sürdürüldü ve tjssei Gölü ortaya çıktı. Delta planının benderi ve büyük nehirlerin düzenlenmesi bu bölgeleri sellerden korumaktadır.

Suyun kontrol altına alınması bölgenin korunması kadar tarım için de büyük önem taşıdığından su ağı tamamen kontrol altındadır. Ren Nehri Hollanda’nın sınırları içine girdikten sonra üç kola ayrılır: Waal (en önemli kol) ve aşağı Ren (Lek adıyla da anılır) batıya doğru akar, Meuse (HoUandaca Maaş) Neh-ri’nin ağzı ile batıda birleşir ve birlikte denize dökülürler. Ijssel kolu ise eski Zuiderzee ile kuzeyde birleşir ve onu tatlı su ile besler. Çok sayıda gölün serpiştirilmiş olduğu bölge, aynı za-
t
HOLLANDA KRALLIĞI

Konikrijk der Nerderlanden Uluslararası kod: NLD

Yüzölçümü: 41 863 km2

Nüfus: 15 600 000 [1997]

Yoğunluk: 371 kişi/km2

Başkent: Amsterdam (1 101 407 nüf.) [95]

Resmî dil: HoUandaca

Din: Katolik % 31, Hollanda Reform Kilisesi % 15, Kalvenciler % 7. herhangi bir dine mensup olmayan % 49 [1994]

Millî bayram: 30 Nisan (kraliçenin doğum günü)

Para birimi: florin veya gulden (NLG) [1 florin = 100 sent]

Hükümet ve yönetim Anayasa: mart 1814?te kabul edildi, 1983’te tekrar gözden geçirildi: Hollanda’yı bir monarşi olarak tanımlar.

Kurumlar: iki yasama meclisinden oluşan bir parlamento; birinci meclis iller tarafından dört yıllığına seçilen 75 üyeden diğeri ise doğrudan genel seçimle belirlenmiş 150 üyeden oluşur.

Yönetim birimleri: 12 il.

Ekonomi

GSMH: 402,565 milyar dolar [96]

Kişi başma GSMH: 25 940 dolar İthalat: 144 milyar dolar İhracat: 160 milyar dolar

Eğitim ve sağlık Okuryazarlık oram: yetişkin nüfusun % 100’ü Ortalama ömür: kadın 80, erkek 75 Çocuk ölüm oram: %<? 6
manda sıkı bir kanal ağı ile de kaplıdır. Deniz kurutularak e edilen toprakların fazla suyu kışın atılır. Pompalama teknil ri gelişmiştir: yel değirmenlerinin yerini XIX. yy’da buhar r kineleri almış, bugün ise elektrikli pompalar buhar makini rinin yerine geçmiştir.

İklim ve bitki örtüsü. Manş Denizi’nin kıyı iklimine ber yen iklim, okyanus etkisiyle ılımanlaşmıştır. Kışlar ocak ayı yumuşak geçer. Isı ortalama derecelerde gezinse de (temr ayında ortalama 17 °C) sıcak yazlara da rastlanır. Yağmur sık ğar (700 ile 800 mm). Sık değişen hava, rüzgâr gücünün (öze le batı kesimde) ve yüksek bulutluluk oranının etkisi altmd;

Alkmaar, Hollanda peynirlerinin yapıldığı büyük merkezlerden biridir.
Palderler, insanoğlunun denize karşı kazandığı bir zafer sayılabilir. MÖ VIII. yy’dan beri yararlan bilindiği halde ancak su seviyesinin yükselmesi ve nüfusun aşın çoğalması sonucunda zorunlu haline gelmiştir.
İÇİNDEKİLER

FİZİKÎ COĞRAFYA BEŞERÎ VE İKTİSADÎ COĞRAFYA TARİH

DEVLET VE KURUMLAR TOPLUM KÜLTÜR VE MEDENİYET

.: _<Iuğü ve engebelerin azlığı, yörelere göre değişen ;zalör. Denize yakınlık, sıcaklık değişimlerini (ülke-, – daha fazladır) etkiler, iz. kalan doğal bitki örtüsü başlangıçta, çayırlardan,

– : – erde bataklıklardan ve yüksek bölgelerde yayvan ::; r.srzı oluşturduğu ormanlardan meydana gelirdi. Or-

rıyunca yerini fundalıklara bırakırken yer yer deko-

— ır_2ra dönüştü. Bataklıkların çoğu kurutularak tarım

duruma getirildi.Waddenzee kıyılarındaki kumul . ıs.. jjssel Gölü’nün çevresinde, Escaut ve Meuse ne-

– ; ;r_ze döküldüğü yerlerde bulunan doğal rezervlerflo-korur. Ama faunanın dengesi fazlasıyla bozulmuş-; _z-îr tamamen kaybolurken karacaların sayısında da .3 görülmüştür. Bugün deniz kenarında ve iç bölgeler-: – ız kuş bulunur: ördekler, kazlar, kuğular, martılar, ba-__rzagalılar…

ŞERÎ VE İKTİSADÎ COĞRAFYA

devlet, özelliklerini, Yeni Dünya’mn ve Hindis-_r. Keşfedilmesinden saonra Avrupa ticareti için hayatî

• -—nn kenarında bulunmasından veya Sanayi Devri-

• – ran son derece harekedi bir artülkeye açılan ağız ro-
lünü üstlenmesinden çok demografik canlılığına ve yerinin özelliklerini çok iyi değerlendirmesine borçludur.

Nüfus

XX. yy’da görülen göçler, Hollanda’nın özellikle şehirlerinin etnik oluşumunu çeşitlendirdi. Ana azınlık gruplarını, Hollanda’nın eski sömürgelerinden (özellikle Surinam’dan), ayrıca Fas, Türkiye gibi ülkelerden gelenler oluşturur.

Katolik Avrupa ile Protestan Avrupa arasında kalan bu topraklarda Kalvencilik güçlü bir çimento görevim üstlenir. Ispanya’ya karşı yapılan bağımsızlık savaşı sırasında böyle oldu; oysa politik
DELTA PLANI

1953’te sel felaketleri Zeeland’ı ve Hollanda’nın güneyini, pek çok kazazede bırakarak kırıp geçirmişti. Bu bölgelerin yeni deniz yolu (Rot-terdam) ile batı Escaut (Schelde) arasındaki deniz kolunu kapayarak korunmasına karar verildi. Bu operasyon, 1987’de Doğu Escaut’nun bir baraj ile kapatılmasından bir yıl sonra gerçekleştirildi. Yarı harekedi olan bu baraj tuzluluğu ve gelgit olaylanndan etkilenmeyi engellemektedir. Delta planı, Hollanda’nın tadı su rezervlerini artırmayı, Ze-eland’m kuşatılmasını engellemeyi (yollar barajlann üzerine inşa edilmiştir) ve teknolojinin etkinliğini göstermiştir.
TARIM

(1995)
Ürünler ve üretim (milyon ton)
arpa 0,23
buğday 1,0
et 2,9
patates 7,7
peynir 0,69
süt 11,2
Şeker (1992) 1,27
şekerpancarı 6,5
tereyağı (1992) 0,15
Hayvancılık (milyon baş)
domuz 13,87
koyun 1,6
sığır 4,56
Balıkçılık 475 000 ton

ve dinî sınırlar birbirleriyle kesişmiyordu (Brabant ve Lim-burg’daki güneyli katolikler Birleşik Eyaletler’e bağlanmıştı). Ka-toliklerin doğurganlığı, Protestanlardan sayıca daha üstün olmalarını sağladı. Hollanda’ya birkaç defa sığınmış olan Yahudiler Nazilerin toplama kamplarından çok çekmişlerdir.

Dört büyük şehri (Amsterdam, Rotterdam, Lahey ve Utrecht) içine alan Randstad Holland adındaki 6 milyon nüfuslu şehirleş-miş bölgenin yer aldığı batıda nüfus yoğunluğu en yüksek düzeydedir (920 kişi/km2). Bunun yanında «kırsal» bölgeler de tenha sayılmaz: nüfus yoğunluğu en düşük bölge olan kuzeyde yine de bu yoğunluk, 190 kişi/km ’ye ulaşır. Yoğun iç göçler yakın zamana kadar batıda toplanmayı artırıyordu. 1960’Iı yıllardan itibaren göç yönü değişti: bugün batı ve güneyde yoğunluklar görülmektedir. Nüfus artışı azalıyor (1990’da % 0,46), Hollanda savaş sonrasında yirmi yıl boyunca koruduğu yüksek doğum oranını artık koruyamıyor.

Maden ve enerji kaynaklan

Liege (Luik) ve Aachen havzalarının birleştiği güney Lim-burg taşkömür havzası, işletme şartlarının bozulması yüzünden terkedildi. Geçmişte çok kullanılmış olsa da bugün bataklık kömürü önemini yitirmiştir. 1959’da Groningen’de keşfedilen doğal gaz kaynakları özellikle Almanya’ya ve Fransa’ya ihraç edilmektedir. Kuzey Denizi’nin maden kaynakları doğal gazın yerini almakta ve biraz da petrol sağlamaktadır. Hidroelektrik potansiyeli çok az kullanılmaktadır. Ülkenin doğusundaki Twente’nin kaya tuzu dışında Hollanda’nın çok az minerali vardır.

Tarım ve balıkçılık

Tarım ihracatta önemli bir yer tutar. Tarımın modemleşti-ril-mesi, henüz tamamlanmamış olmakla birlikte, işletmelerin büyüklüğünü pek az değiştirdi. İklim ve toprak tahıl tarımına uygun olmadığı için HollandalIlar, geleneksel olarak doğal çayırlarda hayvancılığa yöneldiler (ülkenin batı ve kuzeyinde süt için sığır yetiştiriciliği) ve son zamanlarda domuz ve kümes hayvanları da
Eindhoven’de Philips’in merkez binası. Philips, Royal Dutch-Shell, Unileverve Akzo ile beraber Hollanda’nın en büyük dört çokuluslu şirketinden biridir. Rotterdam, dünyanın en büyük limanıdır; bu limana yüklediğinin dört katı mal girer; bunun yüzde 42’si hidrokarbürlerdir.
yetiştiriliyor. Yemlik ot tarımının gelişmesini de sağlayar, litika, büyük bir kirliliğe sebep olduğu için kamu otoritele hayvancılığın yayılmasını sınırlamak zorunda kaldılar. G böcek ilaçlarını yaygın olarak kullanan bahçıvanlık (sebz çek üretimi), yoğun insan nüfusuyla daha uyumludur. Baz ralarda olmak üzere tarımın en yoğun olduğu yer, ülkenin dır: sebzeler, meyveler ve çiçekler. Açık artırmalarla simg ticaretin mükemmelleştirilmesi ve sınırlarının belirlenin sektörün dinamizmini canlı tutar.

Hollanda’nın denizcilik geleneğine rağmen balıkçılık d önemlidir. Tutulan balıkların çoğu İjmuiden (Amsterdam larmda) ve Scheveningen (Lahey’in bir semti) limanlarında nır.

Sanayi

Tarım dışında ticaretten doğan sanayi, ithal edilen han delere ve özellikle petrol ürünlerine bağlıdır. Rafinerile kimya sanayii fabrikalarının (plastik maddeler ve se tekstil) birbiri ardına tespih tanesi gibi sıralandığı Rotta ve Kuzey Denizi arasında yerleşme bölgelerinin çokluğı le açıklanabilir.

Birinci Dünya Savaşı’run ardından deniz kıyısında (Ijmı Velsen) yüksek fırınların kurulması, hükümetin girişimiy muştur. Ağır kimya sanayii, Twente’deki kaya tuzuyla gel: tir. Tekstil ve konfeksiyon ile temsil edilen değişim sanayile: bir gerileme içindedirler. Gemi inşaatçılığı kaybolmak üze Tarıma dayalı gıda sanayii, hafif kimya, makine, elektrik ve ronik sanayileri daha elverişli şartlara sahiptir. 1950’li yı. başlatılan sanayi kuruluşlarının ülkenin her tarafına dağıtı bazı dallar dışında tam bir başarıya ulaşmıştır. Fabrikalarını beden batı, büroları kazanmıştır.

Hollanda’nın en önemli kozlarından biri güçlü çokulusl ketleri bünyesinde toplamış olmasıdır: iki dev Ingiliz-Holl şirketi Shell ve Unilever (kimya, gıda) dışında merkezi Ein ven’da bulunan Philips, Akzo (kimya) ve Fokker (havacılık) labilir. İç pazarın küçüklüğü ve sanayi dallarının büyük çeşit canlı bir ihracat politikasına yol açmıştır.

Ulaşım ve iletişim

XVII. yy’da Amsterdam’ın servetini yaratmış olan deniz reti, özellikle Almanya’ya geçişin gelişmesiyle, Hollanda nomisinde güçlü bir yere sahiptir. Iç kısımda yer alan, f

XIX. yy’da açılan kanallarla denize bağlanan iki önemli liı vardır.

Rotterdam, Ren Nehri’nden en uzak şehir olan ve deni2 tesviye havuzlarıyla ayrılan Amsterdam’m yerini almıştır. B daki sanayi-liman kompleksinin hem büyüklüğü (Maasvlakte ki binalarla birlikte toplam 10 000 ha), hem tonajı bakımın (yılda 290 milyon ton) dünyada benzeri yoktur. Trafik ağır rr delerle, özellikle Alman demir çelik sanayiine gönderilen pe ve demir mineralleri ile doludur. Ancak, birbiri ardınagelen pe krizleri Avrupa hidrokarbür ithalatını azalttıysa da dünyanın birinci limanı konteyner yükleme ve taşıma merkezi olarak yük gelişme gösterdi. Bu limanın en önemli kıtasal menzilleri 1 Nehri, petrol boru hatları ve giderek de otobanlar olmaya ba mıştır. Hollanda’da ücretsiz olan otobanlar Avrupa’nın gemi; kü alan ilk havalimanlarından Schiphol’un bağlantı kurması i hayatî bir role sahiptir.

Ticarî ilişkiler

Ticarî denge doğal gaz sayesinde kâr sağlar, ithalat, hamm; de veya yarı mamul madde ve donatım mallarından oluşur. G. rafine petrol ürünleri, kimyasal ürünler ve besin maddeleri önemli ihracat maddeleridir. Ticarî ilişkiler daha çok Avrupa Tc luluğu’na ve özellikle Almanya’ya yöneliktir. Ticaret ve deniz şımacılığı, finansal etkinliklerin ve şirketlerin hizmederinin gel meşine imkân vermiştir. Amsterdam borsası, bankalar ve sigoı şirkederi kadar, ihracat, ithalat ve taşımacılıkta sayısız aracı k ruluş, durmaksızın işbirliği çalışmalarına katılmaktadırlar. Büt hesapları oldukça yüksek kârlar göstermektedir.

Turizm

Serin bir deniz ve sürekli değişen bir iklim Hollanda plajlan Güney Avrupa plajlarından farklı kılar, iyi havalarda hafta sonl rmda ve tatil günlerinde Hollandalılar ve Almanlar bu plajları Gı ney Avrupa plajlarına benzer şekilde doldururlar. Geçiş turizr (özellikle baharda) Hollanda’da çok önem taşır (müzeler, Iımaı lar). Iş ve kongre turizmi (Amsterdam ve Lahey) azımsanamay; cak bir yer tutar.
SANAYİ

(1996)

Metalürji

alüminyum 378 0001

çelik 6 300 0001

dökme demir 5 500 0001 İmalat

binek arabaları 197 000 adet çimento (1992) 3 280 000 t gemi inşaat (1992) 180 600 groston

hizmet arabaları 20 000 adet pamuk (iplik) [1992] 2 900 t sentetik kauçuk (1992) 223 0001 yün (iplik) [1991] 2 700 t

MADEN VE ENERJİ KAYNAKLARI

(1997)

çnko (metal) 201 0001

dsğalgaz 81,7 milyar m

sktrlk 80,7 milyar kWsa :199i) 5 0001

—3=1 3 300 0001

1990: 3 700 000 t

BAŞLICA İHRACAT MALLARI

(1996″

v-zde olarak) _-==r ” 20

ı. t. -r_n.er 19

•2: 6

HOLLANDA
TARİH

İspanya, XVI. yy’ın sonunda Münster Antiaşması (1648) ile Birleşik Eyaletler adı altında bağımsız olan Hollanda’nın hükümranlığını tanıdı. O zamanki Hollanda bugünkü Belçika’nın büyük bir kısmını da kapsıyordu. Hollanda’nın başını çektiği kuzey eyaletlerinin ayaklanmasından sonra Londra Antlaşması (1839) yürürlüğe girdi ve Belçika bağımsızlığım elde etti. Güney sınırı böylece kesin şeklim aldı. Almanya ile olan doğu sınırı güneydeki Lim-burg dışında birkaç ufak değişikliğe uğradı.

Eskiçağ ve Ortaçağ

Bugünkü sınırların içi tamamen Romalıların hâkimiyetine girmemişti. Nemli ve buğday tarımına pek elverişli olmayan, karışık Alman boylarının (Batavlar, Frieslandlılar) nüfusu oluşturduğu bu bölge, MÖ 12 (Romalıların Ren’e varışları) ile MS 300 (Romalıların geri çekilmesi) yılları arasında bir sınır rolü oynadı. Romalıların özellikle Utrech, Nijmegen ve Maastricht bölgelerinde kurdukları savunma kampları savaşlar sırasında yok oldu. Ortaçağ, Frank ve Saksonların hâkimiyetinin, Char-lemagne Imparatorluğu’na kısa bir katılma döneminin, su boyunca ilerleyen Viking akınlarının (IX. yy) yaşandığı karışık bir dönemdi.

Ülke VII. yy’da Ingiltere’den gelen misyonerlerce Hıristiyanlaştırıldı (ilk piskopos 695’te Utrecht’e yerleşti). Feodal dönemde, hükümran güçler bölgeyi çok sayıda senyörlüğe böldü (Hollanda Kontluğu,Gelderland Düklüğü, Utrecht Başpiskoposluğu). Birleşme, 1477’de elindeki her şey Habsburg Hane-danı’na geçen Bourgogne Düklüğü zamanında XIV. yy’da gerçekleşti. XV. yy, Hollanda şehirleri, özellikle gelişme içindeki Amsterdam ve Baltık Denizi’nde ticareti kontrol altına tutan Hansa şehirleri arasında zaman zaman çok şiddetlenen rekabete şahit oldu.

Yeniçağ

Avusturya ve daha sonra Ispanyol hâkimiyeti, politik nedenler (asillerin güçlerini kaybetmesi), ekonomik zorluklar (alınan vergilerin yüksekliği) ve dinî sebepler (Protestanların, Katolikle-rin kendi inançlannı yayma çabalarına karşı koymaları) yüzünden çok güç geçirildi. Luthercilik Hollanda’ya XVI. yy başlarında geldi. Engizisyonun ilk kurbanı 1526’da Lahey’de yakıldı. Mezhep ayrılığının çok olduğu bir dönemin ardından Wallonie’den gelen Kalvencilik, çoğunluğun kabul ettiği mezhep olarak yerini aldı.

En güçlü prenslerden Orange prensi Nassaulu I. Willem’in başım çektiği genel Hollanda ve Zeeland isyanı 1568’de başladı. Arada bir duraklasa da Ispanya’ya karşı savaş seksen yıl sürdü ve Birleşik Eyaletler’e bağımsızlık getiren Münster Antlaşması’yla son buldu. Bunun yanısıra, yeni devlet 1588’de yedi kuzey eyaletinin federalleşmesi ile kurulmuştu (Hollanda, Zeeland, Utrecht, Gelderland,Groningen, Friesland, Overijssel). Birleşik Eyaletler’in altın yüzyılı böyle başladı. Zenginlikleri deniz ticaretine dayanıyordu ve iç bölgeler ticaretin harekete geçirdiği etkilerden yararlanırken (tanmın gelişmesi, bataklık kömürü işletmeciliği ve tekstil endüstrisinin yaygınlaşması) asıl zenginlik kıyı eyaletlerin-deydi (Hollanda, Zeeland, Friesland). Birleşik Eyaletler’in ezilenlere sığınak rolünü üstlenmesi, zanaadarın ve malî kuruluşların gelişmesini de destekledi.

Federal meclis, Amsterdam ekonomik başkent olmasına rağmen (XVII. yy’da 200 000 nüfus), Lahey’de toplanırdı. Baltık’la canlı bir ticareti sürdüren ve «Kuzeyin Venedik’i» sayılan Amsterdam 1602’de kurduğu sömürge topluluğu sayesinde zengin oldu. Modem bankacılık ve finans kuruluştan bugüne ulaşmıştır. Deniz ötesi çok sayıda acente kurdu: 1619’da Batavia (Java), 1626’da Yeni Amsterdam (geleceğin New York’u), Güney Afrika’ya yerleştiği 1652 yıllarında Goree (Dakar açıklarında). Amsterdam bir süre Avrupa ticaretini elinde tuttu.

Daha sonra Londra, XVII. yy’ın ikinci yarısında Ingiliz donanmasının üstünlüğü ile bu gücü eline aldı. Yeni Amsterdam 1665’te Ingilizlere geçti.

Zayıf bir merkezî hükümeti olan bu federal cumhuriyet artık Fransız ve İngiliz monarşilerinin ihtirasına karşı koyamıyordu: Birleşik Eyaletler böylece politik, ekonomik ve kültürel bir gerileme dönemine girdi. Bu dönem, devrimci orduların daha sonra da Napolyon’un el koyma dönemi olan «Fransız dönemi»ne kadar sürdü.

1815 Viyana Kongresi ile kurulan yeni Hollanda Krallığı, sömürgelerin çoğunu geri almasına rağmen kötü bir ekonomi de devraldı.
J? o /S~* y^RONİNG^tf^ ;
KUZEYDENİZi
ıDA (1609-1648)

:.— :648’e kadar • -»aletler’e katılan
1648’de Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu sınırları
Kuşatmalar

km 150
-1.? B’^eşik Eyaletler ■ ıs spanyo! Hollandası
Hollanda ve Zeeland’da genel ayaklanma (1568). Ispanyol bir papaz, HollandalI Protestanlan asılmadan önce topluca takdis ederken görülüyor.
Yerli milisler, Prusya askerlerinin gelmesi üzerine Utrecht’ten kaçarken (eylül 1797).

Heineken Bira Fabrikası

(Heriogerıbosch). Bu fabrikanın birası, tadı ve «Birayı sevdiren bira» sloganıyla ünlüdür.
Çağdaş dönem

Kuzey ve Güney Hollanda’nın tek bir devlet olarak ömrü uzun olmadı. Hollanda’nın himayesini artık istemeyen Belçika, «milliyetler» sorunu yüzünden Hollandaca konuşan birlikten kesin olarak koparak bağımsızlığını kazandı (1830). Bu ayrılma, ülkenin güney sınırında Maastricht’in de bulunduğu Limburg uzantısında gerçekleşti.

1840-1850 yılları arasında İngiltere’nin Avrupa kıtası üzerinde yaptığı sanayileşme propagandalarından pek etkilenmeyen Hollanda, sömürgelerine (Endonezya) dayalı eski ticaret sistemini tekrar kurmaya çalıştı. Ama gerçek bir sanayileşmenin getirdiği şehirleşme ve bu gelişmenin bir demiryolu ağıyla tamamlanması için yüzyılın son çeyreğini beklemek gerekiyordu. Bu arada, monarşi, yeni 1848 Anayasası ile ve başbakan Johan Rudolf Thor-becke’in ekonomik politikayı serbest değişime doğru yönlendirerek yaptığı reformlarla liberalleşti. III. Willem 1890’da ölünce yerine kızı Wilhelmina geçti. Hollanda’nın günümüze kadar göreceği üç kraliçeden ilki odur. Juliana tahta 1948’de, Beatrix ise 1980’de çıktı.

Sanayileşmenin etkisine (Philips şirketi 1892’de kuruldu) ve Ren Nehri üzerinde taşımacılığın hızla gelişmesine rağmen Hollanda XX. yy’ın başlarında orta halli rolünü sürdürdü. Birinci Dünya Savaşı boyunca tarafsız kalmasına rağmen savaş yüzünden ağır bir ekonomik darbe aldı. 1929 krizinden de ciddi şekilde etkilendi.

Mayıs 1940’ta tarafsız olmasına rağmen ülke Nazilerce işgal edildi ve her yer yıkıldı (Rotterdam’ın merkezi tamamen yok edildi); Alman karşıtı duygular hâlâ yok olmamıştır.

En büyük sömürgesi Endonezya’yı kaybedince (bağımsızlığını 1949’da tanıdı) Hollanda, İkinci Dünya Savaşı sırasında hazırlanan Benelüks Anayasası (1948) ve Avrupa Topluluğu’nun kurulması ile Avrupa’ya açılarak ekonomisinin bir bölümünü değiştirdi.

Hollanda’nın yakın tarihi eski dönemlerine oranla daha az zengindir. Amsterdam XIX. yy’ın sonlarına doğru sendikacılığın ve sosyalizmin büyük merkezlerinden biri oldu; ancak bu durum hiçbir zaman parlamentoyu etkileyemedi, çünkü 1980’den bu yana Hıristiyan Demokrat partide birleşen dindar kesim kamuoyu üzerinde (özellikle Katolikler üzerinde) çok etkili ve hükümet koalisyonunda temel grubu oluşturuyor. Politik çatışmalar XX. yy’da pek şiddetli olmadı. Uzlaşma isteği daha ağır bastı. Gelişmiş sosyal bir hayat ve devletin müdahaleciliği savaş sonrası Hollanda’sının özellikleridir.
Hollanda’dan ayrılan Belçika’nın Londra Konferansı’nda bağımsızlığının tanınmasından sonra Belçika kralı Leopold için yapılan tören (1831).
DEVLET VE KURUMLAR

Hollanda Krallığı, parlamenter bir monarşidir. Hükümdar, litik olmaktan çok moral bir güce sahiptir. Cumhuriyetçi fi ler olmasına rağmen, monarşiye hiçbir zaman tam olarak k çıkılmamıştır. Yürütme gücü bakanlar kurulundadır. Parlana to ise yasama yetkisine sahiptir. Parlamento iki meclisten ı şur. Bir parti yüzde l’den daha az oy alsa da temsilci göndı bilir, bu durum azınlıkların da temsilini garanti altına alır, t on iki ile ayrılmıştır: on bir tanesi tarihi geçmişe sahiptir, İkincisi Flevoland, İjssel Gölü’nün çevresindeki toprakları araya getirmek için yeni kurulmuştur. Vatandaşlar genel seç le il meclisini seçerler, yürütme gücü ise hükümet komiserli ce atanır. Geçmişteki federalizme tepki olarak XIX. yy’daki < yasa illere çok az otonomi vermiştir. Ancak o zamandan bu na illere verilen ayrıcalıklar, özellikle bölgenin düzenlenr konusunda artırılmıştır. Belediyelerle ilgili özerklik, daha bir gelenekten kaynaklanır: ülkeyi oluşturan 700 belediy (XIX. yy’da bunların sayısı 1 200 civarındaydı) belediye me leri genel seçimle dört yıl için seçilirler. Bazı koşullara bağl mak kaydıyla yabancıların da oy kullanma hakkı vardır. Bel ye başkanı hükümetçe atanır. Waterschapf>en (200 civarında) gün toprak ortaklıklarıdır; bazılarının tarihi XII. yy’a kadar ı mr. Su yönetimiyle görevlendirilmişlerdir: seviyenin düzen mesi, kirliliğe karşı savaş, kanalların, bentlerin ve tesviye ha’ larmın bakımı.

TOPLUM

Hollanda, gözlemcilere birbiriyle çelişen izlenimler vereı değişik yüze sahiptir: hâlâ yaşlıları ve taşradakileri etkisi alt tutan dindar bir yüz; büyük şehirlerin ve gençlerin etkisi alt olduğu antikonformist yüz. Bu zıdık uyuşturucu kullanm amansız hastalık durumunda ölüme izin verme (ötanazi) koı rında bir yemlik laboratuvarı gibi olması ile dine ve statüye belirlenen sosyal yapı arasındaki ayrılıkla da ortaya çıkmakt

Okullar bu ikilemi iyi yansıtır; devlet 6 ila 16 yaş arasındak runlu öğretimi (Katolik, Protestan veya laik olsa da) tamamf nanse eder. Laik okullar, okula gidenlerin üçte birini toplar. B’ lerde veya mahallelerde, iki, hatta üç okul bulunur; aralarır farklar hafifletilmiştir, çocuğunu din farkı gözetmeksizin eı km veya en ünlü okula göndermek sıradan bir şeydir. Ayn üniversiteler için de geçerlidir: kamu okullarının yanında l den, Utrecht, Groningen ve Maastricht üniversiteleriyle Air dam’daki iki üniversite) Protestan (Amsterdam) ve Katolik megue) kuruluşlar da vardır. Hollanda sistemi profesyonel. min her seviyede Delft, Eindhoven, Enschede, Tilburg ve 1 için VVageningen (Arnhem yakınında) teknik üniversitelerin yardımıyla gelişmesine destek verir.

Vatandaşlar çok sık olarak hafta sonlarını evlerinden uzakı çirirler; çoğunun karavanı, teknesi veya şehir dışında su ker da veya deniz kenarında evi vardır. Tatil için yabancı ülkelı kicidir: kış sporları giderek daha yaygınlaşırken Akdeniz’in lan ve Fransa’nın kırsal güney bölgesi popülerdir. Otomobili şı pek istekli olmayan Hollandalılar şimdi Kuzeybatı Avrup motorlu araç ortalamasına ulaşmışlardır. Meşhur bisiklede mamen terk edilmese de eski önemini kaybetmiştir. Hol kültürü, Belçika veya Almanya kültüründen çok farklıdır. Te. yon programlarıyla desteklenen «amerikan» hayat tarzı yaygınlaşmaktadır. HollandalIların çoğu kendilerini bu ko
Sürekli coşku halinde bir gençlik: yasa koyucunun «özgür» olmasını istediği bir toplumun bu özelliği, Avrupa’nın nüfus yoğunluğu en fazla olan ülkesinde gençlerin uyuşturucu ve fuhuş kurbanı olmasını önleyememektedir.
116

HOLLANDA
ait görmeseler de hayatın tonunu belirleyen Ams-

– Tslevizyon programları eskiden seyirci demekleri ta-:-ler.dirüirdi; 1989’dan beri hükümetin desteğiyle özel ■: :=s”-işitsel dünyada yerlerini aldılar.

.TUR VE MEDENİYET

■ ıı sanatında ve kültür hayatında resmin mutlak üs-

– Li geçerlidir. Bu ülkenin tarihî evrimi ve toprak yapısı ;.r-“fle Belçika, Almanya ve Flaman mirasından ayırt : tj. cır zenginlik ortaya koyulması kolay olmamıştır.
_ z E: Ainanca’dan türeyen ve XVII. yy’da sabitleşen Hol-

• :~’-iş’jr. Bu dil Flamanca’ya göre kelime ve telaffuz fark-; ireren bir dildir. Hollanda ve Flaman toplumları arasın-; *re var olmuş ilişkilerin artık zayıflamış olmasını poli-

• r^smuş olmaları kısmen açıklar. Savaştan beri Flaman-■_ Fransızca’ya karşı savunurken Hollanda’ya dayanma-

– ->-dır 1956’da ortak bir edebiyat ödülü kazanmaları : = : eder. Hollandaca, Güney Afrika’daki HollandalI ko-

ı:rundan gelenleri saymazsak 23 milyon kişi tarafından _r Ulusal dilleri dışarda pek az tanınsa da Hollanda dış . zz’f. açıktır. Çok dil bilme geleneği yerleşmiştir: Alman-ı rafıdır, İngilizce ise iş ve bilim dünyasında kullanılır. ıı elitlerin dili olan Fransızca ise gençlerin pek ilgisini

jiyat

ııs. edebiyatı dil engeli yüzünden dışarıda pek yaygın _< büyük dönem, altın çağ, özellikle güzel sanadarda ve-

– Ortaçağın farslarından güç alan Hollanda tiyatrosu ge-ît tarafından beğenilirken şiir (mesela Joost Van den Von-~-l&79}) ilhamım dinden alıyordu. Hukukçu ve diplomat

1ÎS3-1645), filozof Spinoza (1632-1677), bir yüzyıl ön-■. _5vn yaptığı gibi Latince yazdılar. Üretkenlik XVIII. yy’-_ Burjuvazi, kütüphanelerinde Hollandacadan çok ya-=::yat ürünleri (genellikle Hollanda’da basılan) bulundu-Ama dildeki kitaplardan çok Fransızca’dan çeviriler ya-;râu. Birkaç şair, tiyatro yazarı, denemeci ve yüzyılın so-:r^ancı yerel veya ulusal başarılar kazandılar. Romantizm aşğıyla yaygınlaştı. Dışarda da tanınan Henriette Roland der Schalk’ın eserleriyle düzyazı ve şiir olarak bağlan-Lf’oiyat gelişse de Zola’nın başını çektiği natüralizm, 5 romancılığını çok etkilemiştir.

m

bir tarihe kadar Kalvenciliğin desteğini alamadığından în heykeltraşlığa rağmen resim ve bir yere kadar da mi-
ni, «Kuzeyin Venedik’i» olma güzelliğine Avrupa’nın >rjHür merkezi olma özelliğini de katar.
\Nijk Yeldeğirmeni, HollandalI ünlü peyzaj ressamı Jacob Van Ruisdael’ın eseri (1965; Rijkmuseum, Amsterdam).
marlık Hollanda’nın ününü yaratmıştır. XVII. yy’ın başında Hollanda, Flandre’ı Kuzey Avrupa’nın ana sanat merkezi haline getirdi. Bununla ekonomik kalkınmanın kesişmesi bir rasdantı değildi: ressamlara emir verecek kral ailesi olmadığı için bu rolü üstlenen burjuvazi oldu, onların da evlerini süslemekten veya portrelerini gelecekte yaşatmaktan başka kaygıları olmadığı için bilim ve sanat hamiliğinde tarafsız davrandılar. Bu veriler, şatafadı giysiler içinde bireysel veya grup portrelerinin çokluğunu açıklar. Hollanda’nın buludu gökyüzü ve süzülmüş ışığı Hollandalı ressamlara ilham kaynağı olmuş ve peyzajların yanında iç mekânlar da resmedilmiştir. Resmin bu yükselişi 1680’Iere doğru söndü: Descartes portresi ve Bohem tablosuyla ünlü Frans Hals, Vermeer de Delft, Ruisdael ve Rijksmuseum’da sergilenen Gece Devriyesi dünyamn en tanınmış tablolarından biri olan Rembrandt. XIX. yy’da HollandalIları, Fransız empresyonizm akımı içinde uluslararası üne tekrar kavuşurken görüyoruz. Johan Barthold Jongkind ve Vincent van Gogh ilhamı Hollanda sislerinin uzağında aradılar. Van Gogh’un Hollanda’da iki Van Gogh müzesinde (Amsterdam’da ve Veluwe millî parkında) sergilenen eserleri, koyu renkli Hollanda döneminden (özellikle, Patates Yiyenler, 1885 tablosu) canlı renkler kullandığı Fransız dönemine geçişim gösterir.

XX. yy Piet Mondrian ve Kees Van Dongen’in göç ettiği Fransa’nın çekiciliğini gösterir. Ancak Hollanda yenilikçi akımlar için bir laboratuvar olmaya devam eder. Amsterdam, Belediye Müzesi (Stedelijk Museum) ile Paris’in iki dünya savaşı arasında üsden-diği genç Avrupalı ressamların toplanma merkezi rolünü tüm boyudan ile üsdenmiş durumdadır.

Mimarî

Mimarî Hollanda sanatımn önemli bir unsurudur. XVII. yy’a kadar kiliselerde ve belediye binalarında görülen Geç Gotik tarzından da anlaşılacağı gibi yabancı etkiler yansıtır. Daha sonra, büyük şehir burjuvazisinin hizmetinde yerli bir stil geliştirildi: eğer belediye binasım (bugün krallık sarayı) ve müze haline getirilen Lahey’deki Mauritshuis’i sayarsak büyük amdardan çok özel oteller yapılmıştır. XIX. yy’ın sonundaki rönesans Hollanda’yı çok etkiledi. Viollet-le-Duc’ün yetiştirdiği Petrus Josephus Hubertus Cuypers tarihi amdarın restorasyonunu ele aldı, Rijks-museum’u ve Amsterdam’ın merkez garını inşa etti. Hendrik Ber-lage Amsterdam borsası gibi kamu binalarının yapımında ulusal malzeme olan tuğla kullanmıştı, iki savaş arasındaki dönemde Amsterdam, Amsterdam okulu ve «De Stijl» adlı akımla «modem mimarînin Mekkesi» olarak ün kazandı.

Bilimler

Hollanda bilim tarihine de damgasını vurmuştur: XX. yy’da bir düzine Nobel ödülü sahibi bilimadamı Altın Çağ’a kadar uzanan gelenekte yerlerini almışlardır. Christiaan Huygens (matematik, fizik, astronomi), Antonie Van Leeuwenhoek (anatomi, fizik) bu ödüllerin sahiplerindendir. XIX. yy’dan ise Hendrik An-toon Lorentz (fizik) ve meteorolojist Buys-Ballot’un adlarını sar yabiliriz. □
AYRICA BAKINIZ

– IB-fisL) manzara resmi

– 1B.ANSU Mondrian (Piet)

– IB-AHSiı Rembrandt

– IB.ANSU Van Gogh

– iB.Ansıl Vermeer (Jan)
AYRICA BAKINIZ

– fSÂNsıl Almanya

– [bIRslI Avrupa

– İRİSİ] Avrupa Topluluğu

– lEfflsg Belçika

– IOnsîI Dünya Savaşı (ikinci) *• İMİD Endonezya

*■ Ib.ans13 Flaman sanatı

– IEBBD Fransa

– IOnsD Güney Afrika

Cumhuriyeti

– (SÂNsLl Hansa Birliği

► IB.ANŞLJ IspanyaHOLLANDA

– IEânslI limanlar

* IB.AKSU Reform

► [PnID Ren Nehri

* US sömürgecilik
114

.BÜYÜKLERİN BÜYÜĞÜ»

■ z”d. Blaise Cendrars’ın 1936’da ortaya attığı deyimle : – – , -Kâbesi» olmaktan çok bir lunaparka benzer ve «bü-…….j, – – =- başta da bunların en büyüğü olan Paramount’un kain.:….. dişleşir.

. – :_nt. Famous Players Film’in patronu olan ve 1916’da .. rur. Feature Plays Company’siyle Paramount dağıtım a- -. ■ ı™ alan Adolph Zukor tarafından kuruldu. Cecil B. De n _ : : r şirketinin genel müdürlüğüne getirildi.

.. : _r_t birkaç defa isim değiştirdikten sonra, 1930’daPara–ı-, ” ,:jc Corporation adını aldı. Yeni salonlar satın alarak ırk:–‘ . iT-ziı. 1932’de Lasky ve Zukor ağır bir malî bunalım yü-;«ferinin bir kısmını kaybettiler. Bamey Balaman isminle: ;iz’.-J. bir salon patronu 1933-1936 arasında şirketin beli-I . ; “-i ve 1946’da Paramount hasılat rekorları kırdı. Ancak -an Antitröst Yasası hükümlerine göre suçlanan Para–! – l-.za. hükümet tarafından salonlannı satmaya zorlandı. __ann bunalımı sonucunda zayıf düşen şirket 1966’da Yestem tarafından satın alındı. 1980’li yılların sonunda,

; .-t Communications pazannyüzde 14’üne sahipti. Time £e geçirmeye çalıştıysa da, adlî bir savaş sonunda dava-

-: Zukor’un servetinin kaynağı, başrolünü Sarah Bern-‘ r.Tîadığı Kraliçe Elizabeth filminin (1912) İngilizce-Fran-lz..- ::;ıvonunun ABD topraklarındaki işletme hakkını almış _ . Paramount’un ana şirketlerinden biri olan Famous Pla-Amerika’nın küçük nişanlısı» Mary Pickford sayesinde

– -: j: büyük başarıydı.

• I _ vJarda, şirket iki büyük ticarî zafer kazanıd: James

– : .r. bir Western’i (Batı Kervanı) ve De Mille’in On Emil1 i. Şir-»:■ irilerde Gloria Swanson ve Rudolph Valentino gibi bazı

– . carlarla sözleşmeler imzalamıştı. Sonraki on yıl içinde ……Zlaudette Colbert, Gary Cooper ve Marlene Dietrich gi-

,~-SZ katıldı.

-: I re kadar şirketin yapım şefi olan B. P. Schulberg Avru-: ; -r.uk bir politika izleyerek Alman, Fransız ve hatta Sov-

– – etmenlerini Hollywood’a getirtti (nitekim, Paramount

– – ;î -^nîü Sovyet yönetmeni S. M. Ayzenştayn ile bir kontrat

– .i– iz. – Josef von Sternberg dışında, 1930’lu yıllarda EmstLu-

– – . – paramount’un örnek yönetmeni olmuştur. Lubitsch

• – * =’ kadar stüdyolara da nezaret etmiştir.

– – ’ j yıllar, Bob Hope, Bing Crosby, Veronika Lake ve Alan yeni bir oyuncu kuşağının yetişmesi sayesinde, stüdyo-i . enkancılığm gittikçe daha çok hâkim olmaya başladığı ; Hâlâ faal olan De Mille süperprodüksıyon siyasetini sür-sn ;Samsan ve Dalila [1949], Harikalar Sirki [The Greatest ;n Earth, 1952] ve On Emir’in çok ünlü ikinci çekimi [1956])
şirket özellikle Preston Sturges’ün sahneye koyduğu seri halinde komediler üretmeye devam etti.

Burt Lancaster ve Kirk Douglas gibi Paramount oyuncuları western stilinin ve dramatik filmin yorumuna yenilikler getirirken, Dean Martin-Jerry Lewis İkilisi komedilere yenilik getiriyorlardı. Plak endüstrisiyle ilişki kurmanın önemini de ilk anlayanlardan biri olan Paramount Elvis Presley’i angaje etti (Ktng Creole, Michael Curtiz, 1958).

Nihayet, Paramount Alfred Hitchcock’un en büyük filmlerinden bazılarının da dağıtımını üzerine aldı (Arka Pencere, [Rear Window, 1954], Vertigo [1958] ve Sapık [Psycho, 1960]).

Paramount’un en büyük rakibi, logosunda aslan bulunduğu için olacak «kral stüdyo» sayılan Metro-Goldvvyn-Mayer’di.

Bu şirket daha geç sahneye çıkmış olmakla birlikte (1923), başkanı Louis B. Mayer sayesinde kısa zamanda ilk sıralara geçmesini bildi. Mayer megaloman bir tipti ve görgü kurallanyla sansür yasasına (Hays yasası, 1930) dayanan sistemini ve stilini empoze etti.

Mayer, bir King Vidor’un biçimsel cüretkârlıklarına izin verdi, ama senaryoların ahlakî değerlerini çok sıkı bir şekilde denetledi. Bu püritenliği kadın karakterlerinde açıkça görülür: bunlar daima yarı şeffaf ve pek az tenseldir. Firmanın şef operatörleri ışık oyunlarıyla bunun gereklerini yerine getirirler.

Firmanın en parlak kişisi kuşkusuz kadın oyuncuları yöneten George Cukor’dur. Kamelyalı Kadın’dz (Camille, 1936), Greta Garbo’yu, Philadelphia Hikâyesi’nde (The Philadelphia Story, 1940) Norma Shearer’i, daha sonra da Işıklar Sönerken’de (Cas-light, 1944) Ingrid Bergman’ı ve Hint Güneşi’nde (Bhowani Junc-tion, 1955) Ava Gardner’i yönetti.

1950’li yıllarda ise Vincente Minnelli, yine MGM bünyesinde, yapımcı Arthur Freed sayesinde müzikal türünü (Paris’te Bir Amerikalı [1951]; Eğlenceler Beldesi [Brigadoon, 1954]) ve Anthony Mann sayesinde vvestern türünü yenileştirdi (The Bad and the Be-autiful [1952]; Cimarron [1960]).

MGM’yi 1948’den 1956‘ya kadar RKO’dan (Radio Keith Orphe-um) gelen Dore Shary yönetti; Louis B. Mayer 1951’deki istifasına kadar sorumluluğunu sürdürdü. Para sıkıntısı içinde olan MGM’yi maliyeci Kerk Kerkoıyan 1969’da satın aldı. 1981’de United Ar-tists’in de kontrolünü ele geçiren Kerkoryan MGM-UA Entertain-ment Company’yi kurdu. CNN televizyon kanalının patronu olan Ted Tumer stüdyoyu önce satın aldı, sonra 1985-1986’da, sadece eski filmlerin katalogunu muhafaza ederek Kerkoryan’a geri sattı. Giancarlo Paretti ve sahibi olduğu Pathe Communications şirketi 1990’da Time Wamer’in yardımıyla MGM’yi satın aldı; ancak birtakım malî skandalların sonucunda elden çıkarmak zorunda kaldı ve MGM Credıt Lyonnais’nin kontrolü altına girdi.

İMPARATORLUĞUN ENKAZI

Eski yapım şirketlerindeki değişim, Hollyvvood’un bundan böyle bu sahada uzmanlaşmamış holdingler çağını yaşadığını göstermektedir. Mesela Columbia 1982’de Coca-Cola tarafından satın alınmış ve Tristar Pictures ile birleşmiştir. 1989’da Büyükler sıralamasında üçüncü olan bu firma daha sonra Sony tarafından satın alındı. Fox’u da 1990‘da bir petrol kralı olan Marvin Davis satın aldı ve arkasından hisselerinin yarısını AvustralyalI basın kralı Rupert Murdoch’a devretti.

Wasserman’m MCA holdinginin bir parçası olan Universal 1990’da 6 milyar dolar karşılığında Japon elektronik devi Matsus-hita tarafından satın alındı.

Warner, bir şubesi olan Atari video oyunlarının zarar etmesi yüzünden 1983-1984 yıllarında geçirdiği zor bir dönemden sonra, 1990’lı yılların başında pazardan yüzde 19 pay alarak büyükler arasında birinci oldu. Durumunu bu kadar göz kamaştırıcı bir şekilde düzeltmiş olmasını, Gremlins (Joe Dante, 1984) ve Batman (Tim Burton, 1988) gibi filmlerin kırdıkları hâsılat rekorlarına borçludur. Bunun üzerine Time grubu 1991’de Japon firması Toshiba ile birlikte Warner Communication şirketine katıldı.

Nihayet, 1925’te Walt Disney tarafından kurulmuş olan küçük firma 80’li yıllarda şubesi Buenavista ve çok çeşidi ticaret alanlarında faaliyet gösterme politikası sayesinde Büyükler arasına girmeyi başardı. Fransa’da da Gaumont’a ortak oldu.

Bütün bu holdingler çeşitli alanlarda faaliyet gösterdiler, disk endüstrisine, basm-yayına, eğlence merkezlerine (lunapark, vb), videoya ve kablolu televizyon kanallarına yatırım yaptılar. Amerika’nın her yerinde geniş arazileri vardır. Eski stüdyolar turistlerin ziyaret ettiği sinema müzelerine dönüşürken, Hollywood da artık Hollywood’un içinde olmaktan çıkarak sanayi sonrası top-lumların çokuluslu bir eğlence merkezi haline geldi. □
Greta Garto

Vrr.—£r ça ş?*3~ ,Sj — r=s ’

SC^’3Z^£~,:,3Ş ~ZI:

çei. ~îî ~:s3rz. tır’u <a~e3s-miı ~ Z fitm.””; =; =.
Kelepçeli Âşık (1957): Aitres Fransız Rivierası ‘nda çekilmş c s Grace Kelly ile Monako prens si karşılaşıp tanışmasına vesile c ~
AYRICA BAKINIZ

– ISÂKsO Amerika Birleşe

Devletleri

– imhsl] bürlesk

– ib.aüsli Chapiin (Char_î

– Hin müzikal

– [B.AKSLI polisiye

– İM) sinema.

– K2HB Welles ’Crszz
«Banlan Sıcak Sever* “ğcî Billy Wilder’inbu* ~ .-Marilyn Monroe saj,es ~:s – ~ komedisinin en para» :=.ş; – i biri olmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir