İTALYA
Güney Avrupa’da ülke. Alpler’in güneyinden Akdeniz’e uzanan bir yarımadadır. Kuzeybatıda Fransa, kuzeyde İsviçre ve Avusturya, kuzeydoğuda Yugoslavya’yla sınır komşusudur. Doğu kıyıları Adriya Deni- zi’ne, güneydoğu kıyıları ¡on Deni- zi’ne, batısı Tiren Oenizi’ne açıktır. Sicilya ve Sardinya adaları da İtalya toprakları içinde yer alır.
COĞRAFYA
Yüzey Biçimleri: Kıta, yarımada ve adalar olmak üzere üç bölümde incelenebilir. Kuzeyden bir yay biçiminde çevreleyen Alpler 52 000 km2‘ lik yüzölçümüyle ülkenin % 38’lik bölümünü kaplar ve en yüksek noktalarını oluştururlar. Gran Paradiso (4 061 m), Cervino (4 477 m), Rosa (4 634 m). Bu dağların arasında dördüncü zaman buzullarının aşındırmasıyla oluşmuş göller bulunur. Bunların başlıcaları İsviçre yamacında yer alan Maggiore, Lugano, Garda ve Como’dur. Dağ sıraları arasında yeİr alan vadilerden İtalya’nın komşu ülkelerle olan bağlantıları sağlanır. Cenis dağı geçidi (2 083 m) Fransa’ya, Büyük Saint Bernard geçidi (2 473 m) İsviçre’ye, Adige vadisi ve Brenner boğazı (1 371 m) Avusturya’ya geçiş sağlar. Alpler’in güneyinde, doğuda Adriya Denizi’ne açılan Po ovası üçüncü zamanda Alpler’in yükselişi sırasında burada geniş bir körfez o- luşturan denizin dolması sonucu o- luştu. Batısında 700 m’yi bulan alçak tepelerin bulunduğu ova, doğuda Po Irmağı’nın deltasına doğru giderek alçalan ve zaman zaman sular altında kalan alçak topraklardan oluşur. Bu alüvyon ovasının yamaçlarında fontanili denen kaynakların suladığı kat kat taraçalar bulunur. Yarımada bölümünde güneye uzanan Apenin sıradağları Orta İtalya’da Abruzzi’de 2 912 m’ ye erişir. Sıradağlar’ın Adriya Deni- zi’ne bakan yamacında dar bir kıyı ovası uzanır. Tiren Denizi yamacında ise Toscana, Lazio ve Cam- pania havzaları yer alır. Ülkede büyük ölçüde rastlanan volkanik dağların çoğu sönmüştür. Sicilya ve Sardinya adaları bölümü ise büyük ölçüde dağlarla kaplıdır. Bunlardan Sicilya’daki Etna yanardağı etkin bir volkanik tepedir. Bu iki büyük ada dışında İtalya kıyıları boyunca serpilmiş çok sayıda küçük ada vardır. İtalya’nın tek büyük akarsuyu Po (652 km), yılboyunca debisi pek değişmeden akar. İtalya yarımadasındaki akarsuların pek çoğu ise yazın kuruyan çaylar durumundadır. Bunlardan başlıcaları Tos- cana’dan doğup güneye doğru a- kan Tiber ve Floransa’dan geçerek batıya akan Arno’dur. 7 430 km’yi bulan kıyılar, Ligur denizi çevresinde Sicilya’nın kuzeybatısında, Sar- dinya’da ve Campania’da kayalık ve girintili – çıkıntılı; Kuzey Adriya De
Resmi Adı Başkenti | Yüzölçümü i Nüfusu
i Kırsal Nüfus Yıllık Nüfus Artış Hızı (%) Okur-yazarlık Oranı (15 + ) Dil
Din
Etnik Gruplar Katıldığı Uluslararası Örgütler
Ekonomi
Parası
KBYUG
Dışalım
Dışsatım
nizi ve Tiren Denizi çevresinde kumluk ve düzdür.
Ikıım: Alp dağlarının yayı içinde kalan Kuzey İtalya’da kışları soğuk ve sisli, yazları ise sıcak ve nemli bir kara iklimi hüküm sürer. Göller bölgesinde yumuşayan iklim yarımada kıyılarında özellikle güneyde yerini Akdeniz iklimine bırakır. Sicilya a- dasında ise hemen hemen Afrika iklimi egemen olur. Yıllık sıcaklık ortalaması, Milano’da 12,1°C, Venedik’te 12,3°C, Cenova’da 15,1°C, Ro-
mo’da 14,4°C, Napoli’de 14,7°C ve Palermo’da 17,5°C’dir. Yıllık yağış ortalaması ise aynı kentlerde sırasıyla 929 mm, 617 mm, 1 227 mm, 924 mm, 1 531 mm ve 390 mm’dir (1980).
Bitki Örtüsü ve Yaban Hayvanlar: Çok eski çağlardan buyana yerleşim bölgesi olan İtalya’da doğal bitki örtüsü yok denecek derecede azalmıştır. Alpler’in eteklerinde iğne yapraklılara rastlanır. Zeytin a- ğaçları ile, ekim yoluyla çoğaltılan tropik ağaçlar, turunçgiller ve hurma ağaçları en çok rastlanan bitki türleridir. Yaban hayvanlarından ise kimi kemiriciler varlıklarını sürdürebilmektedir. Roma kentinin simgesi olan kurta Orta İtalya ile Alp- ler’in kimi uzak bölgelerinde rast- lanabilmektedir. Dağlık bölgelerde dağ keçisine, Alpler’de ise ender rastlanan kuşlardan altınkartal ve çalı horozu yaşar.
TARİH
Yorımada’do bilinen en eski insanlar MÖ 30C0’de yaşayan Tunç devri topluluklarıdır. MÖ VII. yy’a dek kuzeyden pek çok göç dalgasıyla gelenler, İtalya’ya yerleşti. MÖ 800’ lerde güney kıyılarda Yunan kolonileri kurulurken Toscana’da Etrüsk devleti kuruldu. MÖ 500‘lerde tarih sahnesine çıkan Romalılar ise MÖ 22’de tüm Yarımada’yı yönetimleri altına aldılar. Eskiçağ Yunan Uygarlığının mirasına sahip çıkan Roma İmparatorluğu. Atlas Okyanu- su’ndan Fırat Irmağı’na dek genişledi. imparatorluk MS 395’de ikiye ayrıldı ve ardından 410’da Vlzigot- lar Roma’yı ele geçirerek yağmaladılar. 476’da son Batı Roma imparatoru Romulus Augıistulus’un tahttan indirilmesiyle Batı Roma imparatorluğu resmen sona erdi. Bu tarihten sonra İtalya pek çok kez el değiştirdi. 553’de Doğu Roma İmparatoru iustinianos karışıklık içindeki İtalya’ya kuvvet göndererek ülkeyi İşgal ettirdi. Ancak onun ölümünden sonra İtalya’nın kuzeyini işgal eden Lombardlar (586) yarımadada oniki yüzyıl sürecek bir bölünmeye yol açtılar. Po ovası, Tos- cana, Ombria ve Orta İtalya’nın iç bölümlerinde egemen olan Longo- bardia krallığının karşısında Roma, Ravenne ve ülkenin güneyinde egemenliğini koruyan Bizans yer aldı.
O dönemden başlayarak ülkenin kuzeyi ile güneyi farklı gelişme çizgileri izlediler, önceleri Roma uygarlığını kabul etmeyen Lombardlar VIII. yy’da Hıristiyanlığı kabul ettiler. Bu arada, İstanbul’un vesayetinden kurtulan Papalık, Lombard- lar’ın yarımadadaki fetihlerinin karşısına dikildi. ‘Bu çerçevede Papa II. Stephanus, Frank kralı Kısa Pé- pin’den yardım istedi. Pépin, İtalya’ ya iki sefer düzenleyerek Ravenna, Pentapoli ve Roma’yı aldı. Papa’nın başkanlığında bir kilise devleti kuruldu. Pépin’in oğlu Charlemagne,
Lombard kralı Didier’i yendikten sonra papa kendisine Fransa ve İtalya imparatoru olarak taç giydirdi. Yarımadanın güneyinde ise Bizans egemenliği süregidiyor ve Do- ğu’yla bu ilişki de İtalya’da kent uygarlığının varlığını korumasını ve Avrupa’yı Kardenjler döneminde o- lumlu yönde etkilemesini olanaklı kılan etken oluyordu. IX. yy’a Ger- manya krallarının resmi egemenliği altında giren İtalya fiilen feodalitenin ve parçalanmasının kurbanı o- luyordu. Bu dönemde yarımada kuzeyden Macarlar’ın güneyde Sicil-
I. Othon’un Meryem Ana’nın elinden taç giyişini konu alan XI. yy. minyatürü |
ya’dan Araplar’ın yeni işgallerine tanık oldu. Papalık, saygınlığını yitirdi ve rakip soylu ailelerin elinde oyuncak durumuna düştü. X-XV. yy’lar arası dönem: İtalya bu dönemde Rönesans’a ulaşacak yavaş bir yükselme gösterdi. 951’de birinci İtalya seferinde İtalya kralı sanını alan Germen kralı I. Otto (Büyük), ikinci seferinde 962’de Papa tarafından imparatorluk tacıyla donatıldı ve Kutsal Roma – Germen İmparatorluğumu kurdu XIII. yy’a dek Kuzey İtalya’da ve papalık üzerinde sürdürülmek istenen egemenlik, Alman feodal beyleri arasında süregiden erk savaşımlarıyla kısa sürede zayıfladı. Bu durum İtalya’ da olağanüstü bir yaygınlık kazanan ve burjuvazinin yönetimde olduğu komünlerin doğuşuna ve özgürlüklerini elde etmelerine yol açtı. Ülkenin kuzeyinde komünler hareketi yaşanırken, aynı dönemde güneyde mutlakiyetçi bir krallığın kuruluşuna tanık olundu. Napoli krallığına önceleri Normandlar, sonraları Hohenstaufenler egemen (XII. yy) oldu. 1453’te ise Aragon kralı Alfonso Sicilya ile Napoli’yi birleştirerek İki Sicilya Krallığı’nı oluşturdu. Bu arada XI. yy’dan başlayarak kentler ticaretin canlanmasından yararlandılar ve gelişmeleri özellikle Haçlı Seferleriyle hızlandı. Venedik, Cenova, Piza, Napoli limanlan büyük ölçüde genişlerken, iç bölgelerdeki kentler ürünlerin dağıtımında uzmanlaştı, bankacılık, sanayi ve özellikle tekstil sanayii gelişti. Böylece XIV. yy’a gelindiğinde İtalya Avrupa üzerinde ekonomik egemenliğini kurmuş bulunuyordu. Avrupa’nın tüm ticaretini İtalyan kentleri sağlarken, bankacılar siyasal yaşama karışır oldu. Bu gelişmeye koşut olarak tarımda büyük bir zenginlik sağlandı ve özgür köylüler sınıfı oluştu. Ne ki kentler arası ekonomik rekabet beraberinde siyasal çatışmaları ve bölgeciliği getirdi. Bu çalkantılar içinde, siyasal yapılar evrimleşti ve komünler yerlerini senyörlüklere bırakırken erk tek bir aile ve onun yakın dostlarında toplandı. Milano’da Vlsconti, Ferrare’de Este, Verona’ da Della Scala, Rimini’de Maiates- ta, Mantova’da Gonzague aileleri egemen oldu. İç savaşımlar daha sonraları yoğunlaştı ve toplumsal bir karakter kazandı. Senyörlükle- rin yerini XV. yy’da prenslikler rejimi aldı. Bunlar içinde en çarpıcı örneği Floransa’daki Medici ailesi
oluşturur. Prenslikler dönemi yarım ada üzerinde egemenlik kuran Mi lano, Napoli, Venedik, Floransa vf Kilise Devletleri gibi bir dizi kentir gücünün artmasına tanıklık eder Ne ki güçlerinin az-çok dengelen mesi nedeniyle kentler, birlik dü şüncesinin karşısında yer aldı. Bir birleriyle savaşımlarında, savaş ye
riñe entrika ve bireysel şiddet uygulamalarını yeğlediler. Bu sürece koşut olarak İtalya’da Rönesans o- lağanüstü bir gelişme gösterdi ve İtalya savaşları boyunca da tüm Avrupa’yı derinden etkiledi. XVI –
- XVIII. yy’lar arası dönem: Komşu devletlerin ulusal birliklerini kurmuş olmalarına karşılık parçalanmışlığın doğurduğu istikrarsızlık ve zenginliğin ve uygarlığın yarattığı çe- kicilik İtalya’yı diğer devletlerin ilgi odağına getirdi. Bu çerçevede, 1494 -1559 arasında Fransa ve Avusturya hanedanları İtalya’yı ele geçirmek için İtalya savaşlarına girişti- lerse de 1559’da ispanya egemenliğini kurdu ve 1713’e dek sürdürdü. İspanya egemenliği boyunca İtalya ekonomi ve kültür alanlarında bir gerileme yaşadı. Engizisyon mahkemelerinin kurulması ve Reform karşıtı hareketin başarılı olması, Rönesans’ı ve hümanizmi kesintiye uğrattı. İspanyol vergi sistemi ve tekeli ekonomiyi bir ölçüde zayıflatırken Amerikan altınının akışı ve bunun yolaçtığı enflasyon İtalyan bankacılığını zor duruma düşürdü. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğumun Akdeniz’de egemenlik kurarak Doğu Akdeniz yolunu kapatması da İtalyan ticaretinin gerilemesini beraberinde getirdi, ispanya 1701 – 1713 yılları arasındaki veraset savaşları sonucunda İtalya’daki topraklarını yitirdi. Utrecht antlaşmasıyla İspanya’nın İtalya’daki toprakları Habsburg hanedanının Avusturya kolu başkanı imparator Kari VI’ nın eline geçti. 1750’lerden başlayarak İtalya büyük bölümüyle Avusturya’nın egemenliğinde kaldı; Napoli, Parma vb kimi krallıklar yeniden Ispanya’nın yönetimine geçerken, Savua krallığı Sardinya’yı aldı. Venedik Cumhuriyeti ile Papalık devleti siyasal önemlerini yitirdiler. Fransız Büyük Devrimi ve Napolyon imparatorluğu dönemi: 1789’dan başlayarak Fransız Büyük Devrimi Italyan burjuvazisinin ve liberal çevrelerinin sempatisini kazanırken, kralların önce kuşkusunu, sonra da düşmanlığını doğurdu. 1791’de Ve naissen kontluğunun, 1793’te Nice ve Savua’nın Fransa’ya ilhak edilmesinden sonra Napoli Krallığı, Papalık ve İtalyan prenslikleri Pie- monte – Sardinya Krallığı çevresinde toplaştılar ve Avrupa ülkelerinin yanında Fransa’ya karşı savaş açtılar. 1796-1797’deki birinci İtalya seferinde sağlanan başarılar Napolyon Bonaparte’a ve İtalyan liberallerine Campoformio antlaşmasından sonra yarımadanın bütününde eski rejime son verme ve Cisalpina Cumhuriyetlerini (Lombardiya, Mo- dena ve Reggio düklükleri, Bolog- na, Ferrare ve Romagna’da) ve Ligürya Cumhuriyeti’ni (Cenova) Fransa’daki kurumlardan esinlenerek kurma olanağı sağladı (1797). Buna karşılık Venedik’te Avusturya egemenliği kuruldu. Papa VI. Pius’ un sürgün edilmesiyle de Roma Cumhuriyeti ilan edildi (1798). Avrupa monarşilerinin Fransa’ya karşı ikinci bağlaşması boyunca Fransa bir süre İtalya’dan çıkarıldıysa da,
İtalya’nın savunucular: Kral II. Victor- Emmanuel (üstte), Garibaldi (grta-sol), Kont Cavo ur (orta-s*ğ), Oaaeral yiarmora (alt-sağ), General Cialdini («İt-sol) |
1800’de Napolyon ikinci ¡İtalya seferinde ülkenin bütününü egemenliği altına aldı ve kendini 1805′ te İtalya (Cisalpina Cumhuriyetleri, Venedik ve Trentina) kralı ilan etti. 1806’da Napolyon’un kardeşi Joseph, Napoli kralı olurken, 1809’da kızkardeşi Elisa Toscana büyük düşesi oldu. Bu donem boyunca ağır vergiler ekonomiyi baltalar, sanat eserleri yağmalanırken İtalya’da yönetim merkezileşti, yasalar ve dil tekleşti, feodalite ve eski toplumsal yapılar yıkıldı. Risorgimento (Yeniden Doğuş): Napolyon 1814’de devrilince 1815 Viyana Kongresi ertesinde İtalya’da Avusturya’nın ağırlıkta olduğu eski yönetimler yeniden kuruldu. Avusturya, Lombardi- ya – Venedik krallığına, istria’da, Dalmaçya’da, Trentino’da fiilen yerleşirken, Toscana’yı, Modena’yı ve Parma’yı dolaylı denetimine aldı. Piemonte, Sardinya. Savua ve Nice* de kurulan Piemonte krallığı eski Cenova Cumhuriyeti’ni alırken, Napoli krallığı Bourbonlar’ın egemenliği altına girdi. Böylece İtalya, Met- ternich’in sözleriyle bir “coğrafya terimi” durumuna geldi. Kurulan mutlakiyet rejimine karşı 1820’den başlayarak gizli örgütler biçiminde liberal bir hareket gelişti. Bu örgütler arasında önde gelen bir yer tutan Carbonari, 1820’de Napoli’de ve Piemonte’de, 1831’de Romaa- na’da, Parma’da ve Modena’da a yoklanmalara giriştiyse de; bunla Avusturya askeri güçlerince şiddet le bastırıldı, önceleri liberal bir ka rakter taşıyan bu hareketler Risor çimento yazarlarının etkisiyle ulu sal bir karakter kazandı, italya’nır birliğini ve bağımsız bir cumhuriye yönetiminin kurulmasını hedefleyer Genç İtalya örgütünün kurucusı Giuseppe Mazzini’nin etkisiyle ha reket önce orta sınıfları sardı, sonra da halk yfğınlarını kucakladı. Bu gelişmeler karşısında Papa IX. Pius 1848 yılı başlarında bir Anayasa1 nın kabulüne izin vererek liberal ö- dünler dönemini açtı. Bunu Napoli ve Toscana krallarının ödünleri ve 1848 Paris Ayaklanmasından sonra da Piemonte kralı Carlo Alberto’ nun ödünleri izledi. 1848 Şubatı’nda tüm İtalya’yı halk ayaklanmalarının sarması üzerine Carlo Alberto Bağımsızlık Ordusu’nun başına geçti. Avusturya askersel güçlerine karşı kimi başarılar sağladıysa da, 1848 Temmuzu’nda Custozza’da yenilgiye uğradı. Bu arada Şubat 1849’da
Mazzini ve Garibaldi’ nin Roma ^ jmhuriyeti’ni ilanı gibi cumhuriyetçi ve demokratik hareketlerin ivme kazanması karşısında Italyan kralları korkuya kapılarak verdikleri ödünleri geri aldılar. Carlo Alber- to ise, ulusal hareketin yönetimini yeniden ele geçirme arzusuyla A- vusturya güçlerinin üzerine yürü- düyse de Mart 1849’da Novara’da kesin bir yenilgiye uğradı. Ardından yarımadada Avusturya gericiliği e- gemen oldu. İtalya Krallığı’nın Kuruluşu: Tek anayasal krallık olan Piemonte, II. Vittorio Emanuele ve Kont Cavour yönetiminde, İtalyan yurtseverlerinin umudu durumuna geldi. II. Vittorio Emanuele, Piemon- te’nin ordu ve mâliyesini güçlendirdi. Ordunun başkomutanlığına çeşitli ayaklanmalarda halka önderlik etmiş olan Giuseppe Garibaldi’yi getirdi. Fransa’dan da yardım alarak 1859’da Avusturya’yı yendi ve Lombardia’yı kurtardı. Bu yenginin hemen ardından Toscana, Parma, Modena, Bologna, Romagna gibi Orta İtalya halkları da ayaklanarak Piemonte’yle birleşme kararı aldılar. 1860’da Garibaldi bin gönüllüyle Sicilya’ya çıktı. Halkın da desteğiyle Sicilya Kralı II. François’ya bağlı birlikleri bozguna uğratarak adayı ele geçirdi. Buradan Napoli üzerine yürüdü. Karşısına Sardinye
– Piemonte ordusu çıkınca II. Vittorio Emanuele’yi İtalya kralı olarak kabul etti ve Eylül 1860’da Napoli’ ye birlikte girdiler. Sicilya, Napoli, Umbria ve Marche’de yapılan halk oylamalarında bu bölgeler Sardinye – Piemonte krallığına katılmayı kabul ettiler. Böylelikle Papa’nın e- gemenliğindeki Roma ve Avusturya egemenliğindeki Venedik dışında kalan bölgelerde İtalya birliği sağlandı. 1861’de Torino’da toplanan İtalya parlamentosu Vittorio Ema- nuele’yi İtalya kralı ilan etti. 1866’ da Avusturya’ya karşı Prusya’yla ittifak kuran İtalya, Sadovva Sava- şı’nda Avusturya’nın yenilmesi üzerine Venedik’i aldı. Fransa’da imparatorluğun yıkılmasıyla Roma’daki Fransız birlikleri geri çekilince 1870’ de İtalyan birlikleri Roma’ya girdi. Kent, İtalya’nın başkenti ilan edildi (2 Kasım 1870). Simgesel bir savaşımdan sonra Papa IX. Pius Vatikan’a çekildi. Parlamenter monarşi dönemi: Anayasa hazırlandı. Oy hakkı sınırlı bir yurttaş kitlesine tanındı. Papa IX. Pius Katoiikler’in siyasal yaşama katılmalarını yasakladı. Bu arada geleneklere bağlı bölgecilik varlığını korurken oy hakkından yoksun bırakılan yığınlar gitgide siyasetten uzaklaştı. Ulusal Dirliği sağlama heyecanı yerini
ni, Francesco Sforza
maddi güçlüklere bıraktı. Hızla artan nüfus, kırsal kesimdeki yoksulluk, hammadde kaynaklarının kıtlığı aşılması güç sorunlar olarak ortaya çıktı. Bu ortamda İtalya, 1882′ de Almanya ve Avusturya – Macaristan İmparatorluğumla bağlaşıklığa girdi ve aynı yıl Kızıldeniz kıyısındaki Eritre’yi ilk İtalyan sömürgesi olarak ilan etti. Habeşistan’ı (bugün Etyopya) ele geçirme harekâtı ise 1896‘da Adua’da İtalya’nın yenilmesiyle gerçekleşemedi. Sömürgecilik girişimleri ekonomik zorlukları derinleştirmekten başka bir işe yaramadı. Bütçe açığı büyüdü; paranın değer kaybı hızlandı. Başlıca kentlerde ücretlerin düşmesi ve işsizliğin yoğunlaşması güçlü yığın hareketlerine yolaçtı. 1898 Mayısı’ nda Milano’daki gösterilerde 100’ü aşkın insan öldü. Sosyalizm yanlılarının kazandığ başarılar karşısında 1903’de Papa X. Pius, Katolik- ler’e “kurulu düzene ve dine düşman yıkıcı partiler”! bozguna uğratmak için oy kullanma izni verdi. Böylece açılan Giolitti’nin parlamenter diktatörlük döneminde (1903 -1914) kimi toplumsal ve ekonomik ilerlemeler sağlandıysa da, sefalet ortadan kaldırılamadı. Grevler sıklaştı ve siyasallaştı. 1911’de İtalya, Osmanlı Devleti’nden Libya’ yı ve on iki adayı aldıysa da, irredantizm boy attı. 1913’de yeni bir seçim reformuyla 30 yaşın üstündeki bütün yurttaşlara oy hakkı tanındı. Irredantist hareketin zorlamasıyla Salandra’nın liberal hükümeti I. Dünya Savaşı’na 1915’de İtilaf Devletleri safında katıldı. İtalya, savaşta 600 binin üzerinde ölü verdi ve ekonomisi büyük bir çöküntüye uğradı. Kasım 1919’da yapıl
seçimlerde komünistler oyların üçte birini alarak ülkede önemli bir güç durumuna geldiler. Mart 1919’da Benito Mussolini’nin kurduğu fas- cio örgütü, komünistlerin güçlenmesinden çekinen sermaye çevrelerince desteklenerek kısa sürede büyük bir güç kazandı. Giolitti’nin istikrarı sağlama hükümeti başarı sağlayamayınca, faşistlerin yükselişi önünde hükümetler çaresiz kaldı. Mussolini İtalya’sı: 1922 Ekimi’nde Mussolini, kara gömlekliler’in başında Roma’ya yürüyerek bakanlar kurulunun istifa etmesini sağladı. Erk, kral III. Vittorio Emanuela tarafından Mussolini’ye teslim edildi. Faşist yönetimi teşhir eden sosyalist milletvekili Matteotti’nin öldürülmesine dek (1924) parlamenter görüntüye dikkat edildiyse de, 1925′ de çıkartılan yasalarla fasist diktatörlük kuruldu. Koyu bir baskı yönetimi uygulanarak tüm özgürlükler ortadan kaldırıldı; her türlü muhalefet terörle bastırıldı; binlerce kişi öldürüldü ve hapse atıldı. Bu ortamda işsizliğin bir ölçüde giderilmesi, Papalık’la uyuşma gibi iç siyasette sağlanan kimi başarılara, 1924’te Yugoslavya’yla antlaşma imzalanması, 1928’de Milletler Ce- miyetl’ne ve Briand – Kellogg paktına giriş, 1935’te Fransa ve Ingiltere’yle sınır uyuşmazlıklarının giderilmesi gibi uluslararası başarılar gelip eklenince, Mussolini’nin yığın desteği arttı. 1935’te Habeşistan’ın sömürgeleştirilme girişiminden sonra batı dünyası Mussolini’den uzaklaşmaya başladı. 1937’de İtalya Milletler Cemiyeti’nden çıkarıldı. Almanya’yla bağlaştı, ispanya iç Sa- vaşı’nda Almanya’yla birlikte general Franco’yu Ispanya’nın yasal önderi olarak resmen tanıyan ilk devlet oldu. Kasım, 1937’de İtalya, Almanya ve Japonya’yı birleştiren Anti – Komintern Paktı imzalandı. 1939 Nisanı’nda İtalya Arnavutluk’u işgal ettikten sonra 10 Haziran 1940’ta Almanya safında II. Dünya Savaşı’na girdi. Kuzey Afrika’da İngiltere, Balkanlar’da ise Yunanistan’la savaştı. Ancak iki cephede de orduları yenilgiye uğradı. Müttefikler, Kuzey Afrika’nın tamamını kurtardıktan sonra Temmuz 1943’ de Sicilya’ya çıkarma yaptılar. 25 Temmuz 1943’de Mussolini devril-
2602 di. Ülkenin güneyi müttefiklerce, kuzeyi ise Almanlarca yönetilmeye başlandı. 17 Nisan 1945’de Müttefiklerin Kuzey İtalya’ya doğru ilerlemeye başlamaları ve 25 Nisan’da partizanların ayaklanması sonucu Almanlar teslim oldu. 28 Nisan 1945’ te partizanlar Mussolini ve öteki bazı faşist önderleri yakalayarak idam ettiler. Faşizmle işbirliği yapan krallık halkın güvenini yitirdi.
Haziran 1946’da hükümet biçimini saptamak üzere yapılan halk oylamasında cumhuriyet yönetimi benimsendi. İtalya Cumhuriyeti: 22 Aralık 1947’de yeni anayasa mecliste kabul edildi. 1948 Nisanı’nda yapılan seçimlerde Hıristiyan – Demokratlar çoğunluğu aldılar. 11 Ma- yıs’ta Luigi Einaudi İtalya’nın ilk cumhurbaşkanı seçildi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya dış politikada Batı Avrupa’nın bütün örgütleri içinde yer aldı. 1950’lerde tarım ve sanayi oldukça hızla gelişti. 1955* den başlayarak siyasal istikrar bozuldu. Ülke, günümüze dek kısa ö- mürlü çeşitli koalisyon hükümetleri tarafından yönetildi. Hıristiyan – demokratlar bu koalisyonların ağırlıklı gücünü oluşturdular. Komünist Partisi ise en büyük ikinci parti o- larak muhalefette kaldı. Yine bu yıllardan başlayarak ülkede terör eylemleri yaygınlaştı. 1970’de parlamento, kilisenin şiddetli muhalefetine karşın İtalyan vatandaşlarına boşanma hakkını tanıyan yasayı o- nayladı. Şiddet eylemleriyle varlığını duyuran neo – faşistler 1973 Ni- sanı’nda Milano’da polisle çatıştı. 1974’ün 12 Mayısı’nda halkoyuna sunulan boşanma yasası % 59’la kabul edildi. 1975’de seçmen yaşı 18’e indirildi. 1976 genel seçimlerinde Hıristiyan Demokratlar % 38, Komünistler % 33 oranında oy aldılar. Bu seçimlerle birlikte, komünist partisi, ülkenin içinde bulunduğu temel sorunların çözümlenebilmesi için asgari ortak noktalarda birlikte hareket edebilmek için Hıristiyan Dembkrat Parti’ye tarihsel uzlaşma önerdi. Hıristiyan De
2 mokratlar bu öneriyi benimsemediler, ancak etkili bir hükümet oluşturabilmek için komünistlerin desteğine gereksinim duyduklarından açıkça karşı da çıkmadılar. 1978’de Hıristiyan Demokrat Parti başkanı ve eski başbakan Aldo Moro, Kızıl Tugaylar adlı terör örgütü tarafından kaçırıldıktan sonra ölü olarak bulundu. Bu arada cumhurbaşkanı Giovanni Leone rüşvet aldığı gerekçesiyle istifa etmek zorunda kaldı ve yerine Sosyalist Parti’den Sand- ro Pertini cumhurbaşkanı seçildi. 1980’de Güney İtalya’da 10 bin kişinin ölümüne neden olan deprem ve birçok hükümet üyesinin çeşitli cinayetlere karışan bir mason locasına bağlı olmakla suçlanması yeni bir siyasal bunalıma yol açtı.
ve 1982’de kurulan iki koalisyon hükümeti de sürekli olamayınca Haziran 1983’de erken seçimle- re_gidildl. Yeni hükümeti Sosyalist
Parti lideri Bettino Craxi kurdu. Craxi, Hıristiyan Demokratların, Sosyalistlerin. Sosyal Demokratların ve Lrberaller’in oluşturduğu bir koalisyon hükümeti kurdu. 1984’te P2 olayıyla ilgili raporun basma sızdırılması nedeniyle hükümette bir bunalım yaşandı. Bu nedenle üç bakan istifa ettiyse de Craxi tarafından istifalar geri çevrildi. 1987’ye kadar dört yıl kısa a- ralıklar dışında iktidarda kalan Craxi döneminde çeşitli terör olayları gerçekleşti. Aşırı sağcılar Napoli’den Milano’ya giden bir trene bomba koyarak 15 kişinin ölümüne neden oldular. Kızıl Tugaylar Roma üniversitesi profesörlerinden Torentelli’yi öldürdüler. Ekim 1985’ te Filistin’li gerillalar Achille-Laura gemisini Akdeniz’de kaçırarak İtalya’da tutuklu bulunan Filistin Kurtuluş Cephesi liderlerinden Mahmut Abbas’ın bırakılması koşuluyla iki gün sonra teslim oldular. 1987 Mart’ında başlayan hükümet bunalımı çözümlenemeyince Ekim’de erken seçime gidildi. Komünist Parti önemli oy kaybına uğradı. Seçimlerde göreli bir başarı sağlayan Hıristiyan Demokratlar’dan Gi- ovanni Goria hükümeti kurmakla görevlendirildi. Goria daha önceki dönem koalisyon hükümeti kurmuş olan beş partinin katılımıyla yeni bir koalisyon hükümeti oluşturdu. Ancak 1989 başında bütçe oylamasında başarısızlığa uğrayınca istifa etti. Yeni hükümeti Hıristiyan Demokratlar’ın lideri Ciriaco De Mita kurdu. Ancak De Mita da Temmuz 1989‘da istifa edince And- reotti başbakanlığa getirildi. Bu 1972’den bu yana Andreotti’nin 6. başbakanlığı oluyordu. Andrâotti daha önce koalisyon oluşturan dört partinin katılımıyla bir hükümet kurdu.
Yönetim: 1947 Anayasası’na göre İtalya “emeğe dayalı demokratik bir cumhuriyettir. Parlamento bir millet meclisi ve bir senatodan o- luşur. Parlamento seçimleri beş yılda bir yapılır. Senato bölgeleri temsil eden 315 ve 7 sürekli üyeden, Millet Meclisi ise her 80 000 kişiye
1 milletvekili olmak üzere 5 yıl için seçilir. Seçmen yaşı millet meclisi için 18, senato için 25’dir. Cumhurbaşkanı yedi yıl için parlamento ve 65 bölge delegesinin ortak toplantısında seçilir. Cumhurbaşkanı başbakanı saptar. Yürütme yetkisi bakanlar kurulu tarafından kullanılır. Hükümet, parlamentoya karşı sorumludur. Ülkenin başlıca partileri: Hıristiyan Demokrat Parti, İtalyan Komünist Partisi, Italyan Sosyalist Partisi, Italyan Sosyal Demokrat Partisi, Italyan Ulusal Sağ Toplumsal Hareketi, İtalyan Liberal Partisi ve İtalyan Cumhuriyetçi Partisi. İtalya 20 özerk yönetim bölgesine ayrılır. İtalya savunma gücü NATO’ya bağlıdır. Zorunlu askerlik hizmeti kara ve deniz kuvvetlerinde 12 ay, hava kuvvetlerinde 18 aydır.
EKONOMİ
Dünyanın en gelişmiş 7 kapitalist ülkesinden biri olan İtalya, 1960- 1980 arasında üretim hacmini % 334 gibi büyük bir oranda artırmış olmasına karşın, bölgesel gelişme farklılığının açık bir biçimde görüldüğü bir ülkedir. Nitekim gelişmiş kuzey bölgelerinde yaşam düzeyine göre güneydeki yaşam düzeyi dört kat daha düşüktür. Doğum oranının yüksekliği ve işsizliğin yoğunluğu ülkeden göç olaylarının temel nedenlerini oluşturur.
Tarım ve Hayvancılık: Tüm topraklarının % 60’ı tarım kullanımına ayrılmasına karşın, sulama eksikliği vb nedenlerle bunun ancak % 30’u İşlenebilir durumdadır. Etkin nüfusun % 14’ünün istihdam edildiği bu sektör, ulusal gelirin yalnızca % 6′ sını karşılamakla kalmaz, ülke gereksinimini de karşılayamaz. Tarımsal işletmeler bölgeler İtibariyle çeşitlilik gösterir. Kuzey bölgelerinde makinalaşmış büyük tarım işletmelerinin yanıbaşında çok sayıda küçük işletme yer alır. Güney bölgelerinde ise latifundia’iar küçük mülkiyet karşısında gerilemektedir. Yapısal farklılık gibi tarımsal ürün çeşitliliği de görülür. Başlıca tarımsal ürünler, tüm ülkede tahıllar, zeytin (zeytinyağı üretiminde dünyada birinci), üzüm (şarap üretiminde dünyada birinci), meyve ve sebzedir (AET ülkeleri arasında birinci). Bunun yanısıra kuzeyde şekerpancarı, güneyde tütün, pamuk ve kenevir önem taşır. Ligürya denizi kıyısında çiçekçilik gelişkindir. Hayvancılık özellikle kuzey bölgelerinde önem taşır. Parmesan ve Gor-
2603
MADEN ÜRETİMİ |
|
(bin |
ton) (1986) |
Kurşun |
25 |
Çinko |
82 |
Linyit |
1 805 |
Sulfur |
500 |
Pik Demiri |
11 83? |
Çelik |
22 740 |
Aiumınyum |
493 |
Doğa! gaz |
(milyar m’) 13,7 |
DÜNYA ÜRETİMİNDEKİ YERİ | |
(1980) | |
Ürün | Sıra |
Zeytin | 1. |
Uzum | 1. |
Meyve | 2. |
Portakal | 3. |
Şeker pancarı | 5 |
Sebze | 6. |
Sut | 9. |
Tütün | 9. |
Buğday | 10. |
Mısır | 11. |
gonzola İtalya’nın dünyaca ünlü peynirleridir. Balıkçılık da kıyı kesimlerinde önemli bir etkinliktir (1980’de 286 295 ton balık), ancak kapsamJı bir sanayiye sahip değildir ve ülkenin tüketimini karşılamaz.
Madencilik ve Sanayi: Yeraltı kaynakları zengin olmayan İtalya’da e- nerji kaynağı olarak az miktarda kömür ve petrol çıkartılır (Corte- maggiore, Abruzzes, Sicilya); doğal gaz üretimi ise 1981’de 14 milyar m3 olmakla birlikte SSCB ve Hollanda’dan dışalımı yapılarak enerji açığı kapatılmaya çalışıldı. Elektrik üretimi esas olarak termik kökenlidir; atom enerjisi üretimi ise (Ga- rigliano, Latina) gelişmektedir. Çıkartılan madenler demir (Aoste, El- be adası), kurşun ve çinko (Sardin- ya adası), civa ve pirit (Toscana), potasyum ve kükürt (Sardinya adası), boksit (Gargano) ve uranyum’ dur (Aoste, Yukarı Adige). İtalya sanayisi, 3 bölgede toplulaşti: Kuzeyde Turin – Milano – Cenova üçgeni, orta kesimde Tosoana, Omb- ria’da, güneyde Latium, Sicilya ve Sardunya’nın kimi bölgelerinde. Sanayide, tıpkı tarımda olduğu gibi dev tekellerin yanında 2 milyon zanaatçı atölyesine ve aile işletmesine rastlanır. Sanayinin % 52’si kuzeydeki üçgende gerçekleştirilir. Demir – çelik sanayii, devlet kuruluşu Finsider tarafından yönlendirilir ve Cenova, Piombino, Napoli ve Ta- rento’da gelişkindir. Metalürji ve makina yapım sanayiinde otomobil
i m,
tiBrSS
itW’wftWflMPr, ■* “•».m” ” ■■
2604
|
||||||||
|
Turin yakınındaki Fiat fabrikası |
2605
İtalyan edebiyatçılar: Solda, Dante. Sağda üstte (soldan-sağa) G. Leopardi, G. Carducci, G. Dannunzio, G. Verga; altta (soldan-sağa) S. Quasimodo, F. Guicciardini, Moravia, Pasollnl > |
lanılması, İtalyanca metinlerin oldukça geç dönemlerde yazılmasına neden oldu. XIII. yy’da İtalyanca ülkenin çeşitli yörelerinde konuşulan (arklı lehçelerden oluşuyordu. 6u dönemde halk diliyle yazılan eserler içinde başta gelenler din adamı Aziz Francesco’ nun (1182-1226) mistik şiirleridir. Yine bu dönemde kimi yazarlar da, kendilerinden önceki yazarların eserlerini halk diline çevirdiler. Bu yüzyılın sonunda Toscana’da doğan edebiyat okulunun üyeleri, İtalyanca’nın ilk büyük eserlerini vermelerinin yanısıra Toscana lehçesini de İtalya’nın edebiyat dili haline getirdiler. Bu okulun önde gelen temsilcisi Dante (1265- 1321) İlahi Komedya (Divina Commedia) adlı eseriyle bütün Ortaçağ din ve felsefesini özetlemesinin ya- nısıra İtalyan edebiyatının da ilk başeserini yarattı. Petrarca (1304 – 1374) Canzoniere adlı eseriyle, Boccaccio (1313-1375) roman ve öykü türünün ilk örneği sayılan Dekame- ron’uyla getirdikleri hümanizmle Ortaçağdan düşünsel kopuşu getirdiler. XV. yy özellikle Toscana’nın merkezi Floransa’da Rönesans ve hümanizm düşüncesinin yükseldiği yüzyıl oldu. Çeşitli merkezlerde soylular kurdukları akademilerde dönemin bilgin ve yazarlarını topladılar. Bu yüzyılda sanat ürünlerinin yanı- sıra dilbilim, tarih ve eleştiri türleri de gelişti. Bu gelişim asıl ürünlerini
XVI. yy başlarında şiirde dr/osfo’nun (1474-1533) Orlando furioso (Çılgın Orlando), siyaset bilimini başlatan Machiavelli’nin (1497-1527) Hükümdar ve Guicciardini’nm (1483-1540) Storia d’ltalia (İtalya Tarihi) eserleriyle verdi. Ancak bu yüzyılın ikinci yarısındaki yabancı işgalleri ve karmaşıklık bu hızlı gelişimin durmasına neden oldu, özgür düşüncenin savunucusu düşünür Giordano Bruno (1548-1600) inançlarından vazgeçmediği için yakılarak öldürüldü. Yine de bu dönemde Torquato Tasso (1544-1595), Gerusalem- me Liberata (Kurtulmuş Kudüs) adlı eseriyle İtalyan edebiyatının başeserlerinden birini yarattı. Tiyatroda da aynı yüzyılda tuluata dayanan commedia deli’arte üslubu gelişti ve tüm dünya tiyatrosunu etkileyen büyük bir yaygınlık kazandı.
- XVII. yy’da İspanyol ve Katolik egemenliği altında gelişen muhalefet edebiyatı yaygınlaşamadı. Bu türün en seçkin örneğini Güney İtalya’da Güneş Ülkesi (Citta del Sole) adlı eserinde ütopik sosyalist düşünceler işleyen Tommaso Campanella (1568-1639) verdi. Yine bu yüzyıldo yetişen Galileo Galilei (1564-1641) ile onun öğrencileri Torricelli (1608 -1647) ve Cavalieri (ö. 1647) gibi bilim adamları deney ve teorilerini a- çıkladıkları bilimsel eserlerinde yalın ve canlı bir üslupla halk dilini kullandılar. XVIII. yy İngiltere ve
Fransa’nın da etkisiyle aydınlanma düşüncesinin geliştiği dönem oldu. Tiyatro alanında opera librettoları yazan Metastasio (1698-1782), Mo- liêre’e yakın bir komedi anlayışıyla oyunlar yazan Carlo Goldoni (1709- 1793) ve Commedia dell’arte geleneğini sürdüren Carlo Gozzi (1720 -1806) başta gelen oyun yazarları oldular. Şiirde ise Giuseppe Parini (1729-1799), özgürlük düşüncesini coşkuyla işleyen Vittorio Alfieri (1749-1803), başlıca isimler oldular.
XVIII. yy başlarında Fransa egemenliği altına giren ülkenin tek önemli ismi karamsar Ugo Foscolo (1778- 1827) oldu. Romantizm ise İtalya’da liberal ve yurtsever düşüncelerle birarada gelişti, özgürlük tutkusu nedeniyle tutuklanan Silvio Pellico (1789-1854), hapishane hayatını anlattığı ünlü romanı Le mie pr’ıgioni (Hapishanedeki Hayatım, 1832) yazdı. Romantik yazarların en büyüğü ise katolik ve özgürlükçü Alessandro Manzoni (1785-1873) oldu. Dan- te’den sonra yetişen en büyük İtalyan şairi sayılan Giacomo Leopardi (1798-1837) de bu dönemde yaşadı. İtalyan birliği sağlandıktan sonra G. Carducci (1835-1907) eserleriyle ulusal geleneği canlandırarak yaşadığı dönemin en büyük yazan sayıldı ve 1906’da Nobel Edebiyat ödülü’nü kazandı. Natüra- lizmden esinlenen verismo okulunun başta gelen temsilcisi Giovanni Verga (1840-1922) oldu. XX. yy
2606
başları ve faşizm döneminin başta gelen ismi Gabriele D’Annunzio’ydu (1863-1838). Şair, romancı ve oyun yazarı olarak faşist anlayışa uygun parlak ve gösterişli bir üslupla ü- rünler verdi. Aynı dönemde Bene- detto Croce (1866-1952) ise estetik üstüne teorik çalışmalarıyla İtalyan kültüründe yönlendirici oldu. 1910′ dan başlayarak şair Marinetti’nin (1876-1S44) öncülük ettiği fütürizm akımı edebiyat alanında köklü bir yenilenmeye olanak sağladı. 1934 Nobel Edebiyat ödülü’nü kazanan L. Pirandello (1867-1936) oyunlarıyla İtalyan tiyatrosunu çağdaş ve yenilikçi bir kişiliğe kavuşturdu. Faşizmin baskı koşullarına karşın XX. yy’ın ilk yarısında İtalyan edebiyatı gelişimini sürdürdü. Svevo (1861- 1928), 1923’de yayımlanan Zeno’ nun Bilinci (La Coscienza di Zeno) ile dönemin en başarılı romancılarından biri oldu. Aiberto Moravia (d. 1907) burjuva sınıfının çürümüşlüğünü romanlarında sergiledi. I. Silone (1900-1978), Curzio Malapar- te (1898-1957), Dino Buzzati (1903- 1972) özgün kişilikleriyle İtalyan e- debiyatına yeni boyutlar kattılar. Cesare Pavese (1908-1950), iki savaş arası italyası’nın dünya çapında şair ve yazarlarından biri oldu. İtalyan Komünist Partisi’nin kurucularından A. Gramsci’nin (1891- 1S37) eserlerinin II. Dünya Savaşı’ ndan sonra yayımlanması ülkenin edebiyat yaşamında da etkili oldu. Savaş sonrası yeni gerçekçilik akımı Carlo Lev/’nin (1902-1975) Cris- to Si e Fermato a Eboli (İsa Eboii’ de Durdu, 1945) adlı eseriyle başladı. V. Pratolini (d. 1913), Elio Vit- torini (1907-19&6) bu akımın içinde özgün eserler verdiler. Tommasi di
Lampedusa, Leopar (II Gattopardo) adlı romanıyla İtalya tarihine gerçekçi bir bakışla yaklaştı. Pavase’ yle aynı kuşaktan olmalarına karşın kapalı şiir anlayışlarıyla ayrı değerlendirilen Giuseppe Ungaretti (1888 -1970), 1959 Nobel Edebiyat ödülü’ nü kazanan Salvatore Ouasimodo (1901-1968) ve 1975 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Eugenio Montale (1896-1981) XX. yy İtalyan şiirinin başta gelen temsilcileri oldular. Savaş sonrasında 1850’lerin ortasından başlayarak düzyazıda da öncü ve deneyci bir akım gelişti. Bu deneyci yazarların başlıcaları: Pier Paolo Pasolini (1922-1975), Carlo Emilio Gadda (1893-1973). italo Cal- vino (d. 1923).
MÜZİK
Cok sesli müzik ilk gelişimini XV. yy boyunca kilise müziği alanında gösterdi. XVI. yy’da bir yandan İtalya’ya göçen Flamanlar’ın etkisiyle madrigaller gelişirken bir yandan da lavta için yapılan bestelerle çalgı müziği gelişti. Cembalo ve org eserleri yaratıldı. Yine bu yüzyılda tiyatro eserlerinde de önce perde aralarında yer verilen müzik, sonraları oyunların içinde de yer aldı. Müzikli oyunların ilk örneklerini Monteverdi, Domenico, Francesco, Manelli vb besteciler verdiler. Kilise müziği içinde doğan kantat türü Giacomo Carissimi, Bonifazio Gra- ziani, Domenico Mazzocchi’nin besteleriyle bir tür olarak yerleşti. Lan- do, ayini geliştirerek oratoryo türünü yarattı. XVII. yy’da çalgı yapımcısı ünlü ailelerin verimleriyle birlikte keman ve yaylı çalgılar müziği gelişti. Her İtalyan kentinde kendine özgü müzik gelenekleri gelişti. Konçerto türü Bologna’da doğdu. Arcangelo Corelli, Domenico Gabrielli, Giusseppe Törelli, besteleriyle bu türü geliştirdiler. Yine aynı dönemde opera uvertüründen konser sintoniası ve çok çalgı için sonat biçimleri de gelişti. XVIII. yy’ da da keman ve yaylı çalgılar müziği önemini korudu. Venedik’te An- tonio Vivaldi (1678-1741), Tomaso Albinoni (1671-1750), Napoli’de Ni- cola Porpora (1686-1768), öbür kentlerde de Giuseppe Tartini (1692 -1770), Francesco Geminiani (1597- 1762) bu türde önemli eserler yarattılar. Bu dönemde klavye müziği çembalo üslubundan çıkarak piyano üslubuna geçti. Piyano müziği Luigi Boccherini (1743-1805) ve Mu- z/’o Ciementi’nm (1752-1832) besteleriyle olgunluğa ulaştı. Opera türünde egemenlik Coldara, Steffani, Albinoni, Vivaldi vb Venedikli bestecilerin elinden çıkarak Alessand- ro Scarlatti (1660-1725), Nicola An- tonio Porpora, Francisco gibi Na- poliii bestecilere geçti. Opera XIX. yy’da İtalya’nın tüm müzik yaşamına egemen oldu. Rossini (1792- 1868), Bellini (1801-1835), Donizetti (1797-1848) ve Giuseppe Verdi (1813 -19C1) bu türün neredeyse en yetkin ürünlerini verdiler. Senfoni vs oda müziğine ise ilgi bu yüzyılın sonlarına doğru arttı. XIX. yy sonu ile XX. yy’ın ilk yarısında Verismo (gerçekçilik) akımının temsilcileri, İtalyan müzik yaşamına egemen oldular. Bu anlayışın başlıca temsilcileri Giacoma Puccini (1858-1924), Francesco Cilea (1886-1950), Pietro Mascagni (1863-1945) vb oldular. II. Dünya Savaşı’ndan sonra da Bru- no Maderna, Luigi Nono, Luciano Berio gibi sanatçılar İtalyan müzik yaşamında etkin oldular.
italya/) mUzikeiler: Soldan-sa£a; Antonio Vivaldi, Gaetano Oo’iizetti Giuseppe Verdi, Giacomo Puccini |
GÜZEL SANATLAR Roma İmparatorluğu Antik Çağ Yunan uygarlığının temelleri üzerinde yükselen bir uygarlıktı. Buna bağfı olarak Roma kentinin merkez olduğu İtalyan sanatı da büyük ölçüde Yunan Sanatının etkisinde gelişti. Roma İmparatorluğumun Doğu (Bizans) ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra da, Yunan etkisi Bizans kanalıyla sürdü. Hıristiyanlığın devlet dini olması, sanatın kısa zamanda bu din^n hizmetine girmesini getirdi. Hıristiyanlığın Roma e- gemenliği sınırları içinde ortak bir kültür yaratmadaki kolaylığı, daha öncesinden geniş bir toprak parçasında temellenen Yunan – Roma kültüründen gelmektedir (Bk. ROMAN SANATI). Roma ve Bizans kiliseleri arasındaki kesin ayrılış, Roma merkez olmak üzere, özgün bir İtalyan sanatı oluşmasında dönüm noktasıdır. XIII. yy’da Toscana’da ortaya çıkan mimari üslup gotik ve Bizans mimarisinden kopuşu simgeler. XIII. yy’da resim sanatında Bizans’tan uzaklaşmanın ilk temsilcisi Giotto’ dur. Mimaride Brunelleschi, heykelde Donatello dönemin en ünlü sanatçılarıdır. Fra Angelico, Uccello ve Masaccio gibi ressamlar konularını İsa’nın yaşamından alan yenilikçi eserler verdiler. Gotik dönemdeki en önemli yapılar Cenova ve Orivieto katedralleri ve Siena Belediye Sarayı’dır. İtalyan Röne- sansı’nın (Bk. RÖNESANS) en büyük adları Leonardo da Vinci, Mic- helengelo ve Raffaello’dur. Floran- sa’da resim tarihi içinde büyük ö- nemi olan atölyeler kuruldu. Kuzey İtalya’da Rönesans’ın gelişmesi gü- neydekinden farklı oldu. Lombardia mimarisinde süslemeci öğeler ön plana çıktı. Padova’da ressam Man- tegna plastik değerleri resmin başlıca sorunu durumuna getirdi. Gen- tile, Carpaccio, Giovanni, Antonello da Messina ve Tiziano, Kuzey İtalya Rönesansı’nı temsil eden başlıca sanatçılardır. XV. yy İtalyan ressamları arasında üslubundaki şiirselliği her dönemde hayranlık uyandıran Sandro Botticelli’nin özel bir yeri vardır. İtalyan Rönesansı’nın dehası olan Leonardo da Vinci, resimdeki büyük ustalığının yanısıra hazırladığı mimari projelerle de dönemin mimarisi üzerinde etkili ol-
2608
du. Tiziano ve Giorgione İtalyan Rö- nesansı’nın son büyük ressamlarıdır. Rönesans’ın son dönemlerinde özellikle mimaride görülen, süsle- meci ve özentili sanat XVII. yy ve
- XVIII. yy’ın ortalarına dek bütün İtalya’ya egemen oldu. Barok sanatın mimarideki etkinliğine karşılık, İtalyan resmindeki gelişme bu dönemde de kesintisiz sürdü. Car- racchio, Caravaggio, Guido Reni ve Guerchino döneme damgasını vuran ressamlar oldular. Venedik, Floransa, Napoli ve Roma okulları bütün dönemlerde yetiştirdikleri sanatçılarla İtalyan resmindeki önemlerini korudular. XVIII. yy sonlarında mimaride antikiteye dönüş oldu. Bu dönemde heykelde Antonio Ca- nova ve mimar Giuseppe Pierma- rini bu yeni eğilimin ilk büyük sanatçılarıdır. İtalya’da XX. yy başlarında ortaya çıkan fütürist akım kısa sürede yaygınlık kazandı. Geçmişin tüm sanat akımlarını reddeden fütürizmin resimdeki ilk temsilcileri Giorgio de Chirico, Giorgio Morandi ve Carlo Carra’dır. Fütürizmin bir kolu olarak ortaya çıkan Metafizik Resim akımı sürrealizme öncülük etti. Giorgio Marandi ve Mario Tozzi bu akımın sürdürücüsü oldular. Mussolini’nin yönetimde olduğu dönemde, çalışmaları engellenen Renato Guttuso (d. 1912), Giuseppe Santomaso (d. 1907), Ar- mando Pizzinato (d. 1910) ve Afro (d. 1912), zengin İtalyan resim geleneğinin çağımızdaki başlıca temsilcileridir.
SİNEMA
İtalya’da ilk yapımevi 1904’de Amb- rosio tarafından Turin’de kuruldu. Bir yıl sonra da Roma’da Cines yapımevi kuruldu. İlk yıllarda daha çok tarihsel filmlere yönelindi. 1912’ de Enrico Guazzoni’nin Ouo Va- dis?’i dünya çapında büyük bir başarı kazandı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra durgunluğa giren İtalyan sineması, Amerikan filmlerinin piyasayı işgal etmesiyle giderek yokol- ma noktasına geldi. 1932’de faşizm sinema endüstrisini destekleme kararı aldı. 1835’de Roma yakınlarında Cinecitta büyük stüdyoları yaptırıldı. 1937’de Carmine Gallone’nin bu stüdyolarda büyük olanaklarla gerçekleştirdiği Scipion i’Africain faşizm dönemi ve ideolojisinin tem-
2609
silcisi oldu. Fransa’da Jean Renoir’ in asistanlığını yapan Luchino Vis- conti 1342’de yaptığı ilk filmi Tutku (Ossessione) ile sinemada İtalyan Yeni Gerçekçilik akımının habercisi oldu. Roberto Rosseiini daha savaş bitmeden kamerasını sırtlayarak, ülkesinin içinde bulunduğu bozgunu belgelemek üzere çektiği Roma, Açık Kent (Roma, Citta Aperta, 1845) ve Hemşeri (Faisa, 1946) filmleriyle yeni gerçekçiliği başlattı. Sinemayı düşsel öykülerden, stüdyo yapaylıklarından kurtaran, yalın ve gösterişsiz bir anlatım sağlayan bu anlayış birden yaygınlaşarak pek- çok başeserin yaratılmasına neden oldu. Vittorio de Sica, Kaldırım Çocukları (Sciuscia, 1946), Bisiklet Hırsızları (Ladri di Biciclette, 1948); Luchino Visconti, Yer Sarsılıyor (La Terra Trema, 1948); Giusippe de Santis, Acı Pirinç (Riso Amero, 1948); Alberto Lattuada, İl Bandito (Haydut, 1946); Renato Castellani, Sotto il Sole di Roma (Roma Güneşi Altında, 1947) filmleriyle bu a- kımın en başarılı ürünlerini verdiler. 1S52’den başlayarak yine yeni gerçekçiliğin etkilerini taşıyan Carlo Lizzani, Michelangelo Antonioni, Federico Fellini gibi adlardan oluşan yeni bir sinemacılar kuşağı görüldü. 1950’li yılların ortasında yeni gerçekçilik, akım olarak soluğunu yitirdi. Ancak bu yıllardan başlayarak özellikle üç sinemacının yaptığı filmlerle İtalyan sineması dünyanın başta gelen sinemalarından biri konumuna yerleşti. Bu üç büyük yönetmenden Visconti, Düşman Kardeşler (Rocco sui Fratelli, 1960), Leopar (II Gattapordo, 1863), Venedik’te Ölüm (Morte a Venezia, 1971); Fellini, Tatlı Hayat (Dölce Vita, 1959), Sekizbuçuk (Otto e Mezzo, 1963), Roma (1971); Antonioni, Adventura (Serüven, 1959), Gece (La Notte, 1860), Batan Güneş (L’Eclisse, 1962) vb filmler yaptılar. Bu üç büyük yönetmenin dışında günümüze dek İtalyan sineması sürekli kendini yenileyen yeni sinemacı kuşakları yetiştirdi. 1950’ lerin sonlarında Mario Monicelli. Toto Gangster (İ Soliti İgnoti, 1958) ile kendine özgü bir güldürü anlayışı geliştirdi. Fietro Germi, tutucu gelenekleri eleştiren yergi filmleri; İtalyan Usulü Boşanma (Divorzio all’italiana, 1962), Kadınlar ve Erkekler (Signori e Signore, 1966) ile ünlendi. Mauro Bolognini, Gillo Pontecorvo, Pier Paolo Pasolini, Bernardo Bertolucci, Marco Bel- locchio, Liliana Cavani, Elio Petri, Francesco Rosi, Ettore Scola, Ta- viani Kardeşler vb yönetmenler her biri büyük uluslararası başarı kazanan filmler yaptılar. 1970’lerden başlayarak İtalyan TV’si RAİ film yapım alanına doğludan katıldı. Pek çok ünlü yönetmen filmlerini TV için gerçekleştirdiler. İtalya’nın Venedik kentinde her yıl düzenlenmekte olan Venedik Film Şenliği de, başta gelen uluslararası film şenliklerinden biridir.
İTALYANCA, Hint – Avrupa Dil Aile- si’nin İtalik dalından ve Romans ö~ beğinden bir dil. İtalya’dan başka İsviçre’nin güney bölgelerinde, Korsika’da, Dalmaçya, Libya ve Tunus kıyılarında, ABD ve Arjantin’in kimi bölgelerinde konuşulur. XIII. yy’da Latince’ye karşı bir edebiyat dili o- larak gelişmesini Toscano Okulu’ na bağlı ozan ve yazarlar sağladı. Çeşitli İtalyan lehçelerini birleştiren esnek, canlı ve zengin bir dil yaratıldı. Günümüzdeki İtalyan lehçeleri dörde ayrılır: 1 — Kuzey (Galya, Piomente, İsviçre, Lombar- dia); 2 — Orta (Toscana, Venedik,
Floransa); 3 — Güney (Napoli, Campania, Abruzzi; 4 — Sardinya lehçesi. Dante, Petrarca, Boccac- cio gibi yazarlar İtalyanca’nın bilim, kültür ve sanat dili olarak gelişmesine önemli katkıda bulundu.
İTERBİYUM (YTTERBIUM), periyodik tablonun lantanidler serisinden metal element.
İTERBİYUM |
|
Kimyasal Sembolü | Yb |
Atom Numarası | 70 |
Atom Ağırlığı | 173,04 |
Erime Noktası (°C) | 824 |
Yoğunluğu (g/cc) | 6,977 |
Bulunduğu Yıl | 1878 |
Bulan | J. C. G. de Marignac |
Yumuşak, gümüş beyazı renkte bir nadir toprak metalidir. Adı İsveç’te ilk bulunduğu yerden gelir. Gado- linit, öksesit, xenotim ve samars- kitte az miktarlarda bulunur. Nükleer fizyon ürünleri arasında da bulunur. Bileşiklerinde +3 değerliktedir. Belli bir kullanım alanı yoktur.
İTFAİYE, yangın söndürme ve yangınlarda zararı en aza indirme a- macıyla kurulan örgüt. İlk düzenli itfaiye örgütüne eski Roma’da rastlanır. Türkiye’de itfaiyenin başlan-
2611
gıç tarihi 1714 yılıdır. Müslüman olduktan sonra Gerçek Davud adını alan David adlı bir Fransız’ın çabalarıyla ilk yangın tulumbası yapıldı. Yeniçeri ocağına bağlı olarak kurulan Tulumbacılar ocağının başına Gerçek Davud Efendi getirildi. Yeniçeri ocağıyla birlikte kapatılan tulumbacılar ocağı 1827’de yeniden kurularak emekli subayların yönetiminde yarı askersel bir ocak oldu. 1869’da mahalle tulumbacılığı kuruldu. 1894’de Macaristan’dan getirtilen kont Sezecsenye adlı uzman subay modern bir itfaiye alayı kurdu. Bu kuruluş 1923’e dek görev yaptı. 1923’te yangın söndürme işi belediyece üstlenildi. Belediye, zamanın modern yangın söndürme a- raçlarıyla donatıldı. Bugün bütün il ve ilçelerde itfaiye örgütleri vardır. Denize kıyısı olan kentlerde ayrıca itfaiye örgütüne bağlı deniz itfaiyesi bulunur. Kimi büyük illerde itfaiye örgütünün bando, spor takımı vb kuruluşları da vardır.
İTHAKE, Ege Denizi’nde ada. Kefa- lonya’dan İthake kanalıyla ayrılır. Adanın doğu kıyısında aynı adlı kent yer alır. Mitolojide kente adını veren Zeus soyundan kahraman, iki kardeşiyle birlikte Korfu adasından buraya geçerek kenti kurar. Home- ros’un destan kahramanı Odysseus bu adada doğar. Troya Savaşı’na katılır. Savaştan sonra yurdu olan İthake’ye bir türlü ulaşamaz. On yıl denizlerde dolaşır. Oniki gemisini ve yoldaşlarının tümünü yitirdikten sonra, yabancı bir tekneyle tek başına İthake’ye bırakılır. Helenistik çağdan başlayarak İthake’de Odysseus kültü kutsandı.
İTHALAT, yabancı bir ülkede üretilen malı satınalma, dışalım da denir. İhracatın karşıtıdır ve onunla
TÜRKİYE’NİN İTHALATI (Milyon ABD Doları)
Yıllar Miktar
|
Kaynak : DİE |
birlikte bir ülkenin dış ticaret dengesini oluşturur. İthali serbest mallar Türkiye’de Ticaret Bakanlığı’ nca saptanır. İthalat özel ya da tüzel kişilerce, kamu iktisadi kuruluşları ya da devletçe doğrudan yapılabilir.
İTİLÂF DEVLETLERİ, I. Dünya Sa- vaşı’nda Almanya, Avusturya – Macaristan, Osman imparatorluğu ve Bulgaristan’dan oluşan İttifak Devletlerime karşı, Fransa, İngiltere ve Çarlık Rusyası arasında kurulan askersel bağlaşıklık. Sonradan Belçika, Sırbistan, ABD, Romanya, Karadağ, Yunanistan, İtalya, Portekiz, Japonya, Brezilya ve Lüksemburg gibi ülkeler de onlara katıldı. Savaşı İtilâf Devletleri kazandı ve OsmanlI İmparatorluğu da aralarında olmak üzere Avrupa’daki monarşik imparatorluklar yıkıldı. (Bk. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI)
İTİRAFLAR (Confessions), Jean Jacques Rousseau’nun özyaşam öyküsü. 1765-1770 yılları arasında yazılan eser, Rousseau’nun ölümünden sonra 1782 ve 1789’da iki bölüm olarak yayımlandı. Birinci bölümde yazar, doğumundan Paris’e gelişine dek geçen dönemi, ikinci bölümdeyse Paris’teki hayatı, eserlerini ve ün kazanmasını anlatır. Eser, yazarın tümüyle ortaya döktüğü hayatının içtenlikli bir savunusudur.
İTO HİROBUMİ (1841-1909), Japon siyaset adamı. Asıl adı İto Şunsu- ke’dir. Çoşu derebeyinin hizmetinde çalıştı. 1868’de Meiji hükümetinin kurulmasından sonra Nyogo Eyaleti valisi, 1869’da maliye bakanı yardımcısı oldu. 1872’de bayındırlık bakanı, 1878’de de içişleri bakanı oldu. 1882’de çeşitli anayasaları incelemek için Avrupa’yı dolaştı. 1882-1885 arasında kurulan hükümetin ilk başbakanı oldu. Çin’ le 1885’te Tien-sin, 1895’te Shimo- noseki antlaşmalarını imzalayarak Çin – Japon savaşını sona erdirdi. 1889’da anayasa İto’nun isteğine uygun olarak ilan edildi. 1892, 1898 ve 1900’da kurulan hükümetlere de başkanlık yaptı. 1905-1909 arasında Kore’ye “himaye antlaşması”nı dayattı. Meiji anayasasının hazırlanmasında önemli katkıları ola ito Hirobumi, çağdaş Japonya’nı kurulmasına öncülük etti. Mançuı ya’da bir Koreli yurtsever tarafır dan öldürüldü.
İTO JİNSAY (1627-1705), Japon fel sefeci ve eğitimci. Tokugawa şo günlüğünün resmi Chu Hsi Yen Konfüçyüscülüğüne karşı çıktı v< klasik Konfüçyüs öğretisine döndü Yeni Konfüçyüscülüğün biçim (ri ve madde (lii) ikilemine karşı çıka rak herşeyin kaynağı olan tek, kinetik bir gücü (tendö) savundu. Bu güç, belli belirsiz kişileştirilmiş, tanrısal bir güç olup, aktif gerçeklik (do) ve olumlu ile olumsuzun sürekli yer değiştirdiği sonsuz bir hareketin sentezidir. İnsan doğası Yeni Konfüçyüscülerin iyi doğası değil, herkese doğuşta verilen özgün doğadır. İnsandaki yaşam gücü, insan özeli (¡in) ve onun duygusal biçimi olan sevgi (ai) ile gelişir, adalet (gi), saygı (rei) ve akılla (chi) süslenir. Jinsay’ın özgünlüğü tek, dinamik ve kaynak gücü, insana iletmesi ve onu sevgiyle beslemesidir. Jinsay’ın izleyicileri, kurduğu Ko-gaku okulu 1904’de kapanana dek öğretisini geliştirmeyi sürdürdüler.
İTRİYUM (YTTRIUM), periyodik tablonun III B grubunda yer alan geçiş elementi.
İTRİYUM |
|
K’myasal S» m bolu |
Y |
Atom Numarası | 39 |
Atom Ağırlığı : |
88.905 |
Erime Noktosı I C) ■ |
1 509 |
Yoğunluğu (g/cc)- : |
4.478 |
Bulunduğu Yıl | 1794 |
Bulan : |
J. Gaddırt |
Gümüş beyazı renkte bir nadir toprak metalidir. Elektron alıcı özelliği nedeniyle elektron tüplerinin boşaltılmasında kullanılır. Renkli televizyonların ekranları genellikle itriyum oksitle kaplıdır. Radarlarda ve mikrodalgayla çalışan aygıtlarda itriyum-demir kristaller kullanılır. Ayrıca yüksek ısıya dayanıklı alaşımlarda ve sabit mıknatıs yapımında, radyoaktif izotopu da kanser tedavisinde kullanılmaktadır.
ITT, Bk. INTERNATIONAL TELEP- HONE AND TELEGRAPH COM- PANY,