BlLlNEN en eski çığ olayı

BlLlNEN en eski çığ olayı

 

BlLlNEN en eski çığ olayı İ.Ö. 218 yılında Hannibal’in ordusunu Alp Dağları’nda yakalayan ve 38 000 askerin ölümüyle sonuçlanan çığ felaketidir. Daha sonra, kayıtlarda böyle büyük bir çığ olayına 1900’lerde rastlanır. 1910 yılında ABD’nde 810 kişi, 1916’da I. Dünya Savaşı sırasında Avus-turya-îtalya sınırında 18 000 kişi ve 1970’de Peru’da deprem ve buz çığı altında kalan 18 000 kişi yaşamını yitirmiştir. Türkiye’de ise son yıllarda özellikle Kuzey ve Doğu Anadolu’nun dağlık bölümlerinde normalin üzerinde yağan kar ve orman örtüsünün yok edilişinin etkisiyle çok sayıda çığ olayı meydana gelmiştir.
Tarih Yer Kayıp Sayısı
1960-1990 Türkiye’nin değişik yerleri 286
1990-1991 Güneydoğu Anadolu 7
1991-1992 Doğu ve Güneydoğu Anadolu 328
1992-1993 Kuzey ve Doğu Anadolu 135
1993-1994 Güneydoğu Anadolu 27
1994-1995 Günevdoğu Anadolu 7
1995-1996 Güneydoğu Anadolu 8
1996- Doğu Anadolu 6

Karın Yapısı ve Özellikleri

Atmosferde serbest olarak düşerken, yükselirken veya uçarken katı halini koruyarak gevşek kristaller kümesi şeklinde gittikçe büyüyen su, kar diye tanımlanabilir. Havadaki subuharı, ani sıcaklık düşmelerinde, atmosferin genellikle yüksek tabakalarından başlayarak doyum noktasına varır. Soğu-
oiur. ülkemizde de 1996’rıın son günlerinde yaşanan acı olay, çığ konusunun ne kadar önemli olduğunun ve ciddiye alınması gerektiğinin bir göstergesi olmuştur,Sadece dağcılık, kayak gibi kış sporlarıyla ilgilenenler değil, dağlık bölgelerde yaşayanlar ve böyle bölgelerde açılan yollarda yolculuk yapanlar da çığ tehlikesiyle birlikte yaşıyorlar. Birçoğumuzu mutlu eden kar, yarattığı çığ riskiyle bazen ölümü de beraberinde getiriyor.
caKiıga gore laiKiı şcKmer aıaıı ı^aı kristalleri genel olarak altıgen yapıda olmakla birlikte, bu tek yapı içinde 4360 çeşit alt oluşumdan söz edilebilir. Çığın hammaddesi olan kar, oluşumundan eriyene dek çeşitli değişim süreçlerinden geçer. Bu değişim süreçlerinden üç tanesi çığ olayının temelini oluşturur.

Bozuşuru değişimi, kar kristallerinin henüz yere düşmeden, rüzgârın da etkisiyle birbirlerine çarparak, sürtünerek şekil değiştirmesiyle başlar. Bu değişim, kristaller yere düştükten sonra da devam eder. Burada, kar tabakasının kendi ağırlığının basıncı, kar örtüsünün içindeki sıcaklık ve yoğun nem gibi etmenler, kar kristallerinin bozularak değişmesine neden olur. Toprak, kar örtüsüne en alt tabakadan başlayarak kendi ısısını aktarır. Kar örtüsünün yüzeyindeki sıcaklık ile toprakla birleştiği noktadaki taban sıcaklığı farkı ne kadar büyükse, kar kristallerinin oluşum değişimi de o kadar hızlı olur.

Alt tabaka ile toprak yüzeyi arasında ısınan hava etkisiyle kar buharlaşır ve bu nem yukarı katmanlarda soğuk hava ile karşılaştığında donarak yuvarlak şekilli, bilye kristalleri oluşturur. Bu kristaller, birbirlerine tutundukları sivri kısımlarını kaybetmişlerdir. Erime değişimi daha çok eski diye adlandırılan ve yağmasının üzerinden en az 24 saat geçmiş olan kar tipinde görülür. Sert iklim koşullarında oluşum ve bozuşum değişimleri olmaksızın da, kar başkalaşabilir. Gün boyunca ısınan havanın etkisiyle hızlı erime ve gece boyunca yaşanan hızlı donma, kar kristallerinde kolcuklarını kaybetmiş, pürüzsüz ve iri tanecikli bir yapıya neden olur.

Kar örtüsü çeşitli katmanlardan oluşur. Kar yaşma göre yeni kar ve eski kar diye ayrılabileceği gibi kristallerinin değişim derecesine göre gevşek kar ve sıkışmış kar diye de ayrılabilir. Biraz daha incelenirse yaşma göre ayırdığımız karın da farklı yapılarda olabileceği görülür. Yeni kar; l)ıslak kar: kristallerinin nem oranı yüksek ve yoğunluğu 200-600 kg/m5 olan kar 2) tabaka kar: genellikle rüzgârın etkisiyle yağan ıslak ve yoğunluğu 60-300 kg/mJ olan kar 3) toz kar: soğuk havada yağan, nem oram düşük ve yoğunluğu 30-60 kg/m5 olan kar, türlerini içerir. Eski kar ise 1) ince taneli yani tanecikleri 2 mm’den daha küçük olan ve 2) kalın taneli yani tanecikleri 2 mm’den daha büyük olan kar çeşitlerini içerir. Kuru olan eski karın yoğunluğu 200-400 kg/m5 iken, ıslak olan eski karın Yoğunluğu 400-600 kg/m3’ü bulabilir.

Karın mekanik özellikleri yoğunluğuna, kristal yapısına ve havanın sıcak-
lığına »öre değişiklikler sf srerir. Kır:~ çü şeklinde clişme’™:: neden: asılında ..:em:re–.n:r

kritifc bir ü»! LîmEri ■â’vrr_a>:d:r. Kır ~ „ dinamiğine bak:”dnS;nda s_r ları arasında çekme, basma **c kav™~ gerilmeleri olduğu görülür. Zay:f ¿i: tabaka üzerinde oturan tabakanın kayması, kayma gerilmesine karşı olan dayanıklılığın zayıf oluşundan kaynaklanır. Karın yapısında bir kayma kuvveti oluşması ile ilgili özellikleri, kar tabakalarının yüksek eğimli vadi yamaçlarında kaymadan dengeli olarak kalıp kalamayacağını yani çığ oluşup oluşmayacağını belirler. Karın bulunduğu yerde kalma özelliği ince taneli eski karda yüksekken, tane büyüklüğü arttıkça azalır. Buna sıcaklığın düşmesi ve yoğunluğun azalması eklenince çığ olasılığı artar.
Tabaka kar çığları, bozuşum ve oluşum değişimime uğramış, zayıf kar katmanının üzerinden, yoğun bir tabakanın kırılıp, kayması sonucu düşer.Böyle zayıf bir tabakadan, kütlenin kopması için ufacık bir titreşim yeterlidir.
Çığların Sınıflandırılması
örtüsünün yapısın^ re -e-:. i e -arşımıza çıkar.

Tabaka kar çiği: Kar rr_’J.r.„r zeyinde veya içerisinde b^iuıur. şum ve bozuşum değişimi sürelerinden geçmiş zayıf bir katmanın üstünde « L-şan yoğun bir kar tabakasının kayması sonucu düşer. Tabaka kar, uç ve yan noktalarındaki bağlantılar sayesinde yamaçtaki kar örtüsüne tutunmuştur. İşte bu bağlantı noktalarının herhangi birinin kopması tüm tabakanın dengesini bozmaya yeter. Bunun nedeni ise yoğun kütlelerde en ufak bir titreşimin bile bütün kütle boyunca çok hızlı bir şekilde yayılabilmesidir. Rüzgâr etkisi ile yığılarak, yeni yağan karın ağırlığı ile sıkıştırılarak, yüzey tabakasının eridikten sonra tekrar donmasıyla ya da kayak pistlerinin ezilerek değişime uğraması gibi nedenlerle oluşan tabaka karın kırılarak ana kütleden ayrılması sonucu tabaka çığ düşer. Tabaka kar çığını oluşturan dışsal nedenler tabakaya bir buz, kaya parçası ya da başka bir kütlenin düşmesi, bir insan veya hayvan ağırlığı sonucu tabakanın parçalanması gibi unsurlar olabilir. İçsel neden ise, özellikle dışbükey bir yamaçta biriken tabaka karın bu aşırı gerilmeye dayanamayarak kırıl

masıdır. Hızlan genellikle 50 km/saat’in altında olan tabaka kar çığlarının yoğunlukları 100-600 kg/m3 olabilir.

Gevşek kar çığı: Geçirdiği oluşum ve bozuşum değişimi sonucu kristallerinin serbest hareket edebildiği kar olarak tanımlanan gevşek kar, 50° den dik yamaçlarda tutunamaz. Kar kristalleri, kol-cuklarının birbirlerine kenetlenmesi ile belirli bir süre, belirli bir dikliğe kadar yamaçta tutunabilirler. Ancak, yeni yağan karın ağırlığının yarattığı basınç ve
nm özel bir türü olan toz kar çığlarında ise harekete geçen kuru kar kristalleri hızları lOm/sn’nin üzerine çıktığında bir girdap halinde aşağı doğru daha çok kar çekerek akarlar. Toz kar çığlarının düşmesine genellikle başka, ufak bir çığın düşmesi neden olur. Hızları 350 km/sa-at’i bulan bu çığların oluşturdukları basınç da 20 ton/m”ye ulaşabilir.

Bunların dışında çığın meydana geldiği arazideki kar örtüsünün içerdiği serbest su miktarına, arazinin özelliğine, kar katmanının yoğunluğuna, kar örtüsünün arazide bekleyiş süresine ve açık arazide ya da vadi içinde oluşmasına göre de çeşitli sınıflandırmalar yapılabilir.
Eğim açısı 0° ve 90°’ ye giderken çığ riski azalır. Çünkü, yüksek dereceli yamaçların kar tutma oranlan düşüktür ve az eğimli yamaçlarda ise kar örtüsünün kayma olasılığı azdır. Birçok çığ, yamaç profilinde değişikliğin olduğu noktadan başlar. Dışbükey bir yamaçta, iç gerilime uğrayan kar tabakasının kırılıp akması, içbükey bir yamaçtakinden çok daha kolaydır. Dışbükey yamaçların daha büyük çığ riski oluşturmaları, içbükey yamaçların tamamen güvenli olduğu anlamına gelmemelidir. Rüzgâr olmayan içbükey yamaçların üzerinde ters yönden esen rüzgârın etkisiyle oluşan kornişler (kar saçağı) de aynı derecede büyük tehlike doğururlar. Yamacın baktığı yön de çığ oluşumunda önemlidir. Kuzey yarıkürede genellikle güneye ve güneybatıya bakan yamaçlar daha çok güneş gördükleri için güçlü bir ışınıma uğrarlar. Bu yüzden kuzey yamaçlarına oranla kar örtüsü daha çabuk oturur ve yerleşir. Kış boyunca daha güvenli olan güney yamaçları erimenin artmasıyla ilkbaharda ve yaz başlarında ıslak kar çığları için çok uygun hale gelir. Ayrıca, tipi sırasında veya hemen sonrasında da güney yamaçları çok büyük çığ riski içerirler. Kuzey yamaçları ise kış boyunca çok daha az güneş gördükleri için buralarda kar örtüsünün sağlam bir yapıya kavuşması uzun zaman alır. Bu yamaçlardaki düşük sıcaklık, kar örtüsü içinde zayıf katmanlar yaratarak derin kırağı oluşumlarına neden olur. Soğuk ve gölgeli olan kuzey yamaçlarında oluşum değişimi daha fazla olur ve güneş etkisiyle eriyen bilye karın üzerine yeni kar yağması özellikle kış aylarında bu yamaçları tehlikeli kılar. Yamaç yönü, rüzgâr altı olması ya da rüzgârdan korunaklı olması bakımından da çığlar için önemlidir. Rüzgâr alan yamaç-
50°’nirı üzerindeki eğimlerde tutuna-mayan gevşek karın, tek bir kar kristalinin hareketi sonucu aşağı akmasıyla gevşek kar çığlan oluşur. Bu çığların bir türü olan toz kar çığlarının hızı 350km/saati bulur.
çığı da denilen gevşek kar çığları bir noktadan başlar, yoğunluğu ve genişliği artarak, armut şeklinde bir bölge aşağı iner. Hızları saatte 100 km’ye ulaşabilen gevşek kar çığlarının dinamik basınçları yoğunluk, hız ve hacime bağlı olarak 100 ton/m2’ye ulaşabilir. Gevşek kar çığları-
lan koşulları iyi değerlendirebilmek gerekir. Çığı oluşturan etmenleri üç ana grupta toplayabiliriz:

Arazinin durumu; En fazla çığ tehlikesi oluşturan yamaçlar, 25-55° arasında eğime sahiptir. 30-45° arası ise tehlikenin en yüksek olduğu eğim açılarıdır.
etkilidir. Engebeli arazilerde çığ oluşabilmesi için yeterince kar birikmesi gerekir. Bunun yanında, daha az engebeli arazilerde ise az miktardaki bir kar da çığa neden olabilir. Çığlar akmak için kendilerine en uygun yolu seçerler. Bu yüzden dere yatakları, oyuklar, çöküntüler

birlikte görülen yüksek nem oranı ¿a ve-ni tabakaların oluşumuna katkıda bulunarak çığ riskini artırabilir. Ayrıca, bir saatte 2 cm’den fazla yağan kar ya da toplam 30 cm’ den fazla taze kar yağışı, kar kristalleri eski karla hemen bağ yapamayacağı ve bu tabakanın kayması kolay olacağı için tehlikelidir. Yağmur ise asla yeni yağan kar kadar büyük tehlike oluşturmaz; ancak, özellikle ilkbaharda kar örtüsünün üzerine yağan yağmur, kar örtüsünün gevşemesine ve ıslak kar çığlarının oluşmasına neden olabilir. Rüzgârla birlikte düşen kar kristalleri ise rüzgârın etkisiyle bozuşum değişimi geçirerek tehlike yaratabilirler. Daha önce de açıklandığı gibi, rüzgârın bir yamaçtan süpürüp diğerine yığdığı karlar bir risk oluştururken, ılık ve nemli rüzgâr altında donma noktasının üzerindeki sıcaklık-
masma aeûsu ’.ara-:-;:- • rabilır.

Çığı oluşturan burur. ~£.z~ bilmek ne yazık ki çoğu zai’ian „.i.-. zaman ve nereden ineceğim ke>:ı~e-: için yeterli olmaz. Bu yüzden birçok çıt testi geliştirilmiştir. Bunların hemen hiçbiri amatörlerin uygulayabileceği testler değildir. Bunlardan sadece Norveç ve İsviçre çığ testleri diye adlandırılanlar amatör dağcılar ve kayakçılar tarafından uygulanabilir.

Herşeye Rağmen…

Bütün bilgilerimize, aldığımız önlemlere ve uygulanan testlere rağmen çığı öngöremeyebiliriz. Çığa maruz kalmışsak, öncelikle yapmamız gerekenlerden biri; eğer çığ bizim bulunduğumuz noktadan düşerse, akan kar katmanının üzerinde kalmaya çalışmalıyız. Ama kar kütlesinin içinde kalmışsak, kütle aşağı doğru sürüklendikçe, derine çekiliriz. Bundan kurtulabilmek için sanki bir dalganın üzerinde kalmaya çalışıyormuş gibi geriye doğru yüzme hareketi yaparak kendimizi yüzeyde tutmaya çalışmalıyız. Sürüklendiğimizi hissettiğimiz an, akan kütlenin daha az yoğun olduğu, çığın kenar noktalarına doğru atlamaya çalışmalı ya da kaydığımız alan içinde varsa kaya blokları, ağaç gövdeleri gibi sabit kütlelere tutunmalıyız. Bütün bunlara rağmen çığın içinde kalmışsak, çığın yavaşladığı-
protırraçip, Katmanlar arasınaaTiTsTeaKiiK farklarını ölçüp, kristal yapıları ve bilye kar katmanım saptayabilirsek, çığ riskin: de biraz olsun öngörebiliriz. Bunun dışında, ıslak kar, gevşek ve kuru kar ya da zayıf bir tabakanın üzerinde 20 cm’den fazla kar olması çığ oluşumunu hızlandırır. Kar kalınlığı ise düz yüzeylerde 30 cm ve engebeli yüzeylerde ise 60 cm’ye iadar tehlikesiz kabul edilebilir.

Son etmen ise yine kendi içinde bir–jk farklı etmeni barındıran hava koşulandır. Hava sıcaklığı çığ oluşumunda *::k önemlidir. Toprak henüz don yemeden kar yağar ve uzun süre soğuk havada -.-Jzeyde kalırsa, kar örtüsü ile taban aracında çok büyük bir sıcaklık farkı oluşur. 3u yüzden kar kristalleri çok yoğun bir ieğişim geçirir ve daha sonra yağan kar _sin tehlikeli bir taban oluşturur. Eğer ilk -ıar yağmadan önce toprak donmuş ise -j.’ örtüsü ile arasında çok büyük bir sı-.iklık farkı olmaz ve bu yüzden taban -ılımanı sağlam bir yapıda olur. İlk kar „ k fazla yağar ve çok kısa zamanda katırlığı artarsa, sağlam bir alt tabaka oluş-ı^rtır. Karın yüksek yalıtım özelliği ne-isniyle hava akımı durur ve değişim süren çok yavaş olur. -15 °C’nin altındaki -„.aklıklarda kar tabakasının yerleşmesi ~ık yavaştır; çünkü her ikisi de çok so-
1 _-;kcn yeni karın, eski kar tabakasıyla rat yapması güçtür. -2 °C ile -15 °C ara–ııtda ise değişim biraz daha hızlıdır. Ti-?ı sırasında veya hemen sonrasında çığ :: ’aşabilir ve bu arada bir sonraki fırtınana kadar kar örtüsü oturur. -1 °C ve daha i nkarı sıcaklıklarda ise kar örtüsünde ,:k çabuk bir değişim meydana gelir. Hava sıcaklığı donma derecesine yaklaş-:ıkça kar örtüsünün oturması da çabukları. Eğer sıcaklık donma noktasının üze-~ı~e çıkarsa ıslak kar çığ riski oluşturur. Kır yağarken veya şiddetli bir rüzgârla

nı hissettiğimizde yüzeyi küçültüp, ısı kavbını azaltmak için fetus (ana rahmindeki bebek) pozisyonu alıp, yüzümüzün ve göğsümüzün önünde hava boşluğu yaratmaya çalışmalıyız. Ayrıca gereksiz yere bağırarak bu havayı tüketmemeli, sadece arada bir, özellikle üzerimizde arama çalışmalarının seslerini duyduğumuzda kalın ses tonuyla bağırmalıyız. (Kalın ses tonlarının kar içinde iletimi daha kolaydır). Son yıllarda yapılan istatistiklere göre, çığ altında kalan bir kişinin ilk 15 dakika içinde kurtarılması durumunda yaşıyor olma olasılığı % 92 iken, 35. dakikada bu şans % 30’a, 90. dakikada % 27’ye ve 130. dakikada ise % 3’e düşmektedir. 35 ile 90. dakikalar arasında yaşama şansının çok fazla düşmemesinin nedeni, çoğu zaman çığ altında kalan kişinin kendisine bir hava boşluğu yaratmış olmasıyla ilgilidir. Kar örtüsü iyi bir yalıtkan olduğundan vücut sıcaklığının hızla düşmesini engeller (3″C/saat) ve ölümlerin çoğu donmadan önce meydana gelen boğulma nedeniyle olur. Bu bilgiler bize çığ altında kalan bir kişinin kuranbisıadi zanur.ır. ne kadar önemli i’ldiiğın^ -zt’ien:. Çığ aitseda kalan binlerinin küitar’masi :^sı (incelikle vardmısı gereken kazazedenin çığ başladığı an İlk ve w görüldüğü noktalan» saplanması ve hemen aramaya başlanmasıdır. Arama ekibi çağırmak için o bölgeden uzaklaşmak, ilk 15 dakikada vaşama şansı r! 90’larda olan çığ altındaki insanın, şansını azaltır. Arama-kurtar-ma çalışmalarında Avrupa ve ABD’nde kullanılan ve genel olarak Life-bip adı verilen alıcı-vericiler çok işe yaramaktadır. Bir el büyüklüğündeki bu aletler, vücuda asılıp verici konumuna getirildiğinde, çığ altında kalınmışsa aynı frekansta olan bir alıcı, bu vericinin sinyal-
lerini algılayabilir. Bu aletlerin ve deneyimli kurtarma ekipleripin dışında, ara-ma-kurtarma etkinliklerinde insanların sadık dostu köpekler yine önemli görevler üstlenmektedir. Bütün bu arama-kur-tarma çalışmaları yapılırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, olası bir ikinci çığa maruz kalmamaktır.

Çığ Kontrolü ve Korunma Yöntemleri

Çığı öngörebilmek ve çığdan kurtulma şansının çok düşük olması, çığ oluşumunun denetim altında tutulması ya da önlenmesini gündeme getirmiştir. Çığ kontrolü aktif ve pasif birtakım yöntemlerle yapılmaktadır. Pasif yöntemler başlığı altında; çığ tehlikesi olan alanların kullanımının kısıtlanması veya engellenmesi ile çığ önleme yapıları ele alınmalıdır. En eski çığ kontrol yöntemi, gelen çığın yönünü değiştirmeye yarayan bariyerlerin kullanılmasıdır. Değişik amaçlı ve değişik tipte çığ önleme yapıları vardır. Bunlar: bariyerler, kar siperleri, yönlendirici yapılar, çığ yavaşlatma tepeleri, çığ barajları ve doğrudan koruma yapıları olarak sıralanabilir. Dağlık bölgelerdeki karayolları ve tren yollarını çığdan korumak için ise, çığ tünelleri kullanılır.

Aktif yöntemler ise, çığ oluşumunu engellemek için kar örtüsünün oluşumu sırasında veya sonrasında, kar bloklarının meydana gelişini engellemeyi amaçlar. Bu yöntemlerden biri kar üzerinde ileri geri yürüyerek ve palet kullanarak karın sıkıştırılması ve büyük blok oluşumunun engellenmesidir. Ayrıca, sıkıştırmak ve eritip dondurmak koşuluyla karın iç direnci artırılabilir. Yapay çığ oluşturmakta yararlanılan mekanik uyarıcılar (kayak,
buldozer ya da patlayıcılar) kar tabak.- -nın dengesini bozacak ve tabla halinds–tek parça kar kütlesinde kırılmayı başla:.-cak şekilde kullanılır. CATEX adı verLc’ patlayıcı kullanılarak yapay çığ düşürr . yöntemi, her 30 cm’lik yeni kar birikim-‘-de tekrar gerektirdiği ve her türlü hava k -şulunda kullanılamadığı için giderek ter-edilmektedir. Sadece ses üreten ve gürl -tünün neden olduğu titreşim aracılığı1!. _ çığ düşürmeye yarayan uyarıcılar ise ht~ türlü hava koşullarında kullanılmaktadır Son yıllarda en çok kullanılan yöntem dr GAZEX adlı sıvı oksijen ve propan gaz:-nın sıkıştırılıp, kontrollü olarak patlatılmışıyla meydana gelen basınç ve şok dalgası eski ve derin kar örtüsünde 50 m yeni tcı karda ise 100 m yarı çapında bir alana yayılarak çığ kütlesinin kopmasına yol açar.

Son yıllarda yaşanan ve ağır kayıplar, neden olan ciddi boyuttaki çığ olaylar kamuoyunu ve yetkilileri bu konuda dah: duyarlı olmaya itmiştir. Türkiye’nin bir çok bölgesinde yerleşim alanları belirle nirken çığ, göz önüne alınması gereker önemli bir etmendir.Hele daha önce çiş felaketlerinin yaşandığı bölgelerin tekra düzenlenmesi çok hassas bir konuduı Böyle alanlar için hemen haritalama çalış maları yapılmalı ve tüm çığ risk alanlaı belirlenmelidir. Ayrıca, erken uyarı sis temlerinin geliştirilmesi ve uygulanma? için belirli yerlere meteoroloji istasyonlaı kurulmalıdır. Türkiye’de çığ bölgelerind yaşanan en büyük sorunlardan biri de çı felaketine uğramış, sosyoekonomik v psikolojik açıdan çökmüş olan yerli halkı yıllardır yaşadığı toprakları terk etmek is tememesidir. Bu isteğinde çok haklı ola halk, yeniden iskân ve konut yardımıyl hiçbir şekilde tatmin edilememekte dir.Bu yüzden çok pahalı ve verimsiz ola bu yöntem bir kenara bırakılarak, böy bölgelerde halk çığa karşı bilinçlendir: meli, çığ önleme yapıları gibi korun yöntemlerine başvurulmalı ve uzun vad de bir çözüm olarak, bu yerler sık ve g orman örtüsüne kavuşturulmalıdır.

Elif Yum

Konu Danıynanı: İbrahim Gıırcr

Pro f.Dr. Gazi Üniversitesi inşaat Mühendisliği Bölümii

Bu yazının hazırlanmasındaki katkıları nedtn Dof.Dr. Uğur Polat’a: Araştırma Görevlisi Önder Kop’iğ teşekkür edeı

Ka\ naklar:

Cupp.D. “Avalanche” National Geographir. Eylül 1982 Dıffern.T. .Kvaianch? Safen for Skıers and ClimbmX\L 1992 GravdenJ). Mountaineering. Freedom af The Hiils, USA 1992 Gürerj. “Çığ’ın insan Hayan Üzerindeki Olumsuz Etkileri” Ankara, 1994 Gürerj. “Türkiye’de Çıg felaketinin insan Yerleşmeleri Açısından Değerlendirilmesi”, Yapı Diimasu 1996 http://www. avalanehe. org/ picturepage. htm

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*