DOĞAL GAZIN ASYA – AVRUPA YOLCULUĞU

DOĞAL GAZIN ASYA – AVRUPA YOLCULUĞU
Heide SKUDELNY
Sibirya’da Boruların döşenmesi
Doğu’nun milyarlarca m3 doğal gazını, Batı’ya getirecek boruların teknolojik öyküsü; Binlerce km. boyunca, dağları, donmuş alanları, yüzlerce nehri, bir o kadar da kara ve demir yolunu aşacak boru hattı, en güvenli biçimde nasıl gerçekleştiriliyor?
Dev bir ahtapotun kollan gibi yukarıya yükselen iş makinalarının (boru yerleştiricile-ri) yedisi yanyana, 1 km. uzunluğundaki bir boru hattının son bölümünü dörder kalın çelik halatla tutuyorlar. Operatörün bir hareketiyle boru, 3 m. derinliğinde kazılmış olan toprağa yumuşak bir biçimde yerleşiyor. Kanalın kapa

tılmasıyla da boru hattında Avrupa ya oogru bir km. İlk mesafe katedllmiş oluyor. 1984 yılında doğal gazın pompalanmasıyla birlikte çiftçiler, altına boru döşenmiş toprak üstünde, ekim ve hasat işlerini yine aynı doğallıkla sürdürecekler. Doğal gaz ise türbinlerden, kompresörlerden ve borulardan 75 atü’lük korkunç bir basınçla geçerek, yaklaşık 5.500 km. lik (Yamal Yarımadası – Urengoy – Ujgorod – Çekoslavakya) yolculuğunu tamamlayacak. Bu yolculuk, Ural’-ların ve Karpat’ların yüksekliklerinin yanısıra, 550 nehri, yaklaşık 400 kara ve demir yolunu ve 150 km. lik donmuş bir zemini aşarak gerçekleşecek.

Dev projenin maliyeti, inşaat gideri olarak 30 milyar D.M.’ı bulacak. Yapım bittikten sonra her yıl, bugünkü değeri 12 milyar D.M. olan 30 milyar m3 doğal gaz, bu boru hattından pompalanacak.

Boru hattı için her biri 8 ton ağırlığında yaklaşık 460.000 boru kullanılacak. 15.7 mm. kalınlığındaki bu çelik boruların üretimi için, 2.4 milyon ton çelik tüketilecek. 1984 yılında işletmeye alınması planlanan boru hattından 20 yıl süreyle, Sibirya’dan doğal gaz pompalanacak. Borularda kullanılan çeliğin bileşiminin, yıllar süren deneyim sonucu ortaya çıktığı bir gerçek. Boru yapımcıları bu amaçla bakır, nikel, manganez, molibden ve eser oranda Niob ve alumin-yum katkılı, düşük karbonlu, yüksek vasıflı çelikle istenen özellikleri yerine getirebiliyorlar. Kükürt oranı normalin çok altına düşürülen bu çeliğin üretiminde, her aşamada yoğun bir kontrol gerçekleştiriliyor. En gelişmiş enstrümental analiz yöntemleriyle, eriyik içinde bulunan 17 element, tür ve konsantrasyonlarına göre 1 dakika içinde saptanabiliyor.

Üretilen çelik sacın, bükülmeden önce her mm. si ültrasonik olarak kontrol edilerek, en ufak safsızlık ya da hata (topluiğne başı büyüklüğünde bile olsa) işaretleniyor. Günümüz teknolojisinin düzeyi, hata yüzdesini ancak 0.000001 ’e kadar indirebilmiş. (100.000 km. sacda 1 m. lik hata). Elektron mikroskobu yardımıyla sağlanan 20.000- 100.000 oranında büyütmeyle, hatanın nedeni oldukça çabuk bir biçimde saptanabiliyor. Geçmişteki üzücü bazı deneyimler, üreticiyi bu denli yoğun kontrola itmiş. Bir borunun delinmesi ya da yırtılmasının doğurduğu sonuçlar parasal zararla bitmeyerek, firmanın dünya pazarlarındaki durumunu ve etkinliğini sarsacak boyutlara ulaşıyor. Olaya bıı açıdan bakınca, oldukça pahalı olan kalite kontrol ve test sistemleri büyük anlam ve önem kn/tınıyor.
üretim ve işleme aşamalarıyla ilgili bilgiler ve kontrol istasyonlarının verileri, merkezi bir bilgisayarda toplanıyor. Böylece, her boru için toplanan veri sayısı 500.000 dolaylarına ulaşıyor. Saniyeler içinde geri çağrılabilen (bilgi erişimi) bu bilgilerden, malzemenin bir sonraki aşamaya hazır olup olmadığı saptanıyor.

Sac, bükülme ve temizleme işlemlerinden sonra özel bir kayna’k yöntemiyle boru haline getiriliyor. Kaynak işlemindeki bir dizi değişken, otomatik olarak en ince ayrıntıya kadar ayarlanıyor. Yetkililer, ulaşılan aşamayı şöyle özetliyorlar: “Yüksek basınç testinde boru duvarı patlıyabilir; ama kaynak her zaman için sağlam kalır.”

Bu sonucun gerçekleştirilmesi, röntgen analizi ve ültrasonik kontrolün etkinliğine bağlanıyor. Deyim yerinde ise; boruların çilesi daha bitmiyor. Bir sonraki aşama, basınçlı su ile yapılan test. Bu kontrolda, işletme basıncının çok üstünde basınçlı su verilerek, boruların dayanıklılığı deneniyor. Ancak bugüne dek her boru, bu zorlu sınavı başarıyla geçmiş. Amerika’da gerçekleştirilen testlerde, Alman borularının dayanabildiği basınç 160 atü olarak saptanmış.

En son ültrasonik kontrol da bittikten sonra, boruların içi 0.3 – 0.5 mm. kalınlığında sentetik bir reçine ve dışı da korozyona karşı polietilen ile kaplanıyor. Belki sizler okurken yoruldunuz; ancak boruların gerçek anlamda yolculuğu yeni başlıyor: Sibirya’nın doğal gazını Avrupa’ya getirmek üzere, gemi ya da trenle doğuya doğru uzun sürecek bir yolculuk…

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*