MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ

XIX. yy’m sonunda Osmaı Batıcılık akımlarının yanı su meye başlayan Türkçülü 1908’de iktidara gelen îttil: rakki Cemiyeti’nin de resmi oldu. Türk Yurdu ve Türk De demeklerin aynı adlarla çil dergilerle de Türkçülük ( yaygınlaştırıldı. Bu ideoloji] yatı etkilemesiyse Ömer Se arkadaşlarının Selanik’te ç: n Genç Kalemler dergisiyle j ti (1911). Sınırlarını Mehı Yurdakul’un çizdiği dilde yi sorunu, bu dergide günden di.
Dönemin ideolojisini belirle} biri olan Ziya Gökalp’i, bir rak değil, Türkçülüğün Esasi kitabmda ifadesini bulan di rini ve Türkçülüğün progran lerini şiir yoluyla da anlata şünce adamı olarak görme] olur. Ziya Gökalp, yaratılmi Milli Edebiyat’a temel ola edebiyatının dilini ve biçiı Ona göre, yurdun tehlike i lunduğu günlerde şürin est< la uğraşacak zaman yoktu. Servet-i Fünun şür anlayışli sal bireşime gidilemezdi. 1 alp’inilkelerini “Lisan” ad ortaya koyduğu dil göfi dönemdeki ozanların uygul lerdi (Bkz. GÖKALP, ZİYA Şüre Fecr-i Ati doğrultusuı yan Ali Canip Yöntem, İbr ettin Gövsa gibi ozanlar da, sonra, dillerini yahnlaştıra ölçüsünü kullanarak MilU E lara katıldılar.
MİLLİ EDEBİYAT ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ. Milli Edebiyat döneminde, divan şiirinin az da olsa süren etkileri sona erdi. Servet-i Fünun’un ve Fecr-i Ati’nin Fransız şiirini temel almasına karşılık, bu dönemde biçimsel olarak Halk edebiyatına dönüş kesinlik kazandı. Halk edebiyatının geleneksel ölçüsü hecenin kullanımı yaygınlaştı. Ancak, Milli Edebiyat dönemi ozanları, halk şiirinin sesini yakalayamadıkları için, heceyi başarılı bir biçimde kullanamadılar (Bkz. MİLLİ EDEBİYAT).
1908 sonrasında hepsi de aruzu kullanan Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Ahmet Haşim ve öteki Fecr-i Ati ozanları, Mehmet Akif Ersoy şiir yazmayı sürdürdüler.
1917’de, Servet-i Fünun çevresindeki genç ozanlar, Şairler Demeği’ni kurarak “konuşma dilini ve hece ölçüsünü kullanma” konusunda görüş birliğine vardılar. Halit Fahri Ozansoy, Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi Or-hon, Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafiz Çamlıbel’den oluşan bu grup, Beş Hececiler adıyla da tanmdı. Türk şiirinde, yalm türkçeyle de şiir yazılabileceğinin kanıtlanmasında ve hecenin yaygınlaşmasında katkıları olduğundan bu ozanlar Milli;Edebiyat’m çerçevesi içinde görüldüler, ancak şiirlerinde belirli bir savı değil, bireysel duyguları, kırsal yaşamı, romantik ve lirik bir üslupla anlattılar (Bkz. BEŞ HECECİLER).
Fecr-i Ati, Milli Edebiyat ve Beş Hececiler ozanları, Cumhuriyet döneminde de şiir yazmayı sürdürdüler.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE ŞÜR
1923-1940 DÖNEMİ. Bu dönemde Türk şiiri, aruzla yazmayı sürdüren Mehmet Akif Ersoy, Ahmet Haşim, YahyaKemalBeyath,ilk şiirlerinde heceyi kullandıktan sonra özgür koşuğa geçen Nazım Hikmet dışında, konu ve biçim bakımlarından Hececilerin etkisinde gelişti. “Memleket Şiiri” adı da verilen bu şür çerçevesinde, büyük kentler dışındaki Anadolu yaşamı, gereğinden çok duygusal bir söylemle işlendi.
İlk şiirlerini 1923 öncesinde yayımlayarak ün yapan Yahya Kemal Beyat-lı’nm asıl etkinliği Cumhuriyet döneminde oldu. Osmanlı tarihini ve edebiyatını yeni bir gözle değerlendirerek, Divan edebiyatının “mısra-ı berceste” (seçkin dize) anlayışını benimseyen Yahya Kemal Beyath’nın şiirleri, divan şiiri konu ve biçimindeki şiirler ve yeni şnrler olmak üzere iki
GULTEN AKIN
Türk ozanı (Yozgat, 1933).
Ankara Kız Lisesi’ni (1951) ve Ankara Hukuk Fakültesi’ni (1955) bitirdikten sonra çeşitli kuramlarda avukatlık ve öğretmenlik görevlerinde bulundu. Türk Dil Kuru-mu’nda çalıştı. İlk şiirleri 1952’den sonra Hisar ve Türk Dili dergilerinde görünen Gülten Akın toplum içindeki kadının tedirginliklerini yansıttıktan sonra, şiirinde toplumcu açılıma yer verdi. Varlık dergisinin açtığı bir yanşmada (1955) birinciliği paylaştı. 1992’de Memet Fuat’la birlikte Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü’nü aldı.
Başlıca yapıtları şunlardır:
Şiir: Rüzgâr Saati (1956); Kestim Kara Saçlarımı (1960); Sığda (1964; 1965 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü); Maraş’m ve Ökkeş’in Destanı (1972; 1970 T.R.T. Şiir Ödülü); Ağıtlar ve Türküler (1976); İlahiler (1983); Şevde Kalıcıdır (1991; 1992 Halil Kocagöz Şiir Ödülü).
Deneme: Şiiri Düzde Kuşatmak
(1983).
kümeye ayrılabilir. Eski Şiirin Rüzgârıyla (basımı: 1962) adlı kitapta toplanan eski biçimdeki şiirlerinde Os-manlı tarihinin yükselme döneminden kimi olay ve kişileri, Divan edebiyatı dili ve nazım biçimleriyle, lirik ve destansı bir anlatımla işledi. Bu şiirler, Fransız şiiri etkisindeki Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şiirlerinin yeni bir bireşimi gerçekleştiremeyeceği düşüncesinin ürünü oldu. Yahya Kemal Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz (1961) adlı kitabında toplanan şiirlerindeyse, yalm bir dil, duygusal bir anlatım ve ustaca kullandığı aruz ölçüsüyle İstanbul sevgisini, aşk, gurbet, özlem, yaşlılık, sonsuzluk duygusu, doğa gibi konularla gündelik duygulanımları şiirleştirdi (Bkz. BEYATLI, YAHYA KEMAL).
Ahmet Haşim, Mehmet Akif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı, toplumsal olu şumlarla pek ügilenmeksizin kendile rine özgü şiirlerini üretirlerken, ilk şiirlerinde Hececilerin etkisinde kalaı Nazım Hikmet, 1923’ten sonra yayım ladığı şürlerinde özgür koşuğa yöne lerek ölçüyü ve nazım birimini bırak tı ve şüri dilin ezgiselliğinde, belli biı ses düzenini izlemeyen uyaklarda ve sözcüklerin ses benzerliklerinde ya ratmaya çalıştı. İlk şnrlerindeki ide alist bakış açısının yerini toplumcı gerçekçi anlayış aldı. Nazım Hikmet geleneksel halk ve divan şürlerinin de yiş ve biçim özelliklerinden yararla nar ak yeni bir bireşim oluşturdu 1930’dan sonra uzun, dramatik şiir lere yöneldi (Bkz. NAZIM HİKMET). 1928’de, Hececileri gerçekçilikteı uzak olmakla ve sığlıkla suçlayaral Yusuf Ziya Ortaç’ın çıkardığı Meşa le (1928) dergisi çevresinde toplanaı Yusuf Ziya Ortaç, Ziya Osman Sabâ Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Koca türk, Cevdet Kudret, Sabri Esat Siya vuşgil ve Kenan Hulusi Koray’ın oluş
SABRİ ALTINEL
Türk ozam (Susurluk, 1926-İstanbu! 1985).
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakül tesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nü bitirdikten (1949) sonra çeşitli Öze okullarda öğretmenlik yaptı. İlk şiir leri 1943-1944 yıllarında Kaynak der gisinde çıkan Sabri Altınel, şiirlerin de bireysel ve toplumsal .tepkileri, ti tiz bir dize işçiliğiyle işledi. Sabri Al tmel’in ayrıca şiir çevirileri (Federi co Garda Lorca/Seçme Şiirler, 1962 vardır.
Yapıtları şunlardır: İnsanın Değer
(1955); Kıraçlar (1959); Zamanın Yu reği (1982); Şiirler (1983).
3919
ÖZDEMİR ASAF
Türk ozanı (Ankara, 1923-İstanbul, 1981).
Ortaokulu Galatasaray Lisesi’nde okuduktan sonra Kabataş Iisesi’ni bitirdi (1942). Hukuk ve iktisat öğrenimlerini yanda bırakarak basın alanına girdi, çevirmenlik yaptı. 1950’de kurduğu Sanat Basımevi’ni yönetti. 1940’ta Servetifûnun-Uyanış’ta şiir yayımlamaya başlayan Özdemır Asaf, kendisiyle insanlar ve toplum , arasındaki mantıksızlığın mantığını bulmaya çalışan, ince alay ve sözcük oyunlarıyla yüklü bir şür dili geliştirdi.
Yapıtlan şunlardır: Dünya Kaçtı Gözüme (1955); Sen Sen Sen (1956); Bir Kapı önünde (1957); Yuvarlağın Köşeleri (1961); Yumuşaklıklar Değil
(1962); Nasılsın (1970); Çiçekleri Yemeyin (1975); Yalnızlık Paylaşılmaz
(1978).
turdükları Yedi Meşaletiler, Fransız şiirini örnek aldıkları, basit duyarlıklardan öteye gidemedikleri için kısa sürede dağılarak etkili olamadılar (Bkz. YEDİ MEŞALECÎLER).
Bu dönemde Milli Edebiyat’m ve Hececilerin etkilerini sürdüren, yalın bir dille, “şairane” üslupla yazan, hemen hepsi halk edebiyatı nazım bin çimlerini (kimi özgür koşuğu da) kullanan Ali Mümtaz Arolat, Salih Zeki Aktay, Kemalettin Kamu, Necmettin Halil onan, Zeki Ömer Defne lirik ve romantik duyguları şiirleştirdiler. Salih Zeki Aktay, Eski Yunan motiflerini şiirine yediremeyerek kullandı, Kemalettin Kamu da yalnızlık ye gurbet konularım duyarlı bir üslupla dile getirdi. Bu ozanların bir ortak yanı da, şiirde bireyci tutumları ve yurt gerçeklerinden uzak kalmalarıdır.
irde bireyci tutumları ve yurt gerçeklerinden uzak kalmalarıdır.
Bu dönem ozanları içinde Ercüment Behzat Lav, hem aruzu hem heceyi kullandığı şiirlerinde, Batı’da çıkan akımları günü gününe uygulamasıyla dikkati çekti, özgür koşuğu hiçbir şiir kuralına uymadan kullandı. Son şür-lerinde Anadolu’nun eski tarihinden aldığı konulan işleyerek yeni bir bireşim aradı. Özgür koşuğu kullanarak tasavvuf düşüncesini ve Buddhacı motifleri işlemesiyle tanınan Asaf Halet Çelebi, insanın özünü araştıran, soyut bir dille yazdığı şiirleriyle,Türk şiirin-
MEHMET BAŞARAN
Türk ozanı (Lüleburgaz, 1926). Kepirtepe ve Hasanoğlan köy enstitülerini bitirdikten sonra, 1946’dan başlayarak Aksu Köy Enstitüsü’nde öğretmenlik, gezid başöğretmenlik ve ilkokul öğretmenliği, 1960’tan sonra ortaokul türkçe öğretmenliği yaptı. İlk şiirleri Köy Enstitüleri Der-gisi’nde yayımlanan Mehmet başaran “Elif Diye Bir Türkü” öyküsüyle T.R.T. 1970 Sanat Ödülleri Yarışmasında Başarı Ödülü, “Aynlan-mak” öyküsüyle Sabahattin Ali Hikâye Yanşması’nda ikincilik ödülü aldı. Kırsal kesim yaşamından izlenimleri yansıttı.
Başlıca yapıtlan şunlardır:
Şiir: Ahlat Ağacı (1953); Karşılama (1958); Nisan Haritası (1960); Koca-kent (1963); Pıtraklı Memleket
(1969); Gök Ekin (1975); Meşe seli (1982).
Roman: Mehmetçik Mehmet (1978; 1979 Orhan Kemal Roman Armağanı); Günler Tuz Rengi(1986);Sis Dağının Başında Borana Bak Borana (1990).
Deneme-anı: Aç Harmanı (1962); Zeytin Ülkesi (1964); Sürgünler
(1970); Tonguç Yolu (1974); Hoşça-kal Dünya (1990); Giz Kokan Suskunluk (1991).
Öykü: Elif Diye Bir Türkü (1976); Dilsiz Oyunu (1983). tnceleme-araştırma: Aydınlanma Yolunda (1993).

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*