Genel

Fındıkoğlu, Ziyaeddin Fahri

Fındıkoğlu, Ziyaeddin Fahri

 

(d. 1902 Tortum – ö. 16 Kasım 1974, İstanbul), Türk sosyolog. Durkheim’cı sosyolojinin izleyici-lerindendir.
1918’de Kayseri’de Gelenbevi Sultanisi’ni, 1922’de Posta Telgraf Mekteb-i Âlisi’ni bitirdi. Yükseköğrenimini İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’n-de tamamladı (1925). Çeşitli liselerde öğretmenlik yaptı. 1927’de Türk Halk Bilgisi Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı ve genel sekreterliğini üstlendi. Folklor ve halk edebiyatı araştırmalarının bilimsel temellere oturtulmasına çalıştı. Bu alanda Bayburtlu Zihni (1928), Erzurum Şairleri
(1927) gibi yapıtlar kaleme aldı. Derneğin yayın organı Halk Bilgisi Mecmuası’m
(1928) yayımladı. 1930’da Fransa’ya giderek Strasbourg Universitesi’nde felsefe okudu. 1934’te Türkiye’ye döndü ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde İçtimaiyat ve Ahlak Kürsüsü’ne doçent olarak atandı. Kısa bir süre sonra yeniden Fransa’ya giderek Strasbourg Üniversitesi’nde Ziya Gökalp konulu doktorasını tamamladı. 1936 da Edebiyat Fakültesi’ndeki görevine döndü. Ertesi yıl İktisat Fakültesi’ne geçti. 1938’de sosyoloji doçenti, 1942’de profesör, 1958’de de ordinaryüs profesör oldu. 1947-49 arasında iktisat Fakültesi dekanlığı yaptı; 1973’te emekliye ayrıldı.
Durkheim ve Ziya Gökalp’ten etkilenen, mesleki dayanışma temelinde özel ve toplumsal mülkiyeti uzlaştıracak bir sosyoeko-
nomik model öngören Fındıkoğlu, uzun yıllar çıkardığı İş ve Düşünce (1934-70) adlı dergide sosyal siyaset ve kooperatifçiliğin geliştirilip yaygınlaştırılması yolundaki görüşlerini savunmuştur. En önemli yapıtları içtimaiyat (1958), Hukuk Sosyolojisi (1958 , Metodoloji Nazariyeleri (1961), Kurulusunun XXV. Yılında Karabük, (1937-1962) Le Play Mektebi ve Prens Sabahattin (1962), Karabük Sanayileşmesi ve İçtimai Tesirleri (1963), İktisat Sosyolojisi Bakımın’ dan Sosyalizm (1965), Türk Aile Hukukunda Sosyal Değişmeler (1966), Kooperasyon Sosyolojisi (1967), Doğu Kalkınması ve Erzurum Şehirleşmesi ile İlgili Sosyolojik Meseleler (1970) ve İçtimaiyat Dersleri’dir
Fındıkpmarı Yaylası, Mersin kentinin yaklaşık 35 km kuzeybatısında yayla. Orta Toroslar’daki kalker yapılı Bolkar Dağlan kütlesinin Akdeniz’e bakan yamaçlarındaki Zıyarettepe nin (1.546 m) doğu eteğinde yer alır. Yüksekliği 1.250 m’dir. Güneyinde 1.220 m yüksekliğindeki Küçükfındıkpınan Yaylası bulunur.
Kızıl çam ormanlarının kuşattığı Fmdıkpı-narı’nın çevresinde Fetillipınar, Kocapınar, Kırkgöz, Tavşanalanı, Tülühacı, Köseler pınarları gibi karstik kaynaklar vardır. Kıyı kesiminin bunaltıcı sıcaklarından kaçan yöre halkı yazın Fındıkpmarı Yaylasına çıkar. Bu nedenle Fındıkpmarı köyünün 2.328 (1990) olan nüfusu yazın dört kat artar. Fındıkpmarı Yaylası ve çevresinde bağlar vardır. Ayrıca çeşitli sebze ve meyveler yetiştirilir.
fındıksı meyve, nuks olarak da bilinir, olgunlaştığında açılmayan kuru ve sert meyve. Genel yapısı aken tipi meyveye benzerse de ondan farklı olarak birden çok sayıda meyveyaprağından oluşur. Fındıksı meyvelerin en yaygın örnekleri arasında başlıca fındık, kestane ve meşe palamudu sayılabilir. Bu tip meyveler başlıca insan ve hayvan yiyeceği olarak değerlendirilir; ayrıca, bunlardan gaz maskeleri ve sanayi filtreleri için gaz tutucu kömür hazırlanır.
FIR (Flight Information Region), sivil ve askeri uçakların uçuş güvenliğinin sağlanması için Uluslararası Sivil Havacılık Orgütü’nce (ICAO) saptanan hava kontrol sahası. Bu hava sahasının sınırlarının (FIR hattı) belirlenmesi, saha üzerinde ilgili devlete egemenlik hakkı kazandırmaz; yalnızca hava kontrol sahasına giren uçaklara sorumlu merkeze bilgi vermek, merkezin bağlı olduğu ülkeye de bir kaza ya da tehlike durumunda yardım sağlamak yükümünü doğurur.
FIR hattı uygulamasının yol açtığı sorunların yakın bir örneği, Ege hava kontrol sahası üzerindeki anlaşmazlıktır. ICAO, Türkiye ve Yunanistan’ın da katılmasıyla 1952’de yaptığı bölge toplantısında, Ege üzerinde uçan bütün uçakların uçuş bilgilerini Atina kontrol merkezine vermesine ve a.nçak Türk karasularına girerken bu bilgileri İstanbul kontrol merkezine bildirmesine karar verdi. Böylece Ege’de FIR hattı denetimi Yunanistan’a bırakıldı. 1974’te iki ülke arasında doğan siyasal bunalım savaş tehlikesi yaratacak boyutlara vardığı zaman, Türkiye ciddi bir sorunla karşılaştı. 1952 anlaşmasına göre Ege üzerinde uçan uçaklar ancak Türk karasularına girerken İstanbul’a bilgi verecekleri için, bu durum Türkiye’yi sürpriz hava baskını tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyordu. Türkiye böyle bir tehlikenin doğmasına engel olmak için, Ege hava sahasını kuzey-güney doğrultusunda bir çizgiyle ortadan ikiye ayırdı ve 6 Ağus-
*avaş ı za-laştı. uçan ■rken iirum ■vivle c bir Ege unda İİğus-
tos 1974 günü açıkladığı “Tüm Havacılara Bildiri”yle (Notice •îo AU Airman-NOTAM) söz konusu çizgiye gelen uçakların uçuş bilgilerini İstanbul’a vermesi gerektiğini bildirdi. Yunanistan da 13 Eylül 1974 tarihli notamla Ege hava sahasının tehlikeli duruma geldiğini öne sürerek Ege üzerindeki bütün uçuş koridorlarını kapattığını bildirdi. Böylece bu bölgede her türlü hava trafiği durdu. Bundan sonra Türkiye ile Yunanistan arasında 1975’ten 1978’in sonuna değin bu konuda birçok görüşme yapıldıysa da bunların hiçbirinden sonuç alınamadı. Haziran 1979’da NATO başkomutanlığına getirilen General Rogers’ın hazırladığı bir plan, yapılan görüşmeler sonunda iki tarafça da benimsendi. Şubat 1980’de Türkiye’nin ve ardından Yunanistan’ın yaptığı açıklamalarla notamlar karşılıklı olarak kaldırıldı ve Ege hava sahası yeniden sivil trafiğe açıldı. Bu anlaşma aynı zamanda Yunanistan’ın 20 Ekim 1980’de NATO’nun askeri kanadına dönmesini sağlayan bir adım oldu.
Fırat Irmağı, Doğu Anadolu ve Mezopotamya’nın en büyük akarsuyu. Karasu ve Murat adlı iki büyük kolun birle|mesiyle oluşan Fırat’ın toplam yatak uzunluğu 2.800 km’dir. Karasu Irmağının(*) kaynağından
Suriye sınırına kadar uzunluğu 971 km, Murat Irmağınınf*) kaynağından uzunluğu ise 1.263 km’dir. Kollarıyla birlikte Türkiye yüzeyinin yedide biri kadar bir kesimin sularını toplar.
İki ana kolun Keban’ın yaklaşık 12 km kuzeyinde birleşmesiyle büyüyen Fırat Irmağı, önce güneybatıya, sonra güneye doğru akar. Günümüzde bu birleşme noktası Keban Baraj Gölünün altında kalmıştır. Daha sonra önemli bir büklüm yaparak güneydoğuya yönelir. Bu büklümü yapmasına Keban’la Baskil arasındaki Haşan Dağı kütlesi neden olur. Bu sırada batıdan (sağdan) Kuruçay ve Tohma Suyunu alır. Daha sonra yeni Kömürhan Köprüsü’nün altından geçerek, Güneydoğu Toroslar arasındaki dar ve derin boğaza dalar. Cumhuriyet döneminin ilk bayındırlık yapıtlarından olan ve yapıldığında Ismetpaşa Köprüsü adıyla anılan Kömürhan Köprüsü, günümüzde Karakaya Baraj Gölünün altında kalmıştır. Yaklaşık 50 km uzunluğundaki boğazdan geçerken bazı küçük akarsularla beslenen Fırat, keskin dirsekler yaparak ilerler ve tarihsel Gerger Kalesi önünde boğazdan çıkar. Daha sonra Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne girer ve kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda akar. Bu bölgede Gaziantep ve Şanlıurfa platolarını birbirinden ayırır. Kuzeyden (sağdan) Kâhta Çayı, Göksu, batıdan (sağdan) Nizip Çayını alır. Bozova yakınlarından Çüngüş’ün batısına kadar olan bölümü günümüzde Atatürk Baraj Gölü suları altındadır. Halfeti önlerinden başlayarak güneye yönelir. Yapımı 1956’da
tamamlanan 720 m uzunluğundaki Birecik Köprüsü’nün altından geçtikten sonra, Kar-gamış’ın hemen doğusunda Türkiye topraklarından çıkarak Suriye’ye girer. Gaziantep Platosunun sularını toplayan Sacır Suyu, Akçakoyunlu yakınlarında Türkiye topraklarından çıkarak batıdan (sağdan) ırmağa katılır.
Suriye’de genelde güneydoğu yönününde akan Fırat, Rakka yakınlarında Şanlıurfa yöresinden gelen Belih (Belh) Suyunu alır. Deyrü’z-Zor kentini geçtikten sonra Mardin yöresinden gelen Habur Çayıyla birleşir. Ebukemal’den sonra Suriye topraklarından çıkarak Irak’a girer. Irak topraklarında Kerbela, Hille, Necef ve Nasıriye kentlerinin yakınlarından geçer ve sık sık yatanını değiştirir. Dicle’yle birleşmeden önce birçok kola ayrılarak bataklık gölleri oluşturur. El-Kurna’da Dicle ile birleşerek Şattü’l-Arap adını alır ve Basra Körfezine dökülür.
Fırat üzerinde eskiden Birecik’le Basra arasında ulaşım yapılmaktaydı. 16. yüzyıl başlannda Birecik’te tekne yapılan bir tersanenin bulunduğu tarihsel kayıtlardan anlaşılmaktadır. İngilizler bu yolla Hindistan’a ulaşmanın kolaylığını kanıtlama amacıyla 1840’ta Fırat üzerinde iki buharlı gemiyi sefere koydular, ama olumlu bir sonuç alamayınca bu girişimden vazgeçtiler. Fırat’ın suları mart başında karların erimesiyle yükselmeye başlar ve nisanda en yüksek düzeyine ulaşır. Mayıstan sonra alçalmaya başlayarak eylülde en düşük düzeye iner. Türkiye’nin Suriye sınırı yakınlarında yapılan ölçümlere göre Fırat’ın ortalama debisi 909 m3/sn’dir. Gene bu noktadaki ölçümlere göre en düşük debisi 113 m3/sn, en yüksek debisi de 5.374 mVsn’dir. Tarım alanlarını sulamada Fırat Irmağından yararlanmanın geçmişi çok eskiye dayanır. İÖ 3000’lerde ırmağın aşağı çığırında sulama kanalları açıldığı bilinmektedir. Bu kanallar Moğol akınları sırasında yıkılmıştır. Fırat ve Dicle ırmaklarının Türkiye sınırları içindeki havzalarında sulama ve enerji üretimi amacıyla tasarlanan Güneydoğu Anadolu Projesi’ni (GAP) gerçekleştirme çalışmaları sürdürülmektedir. On üç projeden oluşan GAP’ın altı projesi Fırat Havzasıyla ilgilidir. Bunlar Atatürk Barajı, Şanlıurfa Tüneli gibi altı alt projesi bulunan Aşağı Fırat projesi ile Karakaya Barajı, Sınır Fırat, Suruç-Baziki, Adıyaman-Kâhta, Gaziantep-Araban ve Gaziantep projeleridir.
Fırat Üniversite.si, 11 Nisan 1975’te Elazığ’da kurulan yükseköğretim kurumu. Çekirdeği, 1970’te Ankara Üniversitesi’ne bağlı olarak kurulan Elazığ Veteriner Fa-kültesi’ydi. Üniversite 1975’te Fen ve Edebiyat fakültelerinin de kurulmasıyla oluştu. 20 Temmuz 1982’de yürürlüğe giren Yükseköğretim Kurumlan Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (YÖK) ile yeniden düzenlenen ve 28 Mart 1983’te
Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Elazığ
Anadolu Yayıncılık Arşivi
187 fırça
çıkanlan 2809 sayılı yasayla örgütlenmesi tamamlanan Fırat Üniversitesi bugün Tıp ve Veteriner fakültelerini, Edebiyat ve Fen fakültelerinin birleştirilmesiyle oluşturulan Fen-Edebiyat Fakültesi’ni, Elazığ Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nin fakülteye dönüştürülmesiyle kurulan Mühendislik Fakültesi’yle Teknik Eğitim Fakültesi’ni içermektedir. Üniversitede ayrıca Sosyal Bilimler, Fen Bilimleri ve Sağlık Bilimleri enstitüleri, Su Ürünleri ve Hayvan Sağlığı yüksekokullan ile Elazığ, Muş, Tunceli ve Bingöl meslek yüksekokulları vardır. Ayrıca bak. üniversite.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir