ABBASİ SARAYININ İLK SELÇUKLU GELİNİ
Hatice Arslan Hatun
Abbasi Halifesi Kâ’im bi-Emrillâh Selçuklu devletinin kurucularından Çağrı Bey’in kızı, Sultan Alparslan’ın kız kardeşi Hatice Arslan Hatun ile evlendi. Hatice Arslan Hatun Abbasi sarayının ilk Selçuklu gelini olmuştu…
Selçuklular henüz devlet kurmadıkları dönemden itibaren Abbasi Halifeliği ile ilişkiler kurarak Sünnî-Ehl-i Sünnet İslâm anlayışını benimsediklerini ve onlara bağlı olduklarını ilan etmişlerdi. Şii Büveyhî hâkimiyetine son verip Irak’a hâkim olduktan sonra da halifelerle daha da yakınlaşmışlardı. Nihayetinde, sadece siyasi sebeplerle değil, daha önemlisi Peygamber Efendimizle (s.a.v.) akrabalık bağı kurmak için Abbasilerle evlilik yapmak da istemişlerdi. Bu evliliklerden ilki, Selçuklu devletinin kurucularından Çağrı Bey’in kızı, Sultan Alparslan’ın kız kardeşi Hatice Arslan Hatun ile Abbasi Halifesi Kâ’im bi-Emrillâh arasında gerçekleşmişti.
Selçuklu sultanı Tuğrul Bey, 1055 yılında Bağdat’a geldiği zaman diğer hükümdarların da şeref duyup memnun olacağı bir akrabalık kurmak için Halife Kâ’im bi-Emrillah’la irtibata geçmiş ve sonunda iki hanedan arasında bir evlilik yapılması konusunda anlaşmaya varılmıştı. Yapılan anlaşma üzerine o sırada on altı yaşında olan halifenin oğlu Zahîretüddin Ebu’l-Abbâs Muhammed ile muhtemelen halifenin oğluyla aynı yaşlarda olan Çağrı Bey’in kızı Hatice
Hatun un evlenmesi kararlaştırılıp söz kesilmişti. Fakat Zahîretüddin aniden ölünce (Ocak-Şubat 1056) halife, Hatice Hatun ile evlenmek istediğini Sultan Tuğrul Bey e bildirmişti. Bunun üzerine sultan da halifenin isteğini kabul etmişti.
Nikâh Merasimi
Halife Kâ’im, yaklaşık dört ay sonra, 11 Nisan 1056 Perşembe gecesi Tuğrul Bey’in veziri Amîdü’l-Mülk Kündürî, Türk emirler, Deylem’in ileri gelenleri, Abbasilerin başkadısı Dâmegânî, Bağdat eşrafından Ebû Ali b. Temmân ve dönemin âlimlerinden Mâverdî gibi önemli şahsiyetlerin iştirakiyle bir nikâh merasimi tertip etti. İsteyen herkesin nikâha katılabileceği de ilan edildi. Merasim, halifenin veziri Reîsü’r-Rüesâ’nın sözleriyle başladı:
“Allâh; efendimiz, büyüğümüz imam, emîrü’l-mü’minînin hilâfetini uzun etsin! Bunlar, Doğu ülkelerinin büyükleridir, burada toplanmışlardır. Size sonsuz dua ve şükranları vardır.”
Vezir, Sultan Tuğrul Bey’i kastediyordu. Buna mukabil, Amîdü’l-Mülk Kündürî de halifeye hitaben:
“Bizler, efendimizin köleleri, hizmetkârları, dikilmiş fidanları ve kendisinden lütuf ve ihsanlarını bekleyen kimseleriz.” dedi.
Karşılıklı bu konuşmalardan sonra halife, “Allâh, bizi sizler için mübarek kıldı” diyerek cevap verdi. En nihayet Reîsü’r-Rüesâ nikâh hutbesini okudu ve ardından:
“Efendimiz ve büyüğümüz, eğer kabulü lütfedip uygun görürlerse nikâhı kıyarım.” demesi üzerine halife:
“Bu nikâhı, yüz bin dînâr mehir üzere kabul ettik. Allâh, bize ve sizlere içinde hayır ve muvaffakiyet bulunan şeyleri nasip etsin.” dedi.
Bu konuşmalardan sonra sultanı temsilen Amıdü’l- Mülk Kündürî ve halifeyi temsilen Reîsü’r-Rüesâ,
Hatice Hatun ile halifenin nikâhını kıydı. Tuğrul Bey in katılmadığı nikâhta Halife Kâ’im bizzat hazır bulunuyordu. Nikâhtan sonra Tuğrul Bey in emriyle Hâdim Mübârek, Hatice Hatun’u 10 Haziran 1056 günü Bağdat’a getirdi.
Hatice Hatun Bağdatta
Sultan Tuğrul Bey, Selçuklu emirleri ile kadılar, şahitler, âlimler ve tacirleri saraya davet ederek onlara içinde hiç benzeri görülmemiş değerli çeyizlerin bulunduğu süslenmiş odaları gösterdi. Hatice Hatun’un 19 Ekim 1056 günü halifelik sarayına nakledilen
çeyizinde şunlar bulunmaktaydı: Üzerinde genç kızların bulunduğu yüklü develer, katırlar, para, mücevher, yakutlar, altın ve gümüş kaplar, üzerlerinde halis ipek kumaştan yapılmış kaftanlar ve mücevher kemerler, altlarında nakışlarla benek yapılmış atlar ve Rum katırları olan seksen cariye, yine üzerlerinde mücevher işlenmiş kaftanlar bulunan katırların üstünde altı genç vs.
Nikâh üzerinden altı ay geçtikten sonra (Ekim- Kasım 1056) halife, veziri Reîsü’r-rüesâ yı Tuğrul Bey e göndererek şöyle dedi:
“Emîrü’knü’minîn sana diyor ki Yüce Allâh şöyle buyurmuştur: ‘Hiç şüphesiz Allâh size, emanetleri ehline teslim etmenizi emreder (Nisâ, 58) ve EmîrüTmü’minîn emaneti onun kıymetli sarayına taşımamı emretti”.
Vezirin bu sözlerine karşılık sultan, “halifenin şerefli emirlerinin başının üstünde olduğu” cevabını vererek emri yerine getireceğine dair söz verdi. Bunun üzerine halifenin annesi Katrü’n-Nedâ, gelin Hatice Hatun’u getirmek üzere bir gemiyle Dicle Nehri yoluyla Tuğrul Bey’in ikamet ettiği Dârü’l-Memleke’ye gitti. Burada sultanın eşi Altuncan Hatun’a haber göndererek gelinin kendisine teslim edilmesini istedi. Bunun üzerine Altuncan Hatun, halifenin annesine gelini bizzat götürmeyip birisiyle gönderdi. Gelini teslim alan halifenin annesi, Vezir Amîdü’l-Mülk Kündürî ve yakın maiyeti ile birlikte yine Dicle Nehri yoluyla halifelik sarayına geldi.
Hatice Hatun, AmîdüTMülk ile birlikte BâbüT Garabe’den (Garabe Kapısı) geçerek halifenin huzuruna çıktılar. Burada her ikisi de halifeye saygılarını göstermek amacıyla yer öptüler. Daha sonra vezir, halifeye “Sizin hadiminiz Rükneddin Tuğrul Bey, emanetin [Hatice Hatun] halifelik sarayına getirilmesi konusunda yüksek âdetlerinize uymuştur” dedi. Ayrıca sultan namına Hatice Hatun’a lütuf ve iyilikle muamele edilmesini istedi. Halife, Hatice Hatun’u yanıbaşına oturttu; çok miktarda altın, işlemeli bir feraciyye ve mücevherlerle süslenmiş bir taç giydirdi. Hemen ertesi gün işlemeli yüz ipek elbise, altın bir gerdanlık ve içi mücevher, yakut ve firuze gibi değerli taşlarla dolu altın bir tas ile senelik geliri on iki bin dînâr olan iktalar ve çiftlik arazileri verdi. Halife, sultana ve eşine de on yük elbise ve çeşitli hediyeler gönderdi.
Selçuklulardan önce de muhtelif dönemlerde Abbasi Halifeleri ile Türk hanım sultanları arasında evliliklerin yapıldığı bilinmektedir. Ancak Abbasi sarayına Selçuklu hanedanından gelin olarak giden ilk kişi Hatice Arslan Hatun olmuştur.
Hatice Hatun’u Bir Türk Esir Alıyor
neticesinde Besâsîrî’nin müttefiki olan Musul Emîri Kureyş tarafından Tuğrul Bey in yanına, Rey e gönderilmiştir. Halife, kendisi de esaretten kurtulduktan sonra eşi Hatice Hatunu getirmek üzere kahyası Salef, hâdimi Muvaffak ve Rey kadısı Ebû Yahya’yı Rey’e göndermişti. Abbasi sarayının ilk Selçuklu gelini, AmîdüTMülk Kündürî, bir grup hâcib,kadılar ve şahitler ile birlikte 14 Haziran 1061 günü yeniden Bağdat’ta idi .
Amcasının ölümünden sonra bir müddet kardeşi Sultan Alp Arslan’m yanında kalan Hatice Hatun, tekrar Bağdat’a dönmüştür.
Tuğrul Bey, Halife’nin Kızma Talip
Hatice Hatun da, amcası Sultan Tuğrul Bey’in, halifenin kızı Seyyide Hatun ile evlenebilmesi için çaba harcamıştır. Halife Kâ’im, bu evliliğe başlangıçta izin vermemiş, ancak Tuğrul Bey’in ısrarlarına dayanamayarak bu evliliği tasdik etmiştir. Tuğrul Bey’in halifenin kızıyla evlenmek istemesinin başta gelen sebebi, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) akrabalarıyla bir aile bağı kurmak arzusu ve Ehl-i Sünnet itikadını güçlendirmekti.
Tuğrul Bey’in halifenin kızı Seyyide Hatun ile evlilikteki ısrarı, halifenin de buna muvafakat etmeyişi zaman zaman ciddi sıkıntıları da beraberinde getirmişti. Böyle bir vasatta Hatice Hatun, halifenin kendisini ihmal ettiğini de dile getirerek amcası ile gitmek istemiş ve neticede 1063 yılında Amîdü’knülk Kündürî ile Tuğrul Bey’in yanma gönderilmişti. Bu esnada ağır hasta olan Tuğrul Bey ömrünün son günlerini yaşamaktadır ve nitekim evlendikten kısa bir süre sonra da vefat etmiştir.
Amcasının ölümünden sonra bir müddet kardeşi Sultan Alp Arslan’m yanında kalan Hatice Hatun, tekrar Bağdat’a dönmüştür. Yaklaşık dört yıl eşi Halife Kâ’im’den ayrı yaşayan Hatice Hatun, 20 Mart 1067 tarihinde bir hâdimiyle birlikte Bağdat’a geldi. Hatun, halifenin veziri Fürü’d’devle b. Cehîr ve halk tarafından Bağdat’a yaklaşık dört kilometre mesafe kala karşılandı.
Altı yıl sonra Sultan Alp Arslan’m ölüm (24 Kasım 1072) haberi Bağdat’a ulaşınca kardeşi Hatice Hatun, onun için çok üzülmüştü. Hatun, Nisan 1073 tarihinde Bağdat’tan Rey’e gitmiş, bir daha Bağdat’a dönmemiştir.
Sonuç olarak, Hatice Hatun, Halife Kâ’im ile yaklaşık yirmi bir yıl evli kalmış, ancak çocuğu olmamıştır. Selçuklu ve Abbasi hanedanları arasında alabalık kurulması amacıyla yapılan bu evlilik, bir süre sonra sarsıntı geçirmiş ve sona ermiştir. Hatice Hatun, Kâ’im’in ölümünden iki yıl sonra Kasım 1076 tarihinde Kâkûyi hanedanından Emîr Ali b. Ebû Mansûr ile evlenmiştir. Bu evlilikten Gerşâsbü’d-devle ve Atâ Hatan isimli iki çocuğu olan Hatice Hatun, Emîr Ali’nin 1095 yılında vefatına kadar evli kalmıştır.