Evliyânın büyüklerinden ve fıkıh âlimi.
Babasının adı Abdullah Bekrî’dir. Hazret-i Ebû
Bekr-i Sıddîk’ın soyundandır. 1097 (H. 490) senesinde
Sühreverd’de doğdu. 1168 (H. 563)’de
Bağdât’ta vefât etti. Dicle Nehri kıyısındaki dergâhına
defnedildi.
Genç yaşında ilim tahsiline başlayıp Bağdât’a
giderek fıkıh ilmini Nizâmiyye Medresesinde hocalık
yapan E s’ad Mihenî’den; tasavvuf ilmini
İmâm-ı Gazâlî’nin birâderi Ahmed Gazâlî’den; hadîs
ilmini Ebû Ali Muhammed bin Nebhân’dan
tahsil etti. İsfehan’a giderek Ebû Ali Haddâd’dan
hadis dinledi. Bir müddet insanlardan ayrılarak
uzlet hayâtı yaşadı. Daha sonra tekrar insanlar
arasına girerek vâz ve nasihatleriyle onları Allahü
teâlânın rızâsına çağırdı. Kâdı Vecihüddîn’den de
hilâfet aldı. Pekçok kimse onun ilim meclisinde ve
sohbetlerinde yetişti. Birçok kerâmetleri görüldü.
Şihâbüddîn es-Sühreverdî, İbn-i Asâkir, Sem’ânî,
Abdullah bin Mes’ûd, Abdullah bin Matar erRûmî
gibi zâtlar ondan ilim öğrendiler. Bağdât’taki
Nizâmiyye Medresesinde ders vermesi için dâvet
edildi. Bu dâveti kabûl edip, orada bir müddet hadis
dersi verdi. Sonra Şam’a gitti. Kısa bir müddet
Şam’da kalıp vâz ve nasihatte bulunduktan sonra
Bağdâd’a döndü. Hayâtını ilim öğrenmek, öğretmek
ve insanları Allahü teâlânın rızâsına kavuşturmak
için çalışan Abdülkâhir Sühreverdî, Bağdât’ta
Dicle Nehri kıyısında talebeleri için dergâh
inşâ ettirdi.
Abdülkâhir Sühreverdî hazretleri buyurdu ki:
“Helâli aramak farzdır. Yeryüzünde helâl her
zaman bulunur. Allahü teâlâ kullarından helâli
aramalarını istedi. Ancak helâl; bir yerde çok, diğer
yerde azdır. Arayıp bulmak kula düşer.”
“Allahü teâlâ için sevmek, O’nun için buğz
(düşmanlık) etmek, îmânın en güvenilir ve sağlam
kulplarındandır. Emr-i bi’l-mârûf (iyiliği emretmek)
ve nehy-i ani’l-münker (kötülüklerden sakındırmak)
yapmak imkânı olan herkese, imkânı
nisbetinde lâzımdır.”
Eserleri:
Abdülkâhir Sühreverdî’nin yazdığı eserlerden
bâzıları şunlardır: 1) Â dâb-ül-M ürîdîn, 2)
Şerh’ül-Esmâ-ül-Hüsnâ, 3) Garîb-ül-Mesâbîh
lil-Begâvî, 4) Musannefun fî-Tabakât-iş-Şâfiyye.