wiki

Abdullah Cevdet

(d. 9 Eylül 1869, Arapkir – ö. 29 Kasım 1932, İstanbul), Osmanlı siyaset adamı ve düşünür. Jpn Türk hareketinde ve II. Kleşrutiyet dönemi düşünce yaşamında etkili olmuştur. Mamuretü’l-Aziz Askeri Rüşdiyesi ve Kuleli Askeri Tıbbiye İdadisi’ni .bitirdikten sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne’ye girdi. Dindar bir kişi olarak yetişmesine karşın, okulda yaygın olan biyolojik materyalizm görüşlerinden etkilendi. Biyolojik materyalist görüşleri vulgarize ederek Avrupa’da büyük ilgi gören ‘Ludwig Büchner’in fyaft und Ştoff adlı yapıtının bir bölümünü bazı eklerle çevirdi ve Fizyolociya-i Tefekkür (1892) adıyla yayımladı. Bunu dönemip ansiklopedist eğilimli dergilerinden Maarif, Resmi Gazete ve Musavver Cihan’da. yazdığı yazılar izledi. 1893’te Fßnun ve Felsefe (Cenevre; 1897) adlı kitabının yazımını tamamladı. Bir tür felsefe ansiklopedisi. niteliğinde olan bu kitap, daha çok İslam uleması ile biyolojik materyalist düşünürlerin görüşlerini bağdaştırma amacını taşımaktaydı. Biyolojik materyalist görüşlerden hareketle toplumsal gelişmeyi sağlayarak “seçkin” bir topluluğun oluşturulması gerektiği düşüncesine varan Abdullah Cevdet, Rusya’ dan gelen popülist akımın da etkisiyle siyasete ilgi duymaya başladı. 1889’da İbrahim Temo, İshak Sükûti, Mehmed Reşid ve Hikmet Emin ile birlikte daha sonra OsmanlI İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alacak olan İttihad-ı Osmanî Cemiyeti’ni kurdu. Birkaç kez tutuklandı. 1893’te okuldan uzaklaştmlma ve müebbed kalebendlik cezasına çarptmldıysa da affa uğrayarak öğrenimini sürdürdü. Temmuz 1894’te Tıb- biye’yi bitirerek Haydarpaşa Hastanesi’nde göreve başladı. Kolera salgım nedeniyle kasımda geçici görevle Diyarbakır’a gönderildi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Diyarbakır şubesinin kuruluşunda önemli rol oynadı. Burada tanıştığı Baytar Mektebi öğrencisi Ziya’yı (Gökalp) etkileyerek örgüte girmesini sağladı. Dönüşünde Adapa- zan redif taburuna atandı. Ancak Ekim l$95’te bozguncu eylemlere katıldığı gerekçesiyle tutuklandı ve Ocak 1896’da Trablus1 garp’a sürüldü. Örgütsel çaiışmalanm sürdürdüğü anlaşılınca Fizan’a sürgün edilmesi kararlaştınldı. Bunun üzerine Tunus’a kaçtı ve Temmuz 1897’de Marsilya’ya ulaştı. Ardından İttihat ve Terakki önderleriyle ilişki kurmak üzere Paris’e geçti. Bu sırada Jön Türk hareketi içinde bölünmeler başgöstermiş bulunuyordu. Hareketin önderlerinden Mizancı Murad Bey ıslahat yapılması koşuluyla Saray ile anlaşmaya vardığından İstanbul’a dönüyordu. Abdullah Cevdet, muhalefeti sürdüren Ahmed Rıza Bey grubuna katıldı. Aralık. 1897’de Cenevre’ye geçerek İshak Sükûti ve Tunalı Hilmi ile birlikte Jön Türkler’in merkezi yayın organı olan Osmanlı gazetesini Türkçe ve Fransızca çıkarmaya başladı. Aynı dönemde Meşveret, Mechveret Supplément Français, Kanun-ı Esasî, Sada-yı Millet ve Kürdistan dergilerinde de yazılar yazdı. Siyasal etkinliklerinin yanı sıra, Batı kültürünü aktarmaya yönelik çalışmalar yaptı. Schiller’in Guillaume Tell yapıtını çevirerek bir önsözle yayımladı. Cemiyet üyelerinin ilgisi üzerine bu önsözü İki Emel adıyla ayrı bir kitap olarak çıkardı. Alfieri’nin Delle Tyrannia adlı kitabını İstibdad (1901) adıyla çevirdi. Sarayın siyasal baskıları sonucu İsviçre hükümetinin takındığı olumsuz tutum, ve gelir kaynaklarının kısıtlılığı Jön Türkler için sorun olmaya başladı. Jön Türkler, II. Abdülhamid’in muhalif yayınları susturmakiçin yaptığı girişimlere olumlu yanıt vererek pazarlığa oturdular. Gazetelerini kapatma- lan karşılığında aldıkları paralarla öteki yayın çaiışmalanm sürdürdüler. Abdullah Cevdet de 1898’de 1.500 frank para ve ömür boyu 12 altın aylık karşılığında, yazı yazmamayı kabul etti. Ancak gizliden gizliye gene yazı yazmayı sürdürdüğü anlaşılınca, ertesi yıl aylığı kesildi. Aynı yılın sonunda Trab- lusgarp ve Fizan’daki siyasal tutukluların serbest bırakılması karşılığında mesleği* dışında yazı yazmayacağına ilişkin, bir taahhütname imzaladı ve Viyana Sefareti doktorluğuna getirildi. Gene de Osmanlı gazetesinde Abdülhamid’e karşı imzasız yazılar yazmaktan geri kalmadı. 1903’te bir tartışma sonucu Sefir Mahmud Nedim Paşa’yı tartakladığı için Avusturya’dan smırdışı edildi. Cenevre’de buluştuğu Edhem Ruhi (Balkan) ile birlikte Osmanlı İttihat veİnkılap Cemiyeti’ni kurdu ve bu örgütün yayın organı olarak Osmanlı’yı yeniden çıkarmaya başladı. 1 Eylül 1904’e değin değişik adlarla yayımlayacağı İçtihad dergisini ve aynı adı taşıyan basımevini kurdu. Yeni yayın çalışmasında daha çok, halkı Batı kültürü doğrultusunda eğitmeye* yöneldi. Osmanlı yönetiminin baskılan üzerine aynı yıl İsviçre’den sınırdışı edildi. Bir yıl Annemasse’da kaldıktan sonra İçtihad’ı Ka- hire’ye taşıyarak etkinliklerini oradan yürüttü. Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’ne yakınlık gösterdi ve bir süre sonra bu cemiyetin önemli bir üyesi haline geldi. Daha önce Osmanlı gazetesinde “İlm-i Ruh” kuramını okuyuculanna aktarma olanağını bulduğu Gustave Le Bon’dan çeviriler yapmaya başladı. Füyûzat (Bakü), Şûra-yı Osmanî (Mısır), Mir‘atü’l-Ulûm ve Les Pyramides, dergilerine çeşitli bilimsel ve kültürel makaleler yazdı. 1906’daki Erzurum ayaklanması sırasında halkı başkaldırmaya çağıran bildirgeleri hazırladı. 1908’de Meşrutiyetin yeniden ilanından sonra hemen İstanbul’a dönmeyerek bir süre daha Mısır’da kaldı. Bu sırada Reinhardt Dozy’nin Esşai sur rislamisme adlı kitabını Tarih-i İslamiyet adıyla yayımladı. Peygamberin yaşamını marazi psikoloji ile açıklamaya çalışan bu yapıt büyük tepkilere neden oldu. İbrahim Hakkı Paşa kabinesi 17 Şubat* 1910’da bu kitabın yasaklanmasını ve eldeki nüshalan- nın Galata Köprüsü’nden atılarak yok edilmesini kararlaştırdı. Abdullah Cevdet Mısır’da bulunduğu sırada eski arkadaşı İbrahim Temo’nun 1909’da kurduğu Osmanlı Demokrat Fırkası’nın düşünsel yapısının oluşturulmasına katkıda bulundu. Önemli bir etkinlik göstermeyen bu parti sonradan Hüniyet ve İtilaf Fırka- sı’na katıldı. 1910 sonunda İstanbul’a dönen Abdullah Cevdet, Haziran 1911’de 24. sayıdan itibaren İçtihad’ı çıkarmaya başladı ve Kütüphaneci içtihad adıyla bir kitap dizisi oluşturdu. Kendisinin yanı sıra Celal Nuri (İleri), Kılıçzade Hakkı gibi yazarlann dinsel konulardaki eleştirici yazılanndan dolayı sık sık kapatılan dergisini İşhad, İştihad,, Cehd ve Âlem-i, Ticaret ve Sanayi gibi adlarla çıkarmayı sürdürdü. “Garpçılar” adı verilen grubun yayın organı durumunda olan İçtihad’da, Balkan Savaşı’ndan sonra Batı’nm “bir kül olarak alınması”nm mı yoksa “kısmi Batıhlaşma”mn mı doğru olacağı tartışması başladı. İkinci görüşü savunan Celal Nuri ve yandaşlan dergiden aynldılar. İttihatçılara karşıt tutumunu sürdüren Abdullah Cevdet r hükümetten gelen baskılar yüzünden 1914’te dergisinin basımını durdurmak zorunda kaldı. Bir süre İkdam gazetesinde imzasız olarak başyazılar yazarak özel girişimin gerekliliğini ve Anglosakson eğitiminin yararlarını savundu. Mütareke döneminde Ferit Paşa tarafından Sıhhiye Müdiriyet-i Umumilıği’nin başına getirildi. Bu arada İştihad adıyla yayımladığı gazetede İngiliz yanlısı bir siyaset izledi. Ingiliz Muhibleri Cemiyeti’nin kuruluşunda önemli rol oynadı. Kürt Teali Cemiyeti’nde de çalışarak Jin dergisinde bu örgütün görüşleri doğrultusunda yazılar yazdı. Mütareke döneminin sorilannda bir dünya dini olarak kabul edilmesini istediği Bahailik konusundaki bir yazısı din çevrelerinin tepkisini çekti ve kovuşturmaya uğradı. Cumhuriyet döneminde Âli Karar Heyeti, Mütareke sırasındaki etkinlikleri yüzünden devlet hizmetlerinden ömür boyu uzak tu1 tulmasım kararlaştırdı. Yaşamının bundan sonraki bölümünü şiir kitaplan yaza
rak, İçtihad’ı yayımlayarak geçirdi. Cumhuriyet yönetiminin Batılılaşma çizgisinin sağladığı rahat ortam içinde biyolojik materyalizm ve benzeri konularda çeviriler yapma olanağını buldu. Elazığ milletvekilliğine getirilerek yeniden siyasete atılma olanağını, tanmı geliştirmek üzere göçmen getirtilmesi yönündeki sözlerini çarpıtan dinci çevrelerin “damızlık adam getirtmek istiyor” söylentisini yaymalan sonucu kullanamadı, Abdullah Cevdet’i öteki Jön Türkler’den ayıran en önemli özellik, etkin görevlerde yer alarak başlattığı siyasal yaşamını bİF düşünce üreticisi ve kültür birikimi uğraşıcı- sı olarak bitirmesidir. Ayrıca dönemindeki ana akımların genel çerçevesi içinde kendine özgü görüşleriyle özel bir yeri olmuştur. İslami eğitiminin yanı sıra Batı kökenli değişik düşünce akımlannın etkisi altında, kalan Abdullah Cevdet, Batı’dan belirü bilgileri ve teknolojiyi aktanrken geleneksel değerlerin korunmasına dayanan bağdaştırıcı bir çağdaşlaşmayı savunmuştüt. Halkı uyandıracak temel güç olarak gördüğü biyolojik materyalizmin yerleşmesi açısından “seçkin” kafalann yetişmesine yönelik bir eğitimi gerekli görmüştür. Osmanlı toplu- munun geriliği konusunda İslam dininin oynadığı olumsuz rol üzerinde durmakla birlikte, biyolojik materyalizmin gerekli işlevleri adım adım üstlenebilmesi için İsla- mın olumlu toplumsal içeriğinden yararlanma yolunu benimsemiştir. İslama yalnızca bir araç t olarak bakmamış ve Cenevre’de tanıştığı İslam reformcusu Muhammed Ab- duh’un da etkisiyle İslamın uygarlık ve çağdaşlığa ayak uydurmaya elverişli bir öze sahip olduğunu savunmuştur. Abdullah Cevdet’in dine yönelttiği eleştiriler daha çok düşünmeyi kısırlaştırması ve ulusal uyanışı engellemesi noktalarında toplanmıştır. Jön Türk hareketinde ağır basan OsmanlI milliyetçiliği anlayışı yerine imparatorluk içindeki tüm ulusların eşitliğe dayalı birliği görüşünü öne sürmüştür. Toplumsal ilerleme açısından özel girişimciliğin ve bireyselleşmenin önemini vurgulamıştır. Son yıllarda İslamm toplumsal içeriğinden ve geleneksel değerlerden yararlanma düşüncesinden belirli bir ölçüde uzaklaştığı görülmüştür. Abdullah Cevdet’in önemli özelliklerinden biri de Cumhuriyet dönemindeki reformlardan çok önce zor okunan Arap harfleri yerine Latin harflerinin alınması ve gelecek kuşaklara ilk eğitimi veren kadınlara toplumda gerekli haklann ve olanakların sağlanması yönündeki görüşleri savunmasıdır. Kırkı aşkın kitabı bulunan Abdullah Cevdet’in başlıca yapıtları şunlardır: Hadd-i Tedib, Ahmet Rıza Bey’e Açık Mektup (1903), Kahriyat (1906; şiirler), Dimağ ve Melekât-ı Akliye’nin Fizyolociya ve Hıfzıs- sıhhası (1919), Cihan-ı İslama Dair Bir Nazar-ı Tarihi ve Felsefi (1922), Mükemmel ve Resimli Adab-ı Muaşeret Rehberi (1927). Psikoloji, sosyoloji, eğitim ve tarih alanındaki pek çok çevirinin yanı sıra Shakespea- re’in çeşitli yapıtlannı da dilimize kazandırmış ayrıca Mevlâna’dan bazı parçalan ve Hayyam’m rubailerini Türkçeleştirmiştir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir