wiki

AISOPOS (EZOP)

Eski Yunan fabl yazarı, masalcısı. Daha çok Ezop diye bilinir. Rivâyetler arasında: M.Ö. 7 ve 6. yüzyıllarda yaşadığı; Mısır’da, Sisam Adasında veya Trakya’da doğduğu; Frigyalı zekî bir köle olduğu, azad edildikten sonra Doğu’ya yolculuk yaptığı yazılıdır.
Yeni Rehber Ansiklopedisi 305
Romalılarda âile, sosyal ve dînî bir kuruluştu. Ataerkil bir âile tipi hâkimdi. Baba, âilenin reisi ve râhibi idi. İlk devirlerde, çocuklarını öldürme yetkisine bile sâhipti. Evlatlık müessesesi vardı. Tek evlilik esas olup, çok evlilik yoktu. Araplarda, Peygamber efendimizden önceki Câhiliye devrinde âile ataerkildi. Kadın ve çocukların değeri yoktu. Baba kız çocuklarını öldürme hakkına sâhipti. Nitekim kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi. İslâmiyetten önce Türklerde: Âile yapısı ataerkildi; yalnız Roma’da olduğu gibi değildi. Fazla yaygın olmamakla berâber çok evliliğe rastla- nırdı. Bugünkü medenî hukukta âile: Koca, âilenin reisidir. Tek evliliğe izin verilir. Kadın da kocası gibi boşanma hakkına sâhiptir. İslâm hukûkuna gelince: İslâm dîni toplumun huzûru ve insan neslinin sağlıklı bir şekilde devâmı için, âilenin gerekli olduğunu bildirmiştir. Bu sebeple nikâhı helâl kılarak, zinâyı ve zinâya yol açan serbest ilişkileri yasaklamıştır. Kadına hiç bir dînin, hiç bir sistemin vermediği değeri vermiştir. Peygamber efendimizin Vedâ hutbesindeki nasihatlerinden biri: “Kadınlarınıza eziyyet etmeyiniz! Onlar, Allahü teâlâmn sizlere emânetidir. Onlara yumuşak davranınız, iyilik ediniz.” olmuştur. Başka bir hadîs-i şeriflerinde de; “Cennet anaların ayakları altındadır.” buyurarak, kadını korumada eşsiz bir hassâsiyet göstermiştir. Ancak erkekler “âilenin reisi” olmak bakımından kadınlar üzerinde (daha üstün) bir dereceye sâhiptirler. Bununla berâber, erkeklerin meşrû sû- rette kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Âilenin mutluluğu ve sosyal hayâtın huzûru, âileyi meydana getiren kadın ve erkeğin, vazife ve sorumluluklarım bilip, uygulamasına bağlıdır. Âile içinde kadın ve erkeğin birbirlerini anlayıp hoşgörü sâhibi olmaları, âile saâdeti için şarttır. Karşılıklı saygı ve vazifelerin ne olduğunun bilinmesi, yuvanın huzurlu olması için önemli hususlardır. Âilede disiplini baba sağlar. Baba adâ- letli davranırsa, âilede huzur olur. Akıllı kadın ve erkek birbirlerini üzmezler. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek âile seâdetinin bozulmasına sebeptir. Zâlim, huysuz kimse, hayat arkadaşım devamlı üzerek âsâbını bozar. Sinirler bozulunca, çeşitli hastalıklar meydana gelir. Hayat arkadaşı hasta olan bir eş, mahv olmuştur. Saâdeti sona ermiştir. Eşinin hizmetlerinden, yardımlarından mah- rûm kalmıştır. Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona doktor aramakla, ona alışmamış olduğu hizmetleri yapmakla geçer. Bütün bu felâketlere, bitmeyen sıkıntılara kadın veya erkeğin huysuzluğu sebep olmuştur. Bunlardan uzak, seâdetli bir yuvanın esâsı, karşılıklı güler yüz, hep tatlı söz, anlayış ve hoşgörüdür. Bunları ise dînimiz emretmektedir. Bunlara uyan dünyâ ve âhirette râhat eder. Ana-baba ve çocuklar: Âileden gâye, neslin devâmım sağlayan çocuktur. İnsanın öldükten sonra iyilikle anılması için; topluma faydalı bir eser, veyâ faydalı bir ilim yâhut hayırlı evlât bırakması gerekir. Her şey bitip unutulduğu hâlde, bunlar unutulmaz ve ölen insanın hayırlı işinin devâmı- nı temin eder. O hâlde çocuğun örnek şekilde yetiştirilmesi, anne ve babanın ortak vazifesidir. Anne çocuğunu bizzât emzirip büyüttüğü, devamlı iyi ahlâkı anlattığı gibi, bunların ev, yiyecek, giyecek ile mânevî ve maddî ihtiyâçlarını karşılamak da önce babanın vazifesidir. İslâmiyet, ahlâk ve ilme en büyük kıymeti verip, câhilliği ve ahlâksızlığı reddeder. Onun için her anne ve baba, çocuğuna ilmi, ahlâkî ve dînî görevlerini öğretmelidir. Öğretmezlerse mes’ûl olurlar. Çünkü, her çocuk sevmeyi, sevilmeyi, saygıyı burada öğrenir. Disiplin ve düzenli hayâta burada alışır. Allahü teâlâya inanmayı, Peygamber sevgisini, vatan-millet aşkını, gelenek ve göreneklerine saygıyı hep burada öğrenir. Çocuklar altı yaşlarına kadar kişilik özelliklerini âileden alırlar. Bu sebeple âilenin düzenli olması çok önemlidir. Âile hayâtının düzenli olması, çocukların şahsiyetli ve güzel karakterli olarak yetişmesini sağlar. Terbiye etmek için anne – baba gerektiğinde evlâdına sertlik gösterebilir. Yalnız bu, mâsûm yavrunun körpe vicdanında derin yaralar açan dayak şeklinde olmamalıdır. Fazla sertlik göstermek pekçok çocukta yalancılık, hîle ve hareketlerinde dengesizlikler meydana getirir. Anne ve baba, kız ve erkek çocuklarını devamlı gözetmeli, bilhassa onları kötü arkadaştan korumak için çok gayret göstermelidir. Kötü arkadaş, çocuğun en büyük düşmanıdır. Çocuklar küçük olsun, büyük olsun anne ve babalarına itâat ve hürmette kusûr etmemelidir. Hayâtın çeşitli zorlukları içinde onları büyütüp, her sıkıntıya katlanan anne ve babalar, her bakımdan hürmet ve itâate lâyıktırlar. Kur’ân-ı kerîmde me- âlen; “Allahü teâlâya ibâdet ediniz.” buyrulduktan sonra, “Anne-babaya iyilik ediniz.” (Bakara sûresi : 83) diye emredilmiştir. Yine onlara “Öf!” demek bile (İsrâ sûresi: 23) yasaklanmıştır. Âile, ne kadar sağlam olursa, toplum o derece güçlü temeller üzerine kurulmuş olur. Bir milleti yıkmak isteyen iç ve dış düşmanlar, ilk tahrî- bâtlarına âileden başlarlar. Alkol, uyuşturucu, kumar ve fuhşun en büyük tahrîbâtı (yıkımı) âile ve nesiller üzerindedir. Toplumun temeli âile, âilenin temeli ise sadâkat, iffet, hayâ, karşılıklı sevgi ve anlayış gibi
Ey Âişe! Sana birisi istemeden bir şey verirse, kabûl et, çünkü o, Allahü teâlânın sana gönderdiği bir rızıktır. Ey Âişe! Hiç hayâsız söz söylediğimi işittin mi? Kıyâmet gününde Allah katında en kötü insan, kötülüğünden kaçarak insanların terk ettiği kimsedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir