wiki

Alış-Verişin Çeşitleri ve Kâr (Kazanç) Mikdarı

82- Satış, “Malı malla değişmek” demektir. Bir kimse, elindeki malını aza çoğa satabilir mi? Bu mesele açıklamaya muhtaçtır. Şöyle ki: satış işlemi başlıca dört kısma ayrılır: 1) Bir malı maliyet fiyatına satmaktır. Buna “Tevliye” denir ve caizdir. Bir satıcı, bazan elindeki malm hiç kâr gözetmeksizin aldığı fiata satar. Bu kendi hakkıdır. Ancak burada gözetilecek şey, maliyet fiatını doğru söylemektir. Değilse, satıcı Allah katmda sorumlu olur. Alıcı da, dilerse alış muamelesini bozdurur, dilerse fazla bedeli geri alır. 2) Bir malı maliyetinden noksana satmaktır. Buna da, “Vazı’a” denir. Burada da doğruyu söylemek gerekir. Burada alıcıya düşen ahlâkî bir görev vardır. Şöyle ki: Eğer malını böyle noksan fiyatla satmakta olan kimse fakirse, onun zararına meydan vermemeli, o malı değeri ile satm almalıdır. Bu bir yardım ve sadaka yerine geçer. 3) Bir mala masraflarını ilâve ederek maliyetini çıkardıktan soma bir mikdar fazlası ile satmaktır. Buna da “Murabaha” denir. Sermayenin ve masrafların hepsini tam olarak tayin eden bir tüccar, elindeki malı az çok bir kârla satabilir, bu caizdir. Ancak alıcının o mala olan ihtiyacından faydalanmaya kalkışmamalı, insafı elden bırakmamalıdır. Aksi halde,-böyle bir muamele kerahetten ve sorumluluktan kurtulmaz. *•;«. 4) Bir malı, maliyetine söylemeksizin az çok istenilen bir bedel karşılığında satmaktır. Buna da “Müsaveme” denir. Böyle bir satış da caizdir. Hatta yalan söylemiş olmak ve sermayenin tayininde hataya düşmüş olmak tehlikesinden
8. Kitap: KERAHET ve İSTİHSAN KİTABI 447
Sonra sırası ile ticaret, ziraat ve sanattır. Bazılarına göre, ziraat ticaretten daha faziletlidir. Şöyle ki:
76- Müslümanlar için gerektiğinde cihada koşmak,. İslâmiyeti yüceltmek, İslâm yurdunu ve varlığını korumaya çalışmak farzdır. Bu farz duruma göre genişler. Eli silâh tutan müslümanların bir kısmına ve yetişmezse hepsine yönelen bir farz olur. Bu uğurda düşman ile çarpışan ve düşmanı sindiren İslâm mücahidleri gazi ve ölenler de şehidlik rütbesini kazanırlar. / Şehidlere ölü denilmesi doğru değildir. Onlar ebedî bir hayata sahibdirler. Onlar Yüce Allah’ın manevi huzurunda rızıklanır dururlar. Onun için şehidlik büyük bir rütbedir. ; İşte bu cihad sounda müslümanların galip gleerek mal elde etmeleri, en faziletli bir kazançtır. Çünkü bu sayede İslâm üstün kılınmış olarak maddeye de sahib olunur. Bu mallar İslâm devlet başkanı tarafından bir ölçü içerisinde mücahidlere bölünür. Bu malları mücahidlerin kendilerinin almaları, karışıklığa sebeb olacağı, diğer mücahidlerle hâzinenin haklarına aykırı düşeceği için helâl değildir.
77- İslâmda ticaret de pek önemli bir kazanç yoludur. Çünkü ticaret cemiyetlerin yükselmesine ve mutluluğuna sebebdir. Bir hadis-i şerifde:
6 Jİ y ? ı\ 1 ^ j j j J I jL ii-cl / – I < » / t *• 16 • s ” Rızkın onda dokuzu ticarettedir” buyurulmuştur. Diğer bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur: ‘ ‘ * ‘ ‘ * * i ‘ ‘ * il. it ç. 1 I j ¿/JLj S 11 J ijj.-i-.i l J I j <Vîvj X “/ / **/*/* ** > “Muamelesi doğru müsiüman bir tacir peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle bir arada bulunur.”
78- İslâmda ziraat da pek önemli bir kazanç yoludur. Bunun yararı çok geniştir. Ekincilik insanlarla beraber doğmuştur. Bununla ilk uğraşan zat, Hazret-i Adem alehisselâm’dır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur: / O/O / / <> / o / / t «I fi fi o, fi Lf“ 1 **• Ij-j-LLI / « < » < j / > t > « * “Rızkı yerin altında bulunan şeylerde arayınız.” Bu yüksek emir, hem ziraat, hem de madencilik için geçerlidir.
79- İslâmda san’at da, pek geçerli bir kazanç yoludur. Birçok sanatlar vardır. Bunların bir kısmı cemiyet hayatı için gereklidir. İnsan kendine, en yararlı ve seçkin sanatlardan birini seçmelidir. Bir hadis-i şerifin anlamı şöyledir: 0X0/ * ■ * + % + * • / j fl.aJ I ¿j-ja La I I
“San’at, fakirlikten koruyan bir güvencedir.”
450 BÜYÜK İSLÂM İLMİHALİ
larrn sahihleri aşırı giderlerse ve böylece en az iki kat fiyatla satmaya başlarlarsa, idareci veya yetkili kılacağı kimse, bu konuda bilgi sahihlerinin fikirlerim alarak mallara fiyad koyabilir. Bunda bir salonca yoktur. Hatta İmam Malik’e göre, kıtlık yıllarında fiatları belirlemek, vali bulunan zat üzerine vacib olur; İsterse fiatlarda bir aşırılık bulunmasın.
88- Bir kimse, kendi arazisinin ürünlerini hapsetmekle ihtikâr yapmış sayılmaz. Çünkü bu ürünler kendisinin katıksız bir hakkıdır. Buna toplumun hakkı girmez. Bir kimse, kendi arazisini ekmeyebilir. Bunun için ürününü de satmayabilir. Ancak kıtlık ve pahalılık zamanını beklediği için günaha girer. Çünkü müslümanlar için kötü bir niyette bulunmuş olur.
89- Başka bir memleketten kendi memleketine getirmiş olduğu bir malı hapseden kimse, İmam Azam’a göre ihtikâr yapmış sayılmaz. Çünkü toplumun hakkı, bulundukları memleketten veya o memleketin çevresinden toplanan mallarda olur. Bununla beraber dış memleketlerden getirilen malları satmak müstahabdır. Bunları hapsetmekte kerahet bulunur. İmam Ebu Yusuf a göre, bu kimse de ihtikâr yapmış sayılır. Bunun hakkında muhtekir işlemi uyulanır. İmam Muhammed’e göre ise, âdeta uygun oarak dışardan getirilen malları hapsetmet (bekletmek) mekruhtur. Fakat âdeta aykırı olarak pek uzak yerlerden getirilen malları bekletmek mekruh değildir. Çünkü bunlarda toplumun hakkı bulunmaz. Sonuç: İhtikârda hayır yoktur. Bu, şefkat ve merhamet duygularına aykırıdır. İnsanlık ve hayırseverlik duygularına karşı olduğundan bundan kaçınmalıdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir